Rüyalar gerçek oldu

Düzenleyen:
Rüyalar  gerçek oldu

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Biraz gerilere gidip hatırla-maya çalışalım. Eskiler şu yılları nasıl tasavvur etmişlerdi acaba?

İrfan Özfatura

Yaşlılar iyi hatırlar, bir zamanlar piyasayı ajan romanları sarar. Bunlar X, Y, Z gibi kod adları taşır ve alangirli cihazlar kullanırlar. Dolma kalemleri tabanca, bastonları tüfektir mesela. Saatlerinin ayar koluna basarak konuşur, çakmak görünümlü kameralarla fotoğraf alırlar. İngilizce ve Rusçadan anlar, telgrafın tellerine kuşlar gibi konarlar. Sadece Mors alfabesi mi? Kızılderili dumanını bile okurlar. 
Jules Verne’in hayalleri şüphesiz daha renklidir, düşünün adam daha bin sekiz yüz bilmem kaçlarda fezaya çıkmaktan, okyanuslara dalmaktan bahis açar okuyucularına. Sadece fikir sivriltmekle de kalmaz, balonlar, roketler, denizaltılar hakkında mufassal malumat da sunar. Coğrafi bilgisi mi? Zaten umman derya...
Gördüğü alaka yüzünden “Aya Seyahat” (1902) ve “Denizler Altında 20 Bin Fersah” (1907) filme çekilir. 
Ardından Metropolis (1927), King Kong (1933), Feza Şehri (1935), Rocetship XM (1950) gelir. Beyazperde, bilim kurgu filmlerinin işgaline uğrar.
Sonrasını biliyorsunuz: Apollo, ET, Jurasicpark, Batman, Matrix, Avatar, Starwars, Godzilla…
Osmanlılar da mevzuya bigâne kalmaz. Hasan Ruşeni, Refik Halid, Abdülhak Hamid, Yahya Kemal, Ahmet Mithat, Molla Mustafa Nazım, Celâl Nuri “Fennî edebiyat” üzerine kalem oynatırlar.
Yeşilçam’ın gözü karadır sonra, Turist Ömer, Dünyayı Kurtaran Adam (Tabii ki Cüneyyy Tarkın), Kiling ve Baytekin âleme akar. 
Hatırlar mısınız bilmem, otomobillerin direksiyonları köşeli köşelidir, robotlar (Osmanlı makine kafa der onlara) emir eri gibi ağzınıza bakar.
Biz o kadarına talip değildik oysa, gurbettekileri ekranda görebilsek yeterdi fazlasıyla. Henüz her evde telefon yoktur, şehirler arası muhabere  için postaneye yazdırır beklersiniz sabırla. Mükâleme cızırtılıdır, kopar. Ah o Adana, iki de bir araya dalmasa...
PEKİ SONRA? 
Sonra efendim teknolojinin freni patlar, lambalı radyoların yerine transistörlüler gelir, televizyonlar incelir ve renklenir. Kalemler kutusunda kalır, daktilolar hurdacıya verilir. Fotoğraf makinelerinden film ruloları, banyo odalarından ecza şişeleri kaldırılır. 
Makaralı teypler, kasetlilere, onlarda dijital kaydedicilere dönüverir. 
Tuşlu ahizeler, çağrı cihazları, araç telefonları derken herkesin cebine bir telefon giriverir. 
Önceleri kaba ve kabiliyetsizdirler, misal odadan çeker, sofadan çekmezler. İri ve ağırdırlar, takoz yerine de kullanılabilirler rahatlıkla. 
Derken küçülür şirinleşir ve postacının işini de üstlenirler. Hem video kamera, hem fotoğraf makinesi. Sesler resimler dosyalarda mı biriksin, yoksa istediğiniz adreslere mi tevdi edilsin? 
Müvezziler ucu yanık yâr mektubu taşımaz olurlar, bayram kartları, kandil tebrikleri mazide kalır. Sadece hesap ekstresi ve sarı zarf. Aman icra takibi olmasın da!
Bazı romancıların aklı havadadır, yok seyyareler, galaksiler, kara delikler, meteorlar... Bıraksan Zühre yıldızında yaşayacaklar. 
Feza gemileri hayalinize kalmış artık, şirket-i hayriye vapurlarına da benzetebilirsiniz, Alaca Camii’nin minaresine de. Bir de uçan daireler vardır, ki onlar pek tekin sayılmaz. 
Rüyalar  gerçek oldu

KORKUDAN DA KOY
Derken muhteris bilginler sahneye çıkar. Üstlerine vazife gibi DNA’larla oynar, dinozor yumurtalarını kuluçkaya yatırırlar. 
Yasak Gezegen filmiyle ünlenen Robby sevimli bir robottur, başrol kahramanları sıkıştı mı yardımlarına koşar. Ama bir sonraki neslin demir adamları (androidler) kafalarına göre takılır, işin çivisi çıkar. Terminatörle baş etmek kolay değildir, alamet ne mermiye aldırır, ne bombaya. 
Bilim kurgucular sadece macera ile kalmaz müstakbel şehirler hakkında da kafa yorarlar. Kat kat yollar, göklere tırmanan raylar. Şüphesiz bütün bunlar mimarların ufkunu açar.  
Mevzua muttali oldukça anlıyorsunuz ki, geleceğe dair yazıp çizenler de kendi aralarında sınıflara ayrılırlar. Bir kısmı heyecanı yaylarda, zembereklerde, çarklarda ararken birileri de buhar gücünü abartırlar. Kanatlı şimendiferler, tekerlekli vapurlar... 
Sonra sıra içten yanmalı motorlara gelir. Ve nihayet enerjisini atomdan alanlar… Sanırım nükleer silahlanma yarışı sürmektedir o yıllarda. 
Kompüterler yeni yeni giriyordur hayatımıza. Kutular dolusu delikli kart, dönen makaralar ve içlerinde mavi ışık gezen oval ekranlar…
Işınlanma sahneleri ve zaman makineleri teknik adamları pek heyecanlandırmaz. Eşyanın tabiatına aykırıdır zira.

Rüyalar  gerçek oldu

Rüyalar  gerçek oldu

SETLERDEN YOLLARA

Hayalperestler sürekli çizer, kanat kuyruk yakıştırırlar arabalara. Az kalmıştır basıp marşa uçacaktırlar sonunda.         Uzay Yolu’nda Kaptan Kirk’ün arabası (Jupiter 8) 56 model bir Citroën’dir aslında. Kapıları otomatik olarak açılıp kapanır ki, seyirci hayrandır ona. 
Derek Meddings’in arabası ise sıradan bir Ford Zephyr’dir ama üzerine alimünyum kaplamalar çekilince artist olur âdeta. Güçlü de değildir, 1600 cc’lik bir Cortina motor vardır kaputu altında. Gelgelelim martı kanadı gibi açılan kapıları spor otomobil üreticilerine model olur. De Lorean ve Mercedes gibi mesela... 
Kara Şimşek vasıtadan öte bir şeydir, konuşabilir, akıl sorabilirsiiz ona. Yalnız tırsaktır biraz, “Abi levye vereyim mi” diyemez esas oğlana.  
Derken tekerlekler kaybolur, vasıta askıda durur âdeta. Bu düşünce hovercraft’ları kazandıracaktır insanoğluna.
Bilim kurgu filmlerinde şoför ne direksiyon tutar ne gaza frene basar. Oturur koltuğuna gazetesini açar, araba gideceği yeri biliyordur nasıl olsa. 

Rüyalar  gerçek oldu

Rüyalar  gerçek oldu

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...