Depremzedelere ilk biz ulaştık! Zaten oradaydık...

Düzenleyen:
- Güncelleme:
Depremzedelere ilk biz ulaştık! Zaten oradaydık...
Gündem Haberleri

Tuzla Belediyesi 13 yıldır Hatay Kırıkhan’da. Kurulu düzeni vardır, afetzedelere sahip çıkar.

İRFAN ÖZFATURA'NIN HABERİ - Tuzla Belediye Başkanı Dr Şadi Yazıcı, Hatay Kırıkhan’daki depremzedeleri hiç yalnız bırakmadı. Bilhassa çocuklarla bir araya geldi yüzlerini güldürmeye çalıştı.  

Dr. Şadi Yazıcı “Biz 13 yıldır buradayız. O zaman Suriyeli kardeşlerimiz bombalanıyor, öldürülüyor, yağma ve tecavüze uğruyorlardı. Canlarını kurtarmak için Türkiye’ye sığınmışlardı. Aralarında dullar, yetimler yaşlılar vardı, aç ve perişanlardı. Daha evvel Gönül Elleri diye STK kurmuştuk, 4900 kadın kent gönüllümüz vardı.  Göçmenlerin bir kısmını Kırıkhan’da ağırladık, bir kısmını da sınır ötesi operasyonlarla açılan bölgelere (Afrin’e, Cinderes’e) taşıdık. Aş kaynattık, ekmek çıkardık, örtü döşek, kıyafet sağladık. Suriyeli doktorların çalıştığı Tıp Merkezleri kurduk, yerli muhtaçlara da sahip çıktık. Gönül Elleri Çarşısının kapısı herkese açık. Gelsin kimin ne ihtiyacı  varsa alsın.

TAMPON BÖLGE

O günlerde MEB henüz çalışmaya başlamamıştı. Biz 600 Suriyeli çocuk için Libya ve Cezayir’deki tedrisatı miyar aldık. Kendi öğretmenleri ile ders yaptırdık, eğitimleri aksamadı. Bir nevi tampon bölge olalım dedik. Yoksa onbinler büyükşehirlere akacaktı. 
Muhacirler için Kırıkhan’a prefabrik meskenler getirmiştik.  İnanır mısınız zelzeleyi en sıkıntısız atlatan da onlar oldu. Enkaz korkusu da yaşamadılar.

Biz zamanında İrlanda’ya, Yunanistan’a yardım götürmüş, Yahudilere kucak açmış bir medeniyetiz, Suriyelileri de bağrımıza bastık. 
Doğrusunu isterseniz bu hizmetleri tanıtma gibi bir çabamız da olmadı. Suriye konusunda AB vadettiği paraları yollamadı ama yurt dışındaki Müslüman cemiyetler yanımızda oldular. Bilhassa Avustralya, Kanada ve Belçika’daki kardeşlerimiz yağdırdı, Almanya zaten hazır kıtaydı.

BÖYLESİ YAŞANMADI

Pazarcık merkezli zelzele sabah 04.17’de oldu. Duyar duymaz buluştuk, yardıma koştuk. Sabah 06.00’da Sabiha Gökçen Meydanı gönüllü doluydu, peş peşe 8 tayyare kalktı. 09.00’da Adana’ya vardık, 11.00’de Hatay’a geçtik çalışmaya başladık.

Zelzele yaşayan illerde belediye elemanları, sağlıkçılar, emniyet mensupları kendi derdine düşüyor. Çoluk çocuğu enkaz altında iken nasıl bıraksın da koşsun başkasına?

Bölgeye Tuzla’dan yüzün üzerinde yardım tırı yolladık. Üçüncü konteynır kentimizi de kurduk, 5 bin kişilik yemek çıkardık. Belediyeye destek olduk, sağlık, temizlik ve ilaçlama yaptık. Kırıkhan 130 bin nüfuslu bir ilçe, alt yapı dağıldı, işleri kolay değil, yaralar sarılıncaya kadar oradayız.

Hayır işi komutla olmaz. İçinden gelen, haz alan yapar. Yardım alan mutlu oluyor, veren daha mutlu oluyor.

Depremzedelere ilk biz ulaştık! Zaten oradaydık...

3. CİHAN HARBİ GİBİ

Zelzele sonrası manzara çok ağırdı, sanki 3. cihan harbi yaşanmıştı. Suriyeliler eski harap binalarda oturuyorlardı, evleri daha fazla hasar aldı. Buna rağmen yardıma koştular, birçok Türk’ü enkaz altından çıkardılar.

Bir afetzedenin en büyük ihtiyacı hatırının sorulması. Bakıyor devleti milleti yanında, güç veriyor onlara.

Afet düzeni bozar, süper devletler bile organize olamıyorlar. Almanya selden sonra 6 ay elektrik götüremedi. Bizde bakıyorsun, teyzem elindekini avucundakini veriyor, yediriyor.

Reis önde yürüdü sevenlerini de taktı ardına. Bakanlar, valiler hep oradaydı. Birlikten kuvvet doğdu sonunda. Kimse deprem mahalline resmî emirle gelmedi, kendiliklerinden koştular. Bakıyorsun toz toprak içinde bir adam, yaklaşıyorsunuz Konya Belediye Başkanı çıkıyor. Mebusların saçı sakalına karışmış, onlar da duş bulamadı, tuvalet aradılar. Kırıkhan’a Cizre’den gelenler de vardı, Çanakkale’den gelenler de. Kamyonetinin arkasına kazma kürek matkap atmışlar, ben ne yapabilirim acaba? Su ekmek kıyafet getiren serapa. Doğu insanı daha duygusal, fabrika ayarlarına yakınız, bozulmamışız daha.

Ben Tuzla İçmeler’den gelen çocuklarla karşılaştım, kurmuş bir kazan, çorba kaynatıyorlar, masaları açmış üzerine gıda, bisküvi, sabun bırakmışlar. Küçük de bir eczane açmışlar, artık kime ne lazımsa…

Ne AFAD’a uğramış, ne kaymakamlığa sormuş, gözlerini karartmış düşmüşler yola. ‘Sizin için ne yapabilirim’ dedim. ‘Bir seyyar tuvalet olsa sevinirdik başkanım’ dediler, ‘Gerisini hâllederiz evvelallah!’

KONTEYNIR SARAY, SARAY!

Büşra Erva ve İkra kampın sevimli üçüzleri, pek de minikler daha. Babaları Ömer Uçak “O gece binamız çok sallandı” diye anlatıyor, “Çatırtılar, uğultular hâlâ kulaklarımızda. Cam çerçeve, duvarlar, havalandırma un ufak oldu, daire tek bir odaya döndü adeta. Çok şükür çocuklarımızı yarasız beresiz çıkardık, sermayeyi kurtardık... Kızlarım ağlamadı ama çok korktular. Üzerlerine molozlar düştü, kuma kireçe bulandılar.

Çıktık nasıl soğuk, evimiz sıcaktı, ne ayaklarında çorap vardı, ne üstlerine hırka. Sağolsun Tuzla Belediyesi bize bir konteynır verdi, söylenenlere göre bu kış evlerimizde olacağız, inanıyoruz yaparlar. Cumhurbaşkanımız daima yanımızda.

Çadır hiç yoktan iyi ama konteynırla kıyas olmaz. Bir kere evinizin içinde hela ve banyo var, bunun ne demek olduğunu yaşayan anlar.

Evet evim gitti, işimi kaybettim ama çok şükür bir şeye ihtiyacımız yok şu anda. Sadece üçüzler ezilen bisikletlerine üzülüyorlar o kadar.”

Allahısmarladık demek üzere dönüyorum, bakıyorum konteynırın kapısında üç bisiklet, hem de kırmızı beyaz...  Nerden duydu bilmem, Ah Şadi Başkan ah!

Düzenleyen:  - Gündem
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...