Silah yerine fırça tuttular... Osmanlı'nın asker ressamları

Şimdilerde “Asker ressam” denilince çoğu kişinin aklına Kenan Evren -ve artık müzayedelerde bile zor satılan çalışmaları- geliyor ama aslında mevzu onunla sınırlı değil… Evet, askerlerin kendi sahaları dışına müdahale etmeleri iyi neticeler doğurmadı. (bk. siyaset) Ancak resim sanatı müstesnaydı! Osmanlıda resme “müdahale” eden genç subaylar oldu ve netice gayet başarılıydı.
Vaktizamanında Mekteb-i Harbiye, Askerî Tıbbiye ve Kuleli gibi Osmanlı askerî mekteplerine harita dersleri için Avrupa’dan çizim hocaları getirildi. Fakat bazı askerî talebeler, teknik çizimden fazlasını öğrendiler. Osmanlıda ilk ressamlar askerler arasından çıktı. Hatta oldukça “güçlü” eserlere imza atan asker ressamlar oldu. Böylece resim tarihinde “Asker Ressamlar Kuşağı” diye bir devir meydana geldi.
Ellerinde silah yerine fırça ve palet tutan bu ressamlar, asker disipliniyle yaptıkları resimlerle “vatan müdafaasını” tuvale taşıdılar. Resimlerinin çoğunda insan ve hayvan figürü kullanmayıp memleket sevgilerini, daha ziyade manzara tablolarıyla yansıttılar. Tabii bunda Osmanlı sanatında “suretten” uzak durulmasının büyük rolü vardı.
HOCA ALİ RIZA (1858-1930)
Resmin “Hoca”sı
Türk resminin en çok eser üreten ressamlarından Hoca Ali Rıza askerdi… Mekteb-i Harbiye’de okuyan sanatçı, daha öğrenciyken mükâfatlar kazandı. Sonrasında Kuleli’de senelerce hocalık yaparak peşinden yeni askerleri resme çekti. İslam eserlerinin resimlerini çizdi, porselenleri süsledi ve en çok da Boğaziçi’nin güzelliklerini tuvaline taşıdı. Çok az figür kullanan Hoca Ali Rıza, modelden uzak durur ve “Ressamlık, tabiattan çizmektir!” derdi.
ŞEKER AHMED PAŞA (1841-1906)
Osmanlıda ilk sergiyi o açtı
Mekteb-i Harbiye’de okuyan Şeker Ahmed Paşa ise kabiliyetiyle öne çıkınca daha talebeyken “resim hocası” sayıldı. Yaptığı bir eser Sultan Abdülaziz tarafından çok beğenilip Paris’e okumaya gönderildi ve Türk kimliğiyle yaptığı resimlerle çok ses getirdi. Memlekete döndüğünde ise hocalık yapıp 1873 Osmanlıda ilk resim sergisini açan sanatçı oldu. Asker disipliniyle çalışan Şeker Ahmed Paşa, saraya da yakın bir sanatçıydı…
HALİL PAŞA (1857-1939)
Sarayda resme merak sardı
Osmanlı tarihinde Halil Paşalar çoktu ama biri ressamdı. Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’dan mezun olan sanatçı Halil Paşa, Sultan Abdülaziz’in yaverler arasındayken saray ressamlarının yaptıklarını seyredip resme merak sardı. Paris’te resim okuyup dönünce çeşitli mekteplerde hocalık yaptı ve hayatının sonuna kadar fırçayı elinden bırakmadı. Figürlü resimleri önceleri toplumda kabul görmeyen ressamın bir eserini de Sultan Abdülhamid’in beğenmediği rivayet edilir.
MEHMED ALİ LAGA (1878-1947)
Cephede çizdi
Mehmed Ali Laga da Osmanlının asker ressamlarından biridir... Sultan Abdülhamid’in hocası Şeyh Zafir’in torunu olan Laga, Kuleli ve Harbiye’deki resim derslerinden sonra Zonaro’nun atölyesinde yetişti. Hocalıkla ressamlığı birlikte yürüten Laga, Çanakkale Savaşı’nda “müstahkem mevki ressamı” sıfatıyla cephelerde resimler çizdi. Cumhuriyet devrinde ise evine kapanmak mecburiyetinde kaldı; ne sergi açtı ne de insanların arasına karıştı…
HİKMET ONAT (1882-1977)
87 yaşında sergi açabildi
İlk resim eğitimini Heybeli Deniz Harp Okulunda alan Hikmet Onat, Fransa’ya giderek olgunluk kazandı. I. Dünya Savaşı günlerinde ressam arkadaşlarıyla savaş resimleri yaparak, “geri hizmette” bulundu. Sanayi-i Nefise Mektebi gibi mekteplerde dersler veren Onat, yine İstanbul manzaralarıyla akıllara kazındı. Buna rağmen ilk sergisini 89 yaşındayken 1977 yılında açabildi. Zaten, bir ay sonra da hayata gözlerini kapadı…
Ve diğerleri...
Osmanlının asker ressamları çoktu. Ferik Tevfik Paşa, Hüseyin Zekâi Paşa, Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid, Bahriyeli İsmail Hakkı ve Sami Yetik de onlar arasında öne çıkan diğerleriydi…
***
HERKESİN ÖZEL BİR TUTKUSU VAR
Koleksiyonculuk duygusu harikadır. Biriktirdiğin şeyin farklı bir çeşidini bulmak hazların en büyüklerinden… Sanatçıların da meraklı olduğu koleksiyon çeşitleri var.
> Mesela popçu Teoman, yüksek lisans tezini, koleksiyona dönüştürmüş; çizgi roman biriktiriyor.
> Ozan Güven ise ayakkabıcılığı ticarete dökmüş durumda.
> Necati Şaşmaz ebru sanatıyla ilgileniyor.
> Mustafa Sandal’ın saat koleksiyonu var.
> Kadir İnanır kurbağa figürlü objeler topluyor. Evinin bir odasını kurbağalara ayırmış.
> Demet Akalın koleksiyonundan taşıdığı nazar boncuklarını sahneye çıkmadan önce kulisteki odasının her yanına asıyor.
***
KİTAP
İşgalci komutanın hatıratı
1920 ve 1922 yılları arasında İstanbul’da “İşgal Orduları Başkumandanı” olarak vazife yapan Charles Harington’ın hatıratı ilk defa tamamıyla Kronik Kitap tarafından Türkçeye kazandırıldı. “İngiliz Komutan Anlatıyor” adlı eser, İngiliz askerin gözünden şehrin işgal günlerini bugüne taşırken yakın tarihin tartışmalı meselelerine dair sıra dışı satırlar ve ipuçları da barındırıyor… Sübjektif fikirlerle dolu kitap, eleştirel bir okumayla farklı manalar kazanıyor. MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ