Yutan anne sendromu

Düzenleyen:
Yutan anne sendromu

SAĞLIK Haberleri

Prof. Dr. Nesrin Dilbaz: Anneler çocukların hayatını o kadar kontrol etmeye çalışıyorlar ki, kendilerini onlarla bütünleştiriyorlar. Çocuğun kendi kararlarını vermesini engelleyerek bağımlı hâle geliyorlar. Bunlara ‘yutan anne’ diyoruz. Bu çocuklar madde bağımlılığı için risk grubunda.

Ziyneti Kocabıyık - Bağımlılığın temelinin ergenlikte atıldığını söyleyen Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, doğru ile yanlışı ayırt etme kabiliyetine sahip olan beynin ön bölgesinin gelişimini 21 yaşından sonra tamamladığını belirterek “Bu süre içinde çocuğun kişiliğinin tam olarak oturmasına izin verilmesi gerekiyor. Aileler çocuklarıyla iletişimlerinde olması gereken mesafeyi koyamazlar, çocuğun iradesinin ölçülü şekilde özgür kalmasına izin vermezlerse bağımlı bir kişilik oluşur. Başta anne babaya bağımlı çocuk, daha sonra arkadaşlarına veya onu kötü yönlendirebilecek başkalarına bağımlı olur. Madde bağımlılığı da bu noktada devreye girer” dedi. 

BAĞLI ÇOCUKLAR BAĞIMLI OLABİLİR
Üsküdar Üniversitesinin Almanya’da yaşayan Türklere yönelik olarak Köln Üniversitesinde düzenlediği “Aile Gençlik ve Bağımlılık” konferansında konuşan Prof. Dr. Dilbaz, günümüzde özellikle bazı annelerin çocuklarıyla yanlış iletişim kurduğuna dikkat çekerek “Anneler çocukların hayatını o kadar kontrol etmeye çalışıyorlar ki onları içselleştiriyorlar. Farkında olmadan çocuğun kendisinden kopmasına izin vermiyor; bir türlü onun başka bir birey olduğunu kabul edemiyorlar. Çevremizde örnekleri çok. Eğer çocuğu doyuracaksa ‘karnımız acıktı’, çocuk hastalandıysa ‘ateşimiz var’ diyor. Çocuk tuvalette biraz fazla kalsa kapısına dikiliyor ‘içeride ne yapıyorsun’ diye. Biz buna ‘yutan anne sendromu’ diyoruz. Bu çocuklar bağımlılık açısından risk altında” dedi.

DÖRDÜNCÜ KUŞAK KİMLİK BUNALIMI YAŞIYOR
Alman toplumunun dışladığı Türk gençlerinin bir kısmında kimlik bunalımı veya öz güven kaybının ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise öz güvenin kaybedilmesinin gençlerin hayattaki başarılarını da olumsuz etkilediğini belirterek  “Almanya’da yetersiz ya da hiç eğitim alamayan çok Türk var. Eğitim ve sosyal çevrelerinin de etkisiyle bu durumdaki gençler alkol, uyuşturucu gibi bağımlılıklara daha kolay yönelebiliyorlar” dedi. 
Almanya’da yaşayan vatandaşların psikolojik tedavi konusunda ne yapacakları hakkında bilgileri olmadığını da belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz “Çoğu vatandaşımız için psikolojik tedavi görmek utanılacak bir durum olarak algılanıyor. Vatandaşlarımız psikologlara genellikle malulen emekli olabilmek umuduyla gidiyorlar. Onun dışında daha çok gizli kapaklı bir konu olarak algılanıyor. Bağımlılık konusunda ise durum daha vahim. Bir çok aile uyuşturucu bağımlısı çocuklarını telkinle iyileştirebileceklerini düşünüyorlar ya da ‘Evlenirse kurtulur’ diye düşünüyorlar. Bu evlilikler ya boşanmayla bitiyor ya da erkek karısını da uyuşturucu kullanmaya alıştırıyor” dedi.

Düzenleyen:  - SAĞLIK
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...