Alzaymırın yükü hasta yakınının üzerinde

Dünya’da yaklaşık 50 milyona yakın demans hastasının olduğu tahmin ediliyor. Giderek yaşlanan dünyamızda bu sayının 2050 yılında 3 katına çıkması bekleniyor. Özellikle hastalığın erken evresinde yakın zamanda öğrenilen bilgileri unutma en sık görülen bulgulardan biridir. Hastalar önemli günleri veya olayları unuturlar. Sürekli aynı soruları tekrarlarlar ve bu nedenle not almaya veya yakınlarından bazı işlerini yapabilmek için yardım istemeye başlarlar. Yaşlanmaya bağlı hafıza bozukluğunda ise hasta bazen isimleri ve randevuları unutabilir fakat daha sonra bu bilgileri hatırlar.
ZİYNETİ KOCABIYIK'IN HABERİ - En önemli etkisi unutmak olan Alzaymır hastalığında sadece hastanın değil hasta yakınlarının da çok etkilendiğini söyleyen Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Öğretim Görevlisi ve Türkiye Alzheimer Derneği Kadıköy Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi İdil Arasan Doğan, “En büyük yük hasta yakınlarının üzerindedir” dedi.
O KUDRETLİ ADAMA NE OLDU?
Hasta yakınlarının fiziksel yorgunlukla ruhsal yorgunluk arasında gidip geldiğini anlatan Doğan, bir hasta yakınının Alzaymır hastası eşi ile ilgili duygularını şöyle dile getirdiğini söyledi:
“Gece uykuya giderken ben illa onunla yatmak zorunda kalıyorum. Ben bütün gün onunlayım zaten. Bir de uykuya da mı ben yatırıyor olacağım? Çocuk mu o? Burada beni yoran durum onu aciz görmek. Çünkü onu aciz görmek istemiyorum. Çocuğum gibi olmasını istemiyorum. Bu bana iyi gelmiyor. Biz nasıl bu hale geldik, eşime ne oldu? O kudretli adama ne oldu?”
Hastaların sürekli aynı şeyleri tekrarlamasının yakın çevresini ruhen yorduğunu da aktaran Doğan, hasta yakınının bu duyguyu “Gerçekten çok yoruluyorum. Bazı şeyleri defalarca tekrarlıyor, ben bir yerden sonra öfkelenmeye başlıyorum anlamıyor diye. Ama evet açıklasam da yine soruyor yine soruyor. Bitmiyor bu süreç, ben tükendim” söyleriyle aktardığını söyledi.
HASTALIK BİR YAS DÖNEMİ GİBİ
Hasta yakınlarının sevdiklerine konulan tanıyı kabul etmekte zorlandıklarını aktaran İdil Arasan Doğan, “Detaylı açıklamalara devam ederek ikna etmeye çalışır. Ancak tüm bunlar süreci daha da çıkmaza sokmaktadır. Şöyle ifade edersek yerinde olacaktır: Alzaymır Hastalığında gerçek karar verici bakım verenlerdir. Bu sebeple tüm sorumluluk onlardadır, bir taraftan da yakınlarına konulan Alzaymır tanısı aslında bir kayıp ve yas sürecini başlatmıştır. Elbette bir kabul zorluğu vardır, bağlanma örüntüleri tetiklenmiştir. Hasta yakınları da kendilerini yalnız ve çaresiz hissederler bu sebeplerle. Hastalık üzerine verilecek psikoeğitim ve oluşturulacak destek mekanizmaları sürecin prognozu bakımından oldukça değerli olacaktır. Bu hem hastalığı yaşanır kılacak hem de hasta yakınlarına bir iyilik hali sağlayarak hastaya da olumlu yansıyacaktır” dedi.