Rabbimizin sevgisine kavuşmanın alametleri vardır: İlla edep

İnsanın Cenab-ı Hakk’a sevgisi arttıkça nefsinden nefret eder. Edebe riayet etmeyen hiç kimse, Allahü teâlâya kavuşamaz, yani veli olamaz.
HAZIRLAYAN: ÖMER ÇETİN ENGİN
>>Kalb dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin peşine takılıp gittiği müddetçe, ahireti nasıl sevebilir?
>> İnsanın ilmi arttıkça, Allah’a sevgisi arttıkça, nefsinden soğumaya, nefret etmeye başlar. Bu hâle kavuşmak, Allahü teâlânın lütuf ve ihsanıdır. O kulunu sevdiğinin alametidir.
>> Dünyada asıl marifet, çok para kazanmak değil, çok sevap kazanmaktır.
>>Yumuşak ve mülayim olan kazanır.
>>Dertlerinizi kullara değil, Allahü teâlâya arz edin. İstisnalar hariç, dert ve belanın tamamının kendi kusur ve kabahatlerimizden dolayı olduğunu unutmayalım.
>> Size dininizi imanınızı öğreten ana babanız sizden razı olmadıkça Allahü teâlânın sevgili kulu olamazsınız. İhsana kavuşma sebebi anne baba duasıdır.
ÇÖLDE KALMIŞ BİRİ GİBİ...
>>Çölde kalmış insanın suya hasreti gibi, herkesten dua almaya bakın. Üç kişinin duası kabul olur red olunmaz: 1) Anne babanın 2) Misafirin 3) Mazlum olanların.
>> İlk imanımızı anamızdan, babamızdan öğrendik. Onlar ilk mürşidimizdir. Onun için ana baba hakkı çok büyüktür. Bu yüzden, din düşmanları; İslam’ı kökünden kazımak için aile yuvasını yıkmak lazım diyorlar.
>>Çocuklarımıza çok ihtimam göstermeli. Kur’ân-ı kerim okumalarına, ehl-i sünnet itikadını ve ilmihal bilgilerini öğrenmelerine, ehl-i sünnet âlimlerini tanımalarına ve sevmelerine çok ehemmiyet vermeli.
>>Düşmanını tanımayan dostunu bulamaz.
İSLAMİYET BİR AĞAÇ GİBİDİR
>> Ehl-i sünnet itikadından bir mesele öğretmek onlarca nafile hacdan daha sevaptır.
>>Bir talebe, dinini öğrenmeye ve dine hizmet etmeye, müslümanlara ve insanlara faydalı olmaya niyet ederse, bu niyetle okursa, her nefesi zikir olur.
>> Edebe riayet etmeyen hiç kimse, Allahü teâlâya kavuşamaz, yani veli olamaz. Din büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Namazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikir, fikirden (tefekkürden) üstündür.
>> İslamiyet bir ağaç gibidir. Kökü iman, gövdesi ibadet, meyvesi ihlas.
>>Dinimizin 4 kelimeyle özeti: İnanmak, muhabbet, yapmak, sakınmak.
>> Tatlı dilli, güler yüzlü olun. Hiç kimseyle münakaşa etmeyin. Bölünmeyin, tefrikaya düşmeyin. Tefrika fitnedir, sakın düşmeyin.
ASR-I SEADET: SEVGİLİNİN UĞRUNA NEDİR Kİ CEFA -2-
SANA SADECE İNSANLAR MI ÂŞIK?
Fahr-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem”: Ey utanmaz yılan! Benim mağara arkadaşımı ve esrarıma vâkıf olanı, Allahü tealadan korkup, benden haya etmedin mi, ayağını sokarak eziyyet ettin, diyerek hitab edip, azarlayınca, yılan cevap olarak “Ya Habîbi rahmân! Ey insanların ve cinnin Peygamberi! Senin âşığın sadece insanlar değildir. Belki hayvan zümresinden kuşlar, yılanlar, karıncalar, cemaline âşıktır. Bu mağarayı şereflendireceğinizi öğrenmiştim. Onun için nice zamandan beri, bu sıkıntılı mağarada gece-gündüz demeyip, yolunuzu bekliyordum. Böylece, sizin buraya teşrifiniz ile, ayrılık acısına ve içimdeki derde merhem edeyim. Çünkü, en mesud bir zamanda, bu karanlık mağarada, arkadaşın [mağaraya girince], sabah güneşi gibi zahir olup, devlet güneşim doğdu. Amma ne var ki, arkadaşın yine perde oldu. Bu sebeble, korku ve haya ben kulundan kalkıp, zaruri olarak, bu küstahlık benden vaki oldu” diye özür dileyince, Seyyid-üs-sekaleyn, dünya ve ahırette bulunanların şefaatçisi, yılanın küstahane özrünü kabul etti. Hazret-i Ebû Bekr’in yarasına, mübarek ağızlarının suyundan sürdü. O anda acısı şifa buldu.
RUHLAR CESETLERİNİ GİDER BULUR
Sonra her bir ruh kendi cesetlerine girerler. Hak sübhânehu ve teâlâ bunlara kendi cesetlerini ilham eder. Hatta dağlarda ölmüş olan, vahşi hayvanların ve kuşların yemiş olduğu insanların ruhları, kendi cesetlerini bulur. Nitekim Allahü teâlâ Zümer sûresinin altmışikinci ayetinde meâlen, (Kıyametin yok edici sûrundan sonra, ikinci bir sûr üflenir. Bu sese bütün beşeriyyet tabi olur. Bu emir ile kalkıp, hazır olurlar) buyurur. İnsanlar kabirlerinden ve yanıp kül oldukları, çürüdükleri yerlerden kalktıkları vakit görürler ki, dağlar atılmış pamuk gibi, denizler susuz kalmış, yer ise, kendisinde ne eğrilik, ne de yükseklik var. Hepsi dümdüz olmuş, bir kâğıt sahifesi gibi görünür. (devam edecek)
Allah’ım, senden, bilip bilmediğim her hayrı ister, her şerden sana sığınırım. [Taberani]
“Ey âdemoğlu! Bedeninle dünyâda ol, kalbinle âhireti bul.” ABDULLAH BİN ÖMER (radıyallahü anh)
ATMOSFER KORUMASI
Dünyanın etrafındaki atmosfer canlılar için gerekli olan ışınları geçirmektedir. Zararlı kozmik ışınların geçişini engellemektedir. Ayrıca gök taşlarının yeryüzüne çarpmasını da önlemektedir.
EN BÜYÜK KERAMET
Hasan Feyzi Efendi “rahmetullahi aleyh”, Denizli toprağını nurlandıran bir Hak dostudur.
Her veli gibi keramet göstermekten kaçınırdı.
Bu husus, zihnine takılırdı talebenin. Bir sabah ders başladığında, çocukların zihninde yine aynı şey vardı: Keramet.
“Hocamız neden keramet göstermiyor? diyorlardı. Bu, malum oldu büyük zata.
Dersi kesip; - Biz, şu günahkâr hâlimizle yerin dibine müstehakız. Ama bakın, buna rağmen yer üstündeyiz, buyurdu.
Ve ekledi: - Bu, keramet değil de nedir?
Ve sordu onlara:
- En büyük keramet nedir biliyor musunuz çocuklar?
Talebeler;
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- En büyük keramet, “istikamet”tir. İstikamet, doğru yolda yürümekte sebat etmektir. Asıl hüner, İslam’a tam uymaktır. İslam’dan kıl kadar ayrılan kimsede bir harikulade hâl görürseniz, hiç kıymet vermeyin. Çünkü o, keramet değildir. İstidraçtır. Kâfirlerde ve günahkârlarda görülen fevkalade hâllere “istidraç” denir.
VESVESEDEN KURTULMAK İÇİN...
İmam-ı Gazalî hazretleri buyurdu ki:
Her insana musallat olan en az bir şeytan vardır. Şeytanın vereceği vesveselerden korunmaya çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
Kanın damarlarda dolaştığı gibi, şeytan da, insanın vücudunda dolaşır. Açlıkla [az yemekle, oruç tutmakla] onun yollarını daraltın!
Şeytan, kalbe vesvese verir. Allahü teâlânın ismi söylenince hemen kaçar. Söylenmezse vesvese vermeye devam eder.
Vesvese, dua ederek, zikrederek azalır ve yok olur. Bunun için, bilhassa günah işleme meyli olduğu zaman, hemen Allahü teâlâyı hatırlamaya, onu anmaya çalışmalı, istiğfar, salevat ve dua okuyarak şeytanı uzaklaştırmaya çalışmalıdır! Günahlara tövbe etmelidir! Şeytanın vesvesesinden ve sıkıntılardan kurtulmak için, her gün şu duâyı okumalıdır:
“Ya Allah-ür-rakib-ül-hafiz-ür-rahim. Ya Allah-ül-hayy-ül-halim-ülazim-ür-rauf-ül-kerim. Ya Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kaimü ala külli nefsin bima kesebet, hul beyni ve beyne adüvvi!”