Birbirinizi seviniz

- Güncelleme:
Birbirinizi seviniz

Ramazan Haberleri

Allahü teâlânın en büyük nimeti imandır. Bu en büyük nimeti seçtiği kullarına verir. Allah’ın seçtiğini beğenmemek kendi beğendiğini ileri sürmek ne çirkin şeydir.

HAZIRLAYAN: ÖMER ÇETİN ENGİN

> Ölüme hazırlanan, yakın bilen, seven kimsenin bir tek alameti vardır. Güler yüz ve tatlı dil. Ölümü seven kimsenin yüzü güler. Müslüman bu dünyada gurbettedir. Müminin vatanı ahirettir. İnsan dünyada bile uzun yıllar ayrı kaldığı memleketine geldiğinde sevinir. Onun için mümin, asıl vatanına kavuşacağı için ölümüne sevinir.

> Kâfirle mümini ayıran en mühim farklardan biri de mümin, güler yüzlü tatlı dillidir.

MÜMİNİ KIRMAKTAN ÇOK KORKUN

> Allahü teâlânın en büyük nimeti imandır yani Müslüman olmaktır. Bu en büyük nimeti seçtiği kullarına verir. Allah’ın seçtiğini beğenmemek kendi beğendiğini ileri sürmek ne çirkin şeydir. Bir kimse bu en büyük nimetin kıymetini bilmezse, bu nimet gider haberi olmaz, yani mürted olur haberi olmaz. Allahü teâlâ bu en büyük nimetin şükrünün nasıl yapılacağını bildiriyor. Kur’ân-ı kerîmde ‘’Birbirinizi seviniz’’ buyuruluyor. Müslüman Müslüman’a âşık olmalı, niye; Allahü teâlâ seçmiş, seçilmişler. Bir Müslüman başka bir Müslüman’ı görünce rengi uçacak, sararacak. Niye, acaba yanlış bir hareketim olur da onu üzer, kırar mıyım diye.

ŞEYTANIN HELAK OLMASININ SEBEBİ

> Şeytan, emri yapmadığı için kâfir olmadı. Bu emir yanlış, ben bu adama secde etmem dedi. Onun için Allahü teâlânın emirlerine uyamayanlar, yapamayanlar, yapamadığı için az da olsa üzülenler günahkârdır, çünkü Allahü teâlânın emrini beğenmemezlik etmiyorlar. Ama böyle şey olur mu, bu yanlış, bu saçma, buna lüzum yok diyenler mürted olur.

> Şimdi sana mevki makam sahibi biri bir şeyi yap derse yaparsın. Mevki makamı yükseldikçe, yapman süratli ve itinalı olur. Bunun gibi, dinimizin emir ve yasaklarını farklı yapman, çok süratli ve itinalı yapman lazım. Bir fark olacak. Çünkü Allah ve Resûlü buyuruyor. İşte Allahü teâlâ secdeyi emredince bunu ilk yapan Cebrail oldu. Onun içinde Cibril-i Emin oldu. (En büyük melek)

RASTGELE ADAMDAN DİN ÖĞRENİLMEZ

> İman nimetinin şükrü, Hubb-i fillah, buğd-ı fillah’tır. Allah dostlarını sevmek, düşmanlarını sevmemek. Allah düşmanlarını sevmemek. Bu imanın esasıdır.

> İnsan bedeni ve sıhhati için doksan yere soruyor, hangi doktor iyi diye. Kasaba gitmiyor, bakkala gitmiyor, mütehassıs doktora, meşhur hastaneye gidiyor. Akıllı olduğu için gidiyor tabii. İnsan, Allah korusun ahireti için rastgele adama, rastgele çağırana, rastgele kitaba vs. nasıl dinini teslim eder; bu mümkün değil, bu mümkün değil, bu mümkün değil.

> En hassas olacağımız nokta ölümle sonrası içindir. Çünkü orda Allah korusun üçüncü bir yer yok. Ya Cennet ya Cehennem. Ortası yok..

> Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları çok kıymetlidir, misli yoktur. Çünkü onlara ait içinde bir kelime yoktur. Bütün sözleri nakle dayanır. Kendilerinin de, sözlerinin de kıymetli olması bu yüzdendir.

> Büyüklerin sözleri şifadır, rızktır. Siz farkına varmazsınız. Biri okur, (Aa benim ilacım bu) der, diğeri (Allah Allah bu benim için) der. Herkes rızkını böylece alır.

> Büyüklerin kitaplarını okumak, sözlerini anlatmak sohbettir. Sohbet böyle olur, sohbet buna denir. Kendinden anlatmaya illet denir.

> Bazıları, bize gelin biz sizi kurtarırız diyorlar. Böyle şey olmaz, Ehl-i sünnet büyüklerinin kitaplarına tâbi olarak, beraber kurtulalım denir. Yol levhası olmaya çalışmalıdır.

İNSAN NİÇİN ÖLMEK İSTEMEZ?

> Ölen birini geri gönderseler o kimse melek olurdu, çünkü oradaki durumları gördü bir daha günah işleyebilir mi? Bu fırsat sizde var, ölmeden önce ölün yani günah işlemeyin, melek gibi olun.

> İnsanlar niçin ölmek istemezler, çünkü dünyalarını mamur, ahiretlerini harap ederler. İnsan mamur edip harap ettiği yere hiç gitmek ister mi?

İLİK TİTRETEN DUA

Bu sırada hazret-i Fâtıma “radıyallahü teâlâ anhâ” duaya durdu: “Ya Rabbi! Muhakkak senin Habîbin bugün miskin kulunun evine geldi. Sen onlara ikram eyle, nimetler ver. Ben fakir, onlara ikram etmeğe ve nimet vermeğe kadir değilim”... Ve çömleği ocağın üzerine koydu. Allahü teâlâ o çömleği yiyecek ile doldurdu. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri ve Eshâb-ı güzîn o yiyeceklerden yediler. Resûlullah hazretleri buyurdular ki, (İş bu ta’âm Cennet ta’âmlarındandır.) Ondan sonra hazret-i Fâtıma evine girip, secde eyledi ve dedi ki, (Ya Rabbî! Benim kölem yoktur ki azad edeyim. Velakin dilerim ki, ümmet-i Muhammedin günahkarlarından bir miktarını, Cehennem ateşinden azad eyleyesin!) Derhâl Cebrail aleyhisselâm geldi. Dedi ki, “Ya Resûlallah! Senin kızın Fâtıma-tüz-zehrâ günahkar ümmet için, münâcât etti. Allahü teâlâ buyurdu ki: (Habîbime selâm eyle ve de ki, Fâtımanın evine gelenlerin her bir adımına yüz er ve yüz kadın Cehennem azabından azad eyledim.) Bizi müslimân olmakla ve Muhammed aleyhisselâmın ümmeti olmakla şereflendiren Allahü teâlâya hamdolsun. Resûlüne, âline, ezvâcına ve eshâbına ve evlâdına ve uyanlara selâm olsun. 

CENNETİN GÜZEL KOKUSU

Allahü teâlâ meâlen buyurur ki, (Ya Muhammed, başını secdeden kaldır! Söyle, dinlenir. Şefaat et, kabul olunur). Bunun üzerine, Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem”: (Ya Rabbi! Kulların arasından iyileri ve kötüleri ayır ki, zemânları gayet uzadı. Her biri, günahlarıyle arasât meydanında rezil ve rüsvay oldular) der. Bir nida gelir: (Evet ya Muhammed!) “sallallahü aleyhi ve sellem” denilir. Cenâb-ı Hak, Cennete emreder ki, her cins zineti ile zinetlenir. Arasât meydanına getirilir. O derece güzel kokusu vardır ki, beşyüz senelik yoldan duyulur. Bu hâlden kalbler ferahlanır. Ruhlar dirilir. [Lakin kâfirler, mürtedler ve Müslümanlarla alay edenler, Kur’ân-ı kerîme hakaret edenler, gençleri aldatarak imanlarını çalanlar ve] amelleri habîs, kötü olanlar, Cennetin kokusunu duymazlar. (devam edecek)

EFENDİMİZİN DUALARI

(Allah’ım, kötü kadınların fitnesinden sana sığınırım.)
[Harâiti]

ESHAB-I KİRAMIN HİKMETLİ SÖZLERİ

“Çok gülenin heybeti azalır. Şaka yapan eğlenceye alınır. Bir şeyi çok yapan onunla tanınır. Çok konuşan çok yanılır, hataya düşer. Böyle kimsenin hayâsı azalır. Hayâsı azalan şüpheli şeylerden az kaçınır. Şüpheli şeylerden az kaçınanın kalbi ölür.” HAZRET-İ ÖMER-ÜL-FÂRÛK  (radıyallahü anh)

KENDİM TAŞIMAK İSTERİM

Abdurrahman bin Avf “radıyallahü anh” bir gün Hazret-i Ömer’le “radıyallahü anh” yolculuğa çıkar.
Hazret-i Ömer’in sırtında su tulumu vardı. Bir ara, dinlenmek için tulumu yere koyunca, hazret-i Abdurrahman rica etti: - Ya Ömer! İzin ver, biraz da ben taşıyayım.
- Olmaz kardeşim.
- Neden?
- Kendi yükümü kendim taşımak isterim. Hem bugünkü yükümü sen taşırsan, kıyamet gününde günah yükümü kim taşıyacak?
- O gün sizin yükünüz hafif olur. Çünkü Resûlullahın yolundan yürürsünüz.
Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh”, bir “Aah!” çekip buyurdu ki:
- Ömer, mahşerin şiddetinden ne zaman kurtulursa, Peygamberin izinden gittiği o zaman anlaşılacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...