Sinemada bu hafta | Avrupa'dan mülteci gerilimi: R.M.N.

Düzenleyen:
- Güncelleme:
Sinemada bu hafta | Avrupa'dan mülteci gerilimi: R.M.N.

Kültür - Sanat Haberleri

Batı’da son yıllarda yükselen mülteci düşmanlığı, Romanyalı yönetmen Cristian Mungiu’nun “R.M.N” adlı gerilim dolu filmine ilham kaynağı oldu. Bir köyde geçen eser, günümüze ayna oluyor…

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ

Mültecilik, sadece Türkiye’nin meselesi değil. Doğu Avrupa’da da göçmenlerin durumu, ciddi bir gerilim kaynağı… Romanyalı yönetmen Cristian Mungiu da, işte bu mevzuyu gerilim dolu sinemasının bir parçası yapıyor. Mungiu, “R.M.N” adlı son filminde göçmen karşıtlığına Transilvanya’nın bir köyünden bakıyor. Yaşanmış bir hikâyeden çıkış noktası bulan eserde Marin Grigore, Judith State, Macrina Bârlădeanu, Orsolya Moldován ve Andrei Finți, Mark Blenyes gibi oyuncular yer alıyor.

KÖYDE PİŞEN GERİLİM

Almanya’da bir mezbahada çalışan Matthias adlı güçlü kuvvetli adam, yılbaşı öncesinde iş yerinde gördüğü ırkçı muameleyi bir kafa darbesiyle sonlandırarak Romanya’daki çok milletli köyüne doğru yola koyuluyor. Aslında eşiyle problemleri var ve bir takım gizli münasebetlerin de içerisinde…

Matthias, eve döndüğünde ise 8 yaşındaki oğlu Rudi’nin ormanda “bir şey” gördüğü için dilinin tutulduğunu öğreniyor. O, oğlunun korkularını sert bir şekilde kırmaya çalışırken, köyde de ırkçı bir gerilimin suyu kaynıyor. İşçi bulmakta zorlanan ekmek fabrikası, Sri Lankalı üç erkeği işe alıyor. Fakat ekmeklerine “pis yabancıların” el sürmesinden rahatsız olan Hristiyan köylüler, imza toplayıp ırkçı bir baskı oluşturmaya başlıyor. Üstelik yabancı işçiler, kendileri gibi Hristiyan olmasına rağmen… Nihayette minik Rudi’nin hikâyesiyle köydeki gerilim birleşiyor…

Sinemada bu hafta | Avrupa'dan mülteci gerilimi: R.M.N.

“MERHAMET EDEN ÖNCE ÖLÜR”

“Merhamet eden önce ölür” repliğinin geçtiği eserde, yönetmen Mungiu, eski göçmenlerin, yeni göçmenlere yaptığı ırkçı muameleyi resmederek hayvani refleksleri öne çıkan insanın “öteki”ye olan problemli bakışını, çarpıcı hikâye unsuru ve metaforlarla tasvir ediyor.

Yönetmen meseleye olabildiğince soğukkanlı bakarak; hem göçmenler hem de göçmen karşıtlarının zihin yapılarını resmediyor. Hatta iki tarafın dinlendiği uzun ve realist bir toplantı sahnesi bile var.

Bunun yanında ırkçılık probleminin temelinde yatan başka sebeplere de dikkat çekiyor. Mesela fabrika sahibi “Yerli işçi yok” diyor, köylüler ise “Para vermiyorsunuz ki…” diye karşılık veriyor.  Bu arada kilise ve temsil ettiği müessese de negatif cepheye dâhil ediliyor.

İÇ KARARTICI BİR FİLM

Karanlık el çekimleri, havlayan köpekler, yakılan ateşlerle yönetmen Mungiu, kendine has gerilimi, düşük ateşte pişirerek nihayetinde zirveye çıkarıyor. “Hitchcockvari” gerilime sahip eserin bazı kısımları da “Tarkovskyvari” bir tat veriyor.

Ancak bazı yan hikâyelerin fazla dallanıp budaklanması, eserin gücüne zarar veriyor. Temposu düşük, iç karartıcı ve nispeten teşhirciliğin bir kart olarak kullanıldığı bir film var karşımızda…

Yönetmenin ustalığıyla mukayese edildiğinde ise seyirciye yeterince dokunamıyor. Ancak muammalı sonu ile uzunca konuşulmayı hak ediyor.

Yönetmen: Cristian Mungiu
Tür: Dram
Ülke: Belçika, Fransa, Romanya

**

Sinemada bu hafta | Avrupa'dan mülteci gerilimi: R.M.N.

WHITNEY HOUSTON FİLMİ
IŞILTILI HAYATIN KARANLIK KORİDORLARI

Tarihte albümleri en çok satan siyahi kadın sanatçı olan Whitney Houston’ın çalkantılarla dolu 48 senelik kısa hayatına mercek tutan “I Wanna Dance with Somebody: Whitney Houston Filmi” bu hafta vizyonda… Kasi Lemmons’ın yönetmenliğini üstlendiği eserde, bir devre damgasını vuran pop ikonunu, İngiliz aktris Naomi Ackie canlandırıyor. Filmde ona Stanley Tucci, Ashton Sanders, Tamara Tunie, Nafessa Williams ve Clarke Peters gibi oyuncular refakat ediyor.

Sanatçının kilisede şarkı söylerken, prodüktörüyle tanışıp şöhrete kavuşması ve sonrasına yaşadığı ailevi problemler filme bazen duygusal, bazen eğlenceli sekanslarla yansıyor. Kariyerinin ortasında uyuşturucuya bulaşan -ve zaten 2012’de uyuşturucu yüzünden boğularak ölen- sanatçının düşüşü de eserde Naomi Ackie’nin üst düzey oyunculuğuyla tasvir ediliyor.

“Bütün prensesler sonunda evindeki kanepede çocuğuyla ilgilenmek ister” şeklinde bir repliğin geçtiği film; spot ışıkları altında omuzlarına kaldırmayacağı yükler yüklenen bir kadının çırpınışını çarpıcı bir şekilde göstererek modern dünyanın problemlerine ayna tutuyor.

BAZI MEVZULARA GİRİLMİYOR

Fakat eserde sanatçının hayatına dair bazı noktalara temas edilmekten kaçınılıyor. İlişkilerine dair tasvirler de izaha muhtaç bir takım “tenakuzlar” barındırıyor.

İki buçuk saate yaklaşan uzun biyografik film, negatif yanlarına rağmen Amerika’daki ışıltılı dünyaların karanlık taraflarına ışık tutması bakımından dikkate şayan…

Yönetmen: Kasi Lemmons
Tür: Biyografi
Ülke: ABD

**

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

● “Maric”
● “Ayı Kardeşler: Dünya’ya Dönüş”

EN ÇOK SEYREDİLENLER

● “Avatar: Suyun Yolu” 490 bin 89
● “Nasreddin Hoca Zaman Yolcusu” 75 bin 251
● “Çakallarla Dans 6” 73 bin 89
● “Kurak Günler” 31 bin 227
● “Ajan Kedi” 17 bin 262

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...