Sinemada bu hafta | 29 Mart

Mel Gibson’ın 20 yıllık hayali sonunda vizyonda... Tamamlanamayan bir sözlük projesine hayatını koyan bir araştırmacı ile şizofren doktorun dostluğunu işleyen “Deli ve Dâhi” çarpıcı bir mücadele hikâyesi sunuyor.
MURAT ÖZTEKİN
Mel Gibson’ın 20 yıllık hayali sonunda vizyonda... Tamamlanamayan bir sözlük projesine hayatını koyan bir araştırmacı ile şizofren doktorun dostluğunu işleyen “Deli ve Dâhi” çarpıcı bir mücadele hikâyesi sunuyor.
KİM DAHA DELİ?
Sinemada bazı eserlerin doğum sancıları uzun yıllar boyunca devam ediyor... Fikir safhasından senaryo yazımına, çekimlerden vizyona on yılları bile tüketen filmler var. Hitcock’un ‘Roar’ı, ‘Indiana Jones 4’, ‘Avatar’ ve yakınlarda seyrettiğimiz ‘Bohemian Rapsodi’ seyirciyle buluşması uzun zaman alan bu meşhur filmlerden.
Hollywood’da sert çıkışlarıyla gündeme gelen Mel Gibson’ın da böyle bir hikâyesi var. 1998 yılında Oxford İngilizce Sözlüğü’nün ortaya çıkış hikâyesini anlatan kitabın haklarını satın alan Gibson, yirmi sene sonra yapımcı olarak bunu “Deli ve Dahi” filmine dönüştürmeyi başardı. Mel Gibson’ın aynı zamanda Sean Penn ile başrollerini paylaştığı filmde Natalie Dormer, Jennifer Ehle ve Jeremy Irvine gibi oyuncular da rol alıyor. Filmin yönetmen koltuğunda ise İranlı sinemacı Farhad Safinia oturuyor. “Deli ve Dâhi” büyük bir sözlük meydana getirmeye çalışan bir filolog ile şizofren bir doktorun kesişen hayatlarını işliyor. Bunun yanında büyük bir öfkeden doğan bir aşk macerası da eserde yer alıyor...
LÜGATİN PEŞİNDE…
19. asrın Oxford’unda geçen hikâye, iki isim üzerinden ilerliyor. Bir tarafta hiç bir akademik altyapısı olmayan ama kendini ispatlayarak Oxford İngilizce Sözlüğü projesinin başına geçen James Murray var. Diğer tarafta ise içinde bulunduğu paranoid şizofreni yüzünden altı çocuklu bir adamı öldüren ve akıl hastanesine tıkılan Dr. William Minor…
James, yirmi senedir bitirilemeyen İngiliz dilinin en büyük lügatini yazmak için ailesini de sürükleyerek işe koyuluyor. Ama bütün kelimelerin köklerine inilecek olan bu eseri hazırlamak sanıldığı kadar kolay değil. Azimli adam, bu yüzden imparatorluğun her tarafına mektuplar göndererek, kelime toplama hususunda insanlardan yardım istiyor. O mektuplardan biri de akıl hastanesinde yatan Dr. Minor’a ulaşıyor. Şizofren adam, tecrit odasında en zor kelimelerin bile kökenlerini bulup Oxford’a gönderiyor. İmkânsız sözlüğün durumu bir anda değişiyor. Kelimelerle uğraşırken paranoyadan kurtulan doktor, eşini öldürdüğü kadına yardımda bulunmaya gayret ediyor. Acılı kadın, önce çocukları için bunu kabul etse de zamanla işler değişiyor. Sözlük projesi çeşitli zorluklarla ilerlerken ortaya ilham verici bir mücadelenin yanında ağır bir dram da çıkıyor…
AZMİN HİKÂYESİ
Filmin hikâyesindeki düalite, eseri bir mücadele ile hasta bir adamın yaşadığı dram olarak ikiye bölüyor. Başroldeki her iki yıldız isim de karakterlerin yüklerini sırtlamasını biliyor. Özellikle Sean Penn’in ‘şizofren adam’ performansı oldukça sahici. Eserin senaryosunda da ince düşünülmüş, çarpıcı detaylar mevcut. Ancak filmin ikinci yarısında oluşan anlatımdaki dağınıklık büyüyü bozuyor. Bir kadının, kocasının katili ile yakınlık hâli gerektiği gibi yansıtılamıyor. Zaman zaman detaylarda boğulan hikâye, gereğinden uzun kalıyor. Yine de “Deli ve Dâhi” gerek atmosfer olarak gerekse görsellik bakımından devrinin İngiltere’sini güzel bir şekilde yansıtıyor. Eksiklerine rağmen film, seyredilebilecek bir motivasyon hikâyesi sunuyor…
ABD'NİN YENİ GÖREVİ! RUS BAŞKANI KURTARMAK...
Daha evvel çektiği “Spud” serisiyle tanınan yönetmen Donovan Marsh, “Katil Avcısı” filminde bir su altı gerilimi sunuyor. Gerard Butler’ın yanı sıra Gary Oldman, Linda Cardellini ve hip hop şarkıcısı Common filmde rol alıyor. “Katil Avcısı” bir Amerikan denizaltısının Rus karasularında kaybolmasından sonra ortaya çıkan gerilimleri işliyor.
Filmdeki hikâye şöyle: Amerikan denizaltısının bulunması için subay Joe Glass vazifelendirilir. Mürettebatını toplayan Joe, Rus karasularına doğru gerilim dolu bir yolculuğa çıkar. Bu esnada özel bir Amerikan kuvveti de karadan istihbarat toplamak için indirme yapar. Ancak kaybolan denizaltının Ruslar tarafından batırıldığı çok geçmeden anlaşılır. O esnada garip şekilde bir Rus denizaltılarının da batması korkunç plan ifşa eder: Rus Savunma Bakanı, Rusya Başkanı Zakarin’e darbe yapmıştır. Şimdi Amerikalılar başkanı hem karada hem de denizde plan yaparak kurtarmaya çalışır.
DERİNLERDEKİ SIĞLIK…
Başında merakları kamçılayarak tesirli bir gerilim meydana getiren “Katil Avcısı”, ne yazık ki bu beklentileri kısa müddet içerisinde düşürüyor. Bunda ayakları yere basmayan, “sürrealist” hikâyenin payı büyük. Buna rağmen iyi dizayn edilmiş aksiyon sahneleriyle dolu olan filmde, ustalıklı bir denizaltı macerası sunuluyor. Bu bakımdan aksiyon meraklılarını eğlendireceğe benziyor.
HAYATIN SKANDAL SILVIO!
Son dönem Avrupa sinemasının en sıra dışı yönetmenlerinden biri olan İtalyan Paolo Sorrentino, yine kendine yakışan bir filmle karşımızda. Yönetmen Sorrentino, “Loro” filminde yaşadığı skandallarla meşhur olan eski İtalyan başbakanı Silvio Berlusconi’nin özel hayatını beyazperdeye taşıyor. Filmde tanınmış siyasetçiyi Toni Servillo canlandırırken ona Elena Sofia Ricci, Riccardo Scamarcio ve Kasia Smutniak refakat ediyor. Eser, siyasi liderliklerinin yanı sıra ülkesinin en zengin kişilerinden biri olan Berlusconi’nin portresini çizerken çok konuşulan skandalların perde arkasına da bakış atıyor. Sorrentino, bir yandan Berlusconi’yle sınır tanımadan dalga geçiyor, bir yandan da İtalyan siyasetine ilginç bir açıdan göz atıyor.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ Bana Bir Aşk Şarkısı Söyle
¥ Kursk
¥ Aşktan Kaçılmaz
¥ Şeytan Oyunu
EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ Türk İşi Dondurma 118 bin 519
¥ Captain Marvel 82 bin 129
¥ Mucizeler Parkı 51 bin 688
¥ Öldür Beni Sevgilim 48 bin 527
¥ Biz 24 bin 136