Sanatçının emektar yol arkadaşları: Sanat eserlerinin arka planı bu sergide

Türk sanatının meşhur isimlerinin atölyelerinde kullandığı nesneler ile yaptıkları otoportreler “Suretimin Resmidir” adlı sergide bir araya geldi. Küratör Oğuz Erten, sergilenen malzemelerin sanatçıların yol arkadaşı olduğunu söylüyor.
MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Eski boya tüpleri, yorgun fırçalar, hırpalanmış paletler, boyalı çalışma kıyafetleri ve emektar şövaleler… Balkan Naci’den Fahrelnissa Zeid’e, Şevket Dağ’dan Mübin Orhon’a vefat etmiş veya hayatta olan pek çok sanatçının resimlerini meydana getirdiği atölye eşyaları, bugünlerde bir sergiyle gün yüzüne çıkıyor. Sanatçıların eserlerinin varoluşuna vasıta olan bu malzemeler, Bozlu Art Project’te açılan “Suretimin Resmidir: Dr. Şükrü Bozluolcay Koleksiyonu’ndan Sanatçı Atölyeleri ve Otoportreler” adlı serginin bir kısmı olarak teşhir ediliyor.
Sergide yer alan ressamlarla hemhâl olmuş bu nesneler, aynı zamanda bir eserin arkasındaki emeği de gözler önüne sererek “Acaba meşhur sanatçılar, o resimleri nasıl meydana getiriyordu?” sorusunu cevaplıyor. Böylece sergi, ziyaretçilerine eşine az rastlanan bir tecrübe yaşatıyor. Atölye eşyaları, bir sanat eseriymiş gibi tablolar içinde teşhir edilerek ne kadar önemli oldukları vurgulanıyor.
ATÖLYE ANA KARNI
Sergilenen eşyaların altında sanatçıların ifadeleri de yer alıyor. Mesela Komet “Atölye bir ana karnı, ‘ben’im kabuğum” diyor. Balkan Naci İslimyeli “Atölyem bütün amaçlarımın ve içsel bilgimin birlikte saklandığı küçük bir müze gibi” ifadesini kullanıyor. Bubi ise kendi atölyesi hakkında “Boya kutusu kapakları bezler, karton rulolar, çöplerden toplanmış artıklar, ipler ve altın varak yaprakları, kısaca bütünlemem gerekirse Bubi atölyesi saçma sapan bir mekân” diyor.
Sorularımızı cevaplayan serginin küratörlerinden Oğuz Erten, koleksiyonun Bozlu Art’ın 2013’te açılan “Bağlantı” sergisine dayandığını, 13 ressamın atölyesinden alınan malzemelerle eserleri yan yana getirdikleri sergi sonrasında, sanatçı nesneleriyle dünyada benzeri olmayan bir koleksiyon oluşturmak istediklerini söylüyor.
Zamanla hayatta olan isimler ve ölen sanatçıların aileleriyle irtibat kurarak koleksiyonu genişlettiklerini ancak nesneleri çoğaltmanın kolay olmadığını söyleyen Erten “Şükrü Bozluolcay ile birlikte on senede yavaş yavaş âdeta puzzle’ın eksik parçalarını tamamlar gibi bu koleksiyonu meydana getirdik. Her sanatçının değil, Türk sanatına yön vermiş ressam ve heykeltıraşların atölyelerinden malzemeler almak istedik. Bu sebeple iş, biraz daha zorlaştı. Bazen vefat eden sanatçıların malzemelerine ulaşmak için bir dedektif gibi iz sürdük. Bazen de hiç beklemediğimiz anda kapımız çalınıp nesneler geldi. Hayattaki sanatçılar ise bize karşı çok pozitiflerdi” ifadelerini kullanıyor.
56 NESNE TEŞHİR EDİLİYOR
“Sergiyle bir hedefte bulunmadık sadece bir hevesin peşinde koştuk” diyen Erten sözlerine şöyle devam ediyor: Şimdi burada sanatçılara ait 56 nesneye yer veriyoruz. Türkiye’de Batılı anlamdaki sanat yapan kişilerin kullandıkları malzemelerin nasıl değiştiğini de ortaya koyuyoruz; eskiden boya ve fırçalar kullanılırken, 1970’lerde airbursh’lar, 1990’larda mouse’lar ve şimdi drone’ların işin içerisine girdiğini görüyoruz. Sanatçıların teknolojiye ne kadar hızlı ayak uydurduğu böylece daha iyi anlaşılıyor. Aynı zamanda araştırmacılara yeni kapılar açılıyor.
Sanatçıların kendilerini resmettikleri portre çalışmalarının da yer aldığı sergi, 26 Ağustos’a kadar Bozlu Art Project’te görülebilecek.
ESERLERİN "ATOM ÇEKİRDEĞİ"
Atölyelerin sanatçılar için önemine temas eden Oğuz Erten “Eşya, bir kullanım aracı olmaktan çıktıktan sonra sahibiyle bütünleşiyor ve hikâyesini üzerine alıyor. Hepimiz geçiciyiz ama bu tarz objeler iyi korunurlarsa sanatçıların ifade aracı olmaya devam ediyor. Bunlara sanat eserlerinin ‘atom çekirdeği’ diyebiliriz. Bu fırça ve şövalelerle yüzlerce sanat eseri yapılmış. Yani sanatçının yol arkadaşı olmuşlar. Bu bakımdan da değerliler. Zaten bir eserin oluşması kolay şey değil. Sanatçılar aslında bir simya yapıyor. Sanatçı atölyeleri aynı zamanda bir sihirbazın çalışma alanı gibi…” diyor.
Sergilenen nesnelerin hikâyelerle dolu olduğunu da kaydeden Erten, Mübin Orhon’un fırçalarının, Paris’te yaşayan ressam Utku Varlık’tan geldiğini söylüyor. Erten, ressam Orhon’un bu fırçaları, yaptığı domates dolmasına teşekkür için bir çiçek buketi gibi Varlık’a takdim ettiğini de anlatıyor.