Kürtlerin müziğinde sınırlar kalkıyor mu?

Kürtlerin müziğinde sınırlar kalkıyor mu?

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses'in konuşmalarındaki ortak vurgu, barıştı. Kürtçe müziğin kabulü için de bu şart!

Diyarbakır dün tarihi anlara tanıklık ederken, Kürt müziğinin piri sayılan Şivan Perwer 38 yıl sonra anayurduna dönerek kendisi gibi bir sürgün hayatı yaşayan müziğini sevenleriyle buluşturdu. Bu da yetmedi, Kürt coğrafyasının en sevdiği seslerden İbrahim Tatlıses'le yaptığı düetle barış için yepyeni bir sayfa açtı. Bu vuslat, Kürt müziğinin tarihinde de şüphesiz özel bir yere sahip olacak; ancak gidilecek yol epey uzuna benziyor. Bunu özellikle Kürt sanatçılar söylüyor. Yazılı edebiyattan ziyade sözlü edebiyatta büyük bir birikimi olan Kürtçe, müzikte bunu 'dengbej' diye bilinen halk ozanlarıyla kuşaktan kuşağa aktardı. 1980'li yıllara gelindiğinde, özellikle de askeri darbeyle birlikte, Kürtlerin maruz kaldıkları insanlık dışı uygulamalar, müziklerini de politik bir noktaya taşıdı. O yıllarda Şivan Perwer'in başını çektiği Kürtçe müziğin politik sınırları da genişliyordu. Şivan Perwer'e, Ciwan Haco ve Nizamettin Ariç gibi isimlerin de katılımıyla, Kürtçe şarkılar çok daha fazla duyulur oldu. 90'lı yıllarda Kürtçe yasağının kalkmasıyla, ağızlara 'kentli Kürt müziği' ifadesi yerleşmeye başladı. Yılmaz Erdoğan'ın yönettiği Vizontele filminin müzikleriyle ünlenen Kardeş Türküler grubu, kentli ve genç kitlenin arayışında da önemli bir boşluğu doldurdu. Aynur gibi güçlü, etnik sesler de dünya festivallerinde aranır hale geldi. Gün geçmiyor ki, Kürt müziğini bambaşka denemeler ve formlar içinde görmeyelim. Mehmet Akbaş ve Jan Arslan da son dönemde farklı soluk getiren isimlerden ikisi. Mardin'de yaşayan Jan Arslan, Kürtçenin romantik ve şiirsel yanını, popüler müzikle harmanlayarak kısa zamanda kendine has bir yer edindi. Bas bariton sesi ve Batılı yorumuyla Kürtçenin geleneksel müziğini harmanlayan Mehmet Akbaş ise Almanya'da çalışmalarını sürdürüyor. Peki, yeni kuşak bu müzisyenler gidişatı nasıl görüyor?

"ÖTEKİ' PSİKOLOJİSİNDEN KURTULMALIYIZ!"
Yaptığı müzik için İstanbul'un önemli bir merkez olduğunu düşünen ve geçtiğimiz haftalarda İstanbul'da ilk kez konser veren Mehmet Akbaş, "Kürt müziğini artık salonlara sokmak gerekiyor. Bu konudaki sıkıntı biz Kürtlerden de kaynaklı. Zorlamıyoruz. 'Öteki' psikolojisindeyiz! Doğal gelişime katkı sunmamız lazım" özeleştirisi yapıyor. Bugüne kadar kendilerine 'yokmuş' gibi davranıldığını ve kendilerini kabul ettirmeye çalıştıklarını söyleyen Akbaş, "Ben zaten varım, bunu görmeyende kabahat. Kabul ettirmemiz için Kürt müziğinin ve sanatçıların promosyon ağının da güçlü olması gerekiyor" diyerek devam ediyor.
Aslına bakılırsa, son 3-4 yılda Kürtçe müziğe yönelik ilgi gözle görülür derecede artıyor. Örneğin, dünya müzik devi Sony, sadece Kürtçe albümlere destek olan Pel Records isminde bir yapım şirketi kurdu. Ancak alınacak yol hâlâ çok uzun. Jan Arslan da "30-40 yıllık süreçte Kürtler genelde kötü lanse edildi, bunun kırılması da zaman alacaktır. Müzik de bundan bağımsız değil. Televizyonlarda yer alamıyorsunuz, bir klip çektiğinizde yayınlayabileceğiniz bir platform yok" diyor. Türkiye'de yabancı şarkılar dinleyen insanların, kendi toprağının müziğini, Kürtçeyi dinlemediğinden yakınan Arslan, politik bir müzik yapmasa bile, önyargıyı aşamadığından dem vuruyor: "Hâlâ birçok yerde yasaklı bir müzik yapıyorsunuz. 1980'lerde yaşanan sorunlar, 2013'te bile önünüze konuyor. Oysa benim tek misyonum, Kürt şairlerini aktarabilmek."

"BİRKAÇ SENE SONRA POLİTİK MÜZİĞİ KONUŞMAYACAĞIZ!"
Kürtlerin müzikleri, metropollerdeki yaşantılarından bağımsız olamazdı. Peki, kendilerinin ve yaptıkları işin kentlileşme süreçleri, eşzamanlı mı gidiyor? Jan Arslan'a göre, hayır! "Yeni yeni kategorize edebiliyorsunuz. Kürtçe rock kategorisinde 4-5 albümün altına yenisini koyamazsınız. Politik sorunlar ortadan kalktıkça müzisyenler kendi bireysel sorunlarını dile getirecek. Politika, müziğin üstüne bir sınır çizme telaşında. Demokratikleştikçe ve özgürleştikçe bütün bu sorunlar ortadan kalkacak. Belki birkaç sene sonra sadece müziği konuşacağız."

EK İŞ YAPMAK ZORUNDALAR!
Bir ülkede müziğin nerede olduğunu görmek için, önce müzisyenlerin nerede olduğuna bakmak gerekiyor! Bugün Kürtçe müzikle ilgilenenlerin tek uğraşı müzik değil. Geçinme kaygısı yaşıyorlar ve yaşamak için başka bir iş yapmak zorundalar. Bu da profesyonelliklerinin önündeki en büyük engel. Mehmet de, Jan da ek iş yapmak zorunda kalanlardan. Onların isteği, sponsorların, yerel yönetimlerin ve Kültür Bakanlığı'nın Kürtçe müziğe destek vermesi.

"BİZİ EN İYİ, AVRUPA'DAKİ TÜRKLER ANLIYOR"
Kürtlerin Ortadoğu'da dört devlet içinde dağılmasının renklilik getirdiği kadar, sorunlar doğurduğunu düşünüyor, Mehmet Akbaş: "Bu ülkeler, bizim müziğimizi kendi müziği gibi görmüyor." Burada önemli bir ayrıntıyı da atlamıyor: "Benim müziğimi, dil bilmeyen insan daha çok dinliyor. Avrupa'daki konserlerime her milletten insan; ama en çok Türkler geliyor. Avrupa'daki Türkler de 'öteki'dir orada ve Kürt'ün halinden anlıyorlar."

nbsp;Kürtlerin müziğinde sınırlar kalkıyor mu?
Mehmet Akbaş (solda) ve Jan Arslan (sağda) ile İstanbul'da buluştuk.

'Önümüzde yol yok!'
Türkiye'de Kürtçe müzik yapmak, biraz da iğneyle kuyu kazmaya benziyor. Jan Arslan, neden yavaş yol alabildiklerini şöyle açıklıyor: "Alışılmışın dışında iş yapıyorsun. Onun da kabul görmesi zaman alacak. Bunu sunabileceğiniz tek yer televizyon; orada da dönme şansınız yok! 1-2 muhabirin dikkatini çektiyseniz, röportaj yapabiliyorsunuz. Benim ilk albümümün ardından üç yıl geçmiş, ikinci albümüm çıkmış; ama beni yeni fark edip dinleyen insanlar var. Bu da demek oluyor ki onlara ulaşamıyorsunuz!" Eğer Kürtçe müzik yapıyorsanız, kendi yolunuzu da kendiniz çizmek zorundasınız. Mehmet Akbaş'a göre: "Her gelen sil baştan yapıyor. Önümüzde bir yol yok. Nasıl gideceğiz, kimle gideceğiz? Kapıları bireysel olarak zorluyorsun. Promosyonla bile kendin uğraşmak zorundasın. Geçtiğimiz yaz, Avrupa'da 10'dan fazla konser yaptım. nbsp;Stresten vücudumda yaralar çıktı. İstanbul konserimde de aynı şeyleri yaşadım. Çünkü o salonları doldurmazsan seni bir daha asla çağırmazlar. Her şeyle sen muhatap olmak zorundasın. Bu da seni yoruyor."

RÖPORTAJ
FATİH VURAL
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...