Karakoç’un mısraları resimlere dönüştü

“Şiir ressamı” Hüseyin Ünlü, bu defa Sezai Karakoç'un mısralarını resmetti. Sanatçı Ünlü: Bazen şairin kelimeleri o kadar güçlü oluyor ki, resmetmenin bir yolunu bulamıyorum. Bazı mısralar ise âdeta 'beni resmet' diye çağırıyor.
MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ
Hüseyin Ünlü, büyük şairlerin mısralarından ilham alıp tuvallerine taşıyan bir sanatçı… Kendisine “Şiir ressamı” demek de mümkün… Tuvallerinde boyanın yanında çeşitli nesneler kullanabilen Ünlü, sanatla şiirin sihirli gücünü birleştiriyor. Daha evvel Yunus Emre ve Feqiyê Teyran’ın eserlerini resmeden sanatçı, son olarak vefatının ardından bir sene geçen Sezai Karakoç’un şiirlerini çalıştı. “Masal”dan “Monna Rosa”ya, “İnci Dakikaları”ndan “Taha”ya kadar pek çok meşhur şiirden doğan 22 eser, “İnci Dakikaları” adıyla Diyarbakır Sur Kültür Yolu Festivali’nden sonra Beykoz Yaşam Merkezinde sergilemeye başladı. Biz de ressamla konuştuk…
24 eserden meydana gelen sergi, 25 Kasım’a kadar görülebilecek.
> Şiirleri resimlerinizin merkezine alıyorsunuz. Sizi “Şiir ressamı” olarak anmak yanlış olmayacak sanırım...
Şiir ressamı olarak anılmaktan onur duyarım. Çünkü güçlü şairlerin şiirlerini alıp yorumluyorum. Evet, bu, bazen beni zorluyor. Kimi zamanlar şairin kelimeleri o kadar güçlü ve soyut oluyor ki, resmetmenin bir yolunu bulamıyorum. Mesela Yunus Emre’nin şiirlerini çalışırken metinleri anlamam hiç kolay olmamıştı. Fakat bazı mısralar da âdeta “beni resmet” diye çağırıyor.
> Şairlerin mısralarını resme dökmeye ilk nasıl başladınız?
Aslında her şey spontane gerçekleşti. Şiirler ve destanlar işin içerisine girince metaforlar, mecazlar kullanmak gerekiyor. Ben de bu konu kuvvetliyimdir. Küratörüm İsmail Erdoğan sanırım bunu fark etti. Kendisiyle ilk olarak Yunus Emre hakkında çalıştık, daha sonra Feqiyê Teyran’a odaklandık.
ŞİİR VE RESİM KARDEŞ
> Pek çok şair ressam tanıyoruz. Şiir ve resim arasında nasıl bir bağ var?
Şiir ve resim, kesinlikle birbirini besleyen şeyler. Bazen bir tabloyu betimlerken şiirsel cümleler ortaya çıkıyor, bazen de meşhur bir tablonun arkasında meşhur bir şiir yer alıyor. Aslında şiir ve resim kardeş gibi…
> Peki, bir şiiri tuvale aktarırken nasıl bir sanatsal çalışmanın içerisine dâhil oluyorsunuz?
Bazen bir dörtlüğü, bazen mısraları alıyorum; sanatla harmanlıyorum. İnsanların bağını koparmamak için de, sadece soyut eserler yapmıyorum. Mesela dörtlükte elma kelimesi geçiyorsa onu da resme taşıyorum. Mısraları klasik filmlerin alt metinleri ve düşünce adamlarının fikirleriyle de birleştiriyorum.
> Karakoç’un şiirlerini resmederken nasıl bir yol izlediniz?
İsmail Erdoğan Bey’le şiirlerin içerisine birlikte girdik. Beni tanıdığı için paletime uygun olan şiirleri seçti. Kelimeleri çözebilmek için mısraları uzun süre okudum. Şiirleri resim sanatıyla yeniden yazdım diyebilirim. Karakoç, duyguları anlatabilmek için bin bir kelime ve yol olduğunu gösteriyor. Şairinin mısraları bende çok güçlü bir direnç hissi meydana getirdi. Kendisi doğru bildiği bir şeyi asla eğip bükmüyor. Bu, hoşuma gitti…
> Bu şiirli yolculuk devam edecek mi?
Aslında onun kararını vermeye çalışıyorum. Fakat şu an Cahit Zarifoğlu’nun mısralarını resmetmeye devam ediyorum. Otuz resimlik bir seri meydana geldi.
MISRALARIN BÜYÜSÜNE FARKLI BİR BAKIŞ KATTIK
Serginin küratörü İsmail Erdoğan “Şiirde resim sanatı için büyük imkânlar var. Şiirle arası iyi olan ressamın sanat serüveninin kötü olması mümkün değil. Bu sergi de Sezai Karakoç’un şiirlerinden yola çıkılarak oluşturuldu. Karakoç’un mısralarının büyüsünü farklı bir bakış açısıyla ortaya koymak istedik. Ressam Hüseyin Ünlü, şiirleri görsel dünyaya aktardı. Karakoç’un mesajını dolaşıma sokma adına farklı bir yol denedik. Ortaya çok özel işler çıktığını düşünüyorum. Serginin yolculuğu bundan sonra Kahramanmaraş’la devam edecek” diye konuşuyor.