Fırat Nezioğlu: Dokurken dünyadan çıkıyorum

Sanatçı Neziroğlu “Dokuma yaparken dünyadan sıyrılıyorum. Aynı zamanda ruhumu da dokuyorum” diyor.
MURAT ÖZTEKİN
Fırat Neziroğlu, Anadolu’nun kadim zanaatlarından dokumayı kendine has bir üslupla güncel sanatın içerisine dâhil eden bir sanatçı... Neziroğlu’nun boya ve fırça yerine iplik ve dokuma tezgâhıyla ürettiği eserleri, Kraliçe Elizabeth’e kadar ulaştı. Fakat bugüne kadar portrelere yoğunlaşan sanatçı, artık yeni bir döneme girdi ve Anna Laudel Bodrum’da açılan “İçimdeki Deniz” sergisiyle bu eserlerini sanatseverlerle buluşturdu. Neziroğlu, bu vesileyle sorularımı cevapladı...
> Sanatınızın merkezinde dokuma var ve bunda kendinize has bir tarz meydana getirdiniz. Bu merakın kökleri nereye uzanıyor?
“Çocukken başladım...” sözlerinden hazzetmem ama benimkisi de öyle. Anne babamın isteği üzerine çocukken İzmir’de sanatla haşır neşir olmaya başladım. O zamanlar el sanatları dersleri vardı. Okulda bir sınıfta dokuma yapıyorlardı. Ben de bunu merak edip, dedeme “Okuldan dokuma tezgâhı istiyorlar” diye bir tezgâh yaptırdım. Gizlice Sezen Aksu’nun kasetindeki portresini dokumaya çalıştım. Tabii annem bunu fark edince bırakmak zorunda kaldım. Ta ki üniversiteye kadar...
“İçimdeki Deniz” sergisi 31 Temmuz’a kadar Anna Laudel Bodrum’da ziyaret edilebilecek.
“BURADA EĞLENİRİM”
> Üniversitede hatıralarınız mı depreşti?
Moda bölümünde okurken mutsuzdum. Fakat fakültede dokuma tezgâhları gümbür gümbür çalışıyordu. Bir gün “Ben burada eğlenirim” dedim. Sonra tekrar dokumayla buluştum. Arkadaşlarım gezip tozarken ben okulda dokuma yapıyordum. Daha az dokuyayım, bazı yerleri boş bırakayım derken kendime has bir teknik bulmuş oldum.
> Bir yerde “kültürel ögeleri değiştirmiyorum” demişsiniz. Bunu yapmadan çağdaş sanat üretmek mümkün mü?
Anadolu kilim motifleri yan yana geldiklerinde alfabe gibi okunuyorlar. Mesela eskiden bir kadın evinde mutsuzsa pıtrak dokuyordu. Benim yaptığım şey de eski dili anlamak ve onunla ilgili kendi dilimi oluşturmak. Bu da ilk önce göz göze bakışmakla oldu. O yüzden portreler yaptım. Temel derdim insan...
> Peki, dokuyarak eser üretirken işler nasıl gelişiyor? Bunun fırça ile resim yapmaktan farkları vardır herhâlde...
Dokumada hapis gibi bir durumdayız. Tezgâhlara gerilmiş çözgü denilen ipler var ve biz o ipliklerin arasını yatay ipliklerle dolduruyoruz. Bu çok uzun süren bir iş... Bazen altı saat oturup altı santim ilerleyemediğim oluyor. Fakat bu, aynı zamanda çok meditatif. Dokuma yaparken dünyadan sıyrılıyorum. Ruhumu da dokuyorum. Kullandıklarım da çok sıcak ve yaşayan malzemeler. Tıpkı saçımız gibi bir ömürleri var.
BATI'YI KOPYA ETMEK İÇİN DEĞERSİZ İŞLER YAPIYORUZ
> Güncel sanat yapıyorsunuz ama dokumanın kökleri Anadolu’da... Bu topraklarla irtibatınız nasıl?
Anadolu’da gezmediğim yer neredeyse yok. Yirmi yıldır dolaşıyorum ve geleneksel dokumacılarla diyalog hâlindeyim.
> Anadolu’daki zanaatkârlar sizin işlerinizi görünce ne gibi reaksiyonlar veriyor?
Çok şaşırıyorlar. Onların duyduğu saygı beni acayip mutlu ediyor. Onlara tavsiyelerim de oluyor. Modernleşmek, taklit etmek üzerine ben genelde durdurucu pozisyonundayım. Çünkü çok kadim bir kültürümüz var, bu teknikler de bununla yoğrulmuş. Ama biz Batı’yı kopya etmek için kendi tekniklerimizi unutup, değersiz işlere yöneliyoruz. Değerli olanın biz olduğunu unutuyoruz!
> Anadolu’daki dokuma evlerinin çoğu kapandı. Bu durum size ne düşündürüyor?
Çok üzülüyorum. O dokuyucular, zor olduğundan değil para kazanamadıkları için bıraktılar. Sonra Çinliler Hereke’nin kopyasını ülkelerinde inşa etti. Şu an Hereke halılarının coğrafi işareti Çin’de.
ARTIK İÇİME DÖNDÜM
Neziroğlu “İçimdeki Deniz” adlı son sergisini şu sözlerle anlatıyor: Dünyada iki tane halı düğümü var: Biri İran, biri Türk... Ve şimdiye kadar bulunabilen en eski halı Türk düğümüyle dokunmuş. Dokuma bir söz söylememiz için o kadar doğru bir yol ki... Dolayısıyla ben de halı ve nakışı da artık kendi dokuma tekniğimin yanına ilave ettim. 25 yıldır portre dokuyorum ama artık içime dönüyorum dedim ve “İçimdeki Deniz” sergisi ortaya çıktı. Portrelerden çıktım. Şimdiye kadarki en renkli işlerim doğdu.