İsmail Erünsal: Fatih’in kütüphanesiyle hiçbiri boy ölçüşemezdi

Erünsal “Fatih döneminin diğer hükümdarlarıyla kıyaslandığı zaman ondan daha entelektüel bir padişah veya kralın mevcut olmadığını söyleyebiliriz. Orta Çağ’da Avrupa’da Fatih’in kütüphanesiyle boy ölçüşecek başka bir kütüphane olmadığı gibi onun kadar farklı dil bilen başka bir hükümdar da yoktur” diyor.
MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Fatih Sultan Mehmed Han Osmanlının en entelektüel padişahlarından biriydi… Şiirler kaleme aldı, edebiyat meclisleri tertipledi ve kitaplara çok düşkündü. Kültür tarihimizi aydınlatan isimlerden İsmail E. Erünsal ise Timaş Yayınlarından okuyucuyla buluşmaya hazırlanan“Fatih’in Entelektüel Portresi” adlı kitabında Büyük Sultan’ın kültürel meraklarını bugüne taşıyor. Eser, Fatih hakkındaki bazı iddialara da doyurucu cevaplar veriyor. Biz de bu vesileyle Erünsal’a sorularımızı yönelttik...
> Fatih Sultan Mehmed’in fetihlerle farklı şehirlere taşıdığı hususi kütüphanesi meşhur… Bu kütüphanedeki eserleri tetkik ettiğinizde onun nasıl bir okuma zevkinin olduğunu gördünüz?
Fatih, İslam kültürüne vakıftı ve Arapça ve Farsça eserleri bizzat okuyup ulema ile münazara edecek kadar İslami konulara hâkimdi. Felsefeden tıp ve coğrafyaya kadar her alanda okumalar yapıyordu. Arapça ve Farsça yanında Grekçe, Latince ve İtalyanca da bildiği nakledilmektedir. Eski Yunan ve Roma’nın kültür mirasıyla da yakından ilgilendiği ve bu dillerde yazılmış bazı eserleri hem kütüphanesine kazandırmak hem de tercüme ettirmek için bazı teşebbüslerde de bulunduğunu biliyoruz. 1460-1480 tarihleri arasında sarayda Grekçe eserleri istinsah eden katipler, 16 Grekçe eseri kopya etmişlerdi. Fatih, özellikle kendisi için bir model olarak gördüğü Büyük İskender’in hayat hikâyesine ve eski Yunan tarihine büyük bir ilgi duymaktaydı. Her gün Flavius Arrianus’un “Anabasis of Alexander the Great” adlı eserini okutturmaktaydı.
HER ZAMAN KİTAPLARA VAKİT AYIRIYORDU
> O devirde bir hükümdarın kitaplara vakit ayırması zannedildiği gibi zor muydu?
Devrin ünlü âlimlerinden Molla Lütfi’nin bir süre saray kütüphanesinde “hafız-ı kütüb” olarak çalıştığını ve Fatih’in zaman zaman bu kütüphaneye gidip kitap okuduğunu biliyoruz. Bazen de etrafındaki görevliler kendisine kitap okuyordu. Bu açıdan o her zaman kitaplara bir şekilde zaman ayırıyordu.
BUGÜN OLSA TARİH VE EDEBİYAT OKURDU
> Şunu da merak ediyorum: Sizce Fatih Sultan Mehmed Han, bugün hayatta olsa hangi tür kitap ve yazarları okurdu?
Onun genel eğilimleri arasında en çok tarih, edebiyat, felsefe ve din alanındaki kitaplar öne çıkıyordu. Fatih hayatta olsaydı herhâlde bugün yine aynı tür kitap ve yazarları okurdu.
> Peki, Fatih’in kültürel kişiliğini devrinin diğer hükümdarları ile kıyasladığınızda neler söylersiniz?
Fatih döneminin diğer hükümdarlarıyla kıyaslandığı zaman ondan daha entelektüel bir padişah veya kralın mevcut olmadığını söyleyebiliriz. Orta Çağ’da Avrupa’da Fatih’in kütüphanesiyle boy ölçüşecek başka bir kütüphane olmadığı gibi onun kadar farklı dil bilen başka bir hükümdar da yoktur.
> Fatih’in kültürel yönünü araştırırken size en enteresan gelen bilgi neydi?
Onun bildiği dillerin bu kadar çok olmasının yanı sıra ilgi duyduğu kitapların da bu kadar çeşitli ve farklı konulara ait olmasıydı.
> Peki, Fatih’in sanat zevkine dair eldeki bilgiler bize neler söylüyor?
En baştan yüksek bir sanat zevkine sahip olduğunu söylüyor. Fatih, bilindiği üzere sarayda çok çeşitli alanlarda sanatçılar istihdam ediyor ve bunlara da yüksek sanat zevkine hitap edecek eserler hazırlatıyor.
DOĞU'YA AŞİNAYDI
“Fatih Sultan Mehmed, Doğu kültürü ve İslami ilimlerle de yakından ilgileniyordu. Ünlü âlimlerden ders alıp çeşitli İslami ilimlerle ilgili kitapları okumuştu. 15. asır şairlerinden Firdevsî-i Rûmî’nin, bir eserini niçin yazdığıyla ilgili olarak verdiği bilgiler, Fatih’in Doğu kültürüne ne derecede aşina olduğunu göstermektedir.”
DİNİ HAKKINDAKİ İDDİALAR "LAKIRTI"
> Sultan Fatih’in entelektüel portresi ortaya konunca, bazı kişiler onun İslam dinine mensup olamayacağını düşüncesine meylediyor. Bu, sizce ne kadar doğru?
Fatih’in bazı konulara ilgisi, bazı rönesans dönemi yazarlarına, onun din konusunda bir arayış içinde olduğu zannını vermiştir. Bu yüzden bu dönemde kaleme alınan bazı eserlerde Fatih’in inanışıyla, dinî duygu ve düşünceleriyle ilgili herhangi bir mesnedi olmayan görüşlere yer verilmiştir. Rönesans Avrupa’sında Türklerin “infidel” yani kâfir olarak nitelendirildiği bu tür eserlerde yer alan dinî konulardaki dedikoduları ciddiye almamak gerekir. Özellikle Celâl Şengör’ün yaptığı gibi hiçbir ciddi araştırmaya veya bulguya istinat etmeksizin bu anlamdaki birtakım lakırdıları kaynak tenkidi ve metot süzgecinden geçirmeden ciddiye alıp gerçekmiş gibi nakletmek, Fatih’in dinî inanış ve davranışlarıyla ilgili töhmette bulunmak bilimsellikten uzaktır.
> Eserinizde Fatih’in Hurufi elebaşlarından birini Saray’da ağırladığı da naklediliyor. Bu nakilden Fatih’in Hurufiliğe meyli olduğunu çıkarmak doğru mudur?
Fatih, her alanda entelektüel bir merak sahibi olduğu için her kesimden insan ona yaklaşmaya çalışmıştı. Dolayısıyla Hurufilerin de onun yakınında olması onun Hurufiliği ile değil entelektüel merakı ile ilgili bir husustur. Onun Hristiyanlığı merak etmesi, Hıristiyanlıkla ilişkilendirilmesiyle ne kadar yanlış ise Hurufilik ile ilişkilendirilmesi de o kadar yanlıştır.