Güney Koreli sanatçı Cody Choi: ABD’nin militarist kültürüyle çatıştım

İstanbul’da eserlerini sergilemeye başlayan sanatçı Choi: 80’lerin başında Güney Kore’den ABD’ye gittim ve orada ABD ordusunun kültürüyle güçlü bir çatışma yaşadım. Kültür farklarının birbirleriyle çatışması ve mutabık kalması, beni deli etti ve sanatımın konusu oldu.
MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Cody Choi, Güney Kore’de doğan ama yıllarca ABD’de yaşayan ve her iki ülkede de “öteki” görülüp kültürel bir çatışmanın arasında sanat yapan biri. Bu sebeple farklı kültürlerin çatışması ve mültecilik gibi durumları aykırı eserlerinin merkezine koyuyor. Choi, bugünlerde ise “The Soul of the Silk Road” (İpek Yolu’nun Ruhu) adlı sergiyle bütün bunların yanında kadim ticaret yolunu hatırlatan işlerini İstanbul’a taşıdı. Sanatçı, Sevil Dolmacı Art Gallery’de açılan sergi vesileyle sorularımıza cevap verdi.
> Savaş gerilimlerinin olduğu yıllarda Kore’de doğdunuz, sonra sanatınızı uzun yıllar ABD’de devam ettirdiniz. Şimdi doğduğunuz topraklardasınız. Bütün bunlar sanatınızı nasıl etkiledi?
Kore Savaşı döneminin Amerikan kültürü, ABD ordusundan gelen bir kültürdü... Bu kültürü çocukken bilmeden kaptım ve 80’lerin başında ABD’ye gittim. Derken orada ABD ordusunun kültürüyle güçlü bir çatışma yaşadım. Sonra toplumdaki gerçek Amerikan kültürüyle tanıştım. Kültür farklarının birbirleriyle çatışması ve mutabık kalması, beni deli etti ve sanatımın konusu oldu.
İNTERNETTEN ÖNCE İPEK YOLU VARDI
> Buradaki serginizde insanların yüzyıllardır daha çok ticari ürün taşıdığı kadim İpek Yolu’nun ruhuna atıfta bulunuyorsunuz. Sizce bu kadim yol niçin önemliydi?
21. yüzyıldan sonra internetle birlikte karma kültür insanlarda daha çok yaygınlaştı. Ancak bence internetin ilk kısmının temeli İpek Yolu’yla atılmıştı!
Sanat danışmanı ve galeri sahibi Sevil Dolmacı ise 23 Nisan’a kadar devam edecek sergi hakkında “Türkiye, Cody Choi için egzotik, çekici ve keşfedilesi bir yerdi. Binamızı ziyaret ettiğinde rokoko tarzı duvar süslemeleri onu çok heyecanlandırdı. Rokoko stili çiçekler vasıtasıyla İpek Yolu hikâyesinin üzerine çalışmak için motive oldu. Sergi, bizi ziyaret ettiği sırada büyülendiği binamız sayesinde ortaya çıktı” diyor.
> İpek Yolu’nda ticari ürünlerle birlikte asırlarca sanat da taşındı. Peki, sizin işlerinizin “ruhunda” ne var?
İşlerimin ruhu, Doğu ile Batı arasındaki kültürü; çatışma, uzlaştırma ve dengeleme potasında eritiyor. Hayat tecrübeme ve hepimizin gerçeğine dayanıyor.
> Sanatta çok kültürlü olmanın zenginliği inkâr edilemez. Fakat çok kültürlülük, melezleşme bazen güçlü bir kültürün diğerini yok etmesine yol açmıyor mu?
Evet, melezleşme uzun zamandır çalışmalarım için önemli bir konu. Fakat post-kolonyal teori açısından artık benim için güçlü ve zayıf diğer kültürü yok etme meselesi değil, Ashis Nady’nin “Yakın Düşman” kitabındaki “3. oyun” gibi...
Mülteci olmanın zorlukları da eserlerinize yansıyor. Dünyada artan mülteci problemi size ne düşündürüyor?
Mülteciler dünyasında çok farklı problemler var. Ancak ben daha çok mültecilerin kimlik problemine odaklanıyorum. Benim işlerim de tıpkı yeni bir kimliğe ihtiyaç duyan mülteci gibi. Kabul edilebilir ve eski kimliğinin üstesinden gelebilir.
İSTANBUL'DA KENDİMİ RAHAT HİSSEDİYORUM
> Türkiye’de ilk defa sergi açıyorsunuz. İstanbul’u ve Türk kültürünü nasıl buldunuz?
İstanbul… Gelip görmeden önce çok farklı olacağını düşünmüştüm. Ama burada kendimi çok rahat hissediyorum. 25 yılı aşkın süredir ABD’de yaşamama ve birçok Avrupa ülkesine seyahat etmeme rağmen, hâlâ bazı kültürel çatışmalar hissediyorum. Fakat şimdi İstanbul’u niçin kendime bu kadar yakın hissettiğimi düşünüp araştıracağım. Acaba İstanbul’un İpek Yolu geçmişi olduğu için mi?
> Osmanlı saraylarında İpek Yolu’ndan taşınmış, Uzak Doğu sanatının izlerini taşıyan pek çok eser bulunmakta. Bu size ne düşündürüyor?
Beni affedin bu utanç verici ama yoğun bir programdan ötürü Osmanlı saraylarını henüz görme şansım olmadı. Ama görmeyi çok isterim ve göreceğim!