Adalı edebiyatçıları kaleme aldılar: Heybeliada yazarların sığınağı

Hüseyin Rahmi ve Ahmed Rasim yıllarca yaşadı, Necip Fazıl ile Nazım Hikmet ise orada okudu… Heybeliada, yıllarca edebiyatçılara sığınak oldu. Heybeliadalı yazarları kitapta toplayan Nejat Gülen ve Ayçe Ayyıldız Baturay ise hâlâ adanın yeni eserlere vesile olduğunu söylüyor.
MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Her ne kadar İstanbul’daki Adalar, daha ziyade Sait Faik’le özdeşleşse de, onun gibi şehirden kaçan pek çok edebiyatçıya sığınak oldu… İstanbul’a üç kilometre uzaklıkta bulunan Heybeliada da yıllar boyunca pek çok yazara kucak açtı. Hüseyin Rahmi, Ahmed Rasim, Akillas Millas, Zeyyat Selimoğlu, Ayşe Sarısayın ve Orhan Pamuk gibi meşhur edebiyatçılar, hayatlarının bazı devirlerinde Heybeliada’da yaşadılar. Onların yanında Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet Ran gibi Türk edebiyatçılar da Heybeliada Bahriye Mektebi’nde okudu. Yahya Kemal orada hocalık yaptı... Dahası yaşayan yazarlardan, yazmak için hâlâ Heybeliada’yı tercih eden isimler de var.
Uzun yıllar adada yaşayan yazarlardan Nejat Gülen ve Ayçe Ayyıldız Baturay, “Heybeliadalı Yazarlar, Heybeliada’yı Yazanlar”, adlı eserinde adayla irtibatı olan 63 edebiyatçı, akademisyen ve yazarın hayat hikâyesini ve hatıralarını bir araya getirdi. Adalı Yayınları’ndan çıkan eser, küçük bir muhitin zengin dünyasını bugüne taşıdı.
ADA HERKESE İYİ GELİRDİ
Heybeliada’da doğup büyüyen 95 yaşındaki yazar Gülen, kitabı kaleme alma maksatlarının yolu adadan geçen edebiyatçıları ve yazarları tanıtmak olduğunu söylüyor. Gülen “1927’de doğdum. Ömrüm Heybeliada’da geçti. Eski günler tabiatıyla özleniyor. Yazdığımız eserle adada oturup da kitap yazan insanları tanıtmak istedim. Bunlardan bir kısmı benim arkadaşım. Kitabı yazarken daha iyi anladık ki, Heybeliada’dan epey yazar çıkmış. Yazarların çoğu daimi olarak adada oturmazlardı. Kışları İstanbul’a gider, yazları gelirlerdi. Ada sadece yazarlara değil, herkese iyi gelirdi. Adalılar da yazarları kendilerinden sayardı” diyor.
HÜSEYİN RAHMİ GULYABANİ DEĞİLDİ!
Vaktiyle adada bazı yazarlarla birlikte yaşadığını anlatan Gülen “Hüseyin Rahmi, ben lisedeyken öldü. Evi, bizim evimize çok yakındı. Annem evlerine gider gelirdi ve yazdığı romanları bana eski Türkçeden okurdu. Çünkü daha Latin harfli olanlar çıkmamıştı” diyor.
Temizlik takıntısı olan Hüseyin Rahmi’nin anlatıldığı kadar münzevi biri olmadığını söyleyen Gülen “Söylendiği kadar insanlardan uzak durmazdı. Evet, Hüseyin Rahmi alışverişe gitmezdi ama Gulyabani de değildi! Ahmet Rasim ise ben çocukken öldü. Herkes kendisini tanır, saygı gösterirdi” şeklinde konuşuyor.
Gülen ve Baturay, sorularımızı cevapladı.
KÖKLÜ EĞİTİM KURUMLARI VARDI
Kitabın diğer yazarı Ayçe Ayyıldız Baturay ise “İki buçuk kilometre karelik Heybeliada’mız önceden benzeri olmayan eğitim kurumlarını barındırmış. Acaba bunlar eğitime, edebiyata ve yüksek kültüre yatkınlığı gösteriyor olabilir mi?” diyor.
Heybeliada’nın edebiyatçılar için eşsiz bir yer olduğunu ifade eden Baturay, “Altı senedir Heybeliada’da yaşıyorum. Adadaki sessizlik ortamı, bir yazar olarak bana huzur veriyor ve verimli geliyor. Bence adanın havası yazmaya teşvik etmiyor ama yazma dürtünüz varsa, mutlaka yol sizi adaya getiriyor. Şehre yakınsınız, şehirden besleniyorsunuz ama kendi dünyanıza çekilebiliyorsunuz. Martılar, deniz ve yosun kokusu… Adada yaşarken saate bakmazsınız. Çünkü geçen vapurlar, ezan saati, güneşin doğuşu size zamanı hatırlatır” şeklinde konuşuyor.
HERKES GİTTİ YAZARLAR TERK ETMEDİ
“Ada yalnızlığa terk edildi. Her yer boş. Ancak Heybeliada bir şey bekliyor. Kesinlikle bir şey olacak” diyen Ayçe Ayyıldız Baturay, buna rağmen edebiyatçıların Heybeliada’yı terk etmediğini şu sözlerle anlatıyor: “Dünyada her yer değişiyor ama Heybeliada öyle değil. Bence burası yeni yazarları beslemeye devam edecek. Benim gibi başka yazarlar da yazmak için Heybeliada’yı tercih ediyor. Ayşe Sarısayın, Yiğit Bener, Feryal Orhon Basık gibi isimler hâlâ burada yazıyor. Yeni yazarların yetişeceğine de yürekten inanıyorum.”