1960'ta başardılar, 2016'da başaramadılar

15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimini planlayanların 1960 ihtilalini birebir taklit ettikleri ortaya çıktı. 27 Mayıs’ta emir komuta zinciri içinde olmayan 37 düşük rütbeli subay gibi 15 Temmuz’da da yine emir komuta zinciri içinde olmayan 37 subay darbe girişiminde bulundu.
Osman SAĞIRLI
1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat Türkiye’nin askeri darbelerle yüzleştiği tarihler. Tıpkı bu darbelerde ve gerekçelerinde olduğu gibi 15 Temmuz’da da benzer bahanelerle Türkiye bir darbe girişimine sahne oldu. Ancak bu defa daha önceki darbelerden farklı bir şey yaşandı ve “27 Mayıs 1960 darbesinde halk sokaklara çıksaydı Adnan Menderes idam edilemezdi” diyen halk bu defa sokaklara çıktı. Tankların üzerine çıkan, askerin elindeki silahı kalan, kışlaların önünü kamyonlarla kapatan halk darbe girişimindekilere darbe yaptı. Bu da dünya tarihinde bir ilke sahne oldu.
Darbecilerin beklediği desteği bulamaması, asker içindeki vatansever komutanların ve polisin duruma müdahale etmesi üzerine darbeciler, devlet içindeki işbirlikçileri dahil olmak üzere tek tek gözaltına alınmaya başladı. Türkiye’de darbeyi gelenekselleştirmeye çalışan asker içindeki bazı grupların 1960 yılında Menderes’in idamı ile sonuçlanan darbe benzeri bir darbe daha yapma ihtimali sürekli dile getirildi. Menderes’e benzerliği ile gündeme gelen ve sonunun Menderes gibi olacağı ile tehdit edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde yaşanan 27 Nisan E-muhtırası ve benzer girişimler için “Kefen giyerek yola çıktık!” diyerek meydanlarda olası darbeye karşı tepkisini dile getirse de 15 Temmuz’daki darbe girişiminin 1960’taki darbe yöntemler taklit edilerek gerçekleştirilmek istendiği ortaya çıktı.
1960 darbesi emir komuta zinciri içinde olmayan 37 düşük rütbeli subayın planları ile kritik mevziler, bu subayların ellerindeki asker ve silahlarla ordudaki komuta kademesinin etkisiz hale getirilmesi ile ele geçirilmiş, sonra cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri hatta dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun da tutuklanmıştı. 15 Temmuz’da yine benzer görüntüler sahnelendi ve emir komuta zinciri içinde olmayan 37 subay darbe girişiminde bulundu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı önce bildiri imzalamaya zorladı ikna edemeyince kafasına silah dayayıp boğazını kemerle sıkarak işkence edip ardından rehin aldılar. Bununla da kalmayıp kuvvet komutanlarını gözaltına alarak Akıncı üssünde hapsettiler.
YİNE ANKARA DIŞINDAYDILAR
1960 darbesinde başbakan Adnan Menderes, Eskişehir’den Konya’ya gitmek üzereyken 27 Mayıs 1960 günü, Albay Muhsin Batur tarafından Kütahya’da gözaltına alınarak Ankara’ya götürüldü. Erdoğan da 15 Temmuz’da Ankara dışındaydı ve Marmaris’te tatil yapıyordu. 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar’ın yaşanacak olayları ihbar etmesi ve “İstanbul’a gelin sizi korurum” demesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan Marmaris’ten ayrılıp İstanbul’a geldi. Nitekim Erdoğan’ın kaldığı otel bordo bereliler tarafından saldırıya uğradı.
Adnan Menderes 12 uçak dolusu altınla Türkiye’den kaçacak dediler. Hâlbuki Türkiye’nin o dönem 12 uçağı yoktu. “Adnan Menderes gençleri kıyma makinesinde öğütüp tarlalara gübre diye serptirdi” dediler. Kayıtlara geçmiş tek bir kayıp insan yoktu. Tek bir ailenin “ Bizim evladımızın ölüsü nerede” diye hiçbir kuruma başvuru yapmadığı ortaya çıktı. Adnan Menderes döneminde tıpkı gezi eyleminde olduğu gibi ayaklanma provası yaptılar. Başarılı olamayınca ayaklanmaları Menderes’in tertiplediği, oyunu artırmak için ülkeyi kaosa soktuğunu yazıp çizdiler.
Tıpkı o dönem olduğu gibi Erdoğan’a yönelik benzer iddialar 15 Temmuz gecesi tekrarlandı. ABD’ye kaçan Emre Uslu sosyal medya üzerinden, “ABD açıkladı: Erdoğan kaçtı İstanbul’a inmeyi reddetti. Almanya’dan sığınma istedi...”, “Gölge CIA Stratfor, Erdoğan’ın Almanya’dan sığınma istediğini kaçış yolunda olduğunu duyurdu...” şeklinde mesajlar paylaştı. Darbe yandaşları ise bu bilgiyi yine sosyal medya üzerinden hızlı bir şekilde yaymaya başladı. Ancak kaçtı denilen Erdoğan, İstanbul’a gelerek havalimanında kameraların karşısına geçti.
PAROLA “YURTTA SULH ”
1960 yılındaki askeri darbe sırasında TRT radyodan okunan askeri bildiri ile 15 Temmuz’da TRT Televizyonunda okunan bildiride de benzer ifadeler yer alıyor.1960 yılında “Düşüncelerimiz, yurtta sulh, cihanda sulhtur” bildirideki görüşlerini aktaran darbecilere öykünen 15 Temmuz darbe girişimcileri kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak adlandırdı.
27 Mayıs 1960 sabahı ülke yönetimine bütünüyle el koyduğunu açıklayan darbecilerin, okuduğu bildiride 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü gerekçelerini ileri sürerek Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bir grup subayın oluşturduğu Milli Birlik Komitesi’nin yönetimi devraldığını açıklaması gibi, 15 Temmuz darbe girişimini yapan cunta da “Türk Silahlı Kuvvetleri” (TSK) adıyla yaptığı açıklamada, ülke yönetimine bütünüyle el koyulduğunu belirterek, “Cumhurbaşkanı gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde; Yurtta Sulh Konseyi ülke yönetimine el koydu!” cümlelerine yer verdi.
Benzerlikler bununla da sınırlı değil elbette.
1960’taki bildiride, “Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup olursa olsun, her vatandaş kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele görecektir. Bütün vatandaşların, partilerin üstünde, aynı milletin aynı soydan gelmiş evlatları olduklarını hatırlayarak ve kin gütmeden birbirlerine karşı hürmetle, anlayışla muamele etmeleri, ıstıraplarımızın dinmesi ve milli varlığımızın selameti için zaruri görülmektedir.
...Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamıyla riayetti. Büyük Atatürk’ün prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. CENTO’ya bağlıyız.
Tekrar ediyoruz: Düşüncelerimiz, yurtta sulh, cihanda sulhtur. Türkiye dâhilinde bütün garnizonlardaki garnizon komutanları o yerin mülki ve askeri idaresine el koyacaklar ve vatandaşların her hususta emniyetini sağlayacaklardır.”
BM VE NATO’YA MESAJ
Yukarıda yer alan 1960 darbe bildirisindeki cümleler 15 Temmuz gecesi okunan bildiride de kullanılmış. Yine “herkese eşit muamele”, “BM ve NATO” vurgusu yapılıyor.
İşte bildiride yer alan aynı minvaldeki cümleler:
“Yüce Atatürk’ün önderliğinde milletimizin olağanüstü fedakârlıklarla kurduğu ve bugünlere getirdiği cumhuriyetimizin koruyucusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinden hareketle...”
“Temel evrensel insan haklarını, mezhep ve etnisite ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarımız için geçerli kılmak, laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkesi üzerine oturan anayasal düzeni yeniden tesis etmek...”
“...devletimizin ve milletimizin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazanmak, uluslararası ortamda barış, istikrar ve huzurun temini için daha güçlü bir ilişki ve iş birliğini tesis etmek maksadıyla yönetime el koymuştur.”
“Yurtta Sulh Konseyi BM-NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.”
“Devlet düzeninin en kısa zamanda tesis ve idamesi için her türlü tedbir alınmış ve uygulanmaktadır. Hiçbir vatandaşımızın zarar görmesine müsaade edilmeyecek, kamu düzeninin bozulmasına fırsat verilmeyecektir. Hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm vatandaşlarımızın ifade özgürlüğü, mülkiyet hakkı, evrensel temel hak ve hürriyeti Yurtta Sulh Konseyinin teminatı altındadır.”
Yurtta Sulh Konseyi üniter devlet yapısı içinde dil, din, etnik köken ayrımı yapmaksızın toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir anayasa hazırlanmasını en kısa zamanda sağlayacaktır. Çağdaş, demokratik, sosyal, laik hukuk ilkelerine dayalı anayasal düzen tesis edilene kadar Yurtta Sulh Konseyi ulusumuz adına her türlü tedbiri alacaktır. “
Son olarak Menderes, Rusya ile ekonomik anlaşma imzalamak üzere müzakereler yapmakla suçlanmış, hatta Rusya ile yakınlaşma idamı için gerekçeler arasında yer almıştı.
Bugünlerde Türkiye ile Rusya’nın yakınlaştığını hatırlatmakta fayda var.