Gösterilerde 3. ay... İran İsyan Cumhuriyeti

- Güncelleme:
Gösterilerde 3. ay... İran İsyan Cumhuriyeti
Dünya Haberleri

Irak, Yemen, Karabağ, Suriye, Lübnan, Filistin... İran bu ülkelerdeki bütün eylemlerde ön saflarda yer aldı. Tarih boyunca sadece Müslüman ülkelerle çarpışan İran, tek gayesi olan Şii Hilali’ni oluşturmak için çalışırken halk ihtilali ile karşı karşıya kaldı

OSMAN SAĞIRLI'NIN HABERİ

İran’ın, 16 Eylül’de Avrasya’da siyasi, ekonomik ve askerî kalkınmayı desteklemeyi amaçlayan Şanghay İş Birliği Örgütüne katılmasından 24 saat gibi kısa bir süre sonra ortaya çıkan protestolar,  Mahsa Emini’nin ölümüne tepki olarak başladı. Tahran’da gözaltına alındıktan sonra ölen 22 yaşındaki İranlı kadın sebebiyle oluşan tepkiler, hızla İran’ı kasıp kavuran isyana dönüştü.

“Üniversite öğrencileri ve kadınların eylemi” olarak başlayan gösteriler üçüncü ayında ülke geneline yayıldı. Eylemlere artık esnaf ve çeşitli etnik gruplara mensup kişiler de destek veriyor. Fars milliyetçiliği sebebiyle rejimin geçmişte baskı altına aldığı etnik gruplar, Şii yönetimin zenginleşirken gittikçe fakirleşen halk, kendini gösterilerin içinde buldu. Rejim olaylara şiddetle karşılık verdi. Resmî açıklamalara göre ölü sayısı 400 civarında; binlerce tutuklu var. Geçmişte yeşil devrime muhatap olan İran, bu olayları da benzer metotlarla bastırma peşinde. Ancak durum bu defa oldukça farklı. Son dört yılını halk isyanları ile geçiren ülkenin etnik yapısında Farsların yüzde 51’lik bir nüfusa sahip olduğu dikkate alınırsa İran için güzel günler uzak gözüküyor. Son dönemde Rusya-Ukrayna gerilimi ile başlayan enerji krizi ve İran’ın en büyük enerji yataklarına sahip ülkelerde biri olması, durumu daha da kötüleştirecek gibi gözüküyor. ABD Başkanı Biden’ın “Endişelenmeyin, İran’ı özgürleştireceğiz” demesi de elbette tesadüf değil.

Gösterilerde 3. ay... İran İsyan Cumhuriyeti

KRONİK DÜŞMANLAR

Bu ayaklanmaların anı, şiddetli doğası ve yaşananların Batı medyası tarafından koordinasyonlu şekilde yayınlanması İranlı yetkililere göre, CIA tarafından yönetilen renkli devrimin bütün ticari markalarını taşıyor. İran’ın siyasi hafızasında duran ve lazım oldukça rejimi korumak için kullanılan İran liderlerinin şiddetle devrilmesinin tarihî bir emsali var. 1953’te Başbakan Muhammed Musaddık ülkenin geniş petrol rezervlerini millîleştirme kararının ardından MI6 ve CIA tarafından yönetilen Ajax Operasyonu ile koltuğundan indirildi. Yerine gelen Batı destekli Şah Pehlevi dönemi, Amerikan ve siyonizm karşıtı söylemleri ile öne çıkan Humeyni’nin 1979 devrimi ile son buldu. İran o zamandan beri Batı’nın sadık bir düşmanı olarak kaldı.

FARS BAHARI KORKUSU

Bu sebeple İran, yaşanan her olayda ya ABD ve Batı’nın ya da İsrail’in parmağı olduğunu seslendirmeyi alışkanlık hâline getirdi. Kendilerine göre argümanları da var; 17 Aralık 2010’da Tunus’ta Yasemin Devrimi olarak başlayan ve sonrasında Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta küçük çapta olmak üzere bütün Arap dünyasında baş gösteren mitingler, protestolar, halk ayaklanmaları ve silahlı çatışmalar sonrası Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin birçok aşamasında İran muhaliflerin yanında yer aldı. “Nerede isyan orada İran” felsefesiyle hareket eden ve kendi içindeki kozmopolit yapı ve etnik karışıklığı uzak ülkelerde bastırmaya çalışan İran, bumerang şeklinde kendine dönen ve Fars Baharı mı sorusunu akıllara getiren ülke içindeki olayları bastırmakta âciz kalıyor. 

SIRA İRAN’A MI GELDİ?

İran, ülkede yaşanan olayların normal olmadığını ve şimdi sıranın kendilerine geldiğini iddia ediyor. İran lideri Hamaney “Bu sokak isyanları sıradan bir isyan değil. Daha derin bir program. Düşman İran’da bir kombine savaş başlattı. ABD, İsrail, bazı Avrupa ülkeleri ve gruplar bu savaş için birkaç haftadır bütün imkânlarını seferber ettiler” dedi. Peki İran haklı olabilir mi? Libya ve Suriye’de yaşananlar İran’ın benzer bir süreci yaşama ihtimalini güçlendiriyor;

Libya lideri Kaddafi’nin dünyanın ekonomik dengesini değiştirecek bir fikir olarak petrol ve diğer zenginliklerin dolar ve euro yerine altın karşılığında satılması, Afrika ülkeleri ve Müslüman ulusların altın dinarı ortak para kullanması fikrini ortaya atması aslında sonun başlangıcı oldu. Şubat 2011’de başlayan isyanlar, NATO, CIA ve MI6 ’nın müdahalesi ile alevlendi. Kaddafi, iç karışıklığın sekizinci ayında linç edilerek öldürüldü. 

SURİYE’DE BAŞROLDE

Aynı şekilde, Mart 2011’de, Suriye olayları patlak verdi. ABD, İngiltere, İsrail ve Suudi Arabistan tarafından silahlandırıldığı iddia edilen gruplar, Suriye’nin geniş topraklarının kontrolünü ele geçirdiğinde benzer bir rejim operasyonu başladı. İddiaya göre Katar’ın Suriye üzerinden bir boru hattı inşa etmesi, Suriye’nin en önemli müttefiki Rusya ile ilişkisini baltalayacak girişimdi. Dolayısıyla burada güçler savaşının kurbanı Suriye olacaktı. Ancak Libya’nın aksine, Şam bu rejim değişikliği girişimine 11 yıldır direniyor. Esad hâlen iktidarda. Haziran 2013’te Şam ve Tahran arasında yapılan ortak bir savunma anlaşmasıyla İran Eylül 2015’ten itibaren Suriye’deki olaylara askerî müdahaleye başladı.  Libya ile Suriye arasındaki benzerlikler ve şu anda İran’da olup bitenler arasındaki benzerlikler dikkate değer.

VEKÂLET SAVAŞINA DÖNÜŞEBİLİR

Mevcut rahatsızlıklar sonunda İran’a karşı fiilen bir vekalet savaşına dönüşecek durum olursa, rejim değişikliği lobisi hiç şüphesiz İran’a karşı Libya tarzı bir ‘insani müdahale’ çağrılarına doğru ilerleyecek. Orta Doğu’daki en gelişmiş hava savunma sistemlerinden bazılarına sahip olan İran’ın hava sahasını kapatmaya yönelik herhangi bir girişim, hiç şüphesiz Tahran’ın füze yeteneklerinin Washington’ın İsrail ve Suudi Arabistan gibi bölgesel müttefikleri üzerinde kullanılmasına ve bir vekâlet savaşını büyük bir bölgesel savaşa dönüştürmesine yol açacak. Mart 2021’de İran ile nükleer silahlı Çin arasında enerji altyapısının geliştirilmesi için 25 yıllık bir iş birliği anlaşması imzalandı. Daha önce Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin ardından Tahran ve Moskova da bağlarını ilerletti ve Rusya lideri Vladimir Putin temmuz ayında İran’ı ziyaret etti. Batı’nın İran’a karşı askerî harekâta girişmesi durumunda Pekin veya Moskova’nın müdahale kararı alma ihtimali yüksek ve bu sebeple mevcut karışıklıkların olabildiğince çabuk bastırılması yalnızca İran’ın değil, bütün dünyanın çıkarına. 

 

Düzenleyen:  - Dünya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...