Erdoğan BM'yi uyardı

/ Kaynak: AA
- Güncelleme:
Erdoğan BM'yi uyardı

Dünya Haberleri  / AA

Başbakan Erdoğan, ateşkesin ardından çatışma haberleri gelen Suriye'ye gönderilen gözlemci sayısının artırılması gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Binlerle ifade edilecek gözlemci gitmeli" dedi.

nbsp;Başbakan Erdoğan, ateşkesin ardından çatışma haberleri gelen Suriye'ye gönderilen gözlemci sayısının artırılması gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Binlerle ifade edilecek gözlemci gitmeli" dedi.

Katar'da temaslarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 13'üncü BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nda konuştu.

Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine Suriye'de ateşkesten sonraki süreci değerlendirdi.

Erdoğan, bu ülkeye gönderilecek gözlemci sayısının artırılmasını istedi.

Erdoğan, ''Ben artırma teklifini olumlu buluyorum ama yeterli bulmuyorum. Çok daha fazla sayıda, belki binlerle ifade edilecek sayıda gözlemcinin Suriye'ye gönderilmesi gerekir, diye düşünüyorum. Az sayıda gözlemci lokal bölgelerde bulunabilir, çok sayıda gözlemci olması lazım. Çok sayıda gözlemci olmalı ki Suriye'nin genelini gözleyebilsin. Temenni ederim ki iyi olur'' dedi.

Erdoğan: Fok balıklarını dert edinenler Suriye'ye sessiz kalamaz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Fok balıklarını, nesli tükenmekte olan balinaları, yağmur ormanlarını kendisine dert edinen küresel vicdanın artık Kabil'de, Gazze'de, Mogadişu'da, Bağdat'ta, Hama ve Humus'ta ölen çocukları da görmesi, duyması ve o acıyı hissetmesi kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Katar'da 6 gün sürecek ve 96 ülkeden katılımıncının bulunduğu ''BM 13. Ticaret ve Kalkınma Konferansı''nda, Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife es-Sani'nin açılış konuşmasının ardından bir konuşma yaptı.

BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın 4 yılda bir gerçekleştirilen programına katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade eden Başbakan Erdoğan, konferansın ilk kez bir Ortadoğu ülkesinde gerçekleştiriliyor olmasını da isabetli ve anlamlı bulduğunu ifade etti.

Ortadoğu'da çok önemli gelişmelerin ve değişimlerin yaşandığı bir süreçte, bu konferansta ele alınan konular ve ortaya çıkacak kararların küresel ekonomi kadar Ortadoğu'ya da ışık tutacağına inandığını dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Küreselleşen dünyada hiç kuşkusuz kalkınma kavramı sınır aşan bir özellik arz ediyor. Tarihi tecrübe bize göstermiştir ki kendi milli sınırları içine kapanmış, dünyadaki gelişmeleri ve dönüşümü takip etmeyen, kendisini dünyaya kapatan bir kalkınma anlayışı ancak ve ancak sınırlı başarı elde edebilir. İçinde bulunduğumuz süreçte kalkınma paradigmasının değişmesi artık bir zorunluluk halini almıştır. Kalkınmayı sadece ve sadece ne pahasına olursa olsun ekonomik büyüme olarak algılamaya devam edemeyiz. Kalkınma, refah artışını beraberinde getirmelidir, kalkınma huzuru, istikrarı, barışı güçlendirmelidir. Kalkınma insanı, insanın memnuniyetini hedef almalı ve tabiata zarar vermeden gerçekleşmelidir. En önemlisi kalkınma adil olmalı, insanlık vicdanını, vicdanlardaki adalet duygusunu yıpratmamalı, katılımcılığı esas almalıdır.''

-''İnsanlık, insanlık dışı muameleye maruz kalmıştır''-

Başbakan Erdoğan, yakın tarihte dünyanın maalesef yığınların yoksullaşması pahasına zenginleşmeye, tabiatın kirletilmesi, ekosistemin bozulması pahasına kalkınmaya şahit olduğunu belirterek, ''Belli ülkeler, belli bölgeler hızla ve sınır tanımayan şekilde zenginleşirken bu uğurda diğer ülkelerin ve bölgelerin kaynakları tüketilmiş, bu kaynakların sahibi olan insanlık, insanlık dışı muameleye maruz kalmıştır'' diye konuştu.

Hipermarketlerde alışveriş sepetini taşarcasına dolduran insanlara karşı, günlük 1 doların altında harcamayla yaşayan milyonlarca insan bulunduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Çocukların çalıştırıldığı, kadınların erkeklerin yarı ücretine sigortasız çalıştırıldığı fabrikalarda üretilen nice ürün, onu üretenlerin yıllık kazançlarından daha fazlasına pazarda alıcı bulabiliyor. Çok daha korkuncu; silah üreten birkaç ülkenin kalkınması, silah ticareti yapan birkaç iş adamının sınırsız zenginleşmesi pahasına her yıl farklı coğrafyalarda masum çocuklar, masum kadınlar, masum insanlar yok yere hayatlarını kaybediyor. Her birimiz çocuklarımıza, torunlarımıza daha aydınlık ve daha müreffeh bir dünya mirası bırakmak istiyoruz.

Dünyanın küresel bir köye dönüştüğü, kitle iletişimin yaygınlaştığı, sermayenin sınır tanımadığı bir çağda yaşıyoruz. Böyle bir çağda, sermayenin küreselleştiği bir çağda vicdanlar da ahlaki değerler de küreselleşmek zorundadır. 100 yıl önce dünyanın bir köşesinde ölen bir çocuktan hiçbirimizin haberi olmuyordu. Bugün ise dünyanın neresinde olursa olsun, televizyon, radyo internet sayesinde dünyanın her köşesinde gelişmeden anında haberdar oluyoruz. Küreselleşme bizlere vicdanı sorumluluk yüklüyor, küreselleşme bizlere başkalarının sorunlarını görme, duyma ve bunları çözme sorumluluğu yüklüyor. Dünya küreselleşirken vicdanların içine kapanması asla ve asla anlaşılabilir bir durum değildir.''

-''Fok balıklarını, nesli tükenmekte olan balinaları kendisine dert edinen küresel vicdan...''-

Televizyonda açlıktan, yoksulluktan, terörden, çatışmadan ölen çocukları görenlerin gözlerini kapatarak sorumluluktan kurtulamayacaklarını belirten Başbakan Erdoğan, ''Özgürlüğü, temel insan haklarının, refah ve kalkınmayı kendisi için hak görmek ama başkaları için bunu lüks görmek yaklaşan bir felaketin ön sinyallerinden başka bir şey olamaz. Fok balıklarını, nesli tükenmekte olan balinaları, yağmur ormanlarını kendisine dert edinen küresel vicdanın artık Kabil'de, Gazze'de, Mogadişu'da, Bağdat'ta, Hama ve Humus'ta ölen çocukları da görmesi, duyması ve o acıyı hissetmesi kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Bugünün dünyasında şunu artık çok net olarak görmek durumundayız. Filistin'deki sorun sadece Filistin'in, Ortadoğu'nun değil, dünyanın sorunudur. Afganistan'daki sorun sadece Afganlıların, sadece Asya'nın değil, dünyanın sorunudur. Somali'deki açlık ve yoksulluk sadece Somali'nin değil, sadece Afrika'nın değil, tüm insanlığın sorunudur. Aynı şekilde bugün Suriye'nin kentlerinde, sokaklarında katledilen masum yavrular, Suriyelilerin olduğu kadar yüreğinde merhamet taşıyan her insanın çocuğudur ve sorundur'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bizler, 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' medeniyetinin, anlayışının mensuplarıyız. Küresel bir vicdanla, küresel bir adalet duygusuyla tüm bu ülke ve ihtiyaç sahiplerini kucaklamak, onlarla birlikte bir kalkınma rejimi ihdas etmek hepimizin görevidir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Birleşmiş Milletler 13. Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, sınırlarını sermaye için, yatırım için, ham madde için ve enerji için ardına kadar açan ülkelerin gün gelip ilgilenmedikleri sorunların da sınırlarından girebileceğini artık hesaplarına katmak zorunda olduklarını söyledi.

Küresel finans krizinin, sınırsız kazanma ve sınırsız harcama tutkusunun bir eseri olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Küresel finans krizi, başkalarının sorunlarına kulak tıkayan, başkalarının acılarını gözlerine yummak suretiyle izleyen bir anlayıştır. Bugün yaşadığımız küresel krizden doğru dersleri çıkaramazsak, yarın bizim ya da çocuklarımızın çok daha ağır krizlere maruz kalacağı kaçınılmaz bir gerçektir. İşte bugünden bunu önlemek, bugünden bizi, çocuklarımızı, dünyamızı bekleyen tehditlere karşı tedbir almak zorundayız. Burada özellikle dayanışma kavramını çok daha anlamlı hale getirmek, buna somut karşılıklar üretmek durumundayız. Bizler, 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' medeniyetinin, anlayışının mensuplarıyız. Küresel bir vicdanla, küresel bir adalet duygusuyla tüm bu ülke ve ihtiyaç sahiplerini kucaklamak, onlarla birlikte bir kalkınma rejimi ihdas etmek hepimizin görevidir.''

-''Türkiye, OECD ülkeleri arasında resmi kalkınma yardımlarını en çok artıran ülke''-

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınma alanında kaydettiği başarılara paralel şekilde yükselen donör bir ülke olarak ön plana çıktığını belirterek, Türkiye'nin bugüne kadar olduğu gibi gelecek dönemde de kalkınma konusunda üzerine düşen görevi yerine getirmeye devam edeceğini vurguladı.

Türkiye'nin resmi kalkınma yardımlarının 2010'da 1 milyar dolar, 2011'de 1,3 milyar dolar olarak gerçekleştiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, bu rakamla Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında resmi kalkınma yardımlarını en çok arttıran ülke olduğunu söyledi.

Gelişmiş ülkelerin kalkınma yardımlarında önemli kesintilere gittikleri kriz ortamında, Türkiye'nin yardımlarını bu kadar yüksek oranda arttırmasının, gelişmekte olan ülkelere desteğinin en somut göstergelerinden birisi olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

''En az gelişmiş ülkelere güçlü desteğimiz, uluslararası kalkınma faaliyetlerimiz içinde önemli bir yer tutuyor. Bu anlamda geçen yıl mayıs ayında BM En Az Gelişmiş Ülkeler 4. Konferansı'na İstanbul'da ev sahipliği yaptık. Konferans vesilesiyle kabul edilen İstanbul Eylem Planı ve Bildirisi'nin önümüzdeki 10 yıl boyunca takipçisi olma sorumluluğunu üstlendik. Bu ülkelerdeki doğrudan yatırımlarımızın 2020 yılına kadar 10 milyar dolara çıkarılması için hükümet olarak yatırımcılarımıza her türlü desteği vermeyi taahhüt ettik. En önemlisi; en az gelişmiş ülkelere yılda 200 milyon dolar kaynak tahsis edilmesi hedefini içeren ekonomik ve teknik iş birliği paketimizi uygulamaya koyduk. En az gelişmiş ülkeleri desteklemeye, sorunlarını her vesileyle ve her düzeyde dile getirmeye önümüzdeki dönmede de kararlıklıkla devam edeceğiz.

Türkiye olarak kalkınma alanındaki iş birliğimizi sadece ikili değil küresel, bölgesel ve çok taraflı platformlarda da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda küresel ekonomik yönetişimin başlıca zemini haline gelen G20 bünyesinde kalkınma konularının ele alınması memnuniyet vericidir. Ayrıca BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi çerçevesinde hayata geçirilen Kalkınma İşbirliği Formu'nun çalışmalarını da önemsiyor ve destekliyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi çerçevesinde yürütülen Kalkınma İşbirliği çalışmalarına da öncülük ediyoruz. Bunların ötesinde Türkiye olarak ülke, bölge, kıta ayrımı yapmadan, din, dil, ırk ayrımı yapmadan küresel ölçekte tüm insani sorunlara uluslararası kamuoyunun dikkatini çekiyoruz.''

-''Medeniyetler İttifakı girişimi hedeflediğimiz küresel refahın bir aracıdır''-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin gerek yurt içinde gerçekleştirdiği cesur reformlar, gerekse dış politikadaki aktif tutumu sayesinde ekonomide önemli başarılar elde ettiğini belirterek, gerçekleştirilen reformların ve aktif dış politikanın istikrarlı büyümeyi yakalamada etkili olduğunu söyledi.

AB'ye katılım müzakerelerini yürüten bir Avrupa ülkesi olmasının yanı sıra Balkanlar, Orta Asya, Kafkas ülkeleri, Afrika ve Ortadoğu ile çok iyi münasebetler geliştiren Türkiye'nin farklı bir kalkınma modelinin de öncüsü konumuna yükseldiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''İnsanlığın barışını, huzurunu, refahını gözeten bu kalkınma anlayışının, bölgemizdeki ve dünyadaki bütün ülkeler tarafından paylaşılması için de iş birliği çabalarımızı sürdürüyoruz. BM çatısı altında İspanya ile eş başkanlığını yaptığımız, Katar Emiresi Şeyha Mozah hanımefendinin de desteklediği Medeniyetler İttifakı girişimi işte hedeflediğimiz bu küresel refahın bir aracıdır'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, BM 13. Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nda bir hafta boyunca yapılacak tartışmaların, 21. yüzyıl için adil ve paylaşımcı bir kalkınma modelinin oluşturulmasına yönelik ortak çabaya katkıda bulunacağına inandığını belirterek, konferansın tüm katılımcılarına başarılar diledi.

Dünya
Kaynak: AA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...