Yan semaver dön semaver

Yan semaver dön semaver

YAŞAM Haberleri

Vezirköprü esnafı hem aksamı pirinç dökümlü, dövme bakırlı semaverler yapıyor, hem de pratikten gidiyor, tenekeleri kıvırıp kıvırıp lehimliyorlar. Asıl talep gören de zaten bunlar.

İRFAN ÖZFATURA

Sait Faik semaveri, içinde ne grev, lokavt, ne de iş kazası olan bir fabrikaya benzetir. Sadece sabah saadeti istihsal edilen bir fabrikaya.
Kızarmış ekmek kokusuna uyanırsın, ak tülbentli annen erkenden kalkmış, semaveri yakmıştır. Fıkırdayan su, ıslıklanan imbik ve porselen demlikten taşan o nefis rayiha…
Ama efendim semaver bize Ruslardan gelmiş. Gelsiiin. Ne var yani bunda? Osmanlı bir şey faydalıysa alır kullanır, velev ki Çinli de olsa. Sanki çay nereden geldi?
Şanghay, Birmanya belki Japonya...
Türkler çayı sever ve içerler doya doya. Hüzünlenir çay demler, sevinir bir daha. Çaysız muhabbet ne bileyim, bir yanı eksik gibidir Anadolu’da.
Devlet daireleri, firmalar, hademelerden birini kazanbaşına koyar mutlaka. Eleman çay koşturur sabahtan akşama. Mensubu yüz binlerle ifade edilen çay dağıtıcıları, böyle bir meslek grubu yoktur dünyada.
Her caminin karşısında bir kahve olur ve sadece çay satar. Müşteriye sormaz bile, getirir önüne koyar.
Mapushanelerde vakit çaysız geçmez, koğuş ağaları çay demletir çaylaklara.
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan  
Dakika düşelim senelik paydan...
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük duman duman erisin.

KAFKASLARDAN
Bizi çayla Kafkasyalılar tanıştırır, hemhâl oluruz kısa zamanda. Hulusi Bey ve Zihni Derin gibi ziraatçılarımız fidelerini alır getirir ve bir çığır açarlar. Öyle ya Batum’da oluyorsa Rize’de niye olmasındır di mi ama?
Sıcak ülkelerin haşeratı çoktur, çayları tarım ilacına maruz kalır az da olsa. Ama Karadeniz’de börtü böcek bulunmaz, çayımız kimyasal mimyasal tanımaz. Bu yüzden gönül rahatlığıyla sunabilirsiniz dostlara.  
Emirgan’da çay içilir, Sarayburnu’nda çay içilir. Garsonlar “Çayçayçay” diye avazlanır Üsküdar vapurunda.  
Adalar’da “ada çayı” içecek hâlimiz yok ya, çay içilir orada da.
Bizde “Beş Çayı” diye bir şey olmaz, bütün vakitler çay saatidir, bir bahanesi bulunur mutlaka.

ÇAYKOLİKLER...
Cağaloğlu’nda sabah iş hanına girersiniz, merdiven altında çay ocağı. Davlumbazdan taşan buhar. Nasıl buruk bir çay kokusu. Evet başınızdaki ivil ivil ağrının sebebi belli olmuştur, çay içmemişsinizdir daha.
Bergamut da mı atarlar ne, sanki bir tutam kaçak da var harmanında.  
Yanında çıtır simit, eh bir parça da peynir olursa. (Tercihan Erzincan tulum ya da eski kaşar). Ohh yarasın. Baklavayı böreği ne edeyim, bal kaymak bu kadar olur anca.   
O gününüz iyi geçecektir kesin, daktiloyu şevkle tıkırtadacak sular seller gibi haber yollayacaksınızdır toplantı odasına. Gazeteciler çaykeştir zaten, bardağı boşalırsa cümleyi tamamlayamaz, şaşkın şaşkın bakarlar tavana. “Neydi abi bizim başvekilin adı ya?”
Yok amirim, mükeyyifattan (keyif verici) değil, kesin ilaç, ihtiyaç.

ÇAY İÇELİM
Gafleti defettiği için dervişler çaya sarılırlar, ham müridler çayla birlikte pişer, demlenir, olurlar. Yıka yıka bardak mı biter, genç derviş hırstan kibirden arınacaktır musluk başında. Camlar gıcırdayacaktır, dişler asla!  
Al bakayım benliğini ayağının altına. Lebrenk (dudak renginde), lebriz (dudak payında), lebsuz (dudak yakan) çaylar sun ihvana.
Hâlbuki İngiliz papazları çayın insanlığa ve Hıristiyanlığa zararlı olduğunu iddia etmiş, yasaklatmayı da başarmışlar.
Sonradan çay tüccarı olacaktırlar o başka. Seylan’ı, Bengal’i, Cava, Sumatra ve Kenya’yı çay bahçesine çevirecek, iyi de kazanacaktırlar. Ne demişler yapan değil, satan...
Peki iyi bir çay nasıl demlenir? Dilerseniz burada susalım, Samsun Vezirköprülüler konuşsunlar. Çünkü adamlar kendilerini bildi bileli semaverle iştigal ediyorlar.

TENEKEDEN ŞAŞMA
Vezirköprü esnafı hem aksamı pirinç dökümlü, dövme bakırlı semaverler yapıyor, hem de pratikten gidiyor, tenekeleri kıvırıp kıvırıp lehimliyor. Asıl talep gören de zaten bunlar. Hafif olsun ki Ayşe Teyze’m hayvanın heybesine sıkıştırıp götürebilsin tarlaya, Ahmed Amca’m belini tutarak oturdu mu lal renkli bir çay uzatsın ona.  
Semaver kalenderdir, ot, çöp, kâğıt, dal, çomak, kozalak ne bulursa yakar... Ateşle, dakikada fıkır fıkır su sana.
Vezirköprü ahalisi bir yudumcuk aldı mı çayın semaverde pişip pişmediğini anlar. Çünkü inceden bir odun kokusu gelir, bir halavet, yumuşaklık hissedilir. Çay ne kadar ağır pişerse rahiyası o derece geçer suya. Bu yüzden porselen demliği tercih ediyorlar. Hem zor ısınır çayı yakmaz, hem de alimünyum gibi metal metal kokmaz.

ARTIK TESCİLLİ ÜRETİCİ
Vezirköprü bedesteninde tanıştığım ustalar biraz kahırlı gibi geldi bana. “On sene evveline kadar belki 40 semaverci vardık” diyorlar “gece gündüz çalışır, siparişlere yetişemezdik. Yaptığımızı elimizden kaparlardı âdeta.”

Bir semaver ne kadar zamanda çıkar?    
Yine nereden baksan yarım günümüze patlar, çok sıkı çalışırsak iki günde altı tane yapabiliriz anca. Ki o zamanlar malzeme de yok, petrol istasyonlarından motor yağı, bakkallardan zeytinyağı tenekelerini toplar, düzeltirdik sabırla. Üzerindeki boyayı bile silmezdik hatta.

Peki bir semaver kaç para?
Takriben 60-70 lira civarında.

Bir şey değil, çorbayı kaynatıyor mu?
Kendimize yeter de, maaşlı sigortalı adam çalıştırayım dersen zor. Zaten 8 yıllık eğitimden sonra çırak bulamaz olduk, el sanatları bitti bitiyor.

Peki ya sizin zamanınızda?
Ustamızı babamız gibi sayardık. Acıksak ağzımızı açmazdık. Nerede öyle telefonla oynamak filan, sıkışsak da kendimizi tutar zırt pırt çıkamazdık helaya. Ama nur içinde yatsınlar bildikleri ne varsa öğretmişler, şimdi şükran minnet borçluyuz onlara.

MUSLUĞU, ISLIĞI...
Semaverin musluğu var
Çoban gibi ıslığı var
Dervişlerle dostluğu var
Çay içelim, çay içelim
Heva-i nefsten geçelim
Semaverin hocası var
Kafkasya’da nicesi var
Buhara’da yücesi var
Yan semaver dön semaver
Şeker limon çay semaver.

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...