Vatan uğruna can verenlerin hikâyesi

Vatan uğruna can verenlerin hikâyesi

YAŞAM Haberleri

15 Temmuz hain darbe girişiminin yaşandığı gece 251 kahramanımız şehadete koştu.

Daha 17 yaşındaydı Abdullah Tayyip Olçok. Adını Cumhurbaşkanı’ndan almıştı.
Kendisiyle birlikte şehit düşen babası Erol Olçok, Cumhurbaşkanı’nın arkadaşları arasındaydı.
Üç kız babası Adil Büyükçengiz demirciydi, Ahmet Kara ve İsmail Kefal garsondu, Ahmet Kocabay işçi.
Kimlikleri tabancalarının seri numarasından tespit edilen Mehmet ve Ahmet Oruç 25 yaşında ikiz kardeşti.
Kırk dokuz yaşındaki Ahmet Özsoy, kepçe ile darbecilerin önünü kesmişti.
Kırk bir yaşındaki Akın Sertçelik ve 23 yaşındaki Onur Kılıç taksiciydi, Ali Anar ve Mete Sertbaş muhtardı, Muhammet Ali Aksu aşçıydı.
O gece Gölbaşı’nda nöbet tutan polis memuru Akif Altay ve Hurşit Uzel emeklilik hayali kuruyordu.
Otuz altı yaşındaki Akif Kapaklı, hacca gitmenin mutluluğunu yaşıyor, İmam Ali Alıtkan “Ölürsek şehit oluruz, yaşarsak gazi” diyordu.
 Ali İhsan Lezgi, kalkışmayı duyar duymaz Beştepe’ye koşmuştu.
Üç yetim bırakan Ali Mehmet Vurel bebekken yetim kalmıştı. Yedi evladı geride bırakan Askeri Çoban Diyarbakır’dan gelmişti.
 Alparslan Yazıcı’nın eşine son sözü “Hakkını helal et” oldu.
 Alper Kaymakçı eşinin hamile olduğunu bile öğrenemedi. Muhsin Kiremitçi ve Hüseyin Güral anne karnında bıraktığı evlatlarını göremedi. Muhsin Kiremitçi’nin eşinin doğumuna bir ay vardı.
FETÖ’nün Kara Harp Okulundan attırdığı Aydın Çopur, üniformayı çıkarmanın acısını hissediyordu.
 Ayhan Keleş iki, Ayşe Aykaç boynu bükük dört evlat bıraktı.
Gölbaşı kahramanlarından polis memuru Aytekin Kuru, parmağındaki yüzükten teşhis edilebildi. 16 yaşındaki Engin Tilbaç’ın cenazesi DNA testiyle belirlenebildi.
 Barış Efe işsizdi, Battal İlgün Taç köfteci, Beytullah Yeşiltaş ve Burhan Öner inşaat işçisiydi, Bülent Karalı da muhasebeci...
 Batuhan Ergin askerliğini yeni bitirmişti. Ömer Takdemir, askere gitme hazırlığı yapıyordu.
Polis Birol Yavuz PKK ile mücadelede yaralanmıştı. Burak Cantürk polis olmayı hayal ediyordu.
 Bülent Aydın, Kara Kuvvetleri Komutanı’nın, Hasan Gülhan Terörle Mücadele Daire Başkanı’nın, Münir Alkan İstanbul İl Emniyet Müdürü’nün korumasıydı.
Başkomiser Bülent Yurteven’in ikizleri vardı, Celâlettin İbiş’in de dört evladı...
Altmış yedi yaşındaki Cemal Demir tank topuna göğsünü siper etti.
Darbecilerin yaraladığı Cengiz Hasbal, hayata 19 gün tutunabildi.
 Cengiz Polat, “Ben gitmezsen kim gidecek?” diye koştuğu Genelkurmay önünde vuruldu.
On aylık polis memuresi Cennet Yiğit gelinlik giymeye hazırlanıyordu.
 Cuma Dağ, altı yaşındaki çocuğunu komşulara bırakıp koşmuştu sokağa.
Emniyet Amiri Cüneyt Bursa, geride iki yetim bıraktı. Esnaf Davut Karaçam’dan geriye boynu bükük beş evlat kaldı.
Hainlerin attığı mermi, Boğaziçi Köprüsü’nde direnen Çetin Can’ın kalbine, Akıncı Jet Üssünde direnen Emrah Sapa’nın başına isabet etti.
 Demet Sezen, Dursun Acar, Edip Zengin, Erol İnce, Eyüp Oğuz görevlerinin başına koşmuşlardı.
Kırk yedi yaşındaki Emin Güner, tanka bir tutundu bir daha bırakmadı. Dört kilometre öylece gitti. Ta ki boynu kırılıp cansız bedeni yere düşene kadar...
Tekstil işçisi Emrah Sağaz’ın eşi altı aylık hamileydi.
 Erdem Diker, Saliha Gökçen Havalimanı’nda polise yardım ederken katlettiler.
 Erhan Dural, son nefesini verirken İstiklal Marşı’nı söylüyordu.
 Erhan Dündar sağır ve dilsizdi.
 Erkan Er’in son sözü “Allahü ekber” oldu.
 Erkan Pala, tekvando ustasıydı. Fazıl Gürs, grafikerdi.
“Recep Tayyip’in babası Erhan, soyadı gibi Yiğit’ti.
15 Temmuz gününde Fahrettin Yavuz evliliğinin onuncu yıl dönümünü, Ferhat Kaya ve Hakan Yorulmaz doğum gününü kutluyordu.
Uzun yıllar terörle mücadele eden polis Faruk Demir keskin nişancılığıyla biliniyordu.
Şırnak’ta görevli olan polis Fatih Dalgıç, Çengelköy’e izinli gelmişti. Adaşı Fatih Kalu beş gün sonra askere gidecekti. Halil Işılar’ın ise üç ayı vardı.
 Fatih Satır’ın son örtüsü elindeki bayrağı oldu.
Polis memuru Ferhat Koç “Bu dünyadan boş gitmemek gerekiyor” diyordu.
 Fevzi Başaran, “Mazluma Yunus, zalime Yavuz olmak için” Özel Harekâtçı olmuştu.
Polis Fırat Bulut’un dedesi Millî Mücadele şehidiydi.
Emniyet Müdürü Fikret Metin Öztürk, 15 kişiyi intihardan vazgeçirecek kadar dost canlısı biriydi.
 Fuat Bozkurt vuruldu ama canını verene kadar yıkılmadı.
 Gökhan Esen’in Kırklareli’ye yeni tayini çıkmıştı.
 Gökhan Yıldırım, Beştepe’ye ilk koşanlardandı.
Komiser Yardımcısı Gülşah Güler sanatçı ruhluydu. Resim öğretmenliğini bırakmıştı.
 Hakan Gülşen, Lütfi Gülşen... Aynı ailenin fertleriydi.
 Hakan Ünver, hayatı boyunca herkesten dua istemişti.
 Hakan Aras akciğer, Mucip Arıgan kolon kanseriydi. Yirmi üç yaşındaki Mehmet Ali Kılıç, kanser hastası babasına ve askerdeki kardeşine bakıyordu.
Emniyet Müdürü Meriç Alemdar’ın abisi şehit, babası kanserdi. Güneydoğu’da defalarca ölümden dönen Özel Harekâtçı Mustafa Serin 10 yaşındaki lösemi hastası kızı için mücadele veriyordu.
Kemik kanserine yakalanan Sedat Kaplan, Trabzon’dan Ankara’ya tedaviye gitmişti.
 Halil Hamuryen, oğluna nasıl iyi eğitim vereceğinin planını yapıyordu.
 Halil İbrahim Yıldırım daha on beş yaşındaydı.
 Halil Kantarcı 28 Şubat zulmüne maruz kalmıştı.
 Halit Yaşar Mine “Bin defa kanım aksa yine şehit olmak isterim” diyordu.
 Hasan Altın’ın üç torunu vardı.
 Hasan Kaya inşaat ustasıydı. Hasan Yılmaz 16 yaşındaki kızıyla koşmuştu. Hüseyin Güntekin kasaptı, adaşı Hüseyin Kısa esnaf, Lokman Oktay elektrikçiydi.
Polis memuru Hüseyin Kalkan, darbecilerin tanklarına kalkan olmuştu.
İbrahim Ateş, eşinin ‘gitme’ demesine aldırmadan, kapıları kırarak gitti savunmaya.
İbrahim Yılmaz, kendisi gibi hafızlar yetiştiriyordu.
İhsan Yıldız, evini asgari ücretle geçindiriyordu.
İlhan Varank profesördü.
Şah damarından vurulan İzzet Özkan, bayan kuaförüydü.
Faslı Jadoid Merroune, Türkiye âşığıydı.
Kadir Sivri, rehin alınan polisleri kurtarmak için koşmuştu.
 Kemal Ekşi askerden döneli daha iki ay olmuştu.
Yirmi sekiz senelik polis memuru Kemal Tosun, Cumhurbaşkanı’na eskortluk yapan ekipteydi.
 Köksal Karmil “Bu makamı kaçıramam” diyerek koşmuştu Şehitler Köprüsü’ne.
Polis Köksal Kaşaltı Beştepe’yi koruyordu, Komiser Yardımcısı Kübra Doğanay mühimmat almaya gidiyordu.
Erzurumlu Lokman Biçinci, bir gün önce vefat eden kız kardeşinin defin işleriyle meşguldü.
 Mahir Ayabak, Mustafa Karasakal, Mutlucan Kılıç... Hepsi de 17 yaşındaydı...
 Mahmut Coşkunsu’nun beş aylık, Seyit Ahmet Çakır’ın 15 günlük bebeği vardı.
Kuş gibiydi Mahmut Eşit’in canı, bir taş ile ruhlar âlemine karıştı.
 Medet Ekizceli, belediyede kamyon şoförlüğü yapıyordu.
Polis Mehmet Akif Sancar, Cizre’den Ankara’ya izne gelmişti.
 Mehmet Çetin’e Cumhurbaşkanı’nı koruma görevi verilmişti.
Polis Mehmet Demir görevli olmadığı hâlde nöbete koşmuştu.
 Mehmet Güder “Bu akşam vatana sahip çıkmazsak ne zaman sahip çıkacağız” diyor, Mehmet Gülşen “İnsanın ölümü de şerefli olmalı, geride kalanlar gurur duymalı” diye vasiyet ediyordu.
 Mehmet Karaaslan, umreye giden arkadaşına “Kâbe’de şehit olmam için dua et” diye tembihte bulunmuştu.
 Mehmet Karacatilki, Mehmet Kocakaya, Mehmet Şefkatlioğlu, Mehmet Şengül, Mehmet Şevket Uzun, Mehmet Yılmaz... “Can veren Mehmetler” arasına karışıyordu.
 Mesut Acu ayakkabıcı, Mesut Yağan şoför, Muhammet Ambar esnaftı.
 Metin Arslan memleketine şehit olarak döndü.
 Muhammed Oğuz Kılınç, şark görevi bekliyordu.
 Murat Akdemir, Murat Alkan, Murat Demirci, Murat Ellik, Murat İnci, Murat Kocatürk, Murat Mertel, Murat Naiboğlu, Murat Ertekin... 15 Temmuz’un Muratlarıydı.
Kimliği DNA testi sonucu belirlenen Mustafa Arslan’ın cenazesinin üçte birine erişebildiler.
Batı Trakya Türklerinden gazeteci Mustafa Cambaz “Yunan ordusuna asker olmam” diye gelmişti İstanbul’a...
 Mustafa Avcu, Mustafa Direkli, Mustafa Kaymakçı, Mustafa Koçak, Mustafa Solak, Mustafa Tecimen, Mustafa Yaman... Şehitler arasına adını yazdıran diğer Mustafalardı.
Son sözü “Çocuklarıma iyi bakın” olan Muzaffer Aydoğdu’nun dört evladı bulunuyordu.
İnşaat mühendisi Necati Sayın Ağrı’da bir cami yaptırıyordu.
 Necmi Bahadır Denizcioğlu soyadı gibi denizciydi. Onur Göytan gemi acentesi işletmecisiydi.
 Necip Cengiz Eker “Arkamda ağlayan olmasın” diye evlenmemişti. Polis Niyazi Ergüven, yuva kurmayı planlıyordu. Polis Ozan Özen evlilik hazırlığı yapıyordu. Onur Ensar Ayanoğlu ve Yunus Uğur iki ay önce nişanlanmıştı. Resul Kaptancı bir gün sonra kız istemeye gidecekti. Tolga Ecebal’ın iki ay sonra düğün yapacaktı.
Özel Harekât Dairesinin iki sevgili polisi Halit Gülser ve Seher Yaşar, o gece nişan yüzüklerini yeni takmıştı. Polis Sevda Güngör, ailesine evlenmeye karar verdiğini yeni söylemişti.
 Oğuzhan Yaşar, Beştepe’ye ilk koşanlardandı.
 Osman Arslan emekli askerdi.
 Osman Evsahibioğlu Çocuk Esirgeme Kurumunda annesiz ve babasız büyümüştü.
Kumaşçı Osman Yılmaz “Biz kim şehitlik kim” diyordu.
Ömer Can Açıkgöz ve Yasin Naci Ağaroğlu hukuk okuyordu.
Ömer Cankatar annesine “Tek kurşunla şehit olsam” diyordu. Samet Cantürk, “Askere gitmeden şehit olacağım” diye temennide bulunuyordu.
Ömer İpek’in sekiz yıl sonra ikizleri olmuştu.
Başçavuş Ömer Halisdemir, darbeci generali alnının çatından vurduğunda, direnişin sembolü olacağını bilmiyordu.
Özel Harekât Daire Başkan Yardımcısı Önder Güzel, şehit olma arzusuyla biliniyordu.
Özcan Özsoy vurulacak, dört ay boyunca hastanede tedavi görecek ve sonunda şehadet şerbeti içecekti.
Özgür Gencer’i vurduklarında sabah namazını yeni kılmıştı. Recep Büyük, son nefesini verdiğinde sabah ezanı okunuyordu.
Özkan Özendi’nin yeni torunu olmuştu.
Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk, İstanbul’da 66. Tugay’ı can pahasına koruyup hainlere teslim etmemişti.
 Salih Alışkan, köprüdeki ilk şehit olacaktı.
“Sokaklara davet” geldiğinde Selim Cansız’ın ayağı alçıdaydı.
Yedi polisin hayatını kurtarıp kendi can veren Şirin Diril, servis şoförüydü.
 Yusuf Çelik, Almanya’dan bayram tatili için gelmişti.
 Muhammet Fazlı Demir, Muharrem Kerem Yılmaz, Ramazan Konuş, Ramazan Meşe, Ramazan Sarıkaya, Recep Gündüz, Rüstem Resul Perçin, Samet Uslu, Serdar Gökbayrak, Sevgi Yeşilyurt, Servet Asmaz, Şenol Sağman, Şeyhmus Demir, Şuayip Seferoğlu, Ferhat Koç, Şükrü Bayrakçı, Tahsin Gerekli, Timur Aktemur, Türkan Türkmen Tekin, Ümit Yolcu, Vahit Kaşçıoğlu, Vedat Barceğci, Volkan Canöz, Yalçın Aran, Yılmaz Ercan, Yunus Emre Ezer, Zekeriya Bitmez, Zeynep Sağır, Ziya İlhan Dağdaş, Ferdi Yurtseven İstanbul’da;
 Suat Akıncı, Serhat Önder, Suat Aloğlu, Serdar Göker, Muhammet Yalçın, Suat Selim Karakoç, Sümer Deniz, Şener Dursun, Tevfik Akkan, Turgut Solak, Ufuk Baysan, Kadir Işık, Ümit Çoban, Ümit Güder, Varol Tosun, Vedat Büyüköztaş, Velid Bektaş, Volkan Pilavcı, Yakup Kozan, Yakup Sürücü, Yasin Bahadır Yüce, Yasin Yılmaz, Yıldız Gürsoy, Yusuf Çelik, Yusuf Elitaş, Zafer Koyuncu Ankara’da Hakk’a yürüdü.
Tam 251 kişiydiler...
Tereddüt etmeden şehadete koştular.
Ve vatan uğruna can verdiler.

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...