Türk dostu Trablusşam

Türk dostu Trablusşam
YAŞAM Haberleri

Trablusşam’da Türkler çok seviliyor. Vitrinlerde, duvarlarda nazlı hilali görüyorsunuz, İstanbul’dan geliyorum dediniz mi ikramlar yağıyor.

İRFAN ÖZFATURA

Bazı şehirler vardır bizdendir hâlâ, nice yıllar hudutlarımızın dışında kalsalar da
Çarşılarını çarşınız gibi gezer, parkında parkınız gibi oturursunuz. Elinizi kolunuzu sallayıp girersiniz, kahveye, mescide, aşçıya. Akşam onlar evlerine gider, siz otelinize dönersin. Farkınız budur anca.
Trablusşam da öyle. Yabancılık çekmiyorsunuz asla.
Burası eski ama çok eski bir belde. Fenikeliler kurmuş, zamanında. Adı tri (üç) ve polisten (şehir) geliyor. Sur, Ervad ve Sayda.
Pers işgali yaşadığına ve İssos Savaşı’na şahit olduğuna göre milattan çok önceleri de duruyordu orada. Sonra İskender ve Roma.
Trablusşam, Osman (radiyallahu anh) devrinde feth olunuyor. Hazreti Muâviye’nin komutanlarından Süfyân bin Mücîb, İslam sancağını dikiyor surlara.
Bir şehri almaktan ziyade elde tutmak önemli, Bizans güçlüdür hâlâ. Bu yüzden kuleler tahkim edilse gerek, ediliyor da.
Trablusşam Abbasilerin gözdelerinden biri, Halife Ebû Cafer el-Mansur servet döküyor imarına. Medreseleri ve 100 bin ciltlik kütüphanesiyle önemli bir ilim merkezi hâline geliyor.
Sonra Tolunoğlu hâkimiyeti; liman gemilerle doluyor, tersanelerden bıçkı sesleri geliyor. Evet bıçkı sesi… Çünkü Lübnan Dağlarında minare endamlı sedirler yetişiyor.
İhşidi Devleti’nin hâkimiyetine girdiği günlerde Bilâdüşşâm’ın incilerinden biri, hem hurmalık, hem de şeker kamışı baştanbaşa... Kimbilir, belki de tatlıcılık geleneği o günlerden kalma.

FATIMİ HAÇLI
Derken İmparator Nikephoros Phokas’ın hışmına uğruyor, tahrip oluyor. O hengâmede Fatımi’lerin kontrolüne geçiyor, Şii propagandasına maruz kalıyor.
Bizans henüz vazgeçmiş değil, işgal için dört dönüyor etrafında.
Trablusşam bereketli bir belde, sadece gümrük gelirleri yetiyor ona. Kaldı ki sanatkarı da var, cam ve kâğıt imalathaneleri ile tanınıyor civarda.
Fatımiler güçten düşünce Kadı Eminüddevle, istiklalini ilan ediyor (Ammaroğulları).
1064 yılından itibaren Türkmenler yerleşiyor ve şehir Selçuklu Emîri Atsız’ın eline geçiyor (1075).
Sonra Haçlı seferleri… Raymond de Saint Gilles büyük bir orduyla Trablusşam’ı kuşatıyor. Kendisi alamasa da Fatımilere ikram ediyor.

EYYÛBİ MEMLUK
Fatımiler bölgeyi Selçuklular gibi savunamıyor, Trablusşam Haçlıların eline geçiyor (1109). Önce Bertrand, ardından oğlu Pons, II. Raimond, III. Raimond… Hasılı Kudüs Krallığı’na bağlı kontlar tarafından yönetiliyor
Şehir, Haçlıların elinde iken iki büyük zelzele yaşıyor, Frenkler ağız tadıyla oturamıyor.
Eyyûbiler, -bilahare Baybars kuşatsa da- müstahkem surları aşamıyorlar. Şehrin fethi Sultan Kalavun’a nasip oluyor (1289). Haçlılar, gemilerle Kıbrıs’a kaçıyor. Memluklar şehrin surlarını yıkıp Kadisa Nehri’nin batı yakasına bir hisar yapıyor. Trablusşam, devletin altı büyük naipliğinden biri oluyor.
İbn Battûta Nâib Taylân Hâcib zamanında şehri ziyaret ediyor. Camilerine, medreselerine, çarşılarına, hanlarına, hamamlarına ve su sistemine hayran kalıyor. Zeytinyağı ve sabun imalathanelerini geziyor, şehri umduğundan da mamur buluyor
Camiu’l-kebir, Camiu Taylân, Camiu’l-Attar, Camiu’t-tevbe, Camiu’l-Bertasi… Medreselerden Tedmüriyye, Şemsiyye, Nuriyye, Karataviyye…

YAVUZ 1516
Fransızlar ve Cenevizliler artık sadece ticaret için gelebiliyor. Kıbrıs Latin Kralı’nın tacizleri var ama ürkütmüyor.
Trablusşam Yavuz Sultan Selim ile Osmanlıya katılıyor. Komutan Kurtbay, anahtarları eliyle teslim ediyor. Şehir, Osmanlı idaresinde çok gelişiyor, kabına sığmaz oluyor.
Bazı mahalle isimleri hâlâ Türkçe: Alagöz, Aktarak, Yeniköprü (Cisrü’l-cedîd), Esendemir, Şeyh Fazlullah…
Evliya Çelebi’ye göre kalenin 19 kapısı var ve varoşunda 600 hane oturuyor. Müminler, Sultan Kalavun, Sultan İsa, Camiu’t-tevbe, Cami-i Atâ, Cami-i Tohân, Mahmudiyye, Vasiyye, Tesiyye, Mahmud Bey, Tuffâhiye, Argun Şah, Taylûne ve İskele Camilerinde saf tutuyor. Yedi medrese, 3 darülhadis, 17 sıbyan mektebi, 7 tekke, 18 hamam, 12 han, 75 çeşme, 2.700 dükkân, bedesten ve Kadisa Nehri üzerinde iki köprü. Çelebi, limanın bin parça kalyon, bin fırkateyn ve kadırga alacak büyüklükte olduğunu söylüyor, 200 depo ve 22 han dolup taşıyor. (Yeni Han, Pirinç Hanı, Mısriyyun, Canibeğ, Tüccar Hanı, Çavuş Hanı, Zeyt Hanı, Mutaf Hanı, Han-ı Hınna, Gumeyza, Arasta...)
Trablus kuşağı, evet bu tabiri duymuş olmalısınız. 17. YY’da şehirde ipekçilik ve dokumacılık çok gelişiyor, İngiltere’ye bile mal yollanıyor.
Muhtelif kumaşlar, sahtiyan, mazı, balmumu, haliçe (küçük halı), bakır eşya ve baharat... Bunlar Halep ve Şam’dan Trablus’a geliyor, yüklenip deniz aşırı ülkelere yollanıyor.

MASAL GİBİ
Hasılı cıvıl cıvıl bir şehir. Attar, bakkal, bağban (bağcı), bâzan (pazarcı), beyya-i cübn (peynirci), bozacı, dakıkı (uncu), hallal (sirkeci), hudari (zerzavatçı), tahmis (kahveci), kakî (tatlıcı), kassab, lebbani (sütçü), ratbî (meyveci), tabbah (aşçı) müşteri ağırlıyor.
Şehirde 37 hubbaz (fırın) mevcud (36’sı Müslüman) ekmekleri ünlü, gelen somun almadan gitmıyor.
Yamaçlar zeytinlik, narenciye, elma. Mevsiminde limon portokal yükleniyor manvalara.
Bezzaz, hallaç, sevvab (elbiseci), hayyat (terzi), yorgancı, debbağ, çizmeci, (ıskaf), palancı, saraç, hallaç, haddad (demirci), hallak (berber), neccar (marangoz), tellal, tahhiin (değirmenci), hancı, hamamcı, oduncu, barutçu, baytar, pâs-bân (bekçi), tabip, tercüman, muhzır, mübaşir, mimar, muhtesip, mübeyyiz ve kethüda…
Eh bin geminin yanaştığı limanda hamal, hademe eksik olur mu, katırcısı, kürekçisi de bekliyor sırada.

AYRILSAK DA...
Geçtiğimiz asırda Trablusşam, Mısır Hidivliği ile Osmanlı arasında kalıyor. Humus civarındaki savaşı İstanbul kazansa da, kaybeden Kahire değil, ümmet oluyor. Havali Fransızlar tarafından işgal ediliyor, Lübnan, Araplar arasında Hristiyan bir devlet olarak tanzim ediliyor. Lakin Müslümanların çoğalma hızı dengeleri değiştiriyor. Bugün hâlâ Lübnan Başkanı Marunilerden seçiliyor, birçok müessese Hristiyanların elinde. Müslümanların oranı üçte iki ama sözleri geçmiyor. Türk İslam eserleri “modernleşme” bahanesi ile yok ediliyor.
İran ayrı dert bu arada. Hizbullah baskıcı bir örgüt, ağır silahları var, direkt Tahran’dan emir alıyor.
İsrail zaten kan dökücü, bir yerde bomba patladıysa, suikast yapıldıysa MOSSAD’ın dahli vardır mutlaka.
Neyse içinizi karartmayalım. Lübnan gezilesi görülesi bir ülke, hele boğazına düşkünlere çok şey vadediyor. Hem kebap, tatlı kültürleri var, hem de zeytinyağlıda iddialılar. Kahveyi bizim gibi kavurup dibekte dövüyor, mangal cezve marietiyle pişiriyorlar. Evet bildiniz, soğuk su da koyuyorlar yanına.

BERABERİZ
Şerbette bir adım önümüzdeler, hamur işlerinde zaten uçmuşlar. Pilavları mükemmel, pirinç kadar badem atıyor, kıtır kıtır kavuruyorlar.
Bence balık da isteyin, yani bu kadar sahilde dolandıktan sonra.
Üç gün perhizi bozuverin canım, rejime pazartesi başlarsınız nasıl olsa.
Azıcık yukarılara çıkarsanız Akkar Türkmenleri ile karşılaşacaksınız, nefis bir Türkçeyle hitap ederlerse şaşırmayın. Türk sayısı az değil ama aramamış sormamışız, bir kısmı lisanlarını unutmuşlar zamanla.
Trablusşam Sünnilerin ekseriyette olduğu bir şehir, Türkler seviliyor. Vitrinlerde duvarlarda nazlı hilali görüyorsunuz, İstanbul’dan geliyorum deyince ikram yağıyor.
Hasılı denizse deniz güneşse güneş, tarih meraklıları da aradığını buluyor fazlasıyla.

YIK YIK BİTMİYOR
II. Abdülhamid Han’dan yadigâr Hamidiye Saat Kulesi dimdik ayakta, ihtiyar mekanizma tıkır tıkır çalışıyor. Ancak yanı başındaki hükümet konağı Cemal Abdunnasır meydanı bahane edilip yıkılmış. Halk yine aynısını istiyor, hatta nümayişler yapıyor bu uğurda.
Hamidiye Okulu, İnci Tiyatrosu da yok edilenler arasında. Memluk ve Osmanlı eserleri beton ucubeler tarafından gölgelense de Mevlevi ve Kadiri Tekkeleri, Büyük Hamam, Sancak Mahmud, El-Hamidi, Mahmud Lütfi Zaim Camileri ile Muhammed Paşa ve Zahid Sebilleri şükür duruyor hâlâ.
Hicaz Demir Yolu’nun bir kolu Şam’dan Batı’ya dönüp Trablusşam’da denize varıyor. İstasyon 1908 -1975 arası kullanılmış. İç savaş kopunca seferler durmuş, o gün bu gündür metruk, ilgi alaka bekliyor.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...