Sınırın ötesi perişan
Kamplarda kalan Suriyeli mültecilerin her şeyi tamam. Ancak sınırın diğer tarafındakiler, akıbetini bekliyor
Gaziantep ve Şanlıurfa'da ne kadar Suriyeli mülteci var bilinmiyor ama Kilis ve Akçatepe'deki bütün metruk evler, harabeler, viraneler, yarım inşaatlar hatta garajlar ve ahırlar çaresiz Müslümanlarla doldu. Bir göz odada 15-20 kişi kalıyor. Bu şartlara rağmen tertemiz dolandıklarına bakılırsa yerli yetikli, görmüş geçirmiş insanlar. Türkiye'ye sığınan muhacirler iki gruba ayırmak lazım bir kısmı kamplarda konteynırlara yerleştirildi. Suları elektrikleri var, karınları doyuyor, sağlık eğitim hizmetleri veriliyor. Ancak onbinlerce mülteci de çoluk çocuğunu peşine taktığı gibi gelmiş, bir deliğe girmiş akıbetini bekliyor. ##tgvideo##Bunlar daha ziyade sınır kapılarına yakın şehir ve kazalarda ikamet ediyor. Bombardıman başlayınca sadece ceketlerini alabilmişler. Başlarını sokabilecekleri iyi kötü bir çatı altı bulsalar da, ne halı kilim, ne yatak yorgan ne de sobaları var. Mutfaklar tam takır kuru bakır, komşuların getirdikleri ile yetiniyor hayata tutunmaya çalışıyorlar. YA SURİYE TARAFI? Sınırın öte yanı ise daha perişan. Kilis'ten valilik izniyle Suriye topraklarına geçiyoruz, Esselame Kapısı civarında her yer çadır, elektrik yok, gün batar batmaz karanlık çöküyor, insanlar birbirlerine sokulup titreşiyor. Evvelki sabah iki bebek uyanmamış donduğunu anlamışlar. Türkiye'den acilen 800 soba yollanmış, çadırlara dağıtılmış ama yakacak bulamıyorlar. Kışı atlatabilmek için meyve ağaçlarını bile gözden çıkarmışlar. Yollarda ağaç omuzlayan Suriyeli görüntülerine rastlıyoruz, yeşil kesmek onlar tarafından da hoş karşılanmıyor. Utansalar sıkılsalar da yapacakları şey yok. İstisnasız bütün çocuklar hasta, el kadar bebekler güm güm öksürüyor. Zaten aldıkları gıdalar kifayetsiz, salgın hastalıkların yayılmasından endişe ediliyor. Özgür Suriye ordusu mensuplarına Ceyşhür, Esad güçlerine de ceyş-ü nizami deniyor. Muhaliflerin anlattıklarına göre Türkiye sınırından Halep'e kadar Esad gücü bulunmuyor ve Halep'in de dörtte üçü muhaliflerden soruluyor. Esad savaşı karada kaybetti. Bundan sonra bir çıkış yapması da mümkün görünmüyor. Ancak havada hâlâ güçlü, Rusya ve İran'dan malzeme yağıyor. Muhaberat (istihbarat) her türlü haberi kullanıyor, MİG'ler özellikle düğünleri, taziye evlerini, mevlid cemiyetlerini, Cuma namazlarını ve fırınları vuruyor. Asgari sürede azami insan öldürebilmek için ellerinden geleni ardına koymuyor. Kilis ve Akçatepede sürekli ambulanslarımız gelip gidiyor, sınırdan aldıkları yaralıları hastanelere koşturuyorlar. Servislerde kolu bacağı kopuk insanlar, kafaları paramparça olmuş çocuklar yatıyor. Bir kısmı komada ama uyanınca annelerinin babalarının şehit olduğunu öğrenecek yeni bir travma yaşayacaklar. Bilindiği üzere Hafız Esad bir hava generali idi ve Şii Nusayrileri Hava Kuvvetlerine yerleştirdi. Bunlar subay değil adeta militan. Taasup ehliler ve Sünnilere zerre kadar acımıyorlar. Eğer her sortide onlarca kadın ve çocuğun kanına giren pilotlar akşam evlerine gidince keyifle yemek yiyebiliyor, yavrusunu kucağına alabiliyor ve rahatça uyuyabiliyorlarsa söz burada bitiyor.Suriyeliler "siz onları bilmezsiniz, bunlar insan değil, yaratık" diyor. İRAN'IN VEBALİ BÜYÜK Geçtiğimiz günlerde gazetelerde İran Haber Ajansı ISNA mahreçli bir haber okuduk. İran Kültür Bakanlığı adına konuşan Ali Tahiri, gürültü yaptıkları gerekçesi ile bundan böyle ezan saatlerinde sivil hava araçlarının kalkışının yasaklandığını açıklıyordu. Bu hassasiyetteki bir yönetimin, minareleri vursun, ezanları sustursun diye BAAS rejimine açık destek vermesi çok şaşırtıcı. Bir yandan ezan şovu yapıp tribünlere oynayan, diğer yandan cami yıkımlarına, mümin katliamlarına payanda olan Tahran yönetimin iki yüzlü siyaseti İslam dünyası tarafından ibretle izleniyor. Suriyeli muhalifler "zaten İranlılar tarihin hiç bir devrinde Hıristiyan ve Yahudilerle savaşmadılar. Ya Osmanlıları ya da Buhara ve Delhi Hanlıklarını arkadan vurdular. Dedemiz Selahaddin Eyyubi Akka'da kan terlerken Fatımiler Haçlılarla işbirliği yaptılar. İranlıların anti emperyalist sloganları Müslümanları heyecanlandırmıştı, meğer hepsi yalanmış maskeleri düştü" açıklamasını yapıyorlar. Kilis ve Akçatepe'ye sığınan kardeşlerimiz "Devletiyle milletiyle Türk halkına müteşekkirler. "Bazen kendimize soruyoruz eğer bu felaket Türklerin başına geleydi, biz bu kadar yardım edebilir miydik, samimi olmak gerekirse evet demek zor" diyor ve ellerini açıp ağız dolusu dua ediyorlar.GURBET ÖYLE ACI Kİ... Emine El Hassun 6 kız çocuk sahibi. Bombardıman başlayınca Akçakale'ye sığınmış. Başında erkek yok, üçü engelli biri hasta, altı çocukla yarım inşaatın tek göz odasında yaşıyor. Suyu yok ama damı akıyor. Zemin buz gibi, soba mangal, hep hayal. Eğer komşular bir tabak yiyecek verirse dünyalar onların oluyor...BİR NESİL MAHVOLDU Esselam Sınır Kapısı yakınlarında yemek bekleyen çocuklar. Ümitliler Türkiye'den bir şeyler yollanacak. Ablalar yaşlarından önce büyümüş olgunlaşmışlar, yüzlerinde ızdırabın izleri okunuyor. Bu yıl hiçbiri okula gidemedi, seneye ne olacak o da bilinmiyor. 'Kimse Yok Mu'dan Kardeş Aile projesi Yurdumuza sığınan muhacirlerin içler acısı halini gören yardım dernekleri değişik çareler üretiyor. Zira bir aileye bir kere gıda yardımı yapmakla, bir kere elbise oyuncak dağıtmakla hiçbir şey hallolmuyor. Bu yüzden Kimse Yok Mu Derneği "Kardeş Aile" projesini hayata geçirdi. Gaziantep ve Şanlıurfa şubelerinin düzenlediği faaliyet ile ilk elde 150 Türk ve muhacir ailesi kardeş oldular. Gönüllü vatandaşlarımız, ıslak ve soğuk izbelerde kalan kardeşleriyle tanıştılar, kamyonetler dolusu eşya ve yiyecek maddesini elleriyle taşıdılar. Acil ihtiyaçlarını sordular, çocukların sıhhat ve eğitim durumlarını öğrendiler not aldılar. Kimse Yok Mu Derneği Koordinatörü Eyüp Tok "Bu faaliyet bize hicret günlerinde Muhacire kucak açan Ensarı hatırlatıyor" diyor, "Biliyorsunuz Medineliler, mümin kardeşlerine evlerini açmakla, lokmalarını paylaşmakla kalmamış, bağlarını bahçelerini de vermiş, işlerine ortak etmişlerdi. Bu projeye katılanlar da sahabe-i kiramın feyzinden hisse alacak, tarifsiz huzur duyacaklar." Kimse Yok Mu Derneği Kilis'e gönderdiği seyyar aşevi ile her gün 1200 kişilik yemek çıkarmakla, ilaç desteği sağlamakla kalmıyor, ayrıca Ürdün ve Lübnan'daki muhacirlere de destek oluyor. ÇARESİZLİK KAHREDİYOR Diyarbakır'a gidebilse görmeye başlayacak Bölgede hangi kapıyı çalsanız karşınıza acıklı bir hikaye çıkıyor. Erkeklerin çoğu şehit olmuş ya da Suriye topraklarında çarpışıyor. Onlarla aylardır görüşememişler, öldü mü kaldı mı bilmiyorlar. Hoş buralarda ölüm haberi sıradan bir şeymiş gibi geliyor. Emine Hanımın kızının gözünü muayene eden hekimler "eğer çocuğu Diyarbakır'a götürebilirsen ameliyatı yapılır ve görmeye başlar" demişler. Ancak onun dolmuşa binecek parası bile yok. Dil bilmez, yol bilmez. İşte "Kardeş Aile" böyle durumlarda devreye giriyor. ALMA MAZLUMUN AHINI Şimdi komada uyanınca Şok olacak Muhammed Masir henüz 6 yaşında. Bombardımanda iki kardeşi ve annesi ölmüş, babası ağır yaralı, yoğun bakımda... Kendini bilmeden yatıyor ama uyanınca dünyada yapayalnız kaldığını anlayacak. Beşar Esad, Muhammed gibi milyonlarca yavruyu perişan etti. Haydi onun gözünü iktidar hırsı bürüdü diyelim, peki İran bu hesabın altından nasıl kalkacak?
Kaynak: OZEL