Seyirci 'Oley oley!' diyor Arena kana bulanıyor

Seyirci 'Oley oley!' diyor Arena kana bulanıyor
YAŞAM Haberleri

Matadorlar, arenadaki izleyicilerin alkışları arasında kırıta kırıta yürüyerek, "Oley oley!" sesleri arasında boğayı maymuna çeviriyor.

Hüseyin Eroğul / TÜRKİYE GAZETESİ

İspanyollar Avrupa'nın geri kalanına göre daha naif bir millettir. Yüzleri güler bir kere, sıcakkanlıdırlar, yediklerini, içtiklerini paylaşmaktan çekinmezler. Keyiflerine düşkündürler sonra, çalışmaktan zerre hazzetmezler. Rahat bir ülkedir, keyiflidir, ekonomik kriz gırtlaklarını sıktığında bile yüzlerinden gülümseme eksik olmaz. Siestada yatar, fiestada kalkarlar... Hafta sonu mutlaka yapacak aktiviteleri vardır, hiçbir şey yapamazlarsa koca koca parklarda yatıp yuvarlanıp vakit geçirir, AVM'lere hapsolmazlar... Herkesin meşrebine göre bir eğlence vardır İspanya'da. Kimi, General Franco'nun tabiriyle dev beşiklerde oynanan futbol maçlarını kaçırmaz, kimi basketbol salonundan çıkmaz. Bazıları senenin belli dönemlerinde soluğu arenada alır, matadorla boğanın mücadelesini soluksuz izler. Boğa birçok medeniyette olduğu gibi İber yarımadasında da önemli bir figürdür, cesareti, gücü, kahramanlığı simgeler. İspanyollar boğaları hem severler hem de döverler. San Fermin Festivali'nde boğaların önünde arkalarına bakmadan kaçan İspanyolları arenada hayvanları şişlerken görebilirsiniz mesela. İspanya'da boğa doğanın gücünün simgesidir, arenadaki matadorlar bu güce pelerin sallayarak kafa tutarlar. Hikâyenin temelinde doğayla insan çatışır...
ÇİLE YOLDA BAŞLIYOR
İspanyollar sığır çiftliklerinde sütten kesilen hayvanları yakından takip eder, atak ve agresif olanları kenara ayırarak özel ilgi gösterir, arena için ayırırlar. Boynuzlarını kalıplara sokarak şekil verirler, uçları hem sivridir hem de ileri bakar. Birine saplandı mı domdom kurşununa rahmet okutur o boynuzlar. Matadorluk o taraflarda havalı meslektir, cesur, gözü pek gençlere matador diye seslenirler ama kelimenin kökü İspanyolca öldürmek fiili olan matar kelimesine dayanır. Matador da, boğa da arenadaki karşılaşmalarına kadar özel eğitimlerden geçer, galibi başından belli o gün için hazırlanırlar... Madrid'in en bilindik yerlerinden biri boğa güreşlerinin yapıldığı Plaza de Toros'dur. İçeri girdiğiniz zaman en güçlü, en meşhur, en cesaretli matadorların ve efsaneleşmiş boğaların posterleriyle heykelleri sizi karşılar. Arena daire biçimindedir ortadaki yuvarlakta boğayla matador hayatta kalmak için çabalar. Boğa tek başınadır, matadorlar toplamda 8 kişi olurlar. Hayvanın sadece boynuzları vardır, matadorlar kılıç kalkan ekibi gibi teçhizatlıdır. Bu iş delikanlılığa sığmaz zira rekabet dediğin teke tek olmalıdır. Güreş için kamyon kasalarında saatlerce yolculuk yapan boğalar, arenaya gelince ayrı ayrı hücrelerde yalnız başlarına beklemeye başlarlar. Zaman zaman dürtüklenip taciz edilirler ki huysuzlanan hayvanın iyi bir güreş çıkaracağını düşünür İspanyollar.
NİYETLERİ ÇOK CİDDİ
Madrid sokaklarında aylak aylak dolaşırken bir anda karşımda Plaza de Toros'u görünce şu mizanseni izleyim diye düşünerek girdim içeri. Oysa gayet ciddiymiş adamlar, ne mizanseni. Orkestra takımı España Cani çalarak peşrev atıyor, tribündeki meraklı gözleri az sonra başlayacak güreşe hazırlamaya çalışıyor. Tam müziğin ritmine ayak uydurmuşken arenanın uzak kapılarından biri açılıyor, ortaya dev gibi bir boğa çıkıyor. Günlerce karanlık hücrede kalan hayvan güneşten, gürültüden ne olduğunu anlamıyor, kendi halinde dolanmaya başlıyor. Çayır çimen yerine toz toprak bir zemin görünce girdiği yerden geri çıkmaya çalışıyor ama kapı çoktan duvar olmuş, kalıyor ortalıkta. Daha sonra asistan matadorlar çıkıyor arenaya. Hepsinde bir afralar, bir tafralar. Ellerindeki pelerini sallayarak üzerlerine çekiyorlar hayvanı. Boğa atağa kalkınca da koşa koşa kalın tahtalardan yapılmış perdelerin arkasına saklanıyorlar. Bu matadorlardan 6 tane var arenada, biri bitmeden öbürü çıkıyor sahneye, hayvan bir öbürüne koşuyor bir berikine. İlkokul çocuğu gibi yakalamaç oynuyorlar. Boğa bir kere toslasa belki rahatlayacak ama o tahta perdeyi aşamayınca sinirlenmeye başlıyor yavaş yavaş, yeri geliyor sivri boynuzlarını saplıyor koca tahtalara. Yaklaşık 10 dakikası bu şekilde geçen boğa güreşinde sıra zırhlara büründürülmüş atın tepesinde çalım satan pikadora geliyor.
Seyirci 'Oley oley!' diyor Arena kana bulanıyor

HAYVANI HAYVANA KIRDIRIYORLAR
Başında şapkası, elinde mızrağı, altında atıyla şövalye edasıyla ortaya çıkan pikadoru görünce boğa hedefini değiştiriyor ve var gücüyle ata saplamaya çalışıyor boynuzlarını. Tam atın böğrüne tosladığında da çakma şövalye elindeki mızrağı boğanın sırtına batırıveriyor acımasızca. At boğayı görüp ürkmesin diye gözlerini bağlıyorlar ama tribünlerde oturanlar gözlerini dört açıp olan biteni izliyor. Hayvanları baş başa bıraksan ikisi de birbirine musallat olmayıp kardeş kardeş takılacaklar lakin mevzuya insan bulaşınca işin seyri değişiyor. Boğa ata yüklenince perde arkasındaki matadorlar yeniden çıkıyorlar piyasaya. Bu sefer ellerinde pelerin yerine banderilla dedikleri süslü şişler var, asıl mesele şimdi başlıyor. Bu şişlerin ucu kanca gibi, ete girdiği zaman dışarı çıkmıyor. Matadorlar hayvanın dikkatini yine kendilerine çektikten sonra hazır bir vaziyette boğanın atağa kalkmasını bekliyorlar. Mesafe yakınlaşınca hemen yana sıçrayıp hayvanın sırtına saplıyorlar şişleri. Boğanın sırtından şıpır şıpır kan damlıyor, 6 tane şişle koşturup ağzından burnundan kan gelmeye başlayan hayvan canı yanmaya başlayınca iyice çileden çıkıyor, soluk verirken burnundan dumanlar püskürtüyor. Onun da gözünü kan bürüyünce niyeti bozuyor, intikam peşinde koşturmaya başlıyor bu sefer. Boğa güreşlerinin son perdesinde torero denilen asıl matadora kalıyor sahne. Tribünlerin alkışları arasında pembe çorabıyla kırıta kırıta yürüyerek, afralı tafralı bir şekilde arz-ı endam ediyor peleriniyle. Boğanın kırmızı renge kızdığı bir efsane zira matador pembe bir pelerin sallıyor elinde. Kendilerince cesur ve zarif figürlerle boğanın saldırılarından kurtulmaya çalışıyor, "Oley oley!" sesleri arasında boğayı bir sağından, bir solundan geçirerek maymuna çeviriyor. İşte bu yüzden gösterinin son sahnesine ölüm balesi diyorlar. Matador pelerini bir kulaç yanında tutuyor, saldırıya başlayan boğa pelerinin altından geçip gidiyor. Pelerinin içine sakladıkları ince uzun şişi tek hamlede boğanın sırtına saplayıp bir başka atakta aynı çeviklikle çıkarınca seyirciler mest oluyor, arena alkıştan yıkılıyor. Bazen ensesinden girip boynundan çıkan şişe rağmen pes etmiyor boğalar.
SÜRPRİZİ SONA SAKLAMIŞLAR
Dakikalar süren gösterinin sonunda sırtından oluk oluk kan akan boğa bir süre sonra takatten kesilip pes ediyor. Toslamak şöyle dursun adım atmaya mecali kalmayan hayvan dayanamayıp yere çökünce "sonunda bitti" diyoruz ama büyük sürprizi en sonda görüyoruz. Matador çalımlı çalımlı hayvanın önüne gelip tribünlere kahramanca selamlar gönderiyor. Sonra kuşağından çıkardığı hançeri tek vuruşta boğanın ense köküne saplıyor. Omuriliği parçalanıp sinirleri kopan hayvan kasıla kasıla can veriyor gözümüzün önünde. Şok oluyoruz, kanımız donuyor... Tek vuruşta işi bitirenler neyse de bazı beceriksizlik ilk denemede başarısız olunca çıkartıp çıkartıp sokuyorlar hançeri, insanın içi parçalanıyor. Deplasmanda olmasak tribünlerden inip girişeceğiz matadora ama o sinirle verdiğimiz tepkilere İspanyollar ters ters bakarak posta koyunca dizimizi kırıp oturuyoruz yerimize. Son darbeden sonra orkestra tribünlerin gerginliğini almak için yeniden İspanyol ezgileri çalmaya başlıyor, melodiler tribünlerin alkışlarına karışıyor. Felç geçirerek ölen hayvanı 4 atın arkasına bağlayarak canlı girdiği kapıdan cansız çıkarıyorlar. Ölen boğa yerde sürüklendikçe arkasında kan kırmızı bir iz bırakıyor...


Seyirci 'Oley oley!' diyor Arena kana bulanıyor


OH CANIMA DEĞSİN!
Matadorların karşısına bazen tersi pis boğalar da çıkıyor. Zulüm edene merhametle yaklaşacak değiliz ya, o zaman da bizler seviniyoruz. Aslında hayvanların kimseyle bir alıp veremediği yok. Bazıları sallanan pelerinleri umursamıyor bile, tribünlerin önünde gezmeye başlıyor. Fakat bir şekilde o hayvanın kanına girip sinirlerini oynatıyorlar. Tek vuruşta öldürenler nasıl alkışlanıyorsa boğayı öldüremeden arenadan çıkmak da utanç oluyor matadorlar için, "Kalıbına tüküreyim senin" diyorlar. Mesela üçüncü güreşte arenaya çıkan boğa önüne geleni yakıp yıkıyor, ilk saldırısında madara ediyor matadoru. Süslü püslü kıyafetinin yarısı kıpkırmızı kana boyanıyor. Haspam erkekliğine toz kondurmayacak ya, topallaya topallaya devam ediyor güreşe. Başka bir atakta boğa boynuzlarının arasına aldığı matadoru havada çevirip bir köşeye fırlatınca düştüğü yerden kalkamıyor, karga tulumba dışarı çıkarıyorlar. Hayvanlara bile vakıf kuran bir medeniyetten geldiğimiz için bu görüntüden sonra içimizden ılık ılık mutluluk akıyor, matadora giren çıkan boynuzlar umurumuzda olmuyor. Lakin boğanın ömrü yine aynı şekilde bitiyor, Kurban Bayramı için pazara çıksa para yetiştiremeyeceğiniz hayvanı gözünün yaşına bakmadan öldürüyorlar. Zaten hiçbir karşılaşmayı boğalar kazanamıyor. Son 50 yılda ölen matador sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor ama ölen boğaların sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor.

Boğa güreşleri resmî olarak kültür mirası
İspanyollara sorsanız çeşit çeşit bahanelerle savunurlar boğa güreşlerini. Estetik derler, cesaret derler, drama diye kafa ütülerler. İspanyol şair Garcia Lorca modern boğa güreşinin fikir babası sayılır ve bu vahşeti "ölümle yüzleşme" diye nitelerken, ünlü matadorlardan Curro Seguro ise "Bu bir şiddet değil. Hayatla ölüm arasındaki mücadeledir" diyerek baş şişirir. İspanyol mitine göre boğa kaderin kendisine sunduğunu yaşar. Velhasıl minareyi çalanlar kılıfını da uydururlar bir şekilde. Hayvan hakları savunucuları yılın belli mevsimlerinde boğa güreşlerinin yasaklanması için ayaklansa da İspanyollar hiç umursamaz bunları. İspanya hükümeti "Boğa güreşi İspanyol kültürünün bir parçasıdır. İsteyen izler, isteyen izlemez" diyerek bütün itirazlara posta koyar, şu acımasız müsabakayı kültürel varlık olarak yasalaştırır. Eşit şartlarda güreşilse belki kimse bir şey demeyecek ama ağzı var dili yok hayvanın eziyet çeke çeke öldürülmesi insanın gücüne gidiyor. William Ingle demiş ya işte, "Hayvanların dini olsa şeytanı insan şeklinde hayal ederlerdi" diye. İspanyollar haklı çıkarıyorlar adamı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...