Osmanlı sohbet meclisleri 'Kahvehaneler'

Osmanlı sohbet meclisleri 'Kahvehaneler'

YAŞAM Haberleri

Eskiden ramazan ayında kahvehaneler hıncahınç dolardı. Buralar sahura kadar süren doyumsuz sohbetlere sahne olurdu...

Osmanlı'da ramazanların vazgeçilmez tutkularından biri de "kahvehaneler" idi. Ramazanda gündüzler oruç ile geçerken geceler ise sohbet zamanı olurdu. Kahvehaneler, teravihten sonra başlayıp bazen sahura kadar devam eden sohbet ve dinlenme yeriydi.
Gerek Anadolu'da gerek İstanbul'da halk, teravih namazını kıldıktan sonra kahvehanelerde toplanır; sohbet eder, çay-kahve içer ve sahuru beklerdi. O zamanki kahvehaneler şimdiki gibi değildi. Eski ismiyle kıraathaneler, şimdiki ismiyle kahvehaneler entelektüel çevrenin toplandığı yerlerdi; kitaplar okunur, sohbetler edilirdi… Herkesin kendine özgü kahvehaneleri vardı. Gençler ayrı kahvehaneye giderdi. İlim adamları, devlet adamları, esnaf, yaşlılar bunların hepsinin kahvehaneleri ayrıydı. Bu kahvehanelerde esas içecek kahveydi. Çay ülkemize 93 Harbinden sonra girdi. Tütün ve kahve ise Osmanlı Devleti'ne 17.Asrın başlarında geldi. İlk defa kahvehaneyi Halepli Hakem ve Şems adındaki iki arkadaş Bahçekapı Sultanhamam civarında açtılar. Bütün İstanbul halkı merakla buraya gittiler ve çok hoşlandılar. Daha sonra Anadolu başta olmak üzere tüm ülkeye yayıldı. nbsp;
YAPMACIK HİDDET
İstanbul Direklerarası'nda Hacı Reşid'in meşhur çayhanesi vardı. Burada Hacı Murad isminde bir zat çok güzel kahveler pişirirdi. İstanbul halkı buraya çok rağbet ederdi. Bu kahvecinin biraz yapmacık hiddeti vardı. Eskiden kahvecilerin âdetleri hafif sinirli olmalarıydı. Bir gün bu kahveye İranlı şair Hikmeti nbsp;gelmiş. Oturunca kahveci de hemen kahve pişirip getirmiş. O zaman kahveciler sormadan, direkt kahveyi pişirip getirirmiş. Bunu gören şair, "Kahve-i ruy-i siyah içmez bunu Hikmeti!" demiş. Beyiti işiten kahveci de hiddetlenerek şaire cevap vermiş; "Buna ehl-i irfan şerbeti derler iç gözünü oyduğumun Hikmeti!" nbsp;
Ramazan gecelerinde en kalabalık olan yerler başta Aksaray, Divan Yolu, Tophane, Şehzadebaşı ve Direklerarası idi. Galata'daki Çeşme Meydanı da ana baba günü olurdu buradaki kahvehaneler, çayhaneler ve tulumbacı kahvehaneleri ramazan boyunca hıncahınç dolardı. Kahvehane garsonları bellerinde peştamallar ellerindeki maşaları şakırdatarak dört bir tarafa seyirtirler "Buyurun ağalar buyurun" diye devamlı müşteri çağırırlardı. Aynı zamanda da hizmet için koştururlardı. Bunun için kahvelerin sahipleri garsonların genç, çevik ve bu işleri yatkın olmasına çok dikkat ederlerdi. Mersin Efendi çayhanesinde Dar-ül Fünun müderrisleri bulunurdu yani ilim erbabı gelirdi oraya. Mersin Efendi gürültü istemezdi sessiz sessiz konuşulmasını isterdi. Heryerin kendine göre bir havası vardı… nbsp;
ENTELEKTÜEL MECLİSLER
Gençler daha ziyade Şehzadebaşı Sebili'nin yanındaki Fevziye Kıraathanesi'nde bulunurlardı. Bu kahvehanelerde enteresan kitaplar yer alırdı. Ayrıca Huccet-ül İslam, Mızraklı İlmihal gibi kitaplar da bulunurdu. Okuma yazma bilenler bunları okurlardı. Okuma yazma bilmeyenler ise Divan Efendi yani Katiplerin okumasını dinleyip ilim öğrenirlerdi. Böylece kıraathaneler halk kültürünün gelişmesine büyük katkı sağlardı. Tabii bu kahveler yavaş yavaş azaldı Direklerarası'nın yıkılmasından sonra artık bu çayhanelerin de manzarası yok oldu. Direklerarası yıkılmadan önce her kahveci iki sütunun arasına kendi iskemlesini dizerdi. Ramazan gecelerinde dükkanların ışıkları da dışarı vururdu. Bu bölmede oturanlara sanki bir tiyatronun alt kat locasında oturuyormuş gibi bir hava gelirdi. Herkesin bir yeri vardı kimse başkasının yerinde oturamazdı. nbsp;İNAN ARVAS

HADİS-İ ŞERİF
Havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunan mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur (Tirmizi)

Her güne bir dua
Hamd ve şükür duâsı
Her sabah bir kere "Allahümme mâ esbaha bî min nîmetim ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr" demeli ve her akşam (Mâ esbaha) yerine (Mâ emsâ) diyerek, hepsini aynen okumalıdır.
Peygamberimiz buyurdu ki: "Bu duâyı gündüz okuyan, o günün şükrünü yapmış olur. Gece okuyunca, o gecenin şükrünü îfâ etmiş olur". Abdestli okumak iyi olur ise de şart değildir. Her gün ve her gece okumalıdır.

SEYYAHLARIN KALEMİNDEN
'Temizliğe önem verirler'
"Osmanlı insanı normal boylu, mütenasip vücutlu bir ırktır. Avrupa'da görülen beden kusurları, mesela topallık, hele kamburluk fevkalade azdır. Dilimizdeki (Fransızca) 'Türk gibi kuvvetli' sözü boş yere söylenmemiştir. Sıhhatli, kuvvetli, uzun ömürlü insanlardır. Az hasta olurlar. Hastalarına evlerinde çok ihtimamla bakarlar. Oburluk etmez, ölçülü yer, bir öğünde çok çeşitli şeyler yemezler, sık sık yıkanırlar. Birçok hastalık, mesela böbrek taşı, meçhuldür." Jean de Thevenot-1655 nbsp; nbsp;
***
"Avrupa'nın büyük bir tek şehrinde tesadüf edilen sakat, biçimsiz insanların yekûnuna bütün Türk İmparatorluğu'nda tesadüf etmedim. Az yerler, çok yıkanırlar. Sanıyorum bu yüzden az hastalanırlar. Kadınları uzun etekleriyle boylu boslu, nbsp;âdeta muhteşem görünürler." Le Bruyn, 1732

Hayal Tiyatrosu: Şefkat 28
İşte ardından geliyorum...
- O mübarek başörtümü sararken kendimden geçecek gibi oldum... Gözyaşlarımdan Seyyide hanımın yüzünü göremiyordum... Hayatımın anlamıydı o an... Sanki ruhum üşüyordu da örtündükçe ısınmaya başlamıştım... Ruh dengem acemi bir cambazın ip üzerindeki halini andırırken; şimdi ölçüler, bütün dengeler bir araya toplanıyordu, hissediyordum... Yaratılış hikmetime uygun hale gelmek için attığım adımın mükafatını hemen almaya başlamıştım sanki... Bu muhteşem bir duyguydu... nbsp;
- Rabbime şükürler olsun hanım...
- Müsaade istediler çok kalmadan... Onları uğurladıktan sonra aynanın karşısından ayrılamadım. Anacığımın yüzünde böylesi bir mutluluğu hiç ama hiç görmemiştim... Sürekli bana sarılıyor, öpüyordu... Üvey kardeşlerim yanı başımda, ilk defa görmüşler gibi ama büyüklere has bir ifadeyle tebessüm ediyorlardı... Onlara olan sevgim bile artmıştı sanki... Her şey bir anda anlam kazanır mı... Kazandığını hissediyordum... Dünyaya bakış açım değişmişti sanki... Gözleri bozuk olan biri nasıl gözlükle net görmeye başlarsa; bu başörtüsü de, başımdan, dışımdan çok ruhumun görüşünü netleştirmişti... nbsp;
Bir anda aklıma ertesi gün sokağa nasıl çıkacağım sorusu geldi... Bu yaşıma kadar beni tanıyanların bana nasıl bakacağı, ne tepki verecekleri vesvesesi kuşattı beni... O gece dua ede ede uykuya dalmışım... Ertesi sabah giyindim... Kapının arkasına geçtim... İşte içimdeki değişimin dışıma yansımasını, insanlara ilan etmemle aramda birkaç santimlik bir tahta parçası kalmıştı... Annem evde yoktu... Yanımda olsaydı dedim içimden... Sonra... 'Böylesi daha iyi... İşte Rabbine bağlılığının imtihanı için yalnızsın... İmtihana yalnız girilir... Bunda da bir hikmet var' diye düşündüm... nbsp;
Başım önde... Bütün tanıdıklarımla ilk karşılaşma anını kurguluyorum... O anı bir film gibi geçiriyorum kafamdan... Elim kapının kolunda... Aç ve çık diyorum içimden... Ama içimdeki yapıyor yapacağını...
- Ah canım, canım...
- Sonra bir hayal kurdum... Bir nurlu yol... Hazret-i Fatıma 'radıyallahü anha' annemiz ötelerde yürüyor... Bir mübarek yere doğru... Bu kapının arkasında kaldıkça benden uzaklaşacak gittikçe... Dudaklarımdan şu cümlelerin döküldüğünü hatırlıyorum:
- Bismillahirrahmanirrahim... Allahım bir farzına daha uyma niyetiyle adım atıyorum... Fatıma annemiz... Nefsim ayaklarımın altında... İşte ardınızdan geliyorum...
- Maşaallah... Maşaallah... Ağlattın beni hayatım ya…
- Kapıyı ne zaman açtım bilemedim... Kendimi bir anda sokakta buldum... (devam edecek)
Ömer Çetin Engin
omer.cetin@tg.com.tr


nbsp;Osmanlı sohbet meclisleri 'Kahvehaneler'
ANADOLU MUTFAĞINDAN
SAHAN KÖFTE
Malzemeler: nbsp;
l 150 gram koyun kıyması l 250 gram dana kıyması l nbsp;200 gram ekmek içi l 1 kuru soğan l 1 yumurta l 1 tatlı kaşığı un l 1 çorba kaşığı salça l 2 bardak et suyu l 200 gram sıvı yağ l 1 adet domates l 4 adet patates l 1 çay kaşığı tuz, karabiber, kimyon l 1 diş sarımsak
Hazırlanışı:
Patatesleri bir tavada kızartın. Köfte malzemesini bir tepsiye koyup yoğurun. Ceviz büyüklüğünde parçalar yaparak yuvarlayıp yassıltın. Köfteleri kızartın. Tepsiye bir köfte, bir patates yan yana dizip sıralayın. Tencerede yağ ile salçayı kızdırıp un ilave edin. Et suyunu ekleyip kaynatın ve köftelerin üzerine dökün. Hepsinin üzerine domates ve biberleri dizip fırına verin. 15 dakika pişince servis yapın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...