Osman amca dünyanın altını üstüne getirdi

Osman amca dünyanın altını üstüne getirdi
YAŞAM Haberleri

“Şimdiki motorculara bakıyorum, kasklarında kamera, ağızlarında mikrofon. 1969 senesiydi, 13 dalgalı bir radyo aldım, 2 kulaklık 2 mikrofon bağladım. Biri hanıma diğeri bana...”

Osman Amca, hayata gözlerini 200 yıllık tarihî bir evde açmış. Sene 1935 Eylül, şimdi 82 yaşında. İlkokulu bitirip erkek sanat enstitüsüne kayıt yaptırdıktan kısa zaman sonra şiddetli zatüreye yakalanınca okul hayatı sonlanmış. Osman Amca’nın hikâyesi de işte o zaman başlamış.
‘’Okul içimde hep ukdeydi. Tedavim sürerken ineklerimizi otlatıyordum, bildiğin çoban hesabı. Sonra bakırcı bir ustanın yanında çırak başladım. Nereden elime geçtiyse bir İngilizce kitabında ders çalışmaya başladım…’’
Osman Amca, bahçesinde ‘o benim kankam’ dediği minibüsü, garajındaki motosikleti, kendi yaptığı hovercraft’ı ve anılarıyla vakit geçiriyor. Mekanik hastası, daha doğrusu ustası. Hikâye uzun, 19 kere motorla İngiltere seyahati, ardından ver elini Amerika, Kanada… 23 defa da canı gibi sevdiği minibüsle dünya kazan o kepçe… Ben sözü kendisine bırakıyorum, ondan dinlemek daha tatlı;
Çocukların kullandığı üç tekerli bisikletler var ya, çıraklık zamanımda heves ettim. Demirleri eğip büktüm bir kaynak 3 teker, kendime bir tane yaptım. Şu arkanda gördüğün yokuş var ya, aşağı sallanır, yol bitince elime alır geri çıkardım. Şasesi hâlâ evin içinde bir yerlerde duruyor. Beni esas yakan ustanın motoruydu. Çok ısrar ettim bindirmedi, yalvardım yakardım marşına bile basamadım, çok içimde kaldı. Çocukluk işte… Askerden sonra Amerikalıların yanında çalışmıştım. Bana bir bisiklet hediye ettiler ki, Türkiye’de arasan bulamazsın. Ön taraf amortisörlü falan acayip bir şey. Yarım beygirlik bir motor aldım üstüne taktım, dağ bayır artık dümdüz olmuştu benim için. İlk uzun yola onunla çıktım. Hiç unutamıyorum, Yalova’dan Kuşadası’na… Hey gidi günler, bir hesapladım 40 bin km yol yapmışım. Bir tanıdık vasıtasıyla İngiltere’den iş teklifi geldi, çok içim acıdı ama giderken satmak zorunda kaldım. Gurbet sıkıcı, memlekette hanım var çocuklar var. Bana arkadaş olur düşüncesiyle ikici el bir Vespa aldım, güzelce elden geçirip bakımlarını yaptım. İzinli olduğum zamanlarda söktüm, topladım, dağ bayır vurdum İngiltere’yi dolaşmaya başladım. 67 senesiydi Türkiye’ye dönmem icap etti atladım motora Almanya, Belçika, Danimarka, İsveç, İtalya… Motorla uzun seyahat çok hoşuma gitmişti, bunu ancak yaşayan bilir… O motorumu memlekette sattım. İngiltere’ye dönünce hemen sıfırını sipariş ettim. İki ay sonra İtalya’dan ambalajında geldi motor, o anki sevincimi de unutamıyorum. Sonra yine kanım kaynamaya başladı, Türkiye’ye gitmek bahanesiyle hanımı dedim ki; vay biz bununla geze geze gideriz. Onu arkama aldım Avrupa’yı geze geze memlekete gittik. Tornavida değdirmeden sıkıntısız bitirdik çok şükür.
İntercom mu!.. O da neymiş?..
Şimdiki motorculara bakıyorum, kasklarında kamera, ağızlarında mikrofon. 1969 senesiydi, 13 dalgalı bir radyo aldım, 2 kulaklık 2 mikrofon bağladım. Birini hanıma diğeri bana. Görenler hayret ediyordu, bir taraftan seyahat bir taraftan sohbet. Şimdi ne diyorsunuz o cihazlara hani kaskın içine takılıyor, hem konuşturuyor hem kaydediyor? ‘Intercom Osman ama…’
Böyle bir iki derken, 19 kere gidip geldim. Her seferinde başka yolları denedim. Avrupa’da iki yer hariç gitmediğim nokta kalmadı. Biri Finlandiya diğeri de Arnavutluk, o zamanlar komünist rejimdeydi vize vermedi. Artık Avrupa beni kesmiyordu, önce hanıma söyledim tabii ki, sonra atladığım gibi Amerika’ya gittim. New York’tan başladım bütün Amerikayı baştan başa dolaştım. Gelmişken bari Kanada’ya uğra Osman dedim haritasını baştan sona devirdim…
Bu güne kadar binlerce kilometre gittim geldim, anahtarımı hep besmeleyle çevirdim. Çok şükür hiç kazam olmadı. Zaman zaman küçük aksilikler var arada; Tarihini hatırlayamıyorum ama Danimarka’dayım gözüme arı denk geldi ve soktu. Komple şişti, sonra da kapandı. Yakıtım da bitti bitecek, girdim benzinciye. Vespa iki zamanlı, yağ ile benzin karıştırıp koyulur, âdeti bu. Onunda belli bir ölçüsü var, mühim konu… Pompacıya, şu kadar yağ, bu kadar benzin dedim lavaboya gittim. Neyse parayı ödedim, göz kapalı, çektik besmeleyi, bastım marşa… Çok gitmemiştim ki, motor küt diye durdu kilitlendi. Meğer pompacı yağ koymamış. Karanlık sokakta gece lambasının altında tek gözle motoru söktüm. Elinde fenerle bir Danimarkalı geldi yardım etti. Gece karanlığı iyice çöktü neyse geceyi otelde geçirdim ertesi gün pistonun yenisini buldum, taktım yoluma devam ettim…
1.000 km dedim 996’da bittim
Rahmetli annemi ve babamı ziyarete gidiyordum, Ankara’da kardeşime uğrar bir gece onda kalırım niyetindeyim. Buradan çıktım Ankara’ya gazladım. Gel gör ki bizim birader evde yok. O zamanlar cep telefonları falan yok, hatta ev telefonları bile mahallede sayılı. Dedim ki, Oğlum Osman sen buradan Yalova’ya basarsın, günlük 1.000 km tamamlarsın, o da bir anı kalsın öyle. Kendimce rekor kıracağım ya. Karanlık nerede başladı şimdi hatırlamıyorum, karşıdan iki ışık görüyorum yaklaşıyor yanımdan motor geçiyor, bir araba geliyor dört lamba görüyorum. İzmit’te bir kardeşim daha vardı, onun evine kadar zor gittim. Kilometrem 996’da kaldı, bir daha onun üstüne de çıkamadım zaten.
Bir de minibüs hikÂyesi var…
O benim vasiyetimden pir parça. Sene 78, motorla gitmek istediğim her yere teker bastım şükürler olsun yaratana. O zamanlar bir kanun çıktı, yurt dışında çalışanlara gümrüksüz beyaz eşya getirme hakkı tanıdı. Bir araba arıyorum eşyaları getireceğim. İngiltere’de araçlar sağdan direksiyonlu, nasip bu çıktı, hem de solda direksiyon. Şöyle bir elden geçirdim, eşyaları yüklediğim gibi ver elini Türkiye. Hesapta kesin dönüş yapmışım, rahat battı yine İngiltere’ye vurdum gittim. Niyetim eşyaları getirdikten sonra aracı satmaktı, 23 defa da Avrupa’ya bununla çıktım. Bu meşhur İngiliz Bedford şimdi bu marka kalmadı iflas etti. Onun hikâyesine girmeyeceğim ki, bir daha gelmenize vesile olsun. Hepsini bir seferde anlatırsak olmaz.
Bu geçtiğimiz yaz benim için en güzel yazdı… 100’den fazla motorcu ziyaretime geldi. Olanlara inanmakta güçlük çekiyorum. Türkiye’nin her köşesinden, Çanakkale, İstanbul, İzmir, Muğla, Adana… Samsun Gezginler Kulübü diye bir grup varmış 15 motor birden toplanıp gelmişler ziyarete.
Evin bahçesi motor galerisi gibiydi. İçlerinde arabalarıyla gelenler dahi vardı. 60 kişi kadar toplam, burada bir oteli kapattılar. Motorumu alıp otelin girişine koydular. Bir gece tertip etmişler, hayatımda ki önemli gecelerden birisiydi benim için. Eve döndüğümde o kadar duygulandım ki, kendimi tutamadım…

Osman amca dünyanın altını üstüne getirdi

99.9999 km

Kilometre saatim 6 tane dokuzu görünce hatıra niyetine söktüm garaja kaldırdım. Burası benim oyuncaklarımla dolu. Türkiye’de bulamazsın bunları. İngiltere’den getirdiğim özel motorlar var. Birisi 90 beygirlik 12 bin devir çeviriyor. Bunu yapan Konik isminde Alman bir mühendis. Bu motoru Hovercraft’a taktım ama çok kuvvetli geldi. Atölyem dağınık ama ben böyle rahat çalışıyorum. İstediğim her şeyi elimden geldiği kadar burada yapabiliyorum. Ev aletlerinden tut televizyona kadar her şeyi tamir edebilirim. Gençlere bakıyorum, kahvelerde boş yere vakit harcıyorlar. Herkesin elinde bir telefon, kafalar hiç yukarı kalkmıyor. Kendileri böyle bir atölye yapsalar ellerinden neler gelir. Hiç yoksa 3-4 arkadaş ortak bir yer yapabilir.

Osman amca dünyanın altını üstüne getirdi

Kendine hovercraft yaptı

İngiltere’de bir fuarda Hovercraft gördüm. Dedim ki ben bunu yaparım. İlgili ne kadar kitap bulduysam aldım. Yalova’daki evimin garajında oturdum planladım, çizdim ve yaptım. Sene sanırım 1981 falandı ve o zamanlar Türkiye’de belki de ilkti. Ordu’ya götürdüm ama çok ses çıkarttığı için çevreden şikâyet geldi. Sanırım insanlar biraz korktu. Bu araç yerden ve sudan 20cm yukarda gidiyor, 80 km hız yapıyor. En keyiflisi de buz ve karın üstünde. Gücüm yeterse yeni bir motor takıp meraklı küçük çocukları gezdirmek istiyorum. Araştırdım ve gördüm ki; Bunu ilk yapan kişi kahve tenekesi ile denemiş. Sonra askeriyeye göstermiş. Adama 2 yıl konuşma yasağı koymuşlar. Sonra kesenin ağzını açıp modeli geliştirmişler. En son bildiğim 250 yolcu 400 araba taşıyanları vardı, 140 km sürat yapıyordu. Şimdi hâlâ var mı emin değilim. Tünelden önce İngiltere Fransa arasında yolculuk bunlarla yapılıyordu.

Osman amca dünyanın altını üstüne getirdiOsman amca dünyanın altını üstüne getirdi

Osman amca dünyanın altını üstüne getirdi

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...