Müzmin bir bekarın başarısız evlilik girişimleri-1

Her genç kızın rüyası, her genç erkeğin kâbusudur evlilik... Artıları kadar eksileri, bir de yuva kurana kadar yaşananları vardır.
Hayatın döngüsü bellidir. Sultan Süleyman da olsan Sarı Çizmeli Mehmet Ağa da olsan değişmez. İnsanlar doğar, büyür, evlenir, çoğalır ve ölür. Bazısı ölümün yerine koyar evlenmeyi, bazısı büyümenin...
Ben B şıkkını tercih ettiğimde 28 yaşına yeni basmıştım. Şimdi "Sen de kimsin?" diye sorabilirsiniz haliyle... Efendim, sizi fazla merakta bırakmadan kısaca kendimi tanıtayım. Gerçi Ömer Söztutan'ın köşesini takip edenler hemen hatırlayacaktır ama yine de bilmeyenler için özet geçeyim: Yılın en uzun gününün dolayısıyla en kısa gecesinin yaşandığı bir tarihte dünyaya gelmişim. Konya'nın pek şirin sayılmasa da şirince ilçesi Ilgın'da... Doğumum dünyada ve Türkiye'de öyle aman aman bir etki yapmamış. Ta ki müjdeli haber Ankara'ya ulaşana dek... Yaklaşık 3 ay sürmüş. Beni duyan Kenan Paşa, kutlama için yönetime el koymuş o sene… Dört bir yanda sıkıyönetim ilan etmiş. Askerler sokaklarda acayip tedbirler almış, aman bu çocuğa zarar gelmesin diye silahlar toplatılmış falan filan... Ben kurtulmuşum ancak ileriki yıllarda öğrendiğime göre ceremesini başkaları çekmiş. Gerisi malum zaten…
5 yaşında şehir merkezine taşınmışız. Babam devlette iş bulmuş. O devirde daha ne isteyeyim Allah'tan? Sıkılmayayım diye 2 de kız kardeş yapmışlar, sizden iyi olmasın... Gel zaman git zaman ilkokul, ortaokul, lise derken bir de ne göreyim? Zalım sınav sistemi beni taa İstanbul'a, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi diye bir bölüme atmış. Eee madem sistem böyle buyurmuş, uymak gerek.... Tası tarağı topladım ve doğru İstanbul... Metropole yolu düşen herkes gibi Haydarpaşa'dan şehre meydan okuduktan sonra üniversiteli de oldum. Şimdi sıra geldi doğru düzgün bir iş bulmaya. Nasip bu ya... Türkiye gazetesi tam da benim gibi bir eleman arıyormuş. Zeki, dürüst, çalışkan, çevik, ahlaklı, yakışıklı vs. İşi de hallettik. Askere gideyim bari... 6 ayda o da tamam. 27 yıl su gibi geçti.
Tam bir şey unuttum diyordum ki, babam hatırlattı:
- Oğlum, pilavını ne zaman yiyeceğiz? (Konyalılar anlar.) Tek erkek evladım sensin, bir ayağım çukura yaklaştı. Askerden bir yıl sonra için gün vermiştin. Artık mürüvvetini görelim...
İlk başta anlamazlıktan geldim:
- Mürüvvet kim baba?
Uzun uzun mürüvvetin anlamını anlattı.
Gurbette yaşamanın bir faydası, bu tür baskılardan uzun süre kaçabilmek. Da, kaç kaç nereye kadar? Ayrıca bekâr arkadaş sayısı git gide azalıyor. Ev arkadaşı bulmak zorlaşıyor.
Enver Ağabey'den kulağıma küpe; "Peki de kurtul" dedim kendi kendime bir gece: "Hem ne olacak ki, ev arkadaşım Fatih gidecek yerine başka biri gelecek. Belki kirayı, faturaları bölüşemeyeceğiz ama onun artıları başka..."
Önce kendim şansımı denedim. Bir iki girişimim başlamadan bitti. En iyisi işi aileye devretmek…
Aradım bizimkileri, müjdeyi verdim:
- Dört bir yana haber salına... Aradığım şartlar şunlar... Kabul eden herkesle görüşürüm...
Yaşanan kısa şok yerini bayram havasına bıraktı. Daha telefonu kapatmadan annem başladı:
- Zaten liste hazırlamıştım. Düriye Teyzelerin doktor kızı mı, komşumuz Zarife'nin hemşire nedimeleri mi, kaynımın bacanağının eltisinin öğretmen torunu mu?..
Bir ara, "Foksların Megan" dedi zannettim meğer benim iç sesimmiş.
İki saat falan sürdü listenin tamamlanması.
- Anne sen bana listedekilerin Facebook hesaplarını mail at, gerisini ben hallederim...
Dedem adımı Talip koymuş ya... Hepsine talip oldum.
Sonuç: Yaş 35, ev arkadaşım hâlâ Fatih!..
Kalın bir roman yazabilecek, yazı dizisi yapabilecek kadar komik ve ibretlik anılarım var.
Buyurunuz!
AİLEYE HAVALE ETMEDEN ÖNCEKİ SON CİDDİ GİRİŞİM
Perşembenin gelişi
Adı: Deniz
Yaşı: 24
Mesleği: Öğrenci
Memleketi: Denizli
Evin tek erkek evladı olunca biraz el bebek gül bebek yetiştirildim. Ailem orta direkti ama babam elinden geldiğince bana yokluk çektirmedi. Karşı cinsle iletişim problemi yaşadım ilk başlarda. Utangaç biriydim. Üniversiteye başladıktan sonra onu epey aştım. Tabii bir de muhafazakâr ve taşralı olmanın etkileri vardı. Öyle gönül eğlendirmek yoktu kitabımızda.
Neyse, evlilik işini aileye havale etmeden önceki son ciddi girişimim kayda değer. Onu anlatayım size...
Okulda tanışmıştık. Açılmam 3 yıl sürdü.
O süre zarfında bir de mektup arkadaşım oldu Almanya'dan. O zamanlar internet pek yaygın değildi. Ancak maille yazışıyor, arada birbirimize mektup gönderiyorduk. 6 ay kadar sürdü böyle… Tesadüf bu ya onun adı da Deniz'di. Telefonla hiç görüşmemiştik. Yani sesini hiç duymamıştım.
Bir gün telefonum çaldı. Arayan Almanyalı Deniz'miş. Ama ben Denizlili Deniz zannedince aramızda iki gelin adayını birden kaybedecek şu diyalog geçti:
- Efendim?
- Talip, merhaba ben Deniz, nasılsın?
- Aaaa! Merhaba, iyiyim ben, teşekkürler. De, sen iyi değilsin galiba sesine n'olmuş böyle? Hasta mısın? Kalınlaşmış sanki.
- Ne var ki sesimde? Hem sen nereden biliyorsun sesimi? İlk defa duyuyorsun...
- Ya kusura bakma Deniz. Ben seni diğer Deniz'le karıştırdım.
- Oldu, sana hayatta başarılaaar!
Diğer Deniz'e gelince... Biraz fazla dürüst olduğum için bu konuşmayı ona anlattım. Sonucu tahmin edersiniz herhalde...
GÖRÜCÜ USULÜ İLK CİDDİ GİRİŞİM
Acele işe şeytan karışır
Adı: Deniz
Yaşı: 26
Mesleği: Öğretmen
Memleketi: Konya
Annemin listesindeki ilk isim. Bu kadar olmaz ki! Onun adı da Deniz! "Haydi hayırlısı" deyip aradım bana verilen numarayı. Tanışma faslının ardından bir kafede buluşup kendimizi, beklentilerimizi anlattık.
Yuppii… İlk izlenim olumlu...
Eve döndüm.
Heyecanla beni bekleyen annem, hazırlıklara başlamış bile:
- Ne zaman düğünü yapıyoruz? Ben her şeyi ayarladım.
- Anne sakin! İlk görüşte aşk ancak filmlerde olur. Sabredin biraz, zaman lazım.
- Ne zamanı? Senin iznin kısa, Deniz de görev yerine dönecek hemen. Sor bakalım, ne diyor, evet mi hayır mı? Ona göre listedeki diğer isme haber göndereyim.
Ben de saf saf "Herhalde işler böyle yürüyor" diye Deniz'i aradım:
- Alo merhaba Deniz, ben Talip... Hani sabah buluşmuştuk ya:)
- Evet, nasılsın?
- Ya, bizimkiler sıkıştırıyor. Ne diyorsun, benimle evlenir misin? Cevabın hayırsa akşam başka kıza bakacağım.
Derin bir sessizlik oldu nedense…Şöyle dedi:
- Olduuu, sana hayatta başarılar!
ELLERİM DOLU KALBİM BOŞ
Hani şarkı var ya; ellerimde çiçekler, kapında sırılsıklam, görürsen bir gün şaşırma...
ARTIK DAHA TECRÜBELİYİM
Dünya ne kadar küçük
Adı: Deniz
Yaşı: 26
Mesleği: Öğretmen
Memleketi: İstanbul
İlk girişimim başarısızlıkla sonuçlandı ama pes etmek yok... Artık bütün sülale seferber olmuş vaziyette. Her yerden aday ismi yağıyor. 3-5 derken görüşme sayısı 10'u buldu. İlk önce Konya'dan başladı seçim sonra yurt sathına yayıldı. Bir gün teyzem aradı: "İstanbul'da bir öğretmen varmış. Numarası bu. Hadi hayırlısı..." İnanmayacaksınız. Ben de olsam inanmam. Bunun adı da Deniz!
Kararlıyım; bu sefer denizde boğulmak yok!
Aradım numarayı, artık klasikleşen tanışma faslının ardından Facebook hesaplarımızı verdik birbirimize...
Bir saat sonra geri döndü bana:
- Sana bir şey söylemek istiyorum. Hesabını incelerken arkadaş listene baktım. Birisiyle daha geçen hafta evlilik amaçlı görüşmüştük. Ama olmamıştı. Sakıncası var mı senin için?
- Nasıl yani? Koca İstanbul'da benim arkadaşımla mı görüşmüştün sen?
- İnanılmaz bir tesadüf ama evet… Ben de çok şaşırdım.
Biraz duraksadım.
- Olsun canım, ne olacak ki! Kötü bir şey değil yaptığın. Onunla olmamış bakarsın benimle olur.
- Peki, yarın buluşalım o halde…
Benimle de olmadı...
Yarın
Dediğimi yapın, yaptığımı yapmayın
TALİP KARAKAŞ -talip.karakas@tg.com.tr
Müzmin bir bekarın başarısız evlilik girişimleri- 2