'Müsilajın Ege Denizi'nin tamamını kaplamasını beklemiyoruz'

Düzenleyen: / Kaynak: İHA
'Müsilajın Ege Denizi'nin tamamını kaplamasını beklemiyoruz'

YAŞAM Haberleri  / İHA

Marmara Denizi'nde başlayan ekolojik felaket müsilaj (deniz salyası) ile mücadele sürüyor. Çanakkale Boğazı'nı geçerek Kuzey Ege'ye de yönelen müsilajın, Ege Denizi'ni tamamen kaplamasını beklemediklerini söyleyen Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Sunlu, Ege Denizi’nin rüzgar ve akıntı sistemleri ile su özelliklerinin Marmara Denizi’nden tamamen farklı olduğunu dile getirerek, tüm Ege Denizi’ni kaplayabilecek kütlesel bir aşırı alg çoğalmasını beklemediklerini ifade etti.

Marmara Denizi, müsilaj istilası ile boğuşuyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, "Türkiye'nin en büyük deniz temizliği seferberliği"ni başlatarak bu sorundan kurtulmayı hedefliyor. Müsilajın, Çanakkale Boğazı'nı geçerek Kuzey Ege'ye ulaşması paniğe neden oldu. Karadeniz ve Ege Denizi için müsilaj bir tehlike oluşturuyor mu? Prof. Dr. Sunlu, müsilajın rüzgar-akıntı sistemleri ve su özellikleri nedeniyle Ege Denizi’nin tamamını kaplamasını beklemediklerini belirtti.

'BÜYÜK KANAL PROJESİ' MARMARA DENİZİ İÇİN ÖRNEK OLABİLİR

Marmara Denizi, Karadeniz ve Ege Denizi arasında bir etkileşim olsa da rüzgar-akıntı sistemleri ve su özellikleri nedeniyle müsilajın Ege Denizi’ni kaplamasının çok uzak bir ihtimal olduğunu söyleyen Prof. Sunlu, 1955 yılından bu yana İzmir Körfezi'nin aşırı alg çoğalması ile mücadele ettiğini söyledi. Sunlu, İzmir Körfezi’nde Büyük Kanal Projesi’nin başlatıldığını ve bu sayede evsel ve endüstriyel atıkların arıtıldığını kaydetti.

Proje ile birlikte Körfez’de yıl boyu görülen aşırı alg çoğalmasının 1-1,5 aya indiğini ve kontrol altına alındığını dile getiren Prof. Dr. Sunlu, İzmir Körfezi’ndeki çalışmaların Marmara Denizi için örnek olabileceğine işaret etti.

"MÜSİLAJIN TÜM EGE DENİZİ'Nİ KAPLAMASINI BEKLEMİYORUZ"

Marmara Denizi’ndeki müsilajın aşırı alg çoğalması olduğunu ve biyolojik deniz kirliliği kavramında incelenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Sunlu, “Bu durumda, yoğun su kütleleri hareket ediyor ve deniz salyası da dediğimiz bu yapıyı kıyı alanlarına doğru sürüklüyor. Marmara Denizi, Karadeniz ve Ege Denizi arasında bir etkileşim var. Bu yığınlar İstanbul Boğazı’ndan başladı ve tüm Marmara’ya doğru değişim gösteriyor. Ancak müsilajın Çanakkale Boğazı’nı geçerek Ege Denizi’ni kaplamasını beklemiyoruz" dedi.

"Teorik anlamda mümkün olabilir ama şunu unutmamamız gerekiyor" diyen Prof. Dr. Sunlu, "Yoğun müsilaj kütleleri hareket ettikçe dağılır ve parçalanır. Su hareketleri, akıntılar ve rüzgarlara bağlı olarak bunların kitle halinde belli alanlarda toplanması söz konusu ama Çanakkale Boğazı’nı geçerek Ege Denizi’ni kaplamasını açıkçası beklemiyoruz. İzmir Körfezi Orta Ege’de yer alıyor ve buraya gelebilmesi çok uzak ihtimal” ifadelerine yer verdi.

'Müsilajın Ege Denizi'nin tamamını kaplamasını beklemiyoruz'

"İZMİR ÖRNEK ALINABİLİR"

İzmir Körfezi’nde aşırı alg çoğalmasının, 1955 yılında bilim adamları tarafından rapor edildiğini ve 2000’li yılların başına kadar İzmir Körfezi’nin iç kısmında aşırı alg çoğalması ile yoğun olarak mücadele ettiklerini dile getiren Prof. Dr. Sunlu, “O dönemler ciddi çevresel problemlerle karşılaştık. 2000 yılının başlarında Büyük Kanal Projesi yürürlüğe girince evsel ve endüstriyel atık suları artırılmaya başladı. Bu süreçten sonra İzmir Körfezi’nde aşırı alg çoğalmaları 12 aydan 1-1,5 aya indi ve kontrol altına alındı. İzmir Körfezi’nde uygulanan arıtım sisteminin sonuçları, bizi Marmara Denizi için de umutlandırıyor. Eğer denizlerimize ulaşan evsel ve endüstriyel atık suları ileri arıtma teknikleri uygulayarak arıtabilir ve ondan sonra çevreye deşarj edersek bu problemi yüzde 99 kontrol altına alabiliriz. Bu konuda İzmir örnek alınabilir" dedi.

"30 SENEDE KİRLETTİĞİMİZ EKOSİSTEMİ 5 SENEDE GERİYE ALAMAYIZ"

"İzmir Körfezi’nde azot ve fosfor yükleri özellikle Büyük Kanal Projesi devreye girdikten sonra ciddi oranda kontrol altına alındı ancak yüzde 100 sıfırlayamadık. Çünkü ne kadar temizlerseniz temizleyin, çöken bitki yükü deniz tabanına çöküyor ve bakteriler tarafından parçalanınca içindeki azot ve fosfor çamura geçiyor. Çamurdan tekrar suya geçtiği zaman bir döngü oluşuyor" diyen Prof. Dr. Sunlu, bunu kırmak için zamana ihtiyacımız olduğunu ifade etti.

50 yılda kirletilen ekosistemin 3-5 yılda geri kazanılamayacağını dile getiren Sunlu, öncelikle denize akan atıkların sıfırlanması gerektiğini, bunun için 2-3 yıllık bir süreye ihtiyacımız olduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. Sunlu şunları söyledi: Sonuçların alınabilmesi için toplumun tüm paydaşları olarak biraz sabırlı ve mücadeleci olmalıyız. 30 senede kirlettiğimiz bir ekosistemi maalesef 5 senede geriye alamayız. Çözüm ürettikçe zaman içerisinde belki bu şiddette olmasa da azalarak iyileşme süreçlerini daha yakın periyotlarda görebiliriz. Deniz ekosistemleri çok dayanıklıdır ve kirleticilere karşı tamponlama özelliği taşır. Ancak denizlerin de bir sınırı var. Maalesef bu görüntüler, bu sınırı aştığımızı gösteriyor. Önlemleri ivedilikle toplumca almalıyız.

Düzenleyen:  - YAŞAM
Kaynak: İHA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...