Muhabbetin hediyesi 'Hırka-i Şerif'

Muhabbetin hediyesi 'Hırka-i Şerif'
YAŞAM Haberleri

Peygamber Efendimizin risâletini duyar duymaz Müslüman olan Veysel Karani, tarife gelmez bir aşkla yanıp tutuşmaya başlar.

Öyle bir muhabbet besler ki, sonunda en güzel hediye ona nasip olur…Veysel Karani Hazretleri Resulullah efendimizi görmeyi çok ister, lâkin gözleri görmeyen ve hasta bir anacığı vardır. Onu yedirmeli, içirmeli, paklamalı, bebek gibi bakmalıdır. Çok ister ama anasını bırakıp nasıl gitsin? Hem yol sabah çıkılıp akşam dönülecek cinsten değildir ki. İşte bu çaresizlik içinde kendini ibadete verir... Gün gelir perdeler açılır, o zikr ile meşgul iken hayvanlarını melekler güder. Ama dışarıdan bakanlar için deve peşinde dolanan garip bir çobandır. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), zaman zaman o cihete döner ve; "Yemen tarafından rahmet rüzgârı esiyor" derler, "Ümmetimden bir kimse vardır ki, kıyâmette Rebîa ve Mudâr kabîlelerinin koyunlarının kılları adedince kişiye şefâat edecektir..."
Eshâb-ı kirâm sorar: "Yâ Resulallah kimdir o?"
- Allah'ın kullarından biri
- Biz hepimiz kullarız, ismi nedir?
- Üveys!
- Nerelidir?
- Karn'lıdır.
- O sizi gördü mü?
- Baş gözü ile görmedi.
- Hayret size bu kadar âşık olsun da, hizmet ve huzurunuza koşup gelmesin.
- Gelmediyse benim dînime bağlılığındandır. İhtiyâr bir annesi vardır. Gözleri görmez, elleri tutmaz. Üveys gündüzleri deve çobanlığı yapar, aldığını annesinin nafakasına harcar.
Hırkamı ona götürün
Hazret-i Ebu Bekr sorar: "Peki biz onu görür müyüz?" Efendimiz;"Sen göremezsin" buyururlar. Ardından Hazret-i Ömer ve Ali'ye döner "Siz onu görürsünüz" derler, "Avucunun içinde bir gümüş miktârı beyazlık vardır. Bu, baras beyazlığı değildir. Ona varınca selâmımı söyleyin, ümmetime duâ etsin". Resullulah Efendimiz vefâtları yaklaştığında Üveys-i Karnî'yi hatırlar, "Hırkamı ona götürün" buyururlar... Hazret-i Ömer hırka-i saâdeti, Üveys-i Karnî'ye vermek için Karn'a gelir. Yanında Hazreti Ali de vardır. Sorar soruşturur onu bulurlar. Namaz kılmaktadır. Selâm verince, hazret-i Ömer yanına gider ve sorar: "İsminiz?"
- Abdullah (Allahın kulu)
- Ama hangi Abdullah?
- Buralarda beni Üveys diye çağırırlar.
- Sağ elini gösterebilir misin?
- Buyrun.
- Peygamber efendimizin size selâmı var. Mübârek hırkalarını gönderdi "Alıp giysin, ümmetime de duâ etsin" buyurdular.
- Yâ Ömer! Ben zayıf, âciz ve günahkâr bir kulum. Bu vasiyet başkasına âit olmasın?
- Hayır yâ Üveys! Aradığımız kimse sensin. Peygamber efendimiz senin eşkâlini ve vasıflarını bir bir belirtti. Veysel Karani Hazretleri çok hislenmiş ve başını mübarek hırkaya koyarak Ümmet-i Muhammed'e yanık dualar etmişti.
Halk ziyaret etsin
Veysel Karani Hazretleri Efendimize o kadar çok muhabbet besler ki, Uhud savaşında Resulullah'ın mübarek dişlerinin kırıldığını duyar ve çok hislenir..Yerden bir taş alarak; "Hazreti Peygamberin dişi kırıldı ise neyleyim ben dişi" deyip dişini kırmak ister. Fakat hangi diş kırılmıştır kestiremez. O yüzden kendini tutamaz ve bütün dişlerini tek tek taş ile kırar. Ne muhabbet ama..
Aradan yıllar geçer. Üveys-i Karnî'ye hediye edilen Hırka-i şerîf, Veysel Karani Hazretlerinin soyu tarafından saklanmış daha sonra Abbasi Ailesinden olan ve Hakkari havalisinde hüküm süren İrisan Beylerine geçmiş. İrisan Beyleri de bu hırkayı Sultan 2. Osman (Genç Osman)'a hediye etmişler. 2. Osman da bunların soyundan gelen ailede emanet olarak kalmasını ve her ramazanda halka ziyaret edilmesini istemiş. Sultan Abdulmecid Fatih'te bulunan Hırka-i Şerif Camiini yaptırmış ve her sene mübarek hırka razaman ayında, dünyanın ve Türkiye'nin dört bir yanından gelen insanlar tarafından ziyaret edilmektedir.
İNAN ARVAS

Abdestsiz fırına girilmezdi
Eskiden ramazan ayı geldi mi fırınlar bu aya özel bir hamurkar ile özel pişirici tutuyorlardı. Bu hamurkarlar eski bir geleneğe uyarak, her sabah mutlaka fırına en yakın hamama gidip gusül abdesti alırlardı. Bu bir nevi ekmeğin kutsal bir nimet olmasıyla ilintiliydi. Bunlar sadece bir ay çalışıyorlardı. Genellikle Kastamonu, Eflani, Safranbolu, Karabük ve Trabzonlu hamurkarlar en çok rağbet görenlerdi. Pişirme ustaları da önemliydi, çünkü kızgın taş üstüne konan 'taban pidelerinin' (eski adıyla kirde) çevrile çevrile pişmesi gerekiyordu. Müşterilere zamanında ve kıvamında pişmiş pideyi yetiştirmek de ayrı bir hüner istiyordu. Bu ustalar sadece bir ay çalıştıkları için, ücretleri de daha yüksek oluyordu.
Fırından sıcak sıcak çıkan fodla ve kirdeler mahallelere, hatta varoşlardaki müşterilerin evlerine kadar götürülürdü. Genellikle veresiye ekmek dağıtan tablakârlar, ekmek ve pideleri çifte sepetlerle atlara yükler, iftara doğru yollara düşerdi. Müşteriye ekmeği teslim eden tablakârlar, çetele dediğimiz tahta çubuklara da kaç pide verildiğini çizerdi. Fırıncılar pek de aceleci davranmaz, alacaklarını hafta başı, iki haftada bir veya ay başında tahsil ederdi.

Hayal Tiyatrosu: Şefkat 19
Gönül gönüle...
- On beş gün, sadece on beş gün sonra bir araya geldik... Yüzünde sevecen bir tebessümle karşıladı beni... Önce bir sarıldı... Sonra, 'Evimde ne kadar enstrüman varsa attım...' dedi.
- Ayyy... Müthiş, müthiş... Çok şaşırdım ve güven buldum şu anda...
- İkimiz de şaşkındık... O daha şaşkındı... Çünkü İmam-ı Rabbani gibi bir büyüğü yeni tanımıştı... Nasıl oldu, neler hissettin diye sordum ona... "Dediğiniz gibi her akşam mektubattan okumaya devam ettim... Ben de tarifte zorlanıyorum... Onları düşündükçe kalbime ılık ılık bir şeyler aktı... Her akşam en az bir mektup okuyacağım dedim ama gün geldi yirmi, otuz mektub okudum... Anladım ki onların duasıyla okuyabiliyorum... Kalbimde oluşan lezzetleri kaybetmek istemiyordum... Tekrar müziğe dönünce, dinlemeye veya çalmaya başlar başlamaz bu lezzet beni terk ediyordu... Bir anda yıllardır aradığın temizliğe bu kadar yaklaşmışken, kaybetmek niye dedim..."
- Ne güçlü bir iradesi varmış... Ya ben...
- Canım eminim sen de bu noktayı yakalayacaksın... Mektubatta çok geçen bir müjde var: 'Vermek istemeseydi, istek vermezdi'
- İnşaallah... İnşaallah... Peki sonra ne oldu...
- Şimdi de fırsat buldukça görüşüp mektubattan, din büyüklerinden doyumsuz sohbetler yapıyoruz... İkimiz de anladık ki, din kardeşliğinin, bu yolda olan arkadaşlığın lezzeti bambaşka... İşte bu bereketleri yaşıyoruz şimdi o arkadaşımla...
- Ne güzel... Ben ise kendimi çevreme hep tarif etmek zorunda kalıyorum...
- Asıl anlaşma aynı şey için atan kalpler arasında olur hayatım... Allah için, ölüm ve ötesi için atan kalpler, kelimelerin ötesinde anlaşır... Kalpler aynı hedefe yönelmiştir zaten... Aynı secdeye baş koyar, aynı kaynaktan nur alırlar...
- Hayretler içindeyim... Bu sözleriniz... Çok yüce... Nasıl desem... Çok büyük sözler...
- Estağfirullah....
- Hakikat bu... Ben ne kadar küçük bir hayat yaşamışım... Ne kadar sınırlar içine hapsolmuşum... (devam edecek)
Ömer Çetin Engin
omer.cetin@tg.com.tr



Her güne bir dua
Kabir ziyaretinde okunacak duâlar
Kabristâna gelen bir kimse, ayakta, "Esselâmü aleyküm, yâ Ehle dâr-il kavm-ilmü'minîn! İnnâ İnşâallahü an karîbin biküm lâhikûn", der. Sonra, Besmele ile on bir İhlâs ve bir Fâtiha okur. Sonra, "Allahümme rabbel-ecsâdilbâliyeh, vel-ızâmin nahire-tilletî harecet mineddünyâ ve hiye bike mü'minetün, edhıl aleyhâ revhan min indike ve selâmen minnî", duâsını okumalıdır.
"Allahümme innî eteveccehü ileyke bi câhi nebiyyike'l-Mustafa nebiyyi'r-rahme, en lâ tüazzibe hâzihi'l-meyyit", derse kabirdeki meyyitin günahları afvolur.



Aydın MUTFAĞINDAN

Tavuk yahni
Malzemeler:
l 4 adet tavuk but
l 2 adet soğan
l 2 adet domates
l 4 tane kırmızı yağ biberi
l 2 çorba kaşığı zeytinyağı
l 1 çay bardağı haşlanmış nohut
l Tuz, karabiber, toz kırmızı biber


Yapılışı: Öncelikle butları yıkayıp temizledikten sonra süzdürün. Ayrı bir kapta 2 çorba kaşığı zeytinyağı koyup soğanları küp şeklinde doğrayarak soteleyin. Küp doğranmış domatesleri ve kırmızı biberleri ilave edin. Tavuk butlarını ilave edin. Biraz daha kavurup tuz, haşlanmış nohut ve karabiber ilave edip 2 su bardağı sıcak su ilave ederek kısık ateşte pişirin. Ocaktan almaya yakın bir çay kaşığı kırmızı toz biber ilave edip sıcak olarak servise sunun.






UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...