Kooperatifli zamanlar... Evdeki hesap çarşıya uymaz

Kooperatifli zamanlar... Evdeki hesap  çarşıya uymaz
YAŞAM Haberleri

Eğer hâlâ bir kooperatife yazılmadıysanız “vah vah” der, zavallı gözüyle bakarlar…

İRFAN ÖZFATURA

İlk mektepte talebeler kol başkanı yapılır, bir nev’i mesuliyet kazandırılır. Öğretmenler önce “kim neyi istiyor” diye sorar. Talibi çıkmayan kolları ona buna dağıtırlar. “Sen temizlik kolu başkanı ol, sen kütüphaneye bak.”
Ya da gezi, spor, sağlık, trafik, itfaiye, fotoğrafçılık, gazetecilik, sivil savunma diye minik kâğıtlara yazar koyarlar torbaya. Çalkalayıp çekersin, ne çıkarsa bahtına.
Yeşilay, Kızılay, havacılık kolu başkanları bir sene yatar, haftası gelince poster asar, zarf dağıtır, pul satarlar...
Kooperatif kolu başkanlığı ekseri esnaf çocuklarına bırakılır. Çünkü hesapları sağlamdır, kasaya mukayyet olurlar.
Hatırlarsanız eskiden cumartesiler yarım gündü, bayrak merasimi yapar öyle dağılırdık okuldan. İlk hafta müdür muavini “Çocuklar” der, “pazartesi beşer lira getirin kooperatif kuracaz.”
Mektepte on sınıf olsa yetmişer tıfıldan 700 yapar.
Çarp beşle 3.500 lira. İyi para.
Bunu kantinde kullanır, kalem, kalemtıraş, dosya, dosya kâğıdı alırlar. Ayrıca açma, simit, çatal, gazoz ve galeta gibi “zararsız şeyler” dizilir raflara.
Leblebi unu ve çatapat da olsa iyidir ama henüz ticari dehaları ulaşamamıştır o noktaya.

ADAM OLACAK ÇOCUK
Kooperatif kolu başkanları münavebe ile kantine bakar, her teneffüs tezgâh açarlar. Hayli talep vardır, paraları zor toplar, sırayı bozanı sona yollarlar.
Öğretmen bu vesileyle içimizdeki müteşebbisi uyandırır. “Çocuklar hep buradan alışveriş edin, ööle seyyarlardan filan sakın ha! Bu paralar birikecek, birikecek, size kâr olarak dönecek sonunda.”
Bu yüzden canı çekmediği hâlde simit yiyenleri bilirim, tıfıl hissesini yükseltir aklı sıra.
Peki o vadedilen parayla meşin top alabilecek miyiz? Şimdi nereden baksan 20 lira.
Senenin son günü milleti heyecan basar, karnesini alan eve koşar, şeriklere kâr payı filan dağıtılmaz. Sorarsan, zarar ettik der kapatırlar.
Kooperatifçilik kolu başkanını kaç defa lıkır lıkır meşrubat içerken görmüşsündür. Hem de kara gazoz, artık günahı boynuna.

“CO” BİRLİKTE
80’li yıllar… Başvekilimiz, şairimiz, Ecevit’imiz kooperatifli masallar anlatmaktadır halka. Ziraat kooperatifleri, taşıma kooperatifleri, minibüsçüler bile girer sıraya.
“Co” birlikte demekmiş, “operatif” iş, güç, meşgale artık ne karın ağrısıysa.
Bir elin nesi, iki elin sesi...
Zaten damlaya damlaya...
İşini düzgün yapan kooperatifler, azalarını memnun eder, dua alırlar. Ama bunlardan gazeteciye mevzu çıkmaz. Bizim işimiz sıkıntılı sularda.
Nerede kalmıştık, evet, siz de akıntıya kapılır, en sınırlı sorumlusundan (SS) bir “yapı koop” bulur, oturursunuz masaya.
Sözleşmede minik minik yazılar vardır, pek gözünüz kesmez, zaten okusanız da anlamazsınız, hukuki tabirler, mimari mülahazalar.
Hoş hayal avcıları sizi size bırakmaz, allar pullar, bir şekilde bağlarlar. İyi bir iş yaptığınızı sanırsınız, “niye daha evvel gelmedim ki” dedirtirler adama.
“Efendim bir imza da şuraya!”
Ben bu arkadaşı bir yerden hatırlıyorum ama...
Hâlbuki o sizi tanımıştır. “Unuttun mu” der “ben kooperatif kolu başkanıydım sınıfta”.
Askerliğini karargâh kantininde yapmış, bankerlerin yanında çalışmıştır bir ara. Geniş bi’ çevre, ağırlığı vardır piyasada.

HAYIRLI OLSUN
Mahalleye varırsınız bir heyecan; bir heyecan. “Vay filancanım teyze, mahdumunuz kooperatife girmiş ha.”
-Yaa evet, sonunda…
Baklava tarttıran, kadayıf sardıran, sarmalar dolmalar, gelen gelene hayrlossuna.
Ananız eski kadındır, sorar, “Oğlum, evi gördün mü?”
-Arsası bile yok daha ama sağlam arkadaş sen meraklanma.
-250 lira ile ev mi olur? Kiralar 500 lira.
-İşte kooperatifin büyüsü de burada.
-Belki de ben yoğurda üflüyorum. Ne bilym, üzülmeni istemem sonra.
İçiniz rahattır, güçlerinizi birleştirip Voltran oluşturacak, hafriyatı dişiniz tırnağınızla kazacaksınızdır icabında. Demiri Mars’tan getirecek, çimentoyu kavuracaksınızdır tunçlaşan bağrınızda.
Eee sadece arsa meselesi çetrefillidir biraz. Kooperatif başkanı Ankara’ya gider gelir, pek mesafe alamaz. Ama inanırsınız, koparacaktır sonunda.
Bu arada altındaki araba değişmiş, tatile çıkmıştır yurt dışına. Düne kadar tütün saran adam puro yakmakta, halkalar üfürmektedir tavana.

AZICIK KENARDA AMA
Neticede mücavir alanın sonlandığı kuytuda bir arsa ayarlar. Bu kuş uçmaz kervan geçmez yeri beş sene evvel gösterseler kesin itiraz edersin. Gelgelelim ümidin de direncin de azalmıştır zamanla.
Neyse arsa alındı ya, artık gerisi kolay…
Aidatlarınızı günü gününe yatırırsınız, gelgelelim şantiyede yaprak oynamaz. Bir kaç kum eleği, birkaç el arabası, bir briket büro ve pinekleyen bekçi baba…
Zaman zaman gayrete gelir çalışırlar. Seneidevriyesinde su basman seviyesine varır, sonraki yıl ikinci katın betonunu atarlar. Kabası biten inşaat öölecene bekler, üzerinden yazlar geçer, kışlar geçer, kolonlar yemyeşil yosun tutar, demirler kıpkırmızı pas akar. Zaten tel gibi incedirler, defalarca eritilmiş çekilmiş, demirlik vasfı kalmamıştır aslında. Çimento öyle pahalı bir şey değildir ama baharat gibi üstüne serperler gramla.
İlkellik diz boyudur, betonu kürekle karar yalapşap ıslatıp yukarı yollarlar. Sıva için kurulan iskeleler çürümüş kalıp tahtalarındandır, hani bir kırılsa, Allah muhafaza.
Güvenlik halatıymış, baretmiş, eldivenmiş, çivi işlemeyen botlarmış kimin umurunda?
Gidip başkana şarlamaya kalkarsınız. Sizi kapılarda karşılar, elini dostça omzunuza koyar. “Malumunuz efendim 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda gerçek ve kamu tüzel kişiler…” Bi’ torba laf, sanki mevzuatı soran oldu ona.
Verin paramı desen, “Hayhay derhâl!” Gelgelelim hesap TL üzerinden yaparlar. Eğer siz bunca zaman kenara altın koysaydınız var ya…
Bence hiiiç girmeyin bu topa, bak dağılırsınız, asabiyeci bile toplayamaz sonra.

Bİ’ GAYRET DAHA
Derken efendim fevkalade toplantıya çağrılırsınız, sayın başkan maharetini kullanır, itimat tazeler bir daha. Ufak bir zam kaçınılmaz olmuştur, ince işçilik için “ara ödemeye de” ikna eder ustalıkla. Ancak ince işleri de kabadır, sunta kapılar, uyduruk doğramalar, defolu fayanslar, ucuz batarya…
Neyse, geç olur güç olur ama binalar çıkar ortaya.
Son bir toplantı daha. “Haydi eller torbaya!”
Aynı parayı ödemişsindir sana düşer ara kat güney cephe, ayı günü içinde lebiderya.
Bana düşer yarı bodrum, küf, rutubet, zifirî zindan.
Daha da beterleri var, mutfağı rögara açılanlar n’apsınlar?
Kura günü, hanımına “Zemin çıkarsa dayanamıycam” diyen bir ihtiyarın, korktuğu başına gelmiş, nüzul inmiş oracıkta.
Haa yıllar sonra önünden cadde geçmiş ve bir banka 3 daire parası vermiş mirasçılarına…
Neye yarar, ba’de harabi’l-Basra!
Bazı kooperatifler hizmet için çırpındıklarından (!) kimseye hayır diyemez aynı daireyi kırk kişiye satarlar. Ki, burada EGO (erken gelen oturur) kaidesi işler daima. Geç kalan derdine yanar.
-Verin bi’ su içsin arkadaşa!
Pişkindirler, size başka bir sitede daha alımlı bir daire vadeder, işi tatlıya bağlarlar. Eh ödemeniz gereken yeni senetleriniz olacaktır tabii, tapuyu kurtarmak için razı olursunuz farka…
İskân bir türlü alınamaz, elektrik su ortak, bir sürü mazarrat.
Artık gülüp geçmektesinizdir, sabretmeyi öğrenmişsinizdir sonunda.

KERPİÇTEN BETONA
Rahmetli babanızın iyi kötü bir evi vardır. Tamam kerpiçtir, ahşaptır ama aş istemez, su istemez, gir otur bedava.
Bahçesinde dut ağacı, asma, köşede kümes, havuz, tulumba...
Ancak hanımlar kaynana ile yapamaz. Ufaktan ufaktan “ayrı ev” terimini terennüme başlarlar.
Bahaneleri hazırdır, “Ben bu 12 kişilik masa örtüsünü boşuna mı ördüm, bi’ koltuk kanepe alamadık, bi dantel fincan yayamadık, gün yüzü görmeden çürüycez buralarda!”
Kazanan onlar olur, “He” der çıkarsınız kiraya.
Apartman dairesi dediğin soğuk beton, meğer bu evler taş kalpliymiş, içiniz donar, sırtınız ısınsa da. Üstelik ay başları geligeliverir, ver kira, ver kira. Ne elde kalır ne avuçta.
Ah bi’ evimiz olsa!
Bir daire takriben 100 - 150 maaşa bedeldir, on sene yeme içme biriktir, takdir edersiniz ki, boyunuzu aşar.
İşte tam burada kulağınızda o tılsımlı fısıltı çınlar. “Gir bi’ kooperatife! Fırsatı kaçırma!”

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...