Kemal Kılıçdaroğlu Ankara'da konuştu - tam metin

Kemal Kılıçdaroğlu Ankara'da konuştu - tam metin

YAŞAM Haberleri

Ankara'da konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun gündeminde Gezi Parkı protestoları vardı.

nbsp; Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, Taksim Gezi Parkı olaylarının küçük bir kıvılcımla başladığını, gençlerin çadırlar kurduğunu, kendi kentlerine, kendi ağaçlarına sahip çıkmak istediklerini söyledi. Ancak orantısız güç kullanılarak "darmadağın edildiğini" ve bunun üzerine tüm Türkiye'nin ağayı kalktığını belirten Kılıçdaroğlu, olaylarda biri polis memuru üç kişinin yaşamını yitirdiğini, 10'un üzerinde kişinin gözünü kaybettiğini söyledi. Müdahalelerde doğrudan insanın hedef alındığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bunların, birileri tarafından dile getirilmesi lazım. Bu konuda görev üstlenen tek siyasi parti var o da halkın yanında olan parti CHP'dir" dedi. "(Neden konuşuyorsunuz?) Neden konuşmayacağız? 'Neden gençlere sahip çıkıyorsunuz?' Neden çıkmayacağız? Açık yüreklilikle ifade ediyorum, bu ülkeye demokrasi ya gelecek ya gelecek. Gençlerimiz bizim gençlerimiz, çocuklarımız bizim çocuklarımız umudumuz, geleceğimiz. Gençleri gözardı edemeyiz. Onların haklı eylemlerinin yanında kapı gibi CHP duracaktır. Herkes şunu çok iyi bilsin: Dünya değişti, Türkiye değişti, toplum değişti. Ataerkil toplumdan çocukerkil topluma evrildik. Anne ve babanın bütün umudu, sevgisi çocuk üzerine odaklandı. Çocuğunun ihtiyaçlarını hiçbir anne baba gözardı etmiyor. Çocuğa dokunamaz kimse. Onlar genç olacak ve çevrelerine, dünyaya bakacaklar. Eğer benim oğlum beni aşmazsa onun bu ülkeye yararı olmaz. Kızı annesini aşmazsa onun bu ülkeye yararı olmaz. Bizden daha iyi okuyacak, yetişecek, dünyayı daha iyi görecek ve irdeleyecekler ki Türkiye çağdaş dünyada yerini alsın. Gençler idealisttir. Hiçbir gencin, bireysel bir avantajın peşinde olmadığını hepimiz biliyoruz. Genç, delikanlıdır. Kenti için çalışan delikanlıdır. Ülkesi için çalışan, halkı için çalışan delikanlıdır. Halkının çıkarlarını savunan delikanlıdır. Onun için bu genç her ülkenin umudu, geleceğidir. Gençlerimize sahip çıkmak, onları dinlemek de her siyasal parti liderinin temel görevidir.Ama gençlerimize önce 'apolitik' dedik. 'Bunlar Türkiye'nin, dünyanın sorunlarını bilmiyor' dedik. 'En iyi biz biliriz' dedik. 'Bunlar bir şeyden anlamaz, bilgisayar çocukları' dedik. Ama gençler, kendilerini Türkiye'ye ve dünyaya anlattılar. 'Biz apolotik değiliz. Bu ülkenin bütün sorunlarını biliyoruz' dediler. Bu gençlik, Türkiye'nin küresel kuşağıdır. Dünyayı en iyi okuyan kuşak. Küçük bir parkta yeşeren filiz, bütün dünyada ses getirdi. Çünkü bu kuşak küresel kuşaktır. Onlar sadece Türkiye değil, dünyanın sorunları ile ilgileniyor.
Bu kuşak bizim geleceğimiz, güvencemizdir. Gençleri hafife almayacağız. Onları dinleyeceğiz. Ne istiyor bunlar? Daha fazla demokrasi, özgürlük istiyor. Çevreye, en önemlisi insana saygı istiyor. Çok şey mi istiyor? 'Demokrasiyi ben getireceğim, sen isteme. Özgürlüğü benim istediğim kadar vereceğim, sen fazla isteme...' Bu gençllik bunu reddediyor. 'Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük' diyor. Taksim Gezi Parkı olayı bir şeyi daha öğretti. Gerçekten gereğini yapmış ve emin ellere teslim etmiş Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk. O kadar ki bizim bu gençlerimiz, dünyayı, sorunları, ülkemizi, ülkemizin sorunlarını biliyorlar."
Gezi Parkı eylemleri ile ilgili eleştirileri anımsatan Kılıçdaroğlu, "Efendim, 'Dört ağaca bunlar sahip çıkıyorlar...' Bunu söyleyen insanda ağaç sevgisi olabilir mi? Ağaç sevgisi olmayan insanda, insan sevgisi olabilir mi? İnsan sevgisi olmayan bir insanın ülkeyi yönetme kudreti olabilir mi? O çocuklarımız eylem yaptı, bütün dünya sahip çıktı. Kirlenen yerleri temizlediler, kütüphane kurdular, bütün halk destek verdi. Ama bir kara kafa, dünyayı keşfetmemiş, dünyayı kendi merkezi olarak bilen bir insan, bunlara karşı çıktı. O istediği kadar karşı çıksın, nehir okyanuslara mutlaka ulaşacaktır" diye konuştu.
Göstericilerin, aralarında ayrım yapmadığını, farklı dünya görüşlerine sahip kişilerin bulunduğunu; başörtülü başörtüsüz, genç, yaşlı, farklı siyasal görüşlere sahip insanların bir arada olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, herkesin, "Bizim özel yaşamımıza müdahele etmeyin" dediğini" ifade etti.
"Bir demokrasi dersi veriyorlar" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Siyasal iktadara, 'Sen bizim özel yaşamımıza müdahale edemezsin' diyorlar. Hatta o kadar ki kendisine bir kaç metreden gaz sıkan polise bile ellerini uzattılar. Demokrasi sadece sandığa gidip oy kullanmak değildir. 'Dört yılda bir sandığa gidin oy kullanın, demokratik hakkınızı kullanınız. Bekleyin 4 yıl sonra tekrar oy kullanın.' Bunun adı demokrasi değildir. Demokrasi siyasal iktidarın halka hesap verdiği rejimin adıdır. Onun yolu nedir? Bu ülkede 76 milyon yurttaş yaşıyorsa hepsi vergi öder. Çocuk anasından doğduğu günden itibaren ölünceye kadar vergi öder. Hükümet toplar vergileri ve harcar. Vatandaş ödediği verginin hesabını sorar demokraside. Siyasal iktidar da bunun hesabını vermek zorundadır. Türkiye henüz bu aşamaya gelmedi. Gençlere, vergi ödeyen yurttaşlarıma sesleniyorum: Ödediğin verginin hesabını sor. Sorarsan, demokrasiye ve çağdaş Türkiye'ye katkın olur. Çünkü talan edilen bütçe var, yolsuzluklara giden para var.
Demokrasilerde halkı dinleyeceksin. Onun öncülüğünü sivil toplum yapar. Demokrasilerde siyasi otorite, sivil toplum kuruluşlarını dinleyecek. Çağdaş demokrasilerde yasa görüşülürken o konuyla ilgili bütün meslek kuruluşları, sivil toplum kuruluşları dinlenir, görüşleri alınır. Bizde dayatma ile oluyor. Usulen çağrılır ve dinlenirler. Birisi, 'Türkiye ikinci sınıf demokrasi değil' diyor. Evet değil. Uluslararası kuruluşlar Türkiye'de üçüncü sınıf demokrasinin olduğunu söylüyor. Yani diktatörlükten bir önceki adım. Sormayacak mıyız? Bu demokrasiye Türk halkı layık mı? Siz birinci sınıf demokrasi için neden mücadele etmiyorsunuz? Taksim'deki çocuklarımız, gençlerimiz bu ülkede birinci sınıf demokrasi istiyor. O nedenle onları tekrar yürükten kutluyorum.
Demokrasi devletin soğuk yüzünün en az göründüğü rejimdir. Sivil toplum kuruluşları vardır. Yargı, yasama, yürütme diye üç erk oluşmuş, bir kişi her şeye hükmetmesin diye. Bir kişi, 'Yasama ve yargı ayak bağı' derse, o kişinin demokrat olmadığını bilir herkes. Sen kim demokrasi kim? Önce otur kendine bak. 'Benim polisim, benim valim...' İyi de bunlar senin babanın malı mı? Vali devletin valisi, polis devletin polisi. Ama sen bunları kendi polisin, kendi valin haline getirdin. O nedenle ben sana 'diktatör' diyorum Recep Tayyip Erdoğan."
"Halkla polisi karşı karşıya getirdin"
Polisin, halkın polisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a yönelik, "Sen ne yaptın? Halkla polisi karşı karşıya getirdin. Bu ayıp sana yeter. Polisi savunuyor. Hatay Dörtyol'da bir AKP milletvekilinin oğlu, karakolda polisleri sıraya dizip hesap sormuyor muydu? Senin aklın neredeydi o zaman? Kalkmışsın polisi savunuyorsun. Neden? Orantısız güç kullandığı için. 10'u aşkın yurttaşın gözü çıkarıldı. Polis kurşunuyla bir kişi öldü. Polise saygımız var. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Halkın polisine saygımız var, iktidarın polisini asla istemiyoruz. Halkın polisi var, Recep Tayyip Erdoğan'ın polisi var. Halkın polisiyle bir sorunumuz yok" diye konuştu.
Polislerin günün 24 saatinde çalıştıklarını, zor bir görev yaptıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, halkın polisine de CHP'nin sahip çıktığını ifade etti. Polislerin özlük haklarının iyileştirilmesi için üç ayrı yasa teklifi verdiklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum: Halkın polisinden yanaysan gel şu polislerin özlük haklarını düzeltelim. Gelir mi? Her şeyi istismar ettiği gibi, polisleri de itismar ediyor" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanlış uygulamalarıyla bütün değerleri altüst ettiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, halkın oylarıyla seçilen 8 milletvekilini hapishanede 2'nci yılını doldurduğunu hatırlattı.
Milletvekillerinin milletin tercihi ile seçildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, bu duruma sessiz kalanların millete saygıdan söz edemeyeceğini savundu.
Kılıçdaroğlu, "Eğer Recep Tayyip Erdoğan, güzel bir şey yapmak istiyorsa çok basit; gençlerin sözlerine kulak versin. Onları dinlemeli, onları aşağılamamalı, onlara iftira etmemeli, onları tehdit etmemeli. Onları dinlemeli ve onların söylediklerinden ders çıkarmalı. Ne dedi? 'Sizin anladığınız dilden konuşacağım' dedi. İki dil var; biri şiddet dili, öbür dil sevgi dili. Şiddet dilini kullanan Recep Tayyip Erdoğan, sevgi dilini kullanan gençlerimiz. Ne demek anladığınız dilden konuşacağı? Dövecek misin? Öldürecek misin? Ne istiyor bu gençler? Demokrasi istiyor. Demokrasi isteyenin öldürüldüğü rejime ne denir? Dikta rejimi denir. Özgürlük isteyenlerin dövüldüğü, yerlerde sürüldüğü rejime ne denir? Dikta rejimi denir. Başındaki adama da diktatör denir" diye konuştu.
Bütün Türkiye'nin psikanalize merak sardığını, Başbakan Erdoğan'ı sert yaklaşımlardan vazgeçirmeye çalıştığını ancak başarılı olamadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Öfke baldan tatlıdır derler ama küpüne zararlıdır. Sana zarar versin bir sorun yok, ama ülkeye zarar veriyorsun" dedi.
"Provokatör başbakan olursa ne olacak?"
Kılıçdaroğlu, toplumsal olaylarda provokasyon ihtimaline dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Her toplumun içinde provokatörler olabilir. Gençlerin arasına sızabilirler, mahalleye sızabilirler, her yere sızabilirler. Hepimizin ortak görevi provokasyona gelmemektir. Çünkü ideallerimizden, çünkü düşüncelerimizi anlatmaktan bizi alıkoyabilir. Zor duruma düşebiliriz, halkın gözünde. Ama bir sorun var; provokatör başbakan olursa ne olacak? Sorun bu. Ne söyledi? 'Gençler camiye bira şişeleriyle girdi' dedi. Akıl var, mantık var. Ben Recep Tayyip Erdoğan'a bir soru sormak isterim; Sayın Recep Tayyip Erdoğan İncirlik Üssü'nde Kur'an yırtılırken neden senin gıkın çıkmadı. Kur'an yırtıldı. Bütün Müslümanların kutsal kabul ettiği, baş tacı ettiği kitap. Kur'an yırtıldığında senin sesin niye çıkmadı Recep Tayyip Erdoğan? Irak'ta milyonlarca, yüzbinlerce Müslüman kadına tecavüz edildi, senin gıkın niye çıkmadı Recep Tayyip Erdoğan. Sen ne yaptın? O tecavüzcülere başarılar diledin sen. Bu halk bunu unutmayacak."
"Toplumun birbirine saygısı var ama..."
Başbakan Erdoğan'ın Taksim Gezi Parkı olayları sırasında Bezmi Alem Valide Sultan Camisi'ne gençlerin bira şişeleriyle girdiğini söylediğini belirten ve caminin müezzini ile imamının içki içilmediği yönündeki açıklamalarını okuyan Kılıçdaroğlu, polis müdahalesinden kaçanların camiye sığındığını kaydetti. Yeni Şafak Gazetesi yazarı, AK Parti eski milletvekili Süleyman Gündüz'ün de yazısında camide içki içilmediğini aktardığını belirten ve bu yazıdan bir bölüm okuyan Kılıçdaroğlu, "Adalet ve Kalkınma Partisi'nde çok sayıda düzgün ve namuslu insan var" dedi.
Siyaset adamlarının sorumluluk sahibi olması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Camiye içki şişeleriyle girdi demek sorumsuzluktur. Sorumsuzluğun da ötesinde ahlaksızlıktır. Hangi hırs bu noktaya getiriyor Recep Tayyip Erdoğan'ı. Bu ülkeyi bölmekten senin ne yararın var? Kardeşi kardeşe düşürmekten seni ne yararın var? Yazık, günah değil mi bu ülkeye. Barışı egemen kılmak istiyoruz bu ülkede, sen provokasyon yapıyorsun. Bir numaralı provokatörsün sen. Hadi kuldan utanmıyorsun, bari Allah'tan kork.
Yalan söylenir mi? Yalan söylemek yakışır mı? Bulunduğun makama yakışır mı? Taksim Meydanı'nda, Gezi Parkı'nda insanlar Miraç Kandili'nde Kur'an'larını okudular, ibadetlerini yaptılar. Cuma günü namazlarını kıldılar. Kimsenin burnu kanadı mı? Hayır. Kimse 'bunu niye yapıyorsunuz?' dedi mi? Hayır. Toplumun birbirine saygısı var ama Recep Tayyip Erdoğan'ın topluma saygısı yok. Sorunumuz bu zaten. Bu yol sağlıklı bir yol değil. Herkes korkuyor, 'eyvah şimdi ne konuşacak' diye. Türkiye'yi bu noktaya getirdin sen. Çünkü Türkiye'yi çatışma kültürünün içine sokuyorsun."
İstanbul'da 1955 yılında yaşanan 6-7 Eylül Olaylarını hatırlatan ve bu olayların da bir provokasyonla başladığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Bereket versin, bizim insanımız sağduyulu. Bereket versin bizim insanımız gerçekleri biliyor, dolduruşa, provokasyona gelmiyor. Ya kan gövdeyi götürseydi? Sorumlusu kim olacaktı?" diye sordu.
"İtibarsız bir Türkiye Cumhuriyeti başbakanı yarattı"
Konuşmasında Başbakan Erdoğan'ın Fas'a yaptığı ziyarete de değinen Kılıçdaroğlu, Fas Kralı'nın Erdoğan ile görüşmeyi reddettiğini ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı bu noktaya taşıyan nedir? Fas'taki geziyi yarım bırakmak zorunda kaldı. İtibarsız bir Türkiye Cumhuriyeti başbakanı yarattı. İran'da da öyle olmadı mı? Bir gün beklettiler İran'da. Nal toplayıp geldi Türkiye'ye" ifadelerini kullandı. Görüşmenin gerçekleşmemesinin basında yer almamasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, korkunun tutsağı olanların demokrasiden söz edemeyeceğini söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın Fas'ta yaptığı konuşmanın borsada son 10 yılın en büyük düşüşüne neden olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, kaybın sadece bununla da sınırlı olmadığını, ekonomideki birçok verinin Erdoğan'ın konuşması ve sonrasındaki düşüşten etkilendiğini anlattı.
Piyasadaki bu çalkantının faiz lobisine bağlanmasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, "Her seferinde bir suçlu bulacak ya. Neyse bereket bu sefer CHP'yi bulmamış, faiz lobisini bulmuş. Diyebilirdi, 'CHP yaptı' diye. Dilin kemiği yok ki. Tek ayak üzerinde 40 tane yalan söylüyor. Bu ülkede faiz lobisi varsa Allah aşkına yeni mi aklın başına geldi senin? 10 yıldır ülkeyi yönetiyorsun. 'Onların ümüğünü sıkacağım' diyor. Sıkmazsan namertsin" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin toplam dış borcunun AK Parti'den önce 130 milyar dolar olduğunu, şimdi ise 337 milyar dolara çıktığını, son 10 yılda oluşan cari açığın da 350 milyar dolar olarak gerçekleştiğini belirten Kılıçdaroğlu, Hükümetin borçtan ya da faizden yakınmaya hakkı olmadığını, şikayet edenin o koltuklarda oturmaması gerektiğini savundu. Kılıçdaroğlu, "Sıkılmasa şunu söyleyecek; 'o Gezi Parkı'ndaki gençler var ya bütün borçları onlar yaptılar" dedi. AK Parti iktidarının faizden yakınmasını anlamakta güçlük çektiklerini belirten Kılıçdaroğlu, bu iktidar döneminde ödenen faizin 135 milyar liradan 498 milyar liraya çıktığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "498 milyar lira sen faiz ödedin Recep Tayyip Erdoğan, çık bunu bir millete anlat bakalım. Eğer siz ülkenin kazandığı paradan, gelirden 498 milyar lirayı faize öderseniz, yatırıma, tasarrufa para kalmaz" dedi.
"Amacı o pırıl pırıl gençlerimize leke sürmek"
Siyasetçinin vatandaşını yüceltmesi, inançlara saygı göstermesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın camiye içki şişeleriyle girildiği şeklindeki sözleriyle dini siyasete alet ettiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Amacı o pırıl pırıl gençlerimize leke sürmek. Senin dilin onlara leke sürmeye yetmez. Siyasetçi kul hakkı yemez. Kul hakkı yiyene hesap sorar. Ama bunlar kul hakkı yiyorlar. Yiyenin de sırtını sıvazlıyorlar" diye konuştu.
Konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Wall Street olaylarında 17 kişinin öldüğü yönündeki sözlerini ABD Büyükelçiliği yetkililerince yalanlandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bir ülkeni başbakanının söylediği bir söz dolayısıyla başka bir ülkenin büyükelçiliğince yalanlanmasının altından kalkılamayacak bir ayıp olduğunu söyledi.
"Din kardeşiyiz..."
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın iktidarları döneminde 2 milyar 800 milyon ağaç dikildiğine yönelik sözlerini de eleştirerek, "Hesap yaptık, günde bin kişi, 12 saat ara vermeksizin, her 20 dakikada bir ağaç dikseler 213 yıla ihtiyacımız var. 24 saat çalışsalar, her 20 dakikada robot gibi dikiliyorlar, 213 yıl. Atma Recep, din kardeşiyiz" ifadelerini kullandı.
Konuşmasının sonunda yazar-düşünür Cemil Meriç'in "Hırsızlarla dolu bir panayırdayız. Bezirganlar mallarını sürmek için sesleri çıktığı kadar bağırıyorlar. Tam bir yaygara, oysa medeniyet üslup demektir" sözlerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Saygın bir üslupla Türk siyasetini ayağa kaldırmanın zamanıdır. Ve bu ülkenin Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulma zamanıdır" dedi.


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...