Kaya gibi sert muhasara 'Hendek'

Kaya gibi sert muhasara 'Hendek'
YAŞAM Haberleri

Medine'nin zemini kumdur, kolay kazılır. Hendek hızla tamamlanır. Ancak bir kaya damarı her şeyi altüst eder. Taa ki, Resulullah eline balyozu alana kadar

Medineli Müminler sadece Kureyşli müşrikler tarafından tehdit edilmez, yerli kabile ve gruplar da Müslümanların kanlarını dökebilmek için fırsat gözlemektedirler. Nitekim Yahudi taifesinden bir heyet Mekke'ye gider, "Gelin Muhammed'in (Aleyhisselam) üstüne birlikte yürüyelim" derler. Sonra döner Gatafanları ayaklandırırlar. Mürreoğulları, Süleymoğulları, Ehabiş derken büyük bir kalabalık toplarlar... Müminler evvelce Beni Kureyza Yahudileri ile sulh etmişlerdir. Ki onların çoluk çocuğunu da korur ve kollarlar. Liderleri Ka'b bin Esed, "Ben Muhammed ile ahdettim, onlardan dürüstlük ve vefa gördüm" dese de müşriklerden Hay bin Ahtab adlı biri gelir fikrini bozar. Münafıklar da homurdanmaya başlar. Evlerini bahçelerini koruma bahanesi ile ayrılırlar. Hadiseyi anlatacak tek kelime vardır "Muhasara!"
AH O KAYA
Hicri dördüncü yılın şevvali... Kureyş 4 bin kişi ile yola çıkar. 1500 deve, 400 at… Birçok kabile Uyeyne ve Hâris komutasında toplanırlar. Hepsini sayarsanız sayıları on bini aşar. Efendimiz eshabını toplar, fikirlerini sorar. Selmani Farisi Hazretleri, "İranlılar güçlü düşmanın karşısına çıkmazlar; hendek kazar, ardında mevzi tutarlar." Efendimiz bu tedbiri münasip bulur, savunmadan yanadır zira.
Medine'nin zemini kumdur, kolay kazılır. Hemen alet edevat tedarikler, kolları sıvarlar. Her mümine 4 arşın civarında hendek düşer ki, derinliği iki adam boyunda olacaktır, eni de hızla koşan bir atın atlayamayacağı kadar... Hendek hızla tamamlanır. Ancak kumun bir karış kadar altından çıkan bir kaya damarı her şeyi altüst eder. Hendeği köprü gibi yaran kitle ortadan kaldırılmazsa bütün emekler boşa gidecektir. Sahabiler keskilerle külünklerle girişir, üç beş kıymık koparabilirler o kadar.
Kureyşlilerin def sesleri, naraları uzaktan uzağa duyulmaya başlamıştır ki kaya olanca haşmetiyle ortadadır hâlâ. Müminler garip ve mahzundurlar. Efendimiz ise mütebessim ve rahattırlar. Mücadelelerinde yılgınlığa yer olmadığını göstermek ister gibi kalkar, taşa yaklaşırlar. Sakin sakin balyozu alır ve tekbir getirerek vururlar. Taştan müthiş bir çatırtı kopar, kıvılcımlar çıkar. Balyozu bir kere daha kaldırır, bu kez besmeleyle indirirler. Korkunç bir gürültü, şavkı ufku tutar. Resulullah "İran ülkesinin anahtarları elime verildi, Medayin şehrinin köşklerini görüyorum" buyururlar.
Efendimiz üçüncü kez öyle bir "Ya Allah!" derler ki, müminlerin içi bir hoş olur. Balyoz indiğinde ortalık ışık denizi kesilir. Çatırtı kulakları çökertir. Efendimiz uzun uzun ufka bakar önce Yemen'i müjdeler, sonra Konstantiniyye'yi... Kaya un ufak olmuştur, kürekleyip atarlar. Müminler dağa çekilir, yerlerini alırlar.
BIRAKIP KAÇIYORLAR
Müşrikler sırt sırta yaslanan evleri geçemezler, sık hurma bahçelerini aşamazlar. Gelebilecekleri tek yönde de karşılarına hendek çıkar. Bunu beklemiyorlardır çok şaşarlar. Kılıçları kınlarında kalır sadece ok atarlar. Sadece beş kişi Hendeği geçmeye muvaffak olur. Kuşatma 23 gün sürer, saldırganların morali bozulur, yılgınlık hakim olmaya başlar. Ahzab gecesi görülmemiş bir rüzgar çıkar. Tozdan rüzgar küffarı hırpalar.
Rüzgar gitgide artar, çadırların kazıklarını söker, bezlerini derilerini yırtar, önüne katar. Kazanlar uçuşur, hayvanların ipleri çözülür kaçışırlar. Burunlarının ucunu göremezler ağızlarına toz dolar. İçlerine bir korku düşer ve bırakıp kaçarlar. Efendimiz Medine'ye döner zırhını çıkarıp yıkanırlar. Cebrail Aleyhisselam gelir, "Ya Muhammed sen silahını çıkardın ama melekler çıkarmadılar. Hemen Beni Kureyza üzerine git" buyururlar. Efendimiz ashabını hemen toplar, "Namazını kılmayanlar da hazırlansın ikindiyi Beni Kureyza'da kılarlar!" Kuşatma 25 gün sürer, müşrikler acze düşer kapıları açarlar. Sa'd bin Muaz'ı hakem seçer, hükmüne razı olurlar... İNAN ARVAS

Kaya gibi sert muhasara 'Hendek'
Suud Hükumeti, Hendek Harbinin yapıldığı yerdeki tarihî yedi mescidin beşini yıkarak yerine yeni bir cami yaptı.

HADİS-İ ŞERİF
Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh ilmidir. (Beyheki)

Her güne bir dua
Yolculukta okunacak duâ
Evden çıkarken "Ayet-el kürsi"yi okuyan, eve dönünceye kadar belâlardan emin olur.
Besmele çekerek "Bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbi le gafururrahim" ayet-i kerimesini vasıtaya binerken okuyanın kazadan, belâdan, korunacağı da bildirilmiştir.

Kaya gibi sert muhasara 'Hendek'
MUĞLA MUTFAĞINDAN
Kaburga Dolması
Malzemeler: l 1,5 kilo süt kuzu sepeti l 1 su bardağı pirinç l 300 gram kuzu kuşbaşı l 1/4 su bardağı dolmalık fıstık
l 3 yemek kaşığı tereyağı l Yarım demet maydanoz l Yeteri kadar su, tuz, karabiber l Etleri tutturmak için kürdan
l 2 çorba kaşığı kuş üzümü Sos için:
l 1 yemek kaşığı salça l 1 yemek kaşığı yoğurt l 1 yemek kaşığı tereyağı

Yapılışı: Önce 300 gram kuşbaşı eti tereyağında kavurun. Etlere dolma fıstıklarını ilave edip etler pembeleşinceye kadar çevirin. Önceden ayıklayıp yıkadığınız pirinçleri tencereye ilave edip kavurmaya devam edin. Tuz, karabiber ve kuş üzümlerini yarım su bardağı sıcak su ile beraber tencereye ekleyip suyunu çekene kadar tencerenin ağzını kapatarak pişirin. Diğer taraftan, kasabınıza özel olarak hazırlattığınız kuzu sepetinin (kaburganın) kese gibi açılan boşluğuna hazırladığınız iç pilavı doldurun. Açık kalan kısmı bir iple dikin veya kürdan yardımıyla tutturun. Büyükçe bir tencereye hazırladığınız eti koyun. Üzerine çıkacak kadar su ekleyip yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişirin. Pişince önceden hafifçe yağladığınız fırın tepsisine pişen kaburga etini koyun. Sos malzemesini bir kapta karıştırıp hazırlayın. Etin üzerine döküp fırça yardımı ile her tarafına iyice yaydırın. Fırını 250 dereceye ayarlayıp 1 5-20 dakika kızartın ve servise sunun.

Kaya gibi sert muhasara 'Hendek'
SEYYAHLARIN KALEMİNDEN
"Türkler sözlerinin eridir"
"Osmanlı Türkleri, diğer faziletleri kadar namuskarlık, dürüstlük ve doğruluk gibi Kur'an'ın en kuvvetli hükümlerine dayanan meziyetleri itibarıyla da şayan-ı takdirdirler... Osmanlı Türkleri'nin medhüsena edilecek meziyetlerinden biri de verdikleri söze umumiyetle sadık olmaları, hemcinslerini aldatmaktan ve emniyeti suiistimal ile insanların sade-dilliğinden istifadeye kalkışmaktan veyahut safderunluğunu istismar etmekten vicdan azabı duymalarıdır. Kendi milletdaşlarına karşı bütün muamelelerine hakim olan bu hisseye, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bütün yabancılara karşı da riayet ederler. Bu noktada Müslümanla gayrimüslim arasında hiçbir fark gözetmezler... Faziletle içtimai nizamın idamesi bakımından fevkalade bir kıymeti olan bu fikirler kanun esaslarıyla Kur'an'ın şu güzel ayetlerine dayanmaktadır:
- Hiç kimseyi aldatmayın; ölçüyü tam doldurun; doğru tartın; sözlerinizde, yeminlerinizde kendi aleyhinize bile olsa doğruluktan ayrılmayın.
- Mukavelelerinizle pazarlıklarınızda hilekarlıktan kaçının.
- El malını haksız yiyen, karnını yakacak bir ateş yemiş olur."
İsveç sefiri Mouradgea D'Ohsson
"Tableau Général de l´Empire Ottoman" adlı eserinden

Hayal Tiyatrosu: Şefkat 18
Asıl lezzetler şimdi başlıyor...
- O halde nefsimizin zevksiz ve yavan, tekdüze demesine aldırmayacağız canım... Nefs kendi lezzetlerine göre onu bize dayatıyor... İslamiyet'te mubah olan o kadar çok lezzetler var ki... Dinimizde yasaklanan şeyler helallere göre çok azdır... Biz şimdi lezzetlere kavuşacağız asıl... Ruhumuz güçlendikçe, o hakiki lezzetlerin tadına vardıkça; bu nefsin lezzet sandığı şeylerden tiksinme bile başlar... Ben zamanında neler yaptım deyip üzülür insan...
- Çok güçlüler... Yıllardır alışmışım... Bir anda terk etmek çok zor geliyor... Doğruyu bilmeme rağmen çok zor geliyor...
- Bir arkadaşım vardı... Onunla da senin gibi konuşmuştuk böyle... Bana bir gün açık yüreklilikle şunu söyledi: 'Bütün söylediklerinizi kabul ediyorum ve uygulamaya başladım... Ama benim bir zaafım var... Küçük yaştan itibaren müziğe çok düşkünüm... Evimde sayısız enstrümanlar var... Çok besteler yaptım... Arkadaş çevrem de böyle... Ben bu müzikten kopabileceğimi sanmıyorum'
- Eee sonra ?
- Ona dedim ki... Bu Müjdeci Mektublar kitabını okuyun... İmam-ı Rabbani hazretleri yazmıştır... O büyüklerin kitabını bir saat okuyan, yarım saat onların bizzat sohbetinde kalmış gibi tesirini görür... Onlar için zaman ve mekan engel değildir... Size ben şimdi ne diyeyim... Bunun uygun olmadığını biliyorsunuz... Yapmayın desem, düşkünlüğünüzü kendinizi itiraf ediyorsunuz... Yapın da diyemem... Allah korusun... Size tek söyleyeceğim şu... O Allah dostlarının kitaplarını okumakla feyzlerine kavuşulur... Onlar kendilerini sevenleri Allahü tealanın göstermesiyle görürler, tanırlar, bilirler ve irşad ederler... İnşaallah bu kitabı okuyarak o günahtan o büyüklerin irşadıyla kurtulursunuz... (*)
- Peki kurtuldu mu o arkadaşınız...
- Duymaya hazır mısın... Ne oldu?
- Evet evet... Lütfen...
(*) Bizzat şahit olduğum bir olaydır... (devam edecek)
Ömer Çetin Engin
omer.cetin@tg.com.tr
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...