Kale içinde kale Yedikule

Kale içinde kale Yedikule
YAŞAM Haberleri

Osmanlı paraları burada basılır, hazine burada saklanır, kulelerin üstleri kapalıdır, sivri sivri külahları vardır.

İRFAN ÖZFATURA

Yedikule İstanbul sur içinde varacağınız en son nokta. Bir zamanlar ötesi kır bayırmış, şimdi ışıl ışıl Zeytinburnu uzanıyor yanında. İlerisi Bakırköy, Ataköy, Florya…
Bizans’ta İstanbul surları burada başlar. Niye? Porta Aurea, (Altın Kapı) buradadır zira. İmparator Theodosius (MS 390) şehre buradan girip çıkar.
Theodosius kapının ardına bir kule yaptırır. II Theodosius, IV Ioannes ve VI. Kantakuzenos da yarışa katılır, birbirinden haşmetli beş kule (Penta Prikyor) sıralanır yanyana. Önünde donanmanın yattığı bir liman vardır. Deniz yoluyla gelen soylu misafirler burada karşılanır, Trimphalis yolu halılarla kaplanır. Zafer takını andıran mermer hisar sefirleri ezer ve Bizans bir sıfır önde başlar maça.
İstanbul, Latin istilasıyla yağmalanır, İtalyanlar Altın Kapı’yı aparır koparırlar, doooru Roma’ya.
Bugün ikisi Bizans’tan kalma, dördü Osmanlıdan yadigâr altı kule var ve havadan bakıldığında yıldızı andırır.
Ortasında kırık bir minare ve şadırvan göreceksiniz, ecdadın sur içindeki ilk camii buradadır.

KULELER KÜLAHLI
Fethi takiben Sultan şehri dolaşır, manzara perişandır. Nüfus yoktur ki bilim, sanat, ticaret ola. Bu yüzden Anadolu'dan insan getirtir, Aksaraylılar Aksaray'a yerleştirilir mesela, Karaman Ortodoksları Yedikule civarına.
Yeniçeriler surlarda has durur, üç hilali dalgalandırırlar. Kulelerin üstleri böyle açık değildir, sivri külahları vardır.
Osmanlı hazinesi 1789'a kadar burada saklanır. Sikkeler Yedikule Darphanesinde basılır.
Hisarda sadece külçe ve altınpara değil, zırhlar, silahlar, armalar, murassa eyerler, antika eşyalar ve resmî evrak da muhafaza altına alınır. Sadece bir kule Yavuz’un İran'dan getirdiği ganimetlere ayrılır.
Zamanla müdafaa mantığı değişir. Hazine saraya gider, hisar, “zindan” olarak kullanılır. Ama mahpuslar avluya çıkabilir, camiye, şapele gidebilir, mahalleli ile görüşebilir. Nereye kaçabilirler ki, her taraf bağ bostan, en yakın meskûn mahal taaa Silivrikapı'da.
Zaten Yedikule'de adi suçlulardan ziyade harp esirleri, devlet adamları, hanedan mensupları yatar. Mesela Çandarlı Halil Paşa, Vezirazamı Mahmud Paşa, son Abbasi halifesi Mütevekkil, Kırım Hanı Mehmed Giray, Sadrazam Kara Davud Paşa, Sermimar Kasım Ağa, Girit fatihi Deli Hüseyin Paşa...
Bilirsiniz yukarılarda rüzgar sert eser, bazısı tekrar vazifeye çağrılır.
Pontuslu David Komnenos ve oğulları, Venedikli Stephanus Alberti, Eflâk Prensi Brancoveanu, Rus Kontu Tolstoy ve Aleksi Oberskov, Fransa Konsolosu Jean de la Haye ve Sefir Ruffin burada kalır. Bazıları mahkûm değil rehindir, süresi dolan yurduna yollanır.
Yeniçeriler Genç Osman'ı da burada boğarlar. O hakaretler, eziyetler, hırsıza uğursuza yapılmaz, değil bir sultana. Demek kışlaya siyaset girecek olursa...

Kale içinde kale Yedikule

TEZKERENİ GÖRELİM
Yeri gelmişken söyleyelim Osmanlıda sırtına yatağını vuran İstanbullu olamaz.
Kapı’da çevirir, “Mürur tezkeren var mı” diye sorarlar.
“Tacir misin, şair misin, ilme mi talipsin yoksa?” Baktılar ne iş olsa yaparımcının teki, “Hadi abicim selametle” derler, “sağdan sağdan!”
Yedikule bilahare baruthane ve cephanelik olacak, toplar Askerî Müze’ye yollanacaktır.
Derken saraydaki Arslanhane buraya taşınır (1851). Avrupa şehirlerinde peşpeşe hayvanat bahçeleri açılmaktadır, bizde niye olmasındır di mi ama?
1871 Mekteb-i Sanayi-i İnas’a (Kız sanat) verilir. Anne adayları maharet ve malumat kazanır.
Kulelerin içinde ahşap katlar vardır, sanatlı basamaklarla çıkılır. Ne yazık ki alayı yangına yakalanır.
1871 Rumeli Demir Yolu, 1960'da Sahil Yolu geçer, kuleler denizden koparılır.

Kale içinde kale Yedikule

SAHİPSİZ YILLAR
Nasıl pastahane önlerinden geçerken açma hamurundan taşan mahleplı hava kaldırımı sararsa, bu semtler de tarih kokar küfüyle pasıyla.
Yaşlılar hatırlar, hemen sur dışında mezbahalar vardır, postlar tabakhaneye yetiştirilir büyük telaşla. O günlerde deri sanayiimiz Kazlıçeşme'den sorulur. Burun kıran bir ufunet, kimyevi maddeler süzülmeden Marmara'ya.
Çöp kamyonları da yüklerini götürür sahile döker, fareler aşikare dolanır, martılar cak cak çığlıklanır. Otomobille geçen camını kapar, çünkü belediye kaldıramadığı çöpü yakar, nasıl acı bir duman. Kalanını grayderle iter sürer kumsala. Derya ilk lodosta iade edecektir o başka.
Hâlbuki Fetih ordusu burada konaklamıştır, Fatih Camii o günlerden kalmadır.
Özallı yıllarda Kazlıçeşme yıkılır, fabrikası gecekondusu nesi varsa ama. İstanbulluya oh dedirten yeşillik açılır.
Yeşil dediniz de, bakın Yeşilçam yapımcıları Yedikule’yi pek sever, tarihi filmler için hazır mekândır. Surlar yüksektir ama akıncı beyimizi durduramaz.
Bir ara altın kapının üzerine bir pankart asılır, günlerce durur, saçaklanınca belediye gelip kaldırır. Bir de ne görsünler, iki tonluk Osmanlı tuğrası çalınmış.
Derken hisarı STI (Swees Turkish International) kiralar. Yabancı orkestraları çağıracak bizi çağdaşlaştıracaktır lafta. Mekâna buldozerle girer dans pisti için bin yıllık taşları söker, zemine mıcır yayarlar. Ah o kesilen sedirler, asırlık akasyalar, gel de kahrolma!

Kale içinde kale Yedikule

TARİH ZENGİNİ
Yedikule semti hem Bizanstan hem Osmanlıdan hayli hatıra taşır. İmrahor Camii, Kürkçübaşı Mescidi, Hacı Evhad Külliyesi, Uşşakî Dergâhı...
Kiliselerin pek cemaati yoktur ama korunurlar. Türkler kimsenin mabedine dokunmaz.
Tarihi hastaneler, istasyon binası ve hayalete dönen havagazı fabrikası... Bakın bu tesis 113 yıl tıkır tıkır çalışır, şebekeye gaz basar.
Martıları takip ederseniz yolunuz Samatya’ya çıkar, balıkçılar gün boyu tezgâh sular, kediler paylarını bekler sabırla. Doğuştan artisttirler, bin kare resim çektirtirler adama.
Yedikule çok yangın yaşar. Eşraf tası tarağı toplar, fukaralar kalır çöküntü alanlarında. Zamanla ahşaplar azalır, kâgirler yayılır.
Derken o beton furyası... Arsalar küçük ve dardır, apatmanlar sefer tasını andırırlar.
Akşamları Eminönü’nden 80 numaraya binersiniz. Aksaray, Langa hattıyla… Keyifsizdir, köşeli Büssing’ler sarsıntılı yürür, adım başı durak, ha bire dur kalk.
Topkapı'dan Zeytinburnu minibüslerine de binebilir, semte sur altındaki antik kapıdan girebilirsiniz. Bahçıvanlardan siyah incir, hıyar ve göbekli marul alabilirsiniz.
Zikrolunan kapı iki yönlüdür ama bir araba anca sığar. Muşamba serpuşlu bir kâhya bir o tarafa yol verir, bir bu tarafa. Mangır atarsanız ne âlâ.
Yine en konforlusu Sirkeci Halkalı trenine binip istasyonda inmekti galiba.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...