Hidâyet davetiyeleri

Hidâyet davetiyeleri
YAŞAM Haberleri

Fahri Kâinat, İslam dinini tebliğ için birçok kral, hükümdar ve kabile reisine mektup göndererek onları İslamiyet'e davet etmişti...

Peygamber?Efendimizin İslamiyete davet mektupları oldukça büyük bir öneme sahiptir. Habeşistan, Bizans İmparatorluğu, Mısır, İran İslamiyet'in yükseldiği dönemlerde çok büyük devletlerdi. Hazret-i Peygamber hicretin altıncı yılında hicretin 6. Yılında Mekkeli müşrikler ile yaptıkları Hudeybiye Antlaşmasından sonra bu önemli devletlerin kralları ile birkaç Arap kabile reislerine gönderdiği mektuplar saklanarak günümüze kadar geldi.

İslamiyet ile şereflendi..

Bu mektuplardan biri Habeşistan Kralı Necaşi'ye yazılmıştı. Hazret-i Peygamber Mekkeli müşriklerin yaptıkları işkenceler neticesinde sahabileri Habeşistan Kralı Necaşi'ye sığınmaları konusunda tembih etmişti. Rivayetlere göre Resulullah Necaşi'ye iki mektup yollamıştı. Bunlardan biri sahabilerin Habeşistan'a sığındıkları esnada, diğerlerinin ise yabancı hükümdar ve krallara İslam'a davet mektup olduğu söyleniyor. Necaşi'ye yollanan kafilede Hazret-i Cafer-i Tayyar, Resulullah'ın kızları Rukayye ve eşi Hazreti Osman, Sevde ve Ummü Habibe (radiyallahü anhüma) da vardı.

Gözlerinden yaşlar aktı
Mektubu okuduktan sonra Hükümdar Necaşi, Hazret-i Cafer-i Tayyar'ın yanına gitti. Hazreti Cafer, Resulullahtan duyduklarını anlattı. Necaşi okunan Kur'an-ı kerim karşısında oldukça yumuşadı öyle ki gözlerinden yaşlar akıp ağlamaya başladı. Sahabilere kucak açan Necaşi daha sonra oğlu aracılığı ile Efendimize bir mektup yazarak İslamiyetin hak din olduğunu kabul edip Müslüman oldu. Öyle ki Necaşi bir müddet sonra vefat edince Efendimiz Medine'de gıyabi cenaze namazı kıldılar. Ceylan derisi üzerine yazılan mektup 17 satırdan oluşuyor ve üzerinde Efendimizin mühürleri bulunuyor.

Mukavkıs inanmadı

İkinci bir mektup da Mısır devletine yazılmıştı. O zamanlar Mısır Bizans hakimiyetinde olduğu için Hristiyanlaştırılmış bir ülke haline gelmişti. Mısır'ın Hristiyan yerli halkı kendilerine Mukavkıs adındaki patriği atamışlardı. Resulullah Efendimiz Mukavkıs'a da bir mektup yazarak Mısır'ı iyi bilen sahabilerden Hatib İbni Ebi Beltea hazretleri ile yollamıştı. Mektubu alan Mukavkıs Arabistan'da bir Peygamberin çıkma ihtimalini reddederek Resulullah'ın İslamiyete davetini geri çevirdi. Rivayetlere göre elçi olan sahabiye Resullullah'a götürmek üzere çeşitli hediyeler vererek geri göndermişti. Mısır'da bulunan bu mektup daha sonra Sultan 1. Abdulmecid Han tarafından satın alınarak Topkapı Sarayı Müzesi'ne konulmuş ve halen sergilenmekte.

Heraklius'un şaşkınlığı

Resulullah Efendimizin diğer bilinen bir mektupları ise Bizans Hükümdarı Heraklius'a idi. Efendimiz Ninova zaferinden sonra çok sevdiği sahabenin büyüklerinden Dıhye-i Kelbi'yi İmparator Heraklius'a elçi olarak gönderdi. Hazret-i Dıhye mektubu Kudüs'te

Heraklius'a teslim etti.

Diğer mübarek mektuplardan biri de İran hükümdarı Kisra'ya yazılmıştı. İran'ı çok iyi bilen sahabilerden Abdullah ibn Huzafe eli ile ulaştırılan mektuptaki hitabet kısımlarını kendine yakıştıramayan Kisra öfkeye kapılarak mektubu yırttı. Hazret-i Peygamber bunu "Allah da onun hükümdarlığını tam bir yırtılmayla yırtsın" buyurdu. Kisra, oğlu Şeroeh tarafından çok geçmeden öldürüldü. Bu mektupta I. Cihan Harbi'nde ortaya çıkmıştı. Bunlardan başka Resulullah Efendimizin Şam bölgesinde bulunan Gassani Hükümdarı El Haris İbni Ebi Şemir'e yazmış, fakat o da nasipsizliğinden ötürü İslamiyeti reddetmişti...

Her güne bir dua
Doğruyu yanlışı öğrenmek için...
"Allahümme erinel hakka hakkan verzuknâ ittibâ'ahu ve erinel bâtıla bâtılan verzuknâ ictinâbehu bi-hurmeti Seyyidil-beşer."
Manası: (Yâ Rabbî! Doğruyu bize doğru olarak göster ve ona uymağı bize nasip et ve yanlış, bozuk olan şeylerin yanlış olduklarını bize göster ve onlardan sakınmamızı nasip et! İnsanların en üstünü hurmetine bu duâmızı kabûl buyur!)

İslim kebabı
Malzemeler:
l 800 gram koyun eti
l 1 adet kuru soğan
l 4 adet domates
l 1 çorba kaşığı salça
l 4 adet yeşil biber
l 2 adet patlıcan
l 150 gram margarin
l 1 bardak çiçek yağı ve tuz.
Hazırlanışı:
Yıkanmış etler bir tencereye konur. Doğranmış soğan ve margarinle beraber kavrulur. Bir kaşık un ve küçük doğranmış domates konur. Etin üzerine çıkacak kadar sıcak su ilave edilir ve pişmeye bırakılır. Patlıcanlar uzunlamasına doğranır, tuzlanır. 5-10 dakika bekletilir. Daha sonra yıkanır, süzülür ve kızartılır. Domatesler halka şeklinde kesilir. 2 patlıcan artı (+) şeklinde üst üste konur. Pişmiş etlerden 1 parça da (+) şeklindeki patlıcanın üzerine konur. Bohça gibi kapatılır. üzerine 1 dilim domates, 1 yeşil biber konur. Kürdanla tutturulur. Tepsiye dizilir. Sosu konularak fırına verilir.

SEYYAHLARIN KALEMİNDEN
'Yiyecek sadakası'
"İstanbul'da büyük duvarlarla çevrili devasa bahçeler vardır. Bu bahçe duvarlarının üstlerinde ve günün belirli saatlerinde birçok kedi ve köpeğin hayırsever insanları bekledikleri görülür. Çünkü Türklerde, kazanlar içinde kaynatılan işkembe ve sakatat artıklarını, şehri dolaşarak bağıra bağıra satmak adettir. Türkler bu ayak satıcılarından aldıkları çeşitli yiyecekleri köpekler arasında mümkün olduğunca eşit biçimde dağıtırlar ve bu arada duvarlar üstünde bekleşen kedilerin de paylarını vermeyi ihmal etmezler. Çünkü dini emirlerin dışında kalan bazı şeylere Allah buyruğu gibi değer veren bu insanlar kedi, köpek, balık, kuş ve yaratıcının başka canlı ve konuşamayan mahluklarına 'yiyecek sadakası' vermekle Allah'ı hoşnut edeceklerine inanırlar. Bu inançlarının bir neticesi olsa gerek, yakalanmış kuşları öldürmeyi beğenmezler ve bunları bir çeşit kurtuluş akçesi verir gibi, satın alarak azat etmekle Allah'ın rızasını kazanmış olurlar. Balıklar için de sulara ekmek kırıntısı atarlar." (Baron Wratislav, XVI. yüzyıl )

Hayal Tiyatrosu: Şefkat 26
Bana hitap ediyorlardı...
"Yavrum! Annenin yavrusuna karşı yapdığı gibi, dahâ ne zemâna kadar kendine böyle titreyeceksin? Dahâ ne güne kadar, nefsin için üzülecek, sıkıntılara düşeceksin? Yakında, elbet öleceksin! O hâlde, kendini ve herkesi ölmüş bil! Duymaz, kımıldamaz bir taş gibi düşün! Zümer sûresi, otuzuncu âyetinde meâlen, (Sen elbette öleceksin! Onlar da elbette ölecekler!) buyuruldu. Bu kısa zamânda, yapılması gerekli en mühim şey, çok zikr yaparak, kalbi hastalıkdan kurtarmağı düşünmekdir. Çabuk biten bu zamânda, Allahü teâlâyı hâtırlayarak, ma'nevî hastalığa ilâc yapmak en büyük vazîfe olmalıdır. Allahdan başkasına düşkün olan bir gönülden hiç hayr umulur mu? Dünyâya eğilmiş olan rûhdan, nefs-i emmâre dahâ iyidir. Orada, hep kalbin selâmetini isterler. Rûhun, kurtulmuş olmasını ararlar. Biz, kısa görüşlüler ise, hiç durmadan rûhumuzu ve kalbimizi bu dünyâya bağlayacak sebebleri elde etmeği düşünmekdeyiz. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Ne yapalım? Âl-i İmrân sûresi, yüzonyedinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ onlara zulm etmedi. Onlar, kendilerine zulm ediyorlar) buyuruldu. Za'îf olduğunuz için üzülmeyiniz! İnşâallahü teâlâ sıhhat ve âfiyet bulursunuz. Bu fakîr, sizden ümmîdsiz değilim. Fakîrin çamaşırından istemişsiniz. Gömlek gönderildi. Bunu giyiniz ve fâidesini bekleyiniz ki, çok bereketlidir.
Fârisî beyt tercemesi:
Masal sanana, masal gibi olur, kıymet bilene, çok fâideli olur"
(Müjdeci Mektublar-166. Mektub - Hakikat Kitabevi)
- Ne güzel... Ne güzel...
- Çevrem ne der diye korkuyordum... Sen de onlar da öleceksiniz diyorlardı mektupta... Evet ben örtünme konusuna direten nefsimin üzerine titriyordum aslında... Annenin yavrusuna yaptığı gibi daha ne güne kadar kendine titreyecek, nefsin için üzüleceksin, diyorlardı... Kendi kendime zulüm ettiğimi vurguluyorlardı... Ben tay taya kalkan çocuk gibi güçsüzdüm... Sanki bana söylemişlerdi zayıf olduğunuz için üzülmeyin, sizden ümitsiz değilim diye... Müjde veriyorlardı... (Ben sana hitap ediyorum) der gibilerdi...
Beni anlatıyorlardı... İşte Allahü tealanın yolunda yürümeme engel ne varsa bir paragrafta cevapladılar... Her şey çok açıktı... Kapının zili çaldı o anda... Bakacak durumda değildim... Annem seslendi... Kızım bak kimler geldi, diye... Kapıya geldim ki, kalbim duracak gibi oldu... (devam edecek)
Ömer Çetin Engin
omer.cetin@tg.com.tr






UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...