Günalp Kocakanat: Mezar taşına ‘yol onun hakkıydı’ yazmazlar...

Editör:
Günalp Kocakanat: Mezar taşına ‘yol onun hakkıydı’ yazmazlar...
YAŞAM Haberleri

Trafikte motorcuları kimse sevmiyor. Üstüne “büyük araçların geçiş üstünlüğü” olduğuna dair yanlış kanaat ekleniyor. Otomobilin otomobile saygısı yok ki, kim takar motorcuyu...

Ali ÇELİK

Trafikte 2 tekerlilerle, 4 tekerliler bir türlü anlaşamıyor. Kendimden biliyorum, otomobil kullanırken motorculara kızıyorum, motor kullanırken de şoförlere. Geçtiğimiz günlerde konuyu işin duayenlerinden Günalp Abi ile konuştuk. Kendisi tecrübeli bir motorcudur, aynı zamanda profesyonel bir yelkenci, amatör pilot... Yamaç paraşütü ve off road hastası. Meslek konusuna gelince durum ciddileşiyor. Avukat, hukuk danışmanlığı yapıyor. İlk motorunu aldığında evine kadar sürmeye cesaret edemese de sonradan kitabını yazmış. Şaka değil, Torosların zirvesinde 20 bin kilometre çevirip yol notlarını ve tecrübelerini satırlara aktarmış. Şimdi çeşitli konferanslar, sunumlar... Hatta ulusal motor yarışlarına danışmanlık bile var. Efendim, motorcu muhabbeti uzun olur, kestirmeden konuya girelim;

¥ Günalp Abi, nedir bu trafikteki savaş, derdimiz ne?

Ali’cim motosiklet sürücülerinin en büyük sıkıntısı, trafikte görünmez olmak. Bu bir algı sorunu. Hani hep söyleriz ya bakmakla görmek arasındaki fark diye... Meselenin yarısı genel saygısızlık. Diğer yarısı da insanların algı alışkanlıkları. Motosiklete baka baka görmüyoruz…

Şaka değil kendim de yaşadım, tali yoldan çıkarken yol boş diye gaza bastım, sol tarafımda 3-4 metre ötede bir scooter... Sanki ışınlandı. Motoru kullanan ustaymış, sayesinde büyük kaza atlattık. İnan burnumun dibine gelene kadar görmedim. Tam özür dilemek için söze gireceğim, demez mi: Gözümün içine bakıyordun, ben de gördün zannettim, gaz kesmedim.

Günalp Kocakanat: Mezar taşına ‘yol onun hakkıydı’ yazmazlar...

Düşün sürekli motor üstündeyim, bir de üstüne basa basa insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Neticede hepimiz insanız. Motosiklet sürücüsü görünmez olduğunu bilmeli, bunu kabul etmeli!
Başka bir konu da ego meselesi. Motora binerken egoyu evde bırakacaksın arkadaş. “Motosikletlinin yol hakkı’’ kavramını unutacaksın. Yoksa mezar taşında “Yol geçişi onun hakkıydı’’ yazmazlar…

¥ Abi, hırsızın hiç mi suçu yok?

Elbette var. Tekrar ediyorum trafikte saygı kavramı yok. Bir de üstüne büyük araçların geçiş üstünlüğü olduğuna dair yanlış kanı eklenince işin içinden çıkılmıyor. Otomobilin otomobile saygısı yok ki; motosiklete saygı göstersin…

¥ Avrupa’da durum nasıl?

Onlar çok titiz, bizim gibi değiller. Almanya’da otomobille gidiyorum, yolun sağında sarı çizgiyle ayrılmış bisiklet yolu var. Hani bizde de var ya; otopark zannedip araç park ediyoruz… İşte onlardan.
Neyse sağa döndüm, polis önümü kesti, dur çekti. Dikkatli sürüyorum kendimden eminim.

-Neden durdurdunuz memur bey?
-Dönerken bisiklet yolunu kestiniz.
-Tır gibi açıktan döndüm memur bey mümkün değil.
- Ama sağ arka lastiğiniz sarı çizgide...

İtiraz etmeye çalışırken ceza makbuzunu tutuşturdu elime. O günden sonra daha da dikkatli olmaya çalışıyorum. Avrupa’da motor kullanmak çok rahat. Bizdekinin on katı görünür durumdasın, rahat ve güvende hissediyorsun. Adamlar yarım yüzyıldır motora biniyor, hem de küçük yaşlarda başlıyorlar, bizim gibi değiller. On sene önce motora binene serseri gözüyle bakıyorduk. Adamların otobüsçüsünden tut tırcısına kadar hepsi saygılı. Bizim trafikte sarı kamyon gördüğüm zaman altımda kocaman arazi aracı da olsa korkuyor, yol veriyorum...

Mesela, Avrupa’da motosiklet için ayrılmış yol yok, sol ve orta şeridi ayıran şerit çizgileri motosiklet yolu gibi. Solda giden sağına, sağda giden soluna dikkat ediyor. Fermuar sistemi bir nevi, motosiklet geliyorsa soldaki sola, sağdaki sağa çekilir, yol verir. Ambulans için de aynısı geçerlidir. Mesela Japonya’da 6 yaşında trafik eğitimi başlar, halkın çoğu motor kullanır ve herkes mutludur... Kısaca eğitim şart desek çok klişe olacak.

¥ Genel bir tavsiyen var mı?

Trafikte en haklı olduğun anda bil ki kesinlikle haksızsın. Motora bu prensiple binmeli. Bu, her iki araç için de geçerli ama motosiklet sürücüsü için hayati derecede…

Günalp Kocakanat: Mezar taşına ‘yol onun hakkıydı’ yazmazlar...

¥ Peki ya ticari motorcular?

Kebapçı, pizzacı ve kuryeler trafikte facia. Yarım saatte siparişi yetiştir, bu evrak acil... İşverenin etkisi de önemli. Hani diyoruz ya “Eğitim şart”, belki önce buradan başlamak. Hatta yasal önlemler almak gerekli. Bu gençler ekmek peşinde ve eminim bu anlattıklarımı biliyorlar, farkındalar. Bilmek ihlal etme hakkını doğurmaz fakat kısır döngüyü tetikliyor. Otomobil sürücüleri bunları görüyor. Mesela kaldırımı kullanan motosikletlere sinirlenip, kafasında bir motosikletçi profili çiziyor. Karşılaştığı yerde benzer şekilde saygısızca davranıyor. Bütün motosiklet sürücülerinin aynı olduğu ön yargısı oluşuyor, al sana bir yanlış daha… Başka bir motorcu da buna kızıyor, kural ihlali yapıyor. Bu böyle sürüp gidiyor, konu dönüp dolaşıp aynı yere geliyor.

¥ Çözüm zor görünüyor, zamanla rayına oturacak ama ne zaman?

Bu bilgisayara “N’aber” diye sormaya benziyor, özetle önce hukukçu sonra motorcu hatta bir otomobil tutkunu olarak binlerce tavsiyede bulunabilirim. Buna ne zamanımız, ne gazete sayfası yeter. Özeti aslında tek bir sözcük; SAYGI... Elbette bir gün bu problemler aşılacak ama o noktaya gelene kadar bu savaş çok canlar yakacak...

KARIŞ KARIŞ GEZDİ SATIR SATIR YAZDI

Motor tutkunlarının ortak hayalidir; makineye bineyim, dağ bayır gezeyim… İş icraata gelince patron izin vermiyor, annem laftan anlamıyor, hanım dırdır ediyor… Hayalini anlatanların çoğu bahanesini önceden hazırlamıştır, ben kendimden biliyorum… Günalp Kocakanat kafaya gerçekten koymuş; işleri ayarlamış, çevresindekileri kandırmış. Sonrasında gelsin yollar, maceralar… Torosların zirvesinde tam 20 bin kilometre… Asfaltı bırak, toprak yol bile yok! Ara ki, yol aydınlatması ya da benzin istasyonu. Otel, pansiyon niyetine yörüklerin kaldığı keçe çadırı… Kilometreleri satır satır kitabına aktarmış; yaşadığı tecrübeler, sıcak dostluklar, karşılıksız demli çaylar ve tabii ki yığınla macera. Sonrasında fotoğraflı sunumlar ve meraklısına seminerler de işin cabası. Eh, kafa aynı olunca kitap bir solukta bitti ama yine de yazarına sorayım;

¥ Nasıl ve neden çıktı bu kitap?

“Kitap aslında bir yol envanteri, o muhteşem coğrafyayı anlatıyor. Geceleri kaybolduğum, çadırda ya da köhne bir yol lokantasının bir köşesinde uyuduğum maceralardan bahsediyor. İnsanlara Torosları motorcu gözü ile anlatmaya çalıştım. İleride görecek insanlara ise geriye bakma imkânı veriyor, neydi ne oldu gibi. Geriye bakıldığında bu kitapta olan birçok güzellik maalesef kaybolmuş olacak hatta şimdiden kaybolanlar var… Bir amacım da kitabı eline alıp yola çıkanlara… Üzerine basa basa söylüyorum; işin güzel tarafı yol çıkan herkes kendi macerasını yaşayacak.’’

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...