Gönül sohbet ister, dondurma bahane

Düzenleyen:
Gönül sohbet ister, dondurma bahane

YAŞAM Haberleri

Dutluca kendi hâlinde bir köy. Millet Erzincan’dan, Elazığ’dan, Malatya’dan dondurma yemeye geliyor...

İrfan ÖZFATURA

Dutluca, Arapgir - Eğin arasında bir köy irisi. Bir zamanlar nahiye merkezi imiş, tam 16 köy bağlıymış ona. Yurttaşlık bilgisi okuyanlar hatırlar, “Bucak müdürünün vazifeleri...” Beylik sorudur, her imtihanda çıkar. 
Dutluca da nispeten kalabalıkmış zamanında, mektepleri, medreseleri, camileri, konakları varmış, ticaret canlıymış. Derken ortalığı gurbet hikâyeleri sarmış, ozanlar sıla hasretinden dem vurmuşlar. Bacası tütmeyen evler artmış, viran olmuşlar. Dükkânlar kapanmış, camlar tozlanmış, küçülmüş, büzülmüş, feri kaçmış âdeta.
Dutluca deyince... Evet bildiniz ortalık dut ağacından geçilmiyor. Mevsimini yakalayan doya doya yiyor, kaçıran pekmezini alıp dönüyor.
Havalinin dutları aşırı tatlı, yerken ağzınıza şerbet akıyor. Bu arada bülbüllerin dut yediğini hiç görmemişler, sustuğunu da duymamışlar ayrıca.
Spor yazarımız Ömer Faruk Ünal da bu köyden, senede 5-10 gün de olsa gidiyor, hâl hatır soruyor. Her seferinde de Fikret isimli bir dondurmacıdan bahsediyor. O heyecanlı üslubu ile “Abi bunu haber yapmamız lazım”  diyor.
Olur bakalım, nasip derken yolumuz düşüyor. Fikret Usta ile muhabbete oturuyoruz, bakın neler anlatıyor:
BİZİMKİ BİR AŞ HİKÂYESİ
Bu işe 968’de başlamıştık. Ankara’da. O zamanlar pek de itibarlı bir meslek değildi, üç tekerlekli bir triportörümüz vardı, Maraş dondurması yapar satardık Yenimahalle sokaklarında.
Ankara’da iyi kötü günlerimiz geçti, çocuklarımızı okuttuk, evlendirdik, uğurladık yuvalarına. Yaş 65 olmuştu artık, dinlenmeliydik, kefenin cebi yoktu ya… Geldik kendi köyümüze, üç beş koyun aldık, birkaç fide diktik, biyolojik saatimizi horoz sesine ayarladık.
Birkaç ay geçti, hanım “ben boş duramayacağım bey” dedi  “ufak ufak bir şeyler yapayım, hani oyalanma babında...” Eşten dosttan topladığı birkaç maşrapa sütle başladı dondurmaya. Hemen şu yukarımızdaki tepeye Kaynar derler ki hakikaten şifalı ot kaynar. Orada yayılan hayvanla başka yerde yayılan hayvan arasında çok fark var. Bizim de keçilerimiz var, ancak Ocak köyünden aldığımız sütü tutmaz asla.
Künefede kullandığımız taze peynir de öyle, mis kokar. 
Ne oldu anlamadık millet sökün etti âdeta. Yiyen sağda solda anlatıyor, duyan koşup geliyor. Köy içi doldu taştı, gece vakti arabalar park edecek yer arıyor. Baktık komşuların huzuru kaçacak çıkalım dedik yol boyuna. Tutarsa tutardı, beklentimiz yoktu nasıl olsa…
Burası samanlıktı zamanında, hayvan bağlasan durmaz. Diken, çalı çırpı, moloz. Hoşlanmadığın ne varsa…
Bin tane ticaret erbabı getirsen biri bile tezgâh aç demez buraya. Hatta temizliğe başladığımızda alay ettiler “ne gerek var ya” dediler, “hayal kurma!”
Henüz insanlara ellerini yıkayacak bir musluk bile koyamamıştık ki müşteri akınına uğradık. Düşünebiliyor musunuz bir taraftan sıva atılıyor, bir yandan servis açılıyor…
Helalar, lavabolar, mescit derken tesis olduk âdeta. Takdir edilmek güzel de o teveccühe layık olmak için daha fazla çalışmanız gerekiyor, günler geceler birbirini kovalıyor, vakit yetmiyor.
İnanın 3-4 saat uykuyla duruyoruz ayakta, başımızı kaşıyacak fırsatımız olmuyor. Ama şöyle kenara çekilip de çayımı yudumladım mı bütün yorgunluğum gidiyor.
Para umurumuzda bile değil. Çocuklar yüksek tahsillerini yapmış, iş güç sahibi olmuşlar, biz iki garip ihtiyarız, ne beklentimiz olabilir ki bu saatten sonra.
Bir müşterinin “ustacım eline sağlık” demesi yok mu? İşte o yetiyor da artıyor. Önlerine koyduğumuz tabakları sıyrılmış görünce kuşlarımız uçuyor.
Tamam biz eskiden de malzeme seçerdik ama böyle bir ilgi alaka görmedik hayatımızda. Allahü teâlânın ihsanı, yoksa ustalığınız, titizliğiniz de bir yere kadar.
Gönül sohbet ister, dondurma bahane
TOPRAĞIN GİBİ VAR MI?
Burası kendi köyümüz. Keçilerimiz, kedilerimiz var, civcivler eteklerimize dolanıyor. Cırcır böcekleri hiç susmuyor, hele akşam yıldızlar çıkınca zikre başlıyorlar âdeta…
Geçen hanımla bir tencere kuru fasulye pişirdik.  Bir taksi durdu, bir bayan indi. “Yiyecek ne var Fikret Amca?”
Dedim kuru fasulye pilav. Kadın elini havaya kaldırdı bir oleyy çekti hiç unutmam. Meğer Arapgir’den buraya gelene kadar kuru fasulye muhabbeti yapmışlar.
Bunlar tesadüften öte şeyler, Allahü teâlâ şirin gösterdi mi gösteriyor. Zaten müşteriler yemeye içmeye değil dostluğa muhabbete koşuyor, burayı evleri gibi görüyorlar. Yoksa taaa Malatya’dan Elazığ’dan buraya gelene kadar… Neleri var… Cenab-ı Allah bizi ummadığınız yerden rızıklandırıyor.
Duymuş inanmıştık. Şimdi bizzat yaşıyoruz. Amenna ve saddakna!
Gönül sohbet ister, dondurma bahane
TEST EDİLDİ, ONAYLANDI
Cüneyt Bitikçioğlu abimiz gurmedir kendi çapında. Önce dondurmadan, sonra künefeden tadıyor, sonra ikisini bir arada deniyor ve notunu veriyor. Beş yıldız on numara.
Ayrılırken soruyoruz borcumuz? Fik-ret Usta ellerini kaldırıyor, “hayır” diyor “asla!”
Ama abi…
Bakın size ne anlatacağım. Günün birinde çevresinde çok da iyi tanınmayan bir adam vefat ediyor. Herkes sağa sola kaçıyor, cenazesi kalıyor ortada. Hanımı n’apsın, bir çula sarıp araziye çıkarıyor. Çobanın biri bakıyor garip mevta, el kadar tıfıl ile bir kadıncağız kalakalmış başında.
-Siz ne yapıyorsunuz burada?
-Böyleyken böyle, ne yapaydık başka?
Çoban “çekil kenara bacım” diyor, bir güzel mezar kazıyor. Bildiğince yıkayıp kefenliyor. Namazını kılıyor, defnediyor. Telkinini veriyor.
O gece köyün eşrafı hep aynı rüyayı görüyor. O makbul saymadıkları adam, nimetler içinde, ulaşılmaz makamlarda. Hanımına soruyorlar “o gün neler oldu anlatsana?”
-Ne bileyim defnetmek için uğraşıyordum bir çoban çıktı karşıma.
-Nerde o çoban?
-Filan merada…
Gidip buluyorlar. “Sen evveli gün bir adam defnetmişsin, doğru mu?”
-Evet.
-Nasıl bir dua ettin ona?
-Ben dua filan bilmem, sadece ellerimi açtım “Ya Rabbi” dedim “bugüne kadar senin adınla gelen misafirleri yedirdim içirdim, şimdi de ben bir misafir yolluyorum. Kereminle ağırla.”
Dileriz Fikret Usta da nail olur umduğuna.      

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...