Fazla traş cildi bozar

Fazla traş cildi bozar

YAŞAM Haberleri

Her gün yüzünü kazıyan memur emeklileri vardır, ciltleri harap olmuştur adeta. Sakalı makine ile de alabilirsiniz, kazımak başka kısaltmak başka...

MUSTAFA KAYACAN

Çocukluğumuzda titreyen dudaklarla, gözümüzdeki yaşlarla götürüldüğümüz mekâna hatıraları tazelemek için gittik bu defa.
Ah o berber amcalar!
Macera, boyum yetmediği için koltuğa tahta konulduğu günlere gider, seksenli yıllara.
Beni tarak ve makasla tanıştıran berber “Bahattin Dilaver” olmuştu… Bir İstanbul beyefendisi idi haza. Hâlâ görüşür dertleşiriz. Sağlık ve afiyette daim olsun inşallah.
“Berber Necati Amca” adı ile tanıdığım Necati Çabar da mümtaz bir kişiydi ayrıca.
Fatih Malta’da, mütevazı dükkânı vardı.
Pırıl pırıl, mis kokulu eski usul berber dükkânıydı. Beyazlık hâkimdi ortama.
Kendisi Berberler Odasında da vazifeli bir ahi gönüllüydü.
Bilirsiniz eskiden parası olmayan da tıraşını olur, aynayı öperek, derdini anlatırmış hâl lisanıyla.
Necati Bey de bu geleneği yaşatırdı. Büyük haz duyardı ecdat yolunda olmaktan.
Bilge insandı, yeni babalara, çocuklarının saçı ağırlığınca altın, gümüş dağıtmalarını öğütlerdi mesela.
Rahmetli babam da amatör berberlerdendi, Beykoz’da bahçeye sandalye koyup, beni kırparken, makası kulağıma kaçırmıştı hatta. Yani “biz de eski kulağı kesiklerdeniz” desem yalan olmaz.
Bu mesleğin müşterilerine müdavimlik bulaşıyor olsa gerek.
Yaşadığımdan biliyorum 95’li yıllarda, tanıştığım Berber Mehmet’e 20 yıl abone olmuştum. “Kıl berber” derdim, o da kıllık yapardı inadına.
Saç uzatmak da sünnettir kavliyle saçlarımı at yelesine çevirmişti on yıllarca.
Evet saçlarımı uzundu ama lafı kısa kesip giriyorum mevzuya. Kardeşiniz bu hafta Murat Usta’ya çırak olacak.
Zaten sakal iki haftalık. Yevmiye ile tıraş parasını denkleştirir olmadı aynayı öper geçeriz zoru yok ya.
Nereden başlasak diye sormaya gerek yok, ortalığın süpürülmesi gerekiyor.
Kap çırak faraşı, fırçayı. Fırça kolumuzun devamı gibi oluyordu âdeta.
Zaten berber çırağının işi fırçalarla.  
Yer fırçası, lavabo fırçası, elbise fırçası (önemlidir bahşiş veriyorlar ya...)  
Sonra ense fırçası, tabii bu işleri kovalarken yediğimiz fırçalar da caba…
Ama ustura ve yüz fırçasını kolay vermiyorlar adama.
Efendim bu fırçalar eskiden at kılından yapılırmış. Porsuk tüyünden olanlar ise cevahir gibi kıymetliymiş, hani beylere paşalara…
Sonra domuz kılı çıkmış piyasaya. Bu ıslanınca boz bulanık bir şey olur pis kokarmış ayrıca.
Yani küllüm sağlığa zarar.
Neyse naylonlar çoğalmış da millet kurtulmuş onlardan.
Anlamak için hafifçe ucunu yakın, marifeti çıkacak ortaya.
Neyse, sildik süpürdük.
Müşterilerin biri geliyor, biri gidiyor.
Tembihliyim “hoş geldiniz efendim, çay, kahve ne arzu edersiniz” diye soruyorum onlara. Sırası geleni koltuğa buyur ediyor, önlüğü katıveriyorum büyük bir hızla.
Ama düzeni bileceksin, temiz havlular sağ tarafta, kullanılmışlar solda.
Sabah erken gelecek, tezgâhı silecek parlatacak aynaları sinek kaydı yapacaksın.
Manifaturacıdan kolonya şişelerini dolduracak, ispirto, pudra, tıraş sabunu, köpük tası tastamam yerinde olacak.
Murat Usta’m mesleğe 7 yaşında başlamış, Kilis’in meşhur berberlerinden Yaşar Usta’nın yanında. Sonra yolu İstanbul’a düşmüş ve Sultanahmet civarında icra-ı sanat eyleyen Şerbetçi lakaplı Berber Mustafa’nın çırağı olmuş. Ki Mustafa Usta, o tarihlerde 180 kişi arasında İstanbul 2’incisi olmuş girdiği yarışmada. Yarışma saç şekli, model çeşitliliği, hızlı pratik olma ve en önemlisi tipe göre şekil verme üzerineymiş. Şimdi öyleleri kalmadı diyor efkârlı bir ses tonuyla.
“O zamanlar yüz yıkamak için bakır taslar kullanılırdı. Hakiki usturalar ile tıraş yapılırdı, yağlı taş ve kayış ile bilenirdi ustalıkla. Çırak üç dört ay seyreder, sonra makasları tanırdı. Haftalarca aç kapa antrenman yapardı hava boşluğunda. Usta önce favori düzeltmene izin verir, bilahare ense düzeltirsin elin alışırsa. Ve yavaş yavaş çocuk tıraşı yapmaya başlarsın. En zoru da odur aslında. Çocuklar huzursuz olur ani hareketler yaparlar...”
Sakal tıraşına nasıl geçeceğiz?
Bunun için gönüllü bulman lazım, eş dost arkadaş ile başlarsın. Benim önüme ustam oturmuştu ilk defa.
Hani balonda öğrenilir derler ya…
Onun aslı yok,  külli yalan. Balonun pürüzü yok, patlatmadan herkes yapar. Lakin insan yüzü inişli çıkışlıdır, üstelik dikkat etmen lazım benlere, güllere, gamzelere, sivilcelere, yaralara. Hele çene kısmı çok tecrübe ister, usturayı kaçırırsan Allah muhafaza.
Kan taşı işe yaramıyor mu?
Küçük kesiklerde elbet yarar, günümüzde kibrit kan taşları kullanılır, kullan at tarzında.
Bir de şap var, demiştin...
Onu problemli ciltlerde kullanırız. Sivilcesi çok, cildi bozuk olanlara.
Eskiden el makinası vardı değil mi?
Evet bilhassa Alman yapımı Zaza alır, ağızlarını bilerdik itinayla. Yoksa kitlenme yapar, can yakar.
Peki Usta, bu kadar malzeme hijyen nasıl oluyor?
Tarak ve fırçaları akşamdan dezenfektana yatırırız, metal aletler sterlizatöre konur, bir nevi fırın diyeyim sana.
Eski saç modelleri baya farklıydı değil mi Usta?
Tas tıraşı vardı çok eskilerde. Alaburus çok tercih edildi. Sonra arabeskçilere özenip top ense yaptırdılar. Alman, İtalyan derken Amerikan.  
Geçmiş yıllar diyoruz geçip gidiyoruz da o zamanlar da insanlar bakımlıydı. Bıyıklar badem yağı ile beslenir, saçlar Necip Bey briyantinleri ile taranırdı. Her erkeğin evinde Eyüp Sabri Tuncer kolonyası ve Pertev kremi olurdu mutlaka.
Şimdi de jöle moda...
Biliyor musun saç kılları boru gibidir. Hava alıp verir kendi çapında.
Ama jöle, wax ve spreyler derinin gözeneklerini tıkıyor.  
Ve saçlar dökülüyor hızla.

Fazla traş cildi bozar

ÇIRAKLIK OKULU ÇARE OLMUYOR MU?
Çocuğun okumaya meyli olsa okur. Çırağa kursta iktisat, hukuk, muhasebe gibi AB standartlarında dersler dayatırsan zorlanır. Üniversite okumayacak bu çocuk, makas tutmayı göster önce. İstediğin kadar profesyonel ol. İyi yerde çalış okuldaki dersi veremezsen diploma alamazsın. Hâlbuki mesleği bilen öğretmen yok kurslarda. Biz de 24 dersten sınava girdik, matematikten tut, fizik, kimyaya. Finalde sadece bir hakkın var eş dosttan birisini tıraş ediyorsun sadece o kadar.

SABUN MU ŞAMPUAN MI?
Tabii ki de, saf sabun
en iyisi. Şampuanın bir liralığı da bin liralığı da kimyasal ve boya. Saçını seven sabundan şaşmaya!
- Bu berber koltuğunda niye uyuyoruz Usta yaaa…
Eeee, tarakla saç okşar gibi masaj yapılınca, makas da ninni söyler gibi şıkırdayınca insanın uykusu gelir. Eli kolu da bağlı, koltuk rahat. Tıraşın bittiğini bile anlayamazlar.
- Kısa saç ile uzun saç için ne dersin?
Uzun saç kuvvetini kaybedip kırılır, yıpranır ve erken dökülmelere sebep olur. Kısa saçın bakımı kolay bilhassa çocuklarda.
- Peki üç tel saçı kalanlar?
Bırak kardeşim dağınık kalsın muhabbeti fıkra değil çok geliyor başımıza. Erkek milleti saçına düşkündür malum, hele sayısı azaldıkça.
- Bir gecede saç beyazlar mı?
Kesinlikle bunu yaşamış insanlar tanıyorum. Üç cenazesi olup hangisine koşacağını şaşıran bir yakınımız vardı ertesi gün tanıyamadım.
- Saç dökülmesi veya ak düşmesi genetik mi?
Erkek dayıya, kız halaya çeker derler, bence boş laf değil bunlar.

SAÇ BAKIMI NASIL OLUR?
Yıkamadan önce; Ayda bir zeytinyağı süre rek birkaç saat dinlendirmeli. Öyle yıkamalı. Saçı besler ve yumuşatır.
Yıkadıktan sonra; Limon da çok faydalıdır. Saç diplerini ve derideki gözenekleri kuvvetlendirir. Ve, parlak bir görünüm için yarım avuç kadar yeterli gelecektir.  Hem şekil vermeye bire bir gelir.

SAÇ KIRAN SAÇ MI KIRAR?
Eskilerden beri görülen bir hastalık. Irsi değildir, stres ile ortaya çıkar. Ustam dişisi ve erkeği olur der, ustura ile çizip tuzlu sarımsak basardı. Şimdi cildiye mütehassıslarına ulaşmak kolay, ilacı vardır mutlaka.

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR...
* Saatler olsun değil, sıhhatte olsunlar.
* Jöle değil limon ve ayda bir zeytinyağı.  
* Jilet ile tıraş olma, çabuk yaşlanırsın sonra.
* Balonun köpürtüp “hadi ustura salla çırak” da safi yalan.

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...