Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na Atatürk'ü örnek gösterdi

Kaynak: AA
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na Atatürk'ü örnek gösterdi
YAŞAM Haberleri  / AA

Başbakan Erdoğan: 'Ey Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal'i hiç okumadın mı, araştırmadın mı? Hem CHP'nin genel başkanıydı hem de Cumhurbaşkanıydı.' dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, 'Herkes Cumhurbaşkanı olur ama siyasetçi Cumhurbaşkanı olamaz' dediler. Allah aşkına...Ey Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal'i hiç okumadın mı, araştırmadın mı? Hem CHP'nin genel başkanıydı hem de Cumhurbaşkanıydı. İşine geldiği zaman 'CHP'nin kurucusu, genel başkanı Atatürk'tür' diyorsun ama işine geldiği zaman görmüyorsun. Ne iş bu? Milli şefleri İnönü hem CHP'nin genel başkanıydı hem de Cumhurbaşkanıydı' dedi. Erdoğan, son iki hafta içinde sporda önemli başarılara şahit olduklarını anımsattı. Erdoğan, Bakü'de düzenlenen Avrupa Tekvando Şampiyonası'nda altın madalya kazanan milli tekvandocu Servet Tazegül'ü tebrik etti.Balıkesir'i büyükşehir statüsüne kavuşturduklarını hatırlatan Erdoğan, kentin 30 Mart'ta büyükşehir belediye başkanı seçerken de büyük düşünüp, AK Parti'yi tercih ettiğini söyledi.Erdoğan, önceki hafta Balıkesirspor'un bir büyük adım atarak, Süper Lig'e yükseldiğini ifade ederek, "Aynı grupta İstanbul Büyükşehir Belediye Spor'un da daha önce Süper Lig'e çıkışı kesinleşmişti. Her iki takımı ve şehri tebrik ediyor, takımlarımıza Süper Lig'te başarılar diliyorum. Şampiyonluğu kesinleşen Fenerbahçe'yi, tüm futbolcuları, teknik kadrosu, yönetimi, taraftarlarıyla kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Galatasaray Tekerlekli Basketbol Takımı da 5. kez Avrupa şampiyonu oldu. Galatasaray futbol takımı da Ziraat Türkiye Kupası'nı kazandı. Onları da yürekten kutluyor, ülkem, milletim adına teşekkür ediyorum. Diğer spor branşlarında da gerek ülkemizde gerek Avrupa'da başarılara imza atan takımlarımızı da kutluyorum" diye konuştu.

"Mayıs ayı bereketi"
Başbakan Erdoğan, ekonomide bir kez daha mayıs ayı bereketini yaşadıklarını dile getirdi. Erdoğan, geçen yıl mayıs ayının, ekonomide adeta altın dönem olduğunu, üst üste başarılar, rekorlar geldiğini vurguladı.
Önce Gezi olayları, ardından 17 ve 25 Aralık darbe girişimleriyle ekonomideki bu büyük başarıların gölgelenmek istendiğini ancak bu oyunların başarılı olmadığını belirten Erdoğan, Türkiye ekonomisi ciddi şekilde toparlandığını ve yeni rekorlar elde etmeye başladığını söyledi.

Erdoğan, TÜİK rakamlarına göre mart ayındaki ihracatın, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12,4 artarak aylık bazda Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan en yüksek ihracat miktarı olarak kayıtlara geçtiğini bildirdi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, nisan ayında ihracatın yüzde 11,5 arttığına dikkati çeken Erdoğan, "İlk 4 aylık ihracatımız yüzde 9,5 artışla 53 milyar dolar olurken, geriye dönük 12 aylık ihracatımız da 156 milyar dolarla yeni bir rekorun sahibi oldu" dedi.

"Geçen yıl 68 milyon kişi seyahate çıktı"
Erdoğan, Merkez Bankası rezervlerinin aynı şekilde artmaya devam ettiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2002'de, MHP, DSP, ANAP üçlü koalisyondan devraldığımız Merkez Bankası rezervi 27,5 milyar dolardı. Geçen yıl mayısta 135 milyar dolara ulaştık. Bütün yaşanan hadiselerin ardından bu düşüşe geçmişti. Merkez Bankası rezervimiz şimdi yeniden artış seyrine girdi, 130 milyar dolar seviyesini yeniden yakaladı. Borsa İstanbul Endeksi de geçen yıl mayısta rekor kırmış, tarihinin en yüksek seviyesi olan 93 bin seviyesine yükselmişti. Haziran ve aralıktaki saldırılar neticesinde 60 bin seviyelerine kadar gerileyen endeks yeniden toparlandı, marttan itibaren yeniden yükselişe geçti, şu anda 76 bin seviyesini aştı.

Önemli refah göstergesini de paylaşmak istiyorum; 2009'dan itibaren TÜİK yurt içinde seyahat yapanların sayısı ve harcama miktarlarını ölçmeye başladı. 2009'da Türkiye içinde 61 milyon kişi seyahate çıkmış ve toplam 12 milyar lira harcama yapmıştı. 2013'te ise 68 milyon kişi seyahate çıktı, toplam harcama miktarı 18,5 milyar liraya ulaştı. Yaptığımız duble yollar, tüneller, hızlı trenler, havayoluna yaptığımız yatırımlar, hamdolsun milletimiz tarafından çok yoğun şekilde kullanılıyor. Seyahat özgürlüğünün, temel insan hak ve özgürlükleri içinde çok önemli yeri var. Yol inşa etmek, sadece ulaşımı temin etmek anlamına gelmez. Ulaştırma, denizcilik ve haberleşme alanında attığımız büyük adımlar, yaptığımız büyük yatırımlar, sadece Türkiye'yi ekonomik anlamda büyütmekle kalmadı, özgürlüklerin de gelişmesine, yaygınlaşmasına, güçlenmesine ciddi katkılar sağladı."

"Bu rakama baksınlar, hizaya gelsinler"
Erdoğan, 2003'te yılda 2,5 milyon kişi yurt dışına seyahat ederken, bu sayısının 8 milyona ulaştığını kaydetti. Erdoğan, ulaşım imkanlarını geliştirerek, vizeleri kaldırarak, refah seviyesini artırarak, daha çok insanın dünyayı tanımasını, dünyadan haberdar olmasını sağladıklarını dile getirdi.
İnternet altyapısını güçlendirerek, 12 yıl öncesiyle kıyas kabul etmeyecek bir özgürlük ortamı oluşturduklarını vurgulayan Erdoğan, 2003'te geniş bant internet abone sayısının 20 binken, şu anda 35 milyon olduğunu bildirdi.
Başbakan Erdoğan, "Türkiye'de haberleşme alanıyla ilgili olarak yok Twitter'dı, yok Facebook'tu, yok şuydu, yok buydu...Bu konuda iktidarımızı lekelemek isteyenler, önce bu rakama baksınlar da hizaya gelsinler. Nereden nereye" diye konuştu.

"Bu şekilde yayın yapılmasına izin verilmez"
Erdoğan, yurt içinde, yurt dışında "Türkiye'de özgürlüklerin kısıtlandığı, basın özgürlüğünün daraltıldığı, Türkiye'nin otoriterleştiği, daraltıldığı, otoriter, diktatör bir yapı oluştuğunu" iddia edenlerin, çok yoğun, ağır propaganda sürecine girmelerinin arkasında nelerin yattığını anlama bakımından bu rakamları verdiğini söyledi.
Bunun, bir algı operasyonu olduğunu yineleyen Erdoğan, bunun üzerinde zaman zaman değerlendirmeler yaptıklarını, en son Afyonkarahisar'daki 22. İstişare Toplantısı'nda da bu konuya değindiğini anlattı. Erdoğan, şunları kaydetti:

"(Türkiye'de basın özgürlüğü yok) diyenler, bir zahmet her gün yayınlanan ulusal gazeteleri şöyle önlerine sersinler ve sadece manşetlere baksınlar. Mesela pazar günü çıkan yaklaşık 40 ulusal gazeteyi önlerine koysunlar, o manşetleri okusunlar. Danıştay'ın kuruluş yıl dönümünde oradaki nezaketsizliğe bizim gösterdiğimiz tepkinin, manşetlere nasıl yansıdığını bu 'basın özgürlüğü yok' diyenler, bir okusunlar. Özellikle yurt dışında Türkiye'deki basın üzerine ahkam kesenler, o manşetleri gördüğünde inanıyorum ki küçük dillerini yutacaklardır. Zira o manşetleri, dünyanın hiçbir hukuk devletinde, hiçbir demokratik rejimde göremezsiniz. Hiçbir ülkede, manşetler üzerinden, devletlerin ve hükümetlerin bu kadar edep, adap dışı, özellikle hukuk dışı şekilde tahkir edildiğine asla şahit olamazsınız. Öyle televizyon kanalları var ki Gezi olaylarında gördük, açık açık yalan söyleyerek, 24 saat boyunca gençleri kışkırttılar, halkı sokağa dökmek için her türlü çirkinliğe başvurdular. Dünyanın hiçbir ülkesinde ne Avrupa ne ABD'de bu şekilde yayın yapılmasına, bu şekilde tahrik yapılmasına, bu şekilde terör pompalanmasına izin verilmez. Ama bizde öyle bir özgürlük anlayışı var ki mahkemeler bunu seyrediyor, üstüne üstlük içeride, dışarıda 'Türkiye'de basın özgürlüğü yok' diye propaganda yapılıyor. "

"Kahkahadan birbirinizi kırar geçirirsiniz"
Erdoğan, bir kuruluşun, dünya ülkelerini, özgür, kısmen özgür, özgür değil diye tasnif ettiğine işaret etti.
Bu örgütün raporlarında İsrail'in, basın özgürlüğünde dünyanın en özgür ülkelerinden biri olarak gösterildiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Sevsinler seni, şu hale bak. Hatta Ortadoğu'daki en özgür ülke İsrail. Türkiye basın özgürlüğünde, bu örgütün raporlarına göre 1980'lerde, yani 12 Eylül'ün sonrasında, bugüne nazaran daha özgür ülkeymiş. 1990'larda aynı şekilde, Türkiye bugüne göre daha özgür ülkeymiş. Türkiye, öyle ülkelerin altında gösteriliyor ki listeyi gösterseniz inanın kahkahadan birbirinizi kırar geçirirsiniz.
Her gün yayınlanan ulusal 40 gazetenin önemli kısmı, devlete ve hükümete sistematik olarak hakaret edecek, pek çok köşe yazarı dünyada örneği bulunmayacak derecede, her gün sistematik olarak hakaret yazacak, sonra da siz Türkiye'yi alacaksınız, 'basının özgür olmadığı ülke' diye göstereceksiniz. O bizim için atılan manşetlerden tek bir tanesi, bizden daha özgür olduğu iddia edilen ülkelerin gazetelerinde atılsın bakalım. O gazetenin, o gazetecilerin başına neler gelir. Almanya'da 'Hamburg olaylarını gösteriyor' diye TRT'yi kablolu yayından çıkardılar. Ben, Alman Cumhurbaşkanı'na söyleyince 'yok' demeye kalktı. Çıkarıldı. Bu ülkenin başbakanıyım, ne olduğunu dakikası dakikasına takip ediyorum. Ama haberi yok tabii. ABD'de gazeteci Helen Thomas'ın, işinden kovulmasını, Beyaz Saray'a girişinin yasaklanmasını kimse konuşmuyor."

"Ey örgüt, bunu benden dinle"
Başbakan Erdoğan, bu uluslararası örgütün, Türkiye'de 44 gazetecinin tutuklu olduğunu iddia ettiğini ifade ederek, şöyle devam etti: "Ey örgüt, bunu benden dinle, çünkü sen de örgütsün. Bu 44 kişiden 19'u zaten tahliye oldu. İşi nereden takip ettiğini anlamanız bakımından söylüyorum. 6 kişinin yargılanması halen devam ediyor. Bu listede adı yer alan bir kişinin kayıtlarda ismi bile yok. 18 kişi yargılandı, haklarında hüküm verildi. Bugün bir kez daha 18 kişinin, 'hapisteki gazeteciler' diye CHP Genel Başkanı başta olmak üzere, çünkü bunlarla beraber çalışıyorlar, CHP Genel Başkanı başta olmak üzere içeride ve dışarıda istismar edilen bu 18 kişinin hüküm aldığı eylemleri hatırlatacağım. Bunlar, nelerden hüküm giymişler: Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak, kişiye hürriyetinden yoksun etmek, konut dokunulmazlığını ihlal etmek, silahla kasten yaralamak, gazeteci. Nasıl gazeteci bu. Terör örgütüne eleman kazandırmak, 18 yaşından küçük çocukların örgüte katılımını organize etmek, polis memuru öldürmek, helikoptere bombalı saldırıda bulunmak, resmi evrakta sahtecilik, sahte kimlik kullanma, banka soymak. Evet içeride CHP'nin dışarıda malum örgütlerin gazeteci dedikleri kişilerin hüküm aldığı suçlar işte bunlar."

"Hangi yüzle sen sandık getireceksin, kimin huzuruna sandık getireceksin"
Erdoğan, Mısır'da seçilmiş hükümete darbe yapıldığını, yüzlerce masum göstericinin katledildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Sesleri çıktı mı? Ekranları başında bizleri izleyen milletime sesleniyorum. Sesleri çıktı mı, duydunuz mu? Dünyaya sesleniyorum duydunuz mu? Bunlar Mısır'da darbeye 'darbe' diyemediler. Halen de diyemiyorlar. Darbe mahkemelerinde yargılanıp, idama mahkum edilen masum insanlarla ilgili öylesine şöyle birkaç açıklama yaptılar, meselenin üzerini örttüler. Bangladeş'te 85, 90 yaşında bir ilim insanını, bir siyasetçiyi idam ettiler. Sesleri çıktı mı? Suriye'de 4 yıldır oluk oluk kan akıyor, kimyasal silahlar, varil bombaları, uçaklardan her taraf yakılıp yıkılıyor, 200 bin insan öldü sesleri çıkıyor mu? Hala bir müdahale var mı? Tam aksine orada zalim, katil bir yönetici destekleniyor ve şimdi de buyurun Cumhurbaşkanı adayı olarak kendi kendine Cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor. Hangi yüzle sen sandık getireceksin, kimin huzuruna sandık getireceksin. Çocuklar katlediliyor, kadınlar tecavüze uğruyor, katlediliyor. Nerede o insan hakları örgütleri, nerede o kadın hakları, çocuk hakları örgütleri?
Filistinli'yi susturursanız, bu ifade özgürlüğünü ihlal anlamına gelmez. Filistinli gazeteceyi hapsederseniz, hatta sokak ortasında vurursanız bu basın özgürlüğünü zedelemez. Gazze'de Filistinliler'in üzerine ölüm yağdırırsanız bu insan hakları ihlali olmaz. Niye? Çünkü onlar Filistinli. Bunların Mısır'daki darbecilere bir tek kez olsun 'darbeci, otokrat, diktatör' dediklerini asla duymazsınız. Duydunuz mu? Hayır. Sadece birkaç kişi biz bunu seslendiriyoruz. Ama bunun dışında yok. Uluslararası toplantılarda da seslendiriyoruz. Seslendireceğiz. Suriye'de katile 'katil' dediklerini duymazsınız. İsrail'deki ihlalleri, katliamları eleştirdiklerini duymazsınız. Onlar da hiç kusura bakmasınlar. İçerideki kibir abidelerine boyun eğmeyeceğimiz gibi dışarıdaki kibir abidelerine de boyun eğmeyiz."

"Kademe kademe Türkiye'nin standartlarını yükseltiyoruz"
Erdoğan, içeride hiç kimsenin milleti, milletin temsilcilerini, siyasetçileri karşısına alıp, kibirle ders veremeyeceğini ifade ederek, "Kibirle hiza veremez. Aynı şekilde dışarıda da hiç kimse Türkiye'yi karşısına alıp, Türkiye'ye parmak sallayamaz. O günler geçti. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyen o örgütler de bilsinler ki karşılarında artık sinmiş, acziyet içerisinde bir ülke yok" dedi.
Erdoğan, hakkaniyet ölçüsünde, nezaket içinde yapıcı her eleştiriye açık olduklarını, eleştiriye açık oldukları için de reform yaptıklarını belirterek, "Şu bizim 12 yıl içerisinde yaptığımız reformları Cumhuriyet tarihinde acaba hangi iktidarlar yaptı? Kendimizi henüz ideal noktada görmediğimiz için özgürlük ve demokrasi mücadelesi veriyoruz. Uluslararası hukuku, evrensel değerleri benimsediğimiz için AB'ye üye olma gayemiz var ve bunu kararlılıkla sürdürüyoruz. Ama bu yanlış anlaşılmasın. İçeride olduğu kadar dışarıdaki mütekebbirler de yumuşak başlı olmamızı, uysal koyun olduğumuz şeklinde yorumlamasın" diye konuştu.
Gençlerin bu algı operasyonlarıyla hiçbir yere varamayacağını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu uluslararası örgütler, bu uluslararası çevreler sergiledikleri çifte standartla Türkiye'nin saygınlığına gölge düşüremezler, sadece kendi itibarlarını yok ederler. Türkiye'yi gerçekten anlamak isteyenler varsa, gelsin halkın içerisine girsin gerçek Türkiye fotoğrafını burada, yerinde görsün. Ama bilgi kaynağı CHP olanlar sadece CHP'nin yandaş medyası olanlar Türkiye'yi yanlış tanırlar. Türkiye hakkındaki açıklamalarıyla da gülünç duruma düşerler. Biz güçlü bir ülke olarak istikametini, rotasını bilen ve bu yolda emin adımlarla yürüyen bir ülke olarak ihtiyaç duyulan reformları tek tek yapıyor, kademe kademe Türkiye'nin standartlarını yükseltiyoruz.
"Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların en sert şekilde cezalandırılmasını öngörüyoruz"

Erdoğan, dün imzaladıkları ve TBMM'ye gönderdikleri tasarıyla, suçla mücadelede bazı cezaları artırdıklarını, yargı sisteminde önemli değişikliklere gittiklerini anlattı. "Aile yaşamını tehdit eden, toplumsal değerlerimizi ayaklar altına alan ve sosyal dokuyu zedeleyen bazı suçlarda cezayı katlayarak artırıyoruz" diyen Erdoğan, tasarıyla, cinsel dokunulmazlığa karşı işenen suçların en sert şekilde cezalandırılmasını öngördüklerini kaydetti.

Erdoğan'ın, "Cezanın caydırıcılığı eğer esassa, bunu yapmak durumundayız. Şimdi bu adımı atıyoruz. Çünkü bugüne kadar olan tablo demek ki caydırıcı değil. Oturduk haftalarca, aylarca bu müzakereyi yaptık. Bu suçların çocuklara karşı işlenmesi, hiç kuşkusuz idam cezası gerektiriyor" sözleri salonda büyük alkış aldı.
Konuşmasını sürdüren Erdoğan, "Ancak ülkemizde artık idam cezası uygulanmadığı için bunun yerine, çocuklara yönelik saldırılarda cezayı en ağır noktaya taşıyoruz. Örneğin çocuklara karşı suç işleyenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında 30 yıl yatıyorlardı, bunu 39 yıla çıkarıyoruz. Yine çocuklara yönelik suç işleyenlerin müebbet hapis cezasını da 24 yıl infazdan, 33 yıla çıkarıyoruz. Failler, cezalarını tamamlasalar bile bazı kısıtlamalara tabi olacaklar" dedi.

"Her üye tek adaya oy verecek"
Hazırladıkları tasarıyla, Yargıtay Kanunu'nu da değişikliğe gittiklerini anlatan Erdoğan, şu anda 38 dairenin olduğunu; bunun 23'ünün hukuk, 15'inin ceza dariesi olduğunu, yeni düzenlemeyle bu sayısal dağılım belirleme yetkisini Yargıtay Büyük Genel Kurulu'na verdiklerini, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun üye sayısını 8'den 11'e çıkardıklarını kaydetti. Mevcut durumda, Yargıtay Genel Sekreteri olunabilmesi için kıdem şartının gerekmediğini, yeni düzenlemede ise 5 yıl kıdem şartı getirdiklerini belirten Erdoğan, Yargıtay'daki önemli unvanlar için gereken kıdem sırasını da artırdıklarını söyledi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı adayı belirlemek için yapılacak seçimde, her üyenin tek adaya oy vereceğini ifade eden Erdoğan, tasarıyla, asliye ticaret mahkemelerinin heyet halinde çalışmasını getirdiklerini ifade etti.

Erdoğan, "Bunlar kapsamlı paketimizin sadece özetidir. Suçla mücadele, caydırıcı tedbirler, yargının hızlı işlemesi konularında çok sayıda yeniliği, düzenlemeyi inşallah Meclis'te görüşecek ve Meclis kapanmadan bunu süratle bitireceğiz ve bunu Türkiye'ye kazandıracağız. Bu önemli paketin ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum" dedi.
1926'da İsviçre'den alınan medeni kanun ile tarım arazilerinin mirasçılar arasında bölündüğünü, sürekli parçalanıp küçüldüğünü belirten Erdoğan, "Eğer bir tedbir alınmazsa araziler miras yoluyla parçalanmaya devam edecek, adeta halı boyutuna kadar düşecek ve tarım imkansız hale gelecek" dedi.

Başbakan Erdoğan, bu parçalanmadan dolayı ülkenin kaybının 17 milyar lirayı aştığını belirterek, şöyle konuştu:
"10 yıl önce bu parçalanmayı önlemek amacıyla çalışma başlattık, tüm ilgili kesimlerle, bilim insanları ile hukukçularla görüşmeler yaptık. 2005 yılında ilk kez bölünmez parsel büyüklüğünü belirledik. 30 Nisanda çıkardığımız kanunla da gıda güvenliğimizi garanti altına aldık. Bu yeni düzenleme ile tarım arazisi, üzerinde anlaşma sağlanan mirasçıya devredilecek. Bu mümkün olmazsa mirasçılar tarafından aile ortaklığı şeklinde kullanılabilecek, şirket marifetiyle işlenebilecek ya da üçüncü kişilere satılabilecek. Bu satış işlemlerinde, alım-satım ve diğer vergiler alınmayacak, uzun vadeli kredi imkanı sağlanacak. Bu kanunla birlikte artık tarım arazilerimiz bölünmeyecek, parçalanmış araziler de birleştirilecek. Bu kanunun Türkiye'de tarıma çok güçlü destek vermesini bekliyoruz.

Tarım sektörümüz son 12 yılda sürekli büyüme kaydetti. 24 milyar dolar olan tarımsal hasılamız 62 milyar dolara ulaştı. Türkiye tarımsal ekonomik büyüklük itibarıyla 2002 yılında dünyada 11. Avrupa'da 4. sırada idi, şu anda ise Türkiye dünyanın 7. Avrupa'nın 1. en büyük tarımsal gücü konumuna geldi. 2002'de Fransa, İtalya ve İspanya'nın gerisindeydik, bu kanun ile zirvedeki yerimizi muhafaza edeceğiz. Bunun da çiftçilerimize, köylülerimize ve tarım sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum. Bu arada, çiftçilerimizi sevindirecek bir müjdeyi de burada açıklamak istiyorum. Son aylarda kuraklık, dolu, aşırı yağış ve sel gibi afetler nedeniyle bazı çiftçilerimiz ciddi zararlara maruz kaldı. 23 Ağustos 2013 tarihinden sonra, bu yılın sonuna kadar yani 31 Aralık 2014'e kadar afetlerden zarar gören çiftçilerimizin kredi borçlarını ödemelerine kolaylık getiriyoruz. Ürünleri, hayvan varlıkları, tesis veya seraları en az yüzde 30 oranında zarar gören, bu zarar da hasar tespit komisyonlarınca tespit edilen çiftçilerimiz bu kolaylıktan yararlanacak. Bu süre içinde vadesi gelen borçlar bir yıl süreyle... Daha önce yüzde 5 idi, şimdi bunu yüzde 3'e indirdik... Yüzde 3 faizle ertelenecek. Bu kolaylıktan Türkiye genelinde 6.5 milyar lira borcu olan 876 bin çiftçimiz yararlanabilecek. Bununla ilgili kararnameyi dün akşam imzaladık ve gönderdik."

Başbakan Erdoğan, Afyonkarahisar'da yaptıkları 22. İstişare Toplantısı'nda Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini etraflıca değerlendirme fırsatı bulduklarını söyledi.
Burada, AK Parti ile muhalefet partileri arasındaki çok önemli bir farka dikkat çekmek istediğini belirten Erdoğan, "AK Parti çok yoğun istişarelerle, adeta kuyumcu hassasiyetiyle adayını tespit çalışmalarını sürdürüyor. Biz sadece aday tespiti üzerinde çalışmakla kalmıyoruz; bu yeni sistem üzerinde de çalışıyor, hazırlıklarımızı yapıyor ve Türkiye için en uygun formülleri üretmek neyi gerektiriyorsa bunun gayreti içerisindeyiz" diye konuştu.

"1. Dünya Savaşı'nda cetvel felaketi yaşadık"
Başbakan Erdoğan, millet olarak hatta bu coğrafyanın halkları olarak 1. Dünya Savaşı'nda "cetvel felaketini" yaşadıklarını belirtti.
100 yıl önce bu coğrafyada sınırların adeta cetvelle çizilir gibi çizildiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet döneminde tek parti yıllarında, - bunu CHP'liler iyi bilir - cetvelle kafataslarının ölçüldüğüne şahit olduk. Tek parti döneminde insanımız şablonlara sıkıştırılmak istendi. Cetvelle kriterler belirlendi. Vatandaşlar, makbul ve makbul olmayan diye ayrıldı. Darbelerin ardından bu kez de siyasete cetvelle sınırlar çizildi. Siyasetin bu sınırlara müdahalesi engellendi. Şu anda işte o malum cetvelin bir kez daha ele alındığını, siyaset mühendisleri tarafından cetvelin bir kez daha devreye sokulduğunu görüyoruz. Bu ara nedense MHP'nin Genel Başkanını bu merak sardı. Pek geometriyle alakası yok ama kılavuzu da biraz yanlış. Geometrik şekillerle şimdi siyaset konuşuyor. CHP genel müdürü de cetvelle çizilmiş gibi aday kriterleri ortaya çıkartıyor. Siyaset, geometri değildir arkadaşlar. Siyaseti geometriye hapsetmek isteyenler bugüne kadar hep yanıldılar, hem de millete zulmettiler. Siyaseti geometri gibi görenler vatandaşa da geometri işlemi yaptılar. Dümdüz, birbirine benzeyen, iç açılarının toplamı hepsinde 180 yapan standart vatandaşlar üretmek istediler. Bu cetvel zihniyeti yüzünden Türkiye ret, inkar ve asimilasyon zulmüne maruz kaldı. Bu cetvel zihniyeti yüzünden bu ülkede özgürlükler kısıtlandı, bu cetvel zihniyeti yüzünden insanımız arasında ayrım yapıldı.
CHP genel müdürü ne diyor? Siyasi parti liderlerinin cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyormuş. Sen nasıl siyasetçisin ya. Önce sen kimsin ya, haddini bil. Siyaseti inkar eden siyasetçi olabilir mi? Demek ki CHP'de oluyor, her zaman olduğu gibi. Biliyorsunuz CHP'nin bu genel müdürü o koltuğa oturduğu andan beri hala genel başkan olamadı, siyasi lider zaten hiç olamadı. Şimdi siyasetin dışından aday özlemini dile getiriyor. Ona şimdi kendi partisinin geçmişinden bahsedeceğim, önce onu da okuması lazım, benim partimin geçmişinde neler oluyor diye öğrenmesi lazım. 'Bürokrat olabilir, hukukçu olabilir, asker kökenli olabilir ama siyasetçi olmaz.' Kafa yapısı bu. Birebir 27 Mayıs zihniyeti. 27 Mayıs'ta da işte bunu söylediler. 'Herkes Cumhurbaşkanı olur ama siyasetçi Cumhurbaşkanı olamaz' dediler. Allah aşkına...Ey Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal'i hiç okumadın mı, araştırmadın mı? Hem CHP'nin genel başkanıydı hem de Cumhurbaşkanıydı. İşine geldiği zaman 'CHP'nin kurucusu, genel başkanı Atatürk'tür' diyorsun ama işine geldiği zaman görmüyorsun. Ne iş bu? Milli şefleri İnönü hem CHP'nin genel başkanıydı hem de Cumhurbaşkanıydı. Demokrat Parti (DP) döneminde, Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildiğinde DP'nin genel başkanıydı. 27 Mayıs seçilmişlerden o kadar korkmuştu ki seçilmişleri idam etmekle kalmadı, işte Cumhurbaşkanını da siyasetten yani halktan koparmaya çalıştı. Öyle gayret ettiler. Merhum Özal siyasetten cumhurbaşkanlığına geçti, ne oldu? Sayın Demirel siyasetten cumhurbaşkanlığına geçti, ne oldu? Sayın Abdullah Gül Başbakan Yardımcımız da Dışişleri Bakanımızdı, oradan Cumhurbaşkanlığına geçti. Kötü mü oldu? Bunların nasıl bir Cumhurbaşkanı özlediklerini, istediklerini biz çok iyi biliyoruz. Tarihte örnekleri var. Bu CHP zihniyetinden bir şey olmaz. Bu ülkede 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyoruz değil mi? Biz buna inanıyoruz değil mi? Öyleyse millet ne yaparsa en güzelini yapar. Milletin seçtiği bir Cumhurbaşkanı ile milletin seçtiği bir Başbakanla, yani tam anlamıyla devlet-millet el ele, Türkiye Allah'ın izniyle çok daha yüksek seviyelere ulaşır."

"Muhalefet altına gireceği, damı akmayan çatı aramaya devam etsin"
"Muhalefet altına gireceği, damı akmayan bir çatı aramaya devam etsin" diyen Erdoğan, "30 Mart'ta acayip bir fırtına esti ve bunların çatısını matısını uçurdu gitti" dedi.Başbakan Erdoğan, evde çocukların, "Dede şapkadan nasıl bir tavşan çıkacak?" diye sorduklarını ifade ederek, "Biz de merakla bunu bekliyoruz. Geometrik ölçümlerin nasıl bir şekil çıkaracağını ilgiyle izliyorum, bakalım bu süre içinde Bahçeli de Kılıçdaroğlu da bu işi öğrenebilecek mi? Biz siyaset mühendisi değiliz, çizim yapmıyoruz. Ama onlar siyaset mühendisliğine özenmişler, varsın devam etsinler. Millet bize rota, istikamet çiziyor, biz o yolda ve istikamette yürüyoruz ve yürümeye devam edeceğiz" diye konuştu.

Erdoğan, "Bu arada Nurettin bey de coşuverdi; Giresunspor da birinci lige çıkmış, Altınordu birinci lige çıkmış, 'onlara da başarı dileklerini hatırlatırsanız isabetli olur' dediler. Biz Giresunsporu ve Altınordu'yu da tüm başkan, yönetimi ve teknik kadrosu ile kutluyoruz, tebrik ediyoruz, başarılarının artarak devamını diliyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının ardından, 'Başbakanım" diye bağıran bir vatandaşı polisler salon dışına çıkardı.

Kaynak: AA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...