Ayasofya’dan da eski İmrahor Camii

Ayasofya’dan da eski İmrahor Camii

YAŞAM Haberleri

Yedikule İmrahor Külliyesi, İslamiyetin neşrinden önce (MS 454) inşa edilir, 15 asırlık mazisi ile İstanbul’un en eski mabedlerinden biridir.

İRFAN ÖZFATURA

Mir: Emîr. Ahur: Ahır. Mîrâhûr: Ahır emîri demektir. Ama öyle seyis gibi sanmayın, devletin at, katır, deve ihtiyacını karşılar, baytarların vazifelendirilmesi, otlakların korunması, ıstabl-ı hâssa ve ıstabl-ı âmmenin yürütülmesi, misafirlere binek verilmesi, arpa, yulaf, saman temini...

Mîrâhûr-ı kebîrin yardımcıları vardır: Mîrâhûr-ı sânî, mîrâhûr-ı sâlis, mîrâhûr-ı râbi...
Bir de Mîrâhûrü’l-berîd var ki ulaklara at ve teçhizat yetiştirir, hasılı bu bir ekip işidir.
Mîrâhûrlar hayvanı gözünden tanır, baktı mı şeceresini çıkarırlar. Sadece Osmanlıda değil Gazne, Karahan ve Selçuklularda da itibarlıdırlar, “âhurbeg” ya da “ilbaşı” diye anılırlar.
Evet muharip sınıf değildirler ama yeri geldi mi atlanır pusatlanırlar.
Sultan Berkuk bir zamanlar ahır beyidir. Vazifesini layığı ile yapmış olmalı ki Memlukların zirvesini yükselir. Taç taht sahibi olur, “Seyfü’d-dünyâ ve’d-dîn” diye methedilir.
Delhi’deki Türk sultanlarından Kutbüddin Aybeg ve Balaban Han da o makama ahır beyliğinden gelir.

Ayasofya’dan da eski İmrahor Camii

HAYIR HASENAT SAHİBİ
Mîrâhûr İlyas Bey Göriceli (Korçë) bir Arnavut’tur. II. Bayezid onu çok sever, hatta yaşadığı mıntıkayı (Boboştitsa) temlik eder (mülk olarak verir).
İlyas Bey de memleketi Görice’ye cami, imaret, medrese, sıbyan mektebi, türbe ve hamamdan oluşan bir külliye yaptırır. Nitekim emrihak vaki olunca oraya defnedilir.
Bu hayratı yaşatabilmek için Görice ve Pırmeti’de beş köy ve mezra, Rumeli Yanya’da bir hamam, dört değirmen, İstanbul Langa’da (Yenikapı) çifte hamam, yedi dükkân, Yedikule (Cami) Mahallesi’nde gayrimenkuller bağışlar.
Çorlu’da da bir cami ile sıbyan mektebi, İstanbul ve Edirne’de de birer okul yaptırır. Onların bakımları için de Mercan Ağa ve Galata’da evler, dükkânlar vakfeder. Öldükten sonra mütevelli olarak oğlu Mustafa Çelebi geçecektir vakfın başına.
Daha da sayabiliriz ama Rahmetli İlyas Bey’den yadigâr eserler arasında en önemlisi İmrahor (Mîrâhûr) Camii’dir.
Burası Yedikule yakınlarında eski bir Bizans mabedidir, İslamiyetin neşrinden önce (MS 454) inşa edilir, 15 asırlık mazisi ile İstanbul’un en eski binalarından biridir.

Ayasofya’dan da eski İmrahor Camii

YAĞMACI İTALYANLAR
Şüphesiz evvelce mamur ve zengindi, ancak Latin istilası ile (1204) yağmalanır, harap ve bakımsız kalır. İmparator II. Adronikos’un kardeşi Konstantinos Palaiologos onartsa da (1293) eski havasını bulamaz bir daha.
Fetih esnasında manastır ne durumdadır bilmiyoruz, şehirde doğru dürüst insan yoktur ki cemaati ola.
II. Bayezid devrinde semt sakinlerinden İmrahor İlyas Bey müsaade alır, metruk mabedi camiye çevirir.
Bilahare Tatar mirzalarından Devlet Han, burayı Sünbüli Dergâhı yapar. Misafirler gelir, dervişler yerleşir, zikir halkaları, ramazan sofraları derken neşe ve canlılık gelir. Zaviyenin eski şeyhleri, caminin haziresine defnedilir.
1766 zelzelesinde hasar alır, ardından yangınlara yakalanır (1782). Bir süre metruk kalsa da II. Selim devri saraylılarından Nâzıperver Hanım tarafından tekrar ayağa kaldırılır (1804).
1821’de baş mimarı Mehmed Rasim elden geçirir, eksiğini noksanını giderir. Ancak 1894 zelzelesi hayli şiddetlidir. Üstünü örten ahşap çatı bel verir. 1908 kışı öyle çok kar yağar ki, çatı çöker. İşte o gün bugündür bir hayırsever beklemektedir.

Ayasofya’dan da eski İmrahor Camii

DERGÂH-I HATTATİN
Bina manastır iken mühim bir yazma ve tezhip atölyesidir. Osmanlı döneminde de hattatlar yerleşir.
Cami imamlarından Seyyid Abdullah, Hafız Osman’ın talebesidir, Şeyh Hamdullah çığrının güzide temsilcilerinden biridir.
Eğrikapılı Mehmed Rasim ve Şekerzade Seyyid Mehmed burada yetişir.
Mîrâhûr Câmî-i Şerîfi 113 yıldır yaralı yatıyor. Bu hâli turizm yıldızlarından biri olmaya aday Yedikule’ye yakışmıyor. Kaldı ki, cidden cami ihtiyacı var. Üstelik fotoğrafa gelen bir eser, semte değer katar. Ellerinde kitapçıklarla gelen, turistler taş örülü camlara taaccüble bakıp dönüyor.
Bir ara Rus Arkeoloji Enstitüsü, Külliye’de araştırma yapar, bir de bakarlar ki, en kıymetli parçalar uçmuş, Atina’da sergileniyor.
Mahalle sakinleri gençliğinde tıp tahsili alan bir dervişmeşrebin meşrutada kaldığını, camiye sahip çıktığını, bahçeyi güllerle donattığını anlatıyor. Ölmüş ama hâlâ yâd ediliyor.
Eğer cami tamir ve tezyin edilirse 24 sütunlu sarnıcı, alımlı çeşmesi (şimdi yok) ve şadırvanıyla (harap) pırlanta gibi parlar.
Bakalım kime nasip olacak?

Ayasofya’dan da eski İmrahor Camii

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...