Özgürlük için savaşanlar asla yalnız değil

Suriye Halkının Dostları Grubu'nun İkinci Konferansı'nda konuşan Başbakan Erdoğan, Suriye lideri Esad'a yüklendi, BM'yi göreve çağırdı. Erdoğan, "Türkiye olarak, bölgemizdeki hiçbir ülkenin içişlerine müdahale gibi bir niyetimiz yoktur. Hiçbir ülke üzerinde çıkar hesabı yapmıyor, hiçbir halkın mağduriyeti üzerinden çıkar sağlamaya girişmiyoruz" dedi.
Suriye Halkının Dostları Grubu'nun İkinci Konferansı, Türkiye'nin evsahipliğinde İstanbul'da başladı.Toplantıda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir konuşma yaptı. Suriye'de özgürlükler için mücadele edenlerin asla yalnız olmadığını belirten Erdoğan, "Bir halkın mağduriyeti üzerinden çıkar sağlamaya çalışmıyoruz. Suriye yönetimi tarafından bize verilen sözler tutulmadı. Suriye rejimi halkının taleplerini şiddetle bastırmaya çalıştı. Yakın geçmişte baba Hafız Esad'ın yaptığı zulmü şimdi oğlu Beşşar Esad yapıyor" dedi.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN
MUTLAKA CEZASINI ÇEKECEK
Erdoğan, Türkiye'nin dost ve kardeş Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğini belirterek, şöyle konuştu: "Sandık, aslında Suriye halkının önüne getirilmelidir ve uluslararası camianın kontrolü ve güvencesi altında da burada demokratik seçim gerçekleşmelidir. Bugün buradan, İstanbul'dan, Suriyeli kardeşlerimize yalnız olmadıklarını tekrar hatırlatmak istiyorum. Türkiye olarak, dost ve kardeş Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğiz. Suriye Halkının Dostları Grubu'nda bulunan diğer ortaklarımızın da aynı kararlılıkla davranacaklarından şüphe duymuyoruz. Suriye'de akan kanın derhal durmasını temenni ediyoruz.
Suriye'de, Annan'a verilen söz şu ana kadar yerine getirilmemiştir. Hala rejim ölüm kusmaya devam etmektedir. Bugüne kadar verdiği sözlerin hiçbirini bu rejim zaten tutmamıştır. Suriye'de halkın meşru taleplerinin derhal karşılanmasını istiyoruz. Suriye'nin, bir an önce istikrara, güvenliğe, huzura kavuşmasını temenni ediyoruz. Umuyorum ki, Suriye halkı bunu başaracaktır. İnanıyorum ki, Suriye halkı, kendi kaderini tayin hakkını elde edecek, kendi rotasını kendisi çizecektir. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, masum canlara kastedenler de, er ya da geç mutlaka ama mutlaka cezalarını çekecektir."
SURİYELİ KAHRAMANLARI BİR KEZ DAHA SELAMLIYORUM
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özgürlükleri ve onurları için canlarını feda eden Suriyelileri rahmetle yad ederek, yakınlarına ve Suriye halkına baş sağlığı dileyip yaralananlara da acil şifalar temennisinde bulundu.
Erdoğan, "Suriye'nin şehirlerinde, en modern silahlar ve en acımasız saldırılar karşısında olağanüstü mücadele veren Suriyeli kahramanları da buradan bir kez daha selamlıyorum. Suriye'de özgürlük mücadelesi veren kardeşlerimize, asla yalnız olmadıklarını, asla kendi kaderlerine terk edilmeyeceklerini buradan, İstanbul'dan bir kez daha hatırlatmak istiyorum" diye konuştu.
Suriye'nin, Türkiye'nin en uzun sınırı paylaştığı ülke olduğunu hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"910 kilometre... Altını çizerek ifade etmeliyim ki; Türkiye ile Suriye, sadece birer sınır komşusu da değildir. Bizler, Suriye ile ortak bir tarihi, ortak bir kültürü paylaşıyor, sınırın iki yanındaki akraba topluluklar olarak yüzyıllardır barış içinde, kardeşlik hukuku içinde varlığımızı idame ettiriyoruz. Burada bir kez daha açık ve net olarak vurgulamak durumundayım, Türkiye olarak, bölgemizdeki hiçbir ülkenin içişlerine müdahale gibi bir niyetimiz yoktur. Hiçbir ülke üzerinde çıkar hesabı yapmıyor, hiçbir halkın mağduriyeti üzerinden çıkar sağlamaya girişmiyoruz. Tam tersine biz, bölgenin barış ve istikrarını en güçlü şekilde savunuyor, bölgesel meselelerin çözümünün, tek tek bütün ülkelerin refah ve huzuruna hizmet edeceğine yürekten inanıyoruz. Özellikle bu bölgede, tek bir ülkede yaşanan sorun, dalga dalga yayılarak bütün bölgeyi, hatta tüm dünyayı etkisi altına alıyor. Irak'ta yaşanan sorun Irak'ta kalmıyor, Filistin'de yaşanan sorun Filistin sınırlarında kalmıyor. Aynı şekilde, bugün Suriye'de yaşanan sorun da, sadece kardeş Suriye halkını değil, tüm bölge ülkelerini, tüm dünyayı yakından etkiliyor."
2 TÜRK GAZETECİ HAKKINDA BİLGİ ALMAKTA ZORLANIYORUZ
Başbakan Erdoğan, hükümet olarak, son 9 yılda Suriye ile çok yoğun bir iletişim ve işbirliği tesis ettiklerini, vizelerin kaldırılması, ticaret hacminin artırılması, ortak yatırımların yapılması, karşılıklı ziyaretlerin çoğaltılması dahil, Suriye yönetimiyle son derece verimli bir diyalog geliştirdiklerini belirterek, "Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da başlayan değişim süreciyle birlikte, dost ve kardeş Suriye'ye, gerekli reformları biran önce yapması, demokratik hakları teslim etmesi, özgürlüklerin önündeki engelleri kararlılıkla kaldırması, bunun için de dostça ve kardeşçe telkinlerde bulunduk" dedi.
Suriye'yi bekleyen kaosu aslında gördüklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Suriye'deki rahatsızlıkları bildiğimiz için, Suriye'nin Mısır ve Libya'nın yaşadığı acı hadiseleri yaşamaması için Esed'e bir an önce adım atması gerektiğini defaatle ifade ettik. Suriye yönetimi tarafından bu yönde bize verilen sözler maalesef tutulmadı. Suriye, bize verdiği sözleri tutmadığı gibi, halkının meşru taleplerini de, geçmişte olduğu gibi şiddet, baskı, zulüm ve sindirme yoluna giderek yok etmeye çalıştı. Yakın tarihte, Baba Esed'in çok ağır zulmünü yaşamış, çok ağır bedeller ödemiş Suriye halkı, maalesef bu kez de oğul Esed'in zulmüne ve toplu infazlarına maruz kaldı.
Suriye'de bir yılı aşkın süredir devam eden olaylarda, Birleşmiş Milletler rakamlarına göre 9 binin üzerinde ki ben bu rakamın çok çok daha ileride olduğunu şu anda görüyorum, insan şu anda hayatını kaybetti, 100 binlerce insan yerinden edildi, bunların 10 binlercesi komşu ülkelere sığındı. Kuşatma altında bulunan yerleşim yerlerinde gıda, ilaç, yakıt gibi en temel ihtiyaç maddelerinin sıkıntısı had safhaya ulaştı."
Türkiye'ye sığınan Suriye vatandaşlarının sayısının dün itibarıyla 20 bine yaklaştığını bildiren Erdoğan, "Ülkesini terk etmek zorunda kalanlar, geride olanlara göre bugün daha avantajlı durumdalar. Zira, ağır silahlarla, tanklarla, toplarla, hava saldırılarıyla yürütülen operasyonlarda, Şam, Halep, Humus, Hama, Dera, İdlib gibi kentlerde çok büyük acılar yaşandığını öğreniyoruz. Suriye yönetiminin, insani yardımlara ve basın mensuplarına kapattığı ülkede yaşanan acının boyutlarını dahi tam olarak bilemiyoruz" şeklinde konuştu.
Erdoğan, hedef gözetmeyen silahların, maalesef gazetecileri de vurduğunu, basın mensuplarını da katlettiğini belirterek, olayları takip etmek üzere Suriye'ye giden 2 Türk gazetecinin akıbeti hakkında bilgi almakta dahi ciddi derecede zorlandıklarını söyledi.
ESAD ZAMAN KAZANMAYA ÇALIŞIYOR
Başbakan Erdoğan, Suriye'de yaşanan insanlık dramı karşısında uluslararası toplumun süratle harekete geçmesinin artık kaçınılmaz bir hal aldığını belirtti. Öncelikle Suriye halkına düzenli insani yardım sağlanması, bunun için de işlevsel mekanizmalar oluşturulması gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Uluslararası toplum, Suriye konusunda son derece kararlı bir tutum benimsemelidir. BM ve Arap Ligi kararları, krizin aşılması için izlenmesi gereken yol haritasını çok net biçimde ortaya koymuştur. Elbette, BM ve Arap Ligi'nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın girişimlerinin sonuç vermesini canı gönülden arzu ediyoruz. Ancak, gerek bize, gerek uluslararası topluma sözler veren ama bu sözleri sadece zaman kazanmak için kullanan Suriye yönetiminin, Kofi Annan'ın girişimini de bir zaman kazanma aracı olarak kullanması muhtemeldir" diye konuştu.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 21 Mart tarihli açıklamasıyla desteklenen bu misyonun, Suriye Rejimi tarafından manipüle edilmesine asla mahal verilmemesi gerektiğine inandıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu: "Aynı şekilde, bu misyonun, Suriye Halkının Dostları Grubu'nun çabalarıyla uyumlu hale getirilmesinin de önemli olduğunu düşünüyoruz. Zalim ile kurbanı aynı kefeye koyan her girişim, şiddete zaman kazandıracaktır. Etkin bir gözlem mekanizmasıyla izlenmeyen, belirli bir siyasi geçiş takvimine bağlanmayan her girişim, Suriye yönetimini şiddet yönünde teşvik edecektir. Şunu belirtmek zorundayım ki, Suriye rejimi tarafından gerekli işbirliğinde bulunulmadığı takdirde BM Güvenlik Konseyi'nin üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi ve Suriye'deki katliama 'dur' demesi kaçınılmaz bir zorunluluk halini alacaktır. Güvenlik Konseyi, eğer bu tarihi sorumluluğu üstlenmekten bir kez daha kaçınırsa, uluslararası toplumun elinde, Suriye halkının meşru müdafaa hakkının desteklenmesinden başka hiçbir seçenek de kalmayacaktır."