Dünya mirasları depremde nasıl ayakta kaldı?

- Güncelleme:
Dünya mirasları depremde nasıl ayakta kaldı?
Türkiye Cumartesi Haberleri

Türkiye’yi sarsan 6 Şubat depremlerinde zarar gören bazı kültürel miraslar oldu ama çoğu ayaktaydı. Peki, bunun sebebi neydi?

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem, beraberinde maddi ve manevi bir yıkım getirdi. On binlerce can bu dünyadan göçtü, yüz binden fazla insan yaralandı…

Yaşanan bütün bu acıların yanında bölgedeki kültürel mirasların zarar görme ihtimali de endişe sebebiydi. Fakat korkulan kadar kötü bir tablo oluşmadı. Evet, aralarında zarar görenler vardı ama bazıları UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan binlerce yıllık eserlerin, yeni “yapılara” kıyasla oldukça dayanıklı oldukları ortaya çıktı.

Mesela 12 bin senelik Göbeklitepe ve yaşı ona yakın Karahantepe’de neredeyse hiç hasar yoktu. Keşfiyle yerleşik hayata zannedilenden çok daha önce geçilmesi gibi pek çok yeni bilgiyi ortaya çıkaran Göbeklitepe’deki “T” şeklindeki meşhur sütunlar, neredeyse hiç yerinden oynamadı. Adıyaman’ın Kâhta ilçesindeki Nemrut Dağı’ndakiler de öyleydi… Gelen bilgilere göre, Nemrut’un yamaçlarına yapılan Helenistik devri mirası abidevi heykellere bir şey olmadı.

Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan mozaikleriyle meşhur Zeugma antik şehrindeki yapılar da büyük bir zarar görmedi.

Dünya mirasları depremde nasıl ayakta kaldı?
Zeugma

Hatay’ın Samandağ ilçesindeki 2 bin yıllık Roma yapısı Titus Tüneli, büyük depremde ayakta kaldı. Tünelde yer alan Beşikli Mağara da sütunlarıyla birlikte sapasağlamdı. Malatya’daki 7 bin yıllık Arslantepe Höyüğü de depremi kaymalarla atlattı. Dünyanın belgelenen en eski sarayını barındıran höyükte, yapılardan ziyade üzerine sonradan inşa edilen örtü zarar gördü.

Dünya mirasları depremde nasıl ayakta kaldı?
Beşikli Mağara

Peki, bunların sebebi neydi?

GÖBEKLİTEPE İNANÇ GÜCÜYLE İNŞA EDİLDİ

Göbeklitepe’de yıllarca araştırma yapan bir arkeolog profesörle bu durumu konuştuğumda, şaşırmış gibi görünmüyordu. Profesör “Bu yapılar, inanç gücüyle inşa edildiği için böyle sağlamlar” ifadelerini kullanıp ören yerinin kurulduğu yerin yüksek olmasına ve kayalık yapısına dikkat çekiyor.

Dünya mirasları depremde nasıl ayakta kaldı?Göbeklitepe

GELENEKSEL İNŞA TEKNİKLERİNDE YÜZLERCE YILLIK TECRÜBE VAR

İstanbul Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller ise eski yapıların daha güçlü olması hakkında “Kültür varlığı olarak tanımladığımız tarihî yapılar genellikle geleneksel yapım teknikleriyle inşa edilmişlerdir. Geleneksel yapım teknikleri, genellikle yüzlerce yıllık deneyime dayanan, inşa edildiği bölgenin depremselliğini göz önünde bulunduran, çoğunlukla da az katlı yapılardır. Bu özellikleriyle tarihî yapıların bakımlı olmaları, düzenli elden geçirilmeleri şartıyla yeni binalardan daha dayanıklı olduklarını gözlemleriz. Ancak bunun geçerli olabilmesi için düzenli bakım görüyor olmaları şarttır” ifadelerini kullanıyor. Yani eski yapıların, bölgenin şartları dikkate alınarak uzun tecrübelerin birikimiyle inşa edildiklerini söylüyor.

Bu sebeple çoğu mimar ve sanat tarihçisi, muhtemel İstanbul depreminde; Ayasofya Camii, Dikilitaş, Yerebatan Sarnıcı gibi pek çok tarihî eser hakkında -tedbir ve kontrol şartıyla- büyük bir endişe taşımıyor…

KİTAP

> Simetrinin güzelliği!

Fizikçi ve yazar Anthony Zee’nin eseri “Korkunç Simetri: Modern Fizikte Güzellik Arayışı”, Ketebe tarafından neşredildi. Eserde “simetri” mefhumunun mimariden mühendisliğe, müzikten matematiğe kadar farklı sahalardaki tezahürleri ele alınıyor. Fizik gibi zor bir alanı herkesin kavrayacağı şekilde anlatan Zee, mizahi dili ile dikkat çekiyor. Simetrinin güzellik algısıyla bağını farklı örneklerle ortaya koyan kitap, sadece fizikle alakadar olanları değil sıradan okuyucuya da hitap ediyor.

> Pandemi yoğun bakımları

Doktor Meral Saklıyan “Bana Yaklaşma” adlı eserinde, bir anlatıyla okuyucuyu 2020 yılında başlayıp bütün dünyayı saran Covid-19 pandemisi günlerine götürüyor. Saklıyan, Everest Yayınları etiketiyle basılan eserinde, pandemi esnasında yoğun bakım uzmanı olarak görev yaparken şahit olduklarını anlatıyor. Kitapta doktor bakış açısıyla, pandeminin çarpıcı hikâyeleri yer alıyor.

> Bilimden ilime...

Doç. Dr. Cüneyt Konuralp’in “Bağışıklığın Arka Bahçesi” adlı eseri, Hayy Kitap tarafından okurla buluşturuluyor. Bulaşıcı hastalıklardan mutasyona, bağışıklamadan bağışıklık sisteminin ayarına kadar farklı konularda “sıra dışı” veya “ezber bozucu” olarak kabul edilebilecek bilgiler kitapta yer buluyor. Mesela Konuralp, antikor seviyesini tespit etmenin bulaşıcı bir hastalıktan korunmada kıymetinin olmadığını savunuyor. Yazar, maske uygulamasının beyindeki tesirleri üzerine de farklı bilgiler paylaşıyor. Hayati Sır’ın ön sözünü kaleme aldığı eser “Bilim’in gerçeklerinden ‘ilim’in hakikatlerine” üst başlığıyla pandemide alevlenen tartışmalara bağışıklık sistemi üzerinden bakıyor.

> Devlet meseleleri

Jül Sezar gibi sert bir hükümdara bile karşı çıkabilen Roma’nın tanınmış devlet adamı Cicero, “Devlet Üzerine” eserinde, devletin özü ve işleyişi hakkında fikirlerini aktarıyor. Bu meşhur kitap, Gülcan Kahramanyol’un Latince aslından yapmış olduğu tam tercüme ve açıklayıcı notlarla Kronik Kitap’tan okuyucuya sunuldu. Meşhur siyaset adamının eseri, devlet idaresinde hâlâ aktüelliğini muhafaza eden mevzuları işliyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...