ABD'nin kara listesinde! The Guardian korkunç raporu yazdı: Filistinlilerin her anı gözetleniyor
ABD'de kara listeye alınan "gözetleme kameraları" işgal altındaki Batı Şeria'nın dört bir yanını kaplıyor. Uluslararası Af Örgütü'ne göre, işgal altındaki Filistin topraklarının her yerinde kameralar bulunuyor ve bu kameralar aracılığıyla İsrail hükümeti, Filistinlileri gözetim altında tutuyor. Peki, Filistinlilerin yaşadığı bölgelere yerleştirilen kameralarda yüz tanıma özelliği var mı?
İşgal altındaki Doğu Kudüs'teki Silvan'da yaşayanlar, İsrail polisi tarafından sokaklara evlerinin içine kameralar yerleştirildiğini söylüyor. İngiliz The Guardian gazetesinin ABD muhabirlerinden Johana Bhuiyan'ın kaleme aldığı habere göre, bölge sakini Sara, kendisinin ve ailesinin "kendi evlerindeymiş gibi hissedemediğini" ve her zaman "tamamen giyinik olmak zorunda hissettiklerini" söyledi.
Güvenlik kameraları artık Kudüs'ün eski şehrinin ana girişi olmasının yanı sıra Filistinlilerin sosyal olarak toplanıp gösteri düzenleyebileceği tek kamusal alanlardan biri olan Şam Kapısı'nı da kapsıyor. Uluslararası Af Örgütü'nün Automated Apartheid raporuna göre, bu kapıda "Filistinliler her zaman izleniyor ve değerlendiriliyor".
ABD, "SOYKIRIM" ORTAĞI OLMAKLA SUÇLADI
Uluslararası Af Örgütü'ne göre, bu kameralar yalnızca protestolar üzerinde değil, aynı zamanda işgal altında yaşayan Filistinlilerin günlük yaşamları üzerinde de tüyler ürpertici bir etki oluşturuyor. Bu güvenlik kameralarının üreticileri arasında ABD'nin "soykırım"lara yardım etmekle suçladığı şirket de var; Hikvision.
Merkezi Çin'in Hangzhou şehrinde bulunan şirket, dünyanın en büyük video gözetim ekipmanı üreticilerinden biri. Halihazırda uluslararası insan hakları grupları arasında kötü bir üne sahip olan bu şirket, Çin'in Uygurlar'a uyguladığı baskıya suç ortağı olduğu için ABD tarafından kara listeye alındı ve Birleşik Krallık tarafından da "güvenlik tehdidi" olarak tanımlandı.
Batı Şeria’da Hikvision kameralarının varlığı ilk defa Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International) yüz tanıma ve güvenlik kameraları teknolojilerini belgeleyen Mayıs ayı raporunda ortaya çıkmıştı ve insan hakları örgütü, İsrail’in bunları bir "dijital psikolojik baskı" muamelesi olarak Batı Şeria’nın işgalini pekiştirmek için kullandığı sonucuna varmıştı.
Örgüt, Batı Şeria’da İsrailli yerleşimcilerin uluslararası hukuka aykırı olarak ev kurdukları iki mahallede (Doğu Kudüs ve El-Halil) tetkik yapmış, ve yüz tanıma sistemlerinin "İsrailli yetkililere hareket özgürlüğünü kısıtlamak için güçlü yeni aletler sağladığı … (ve) İsrail’in Filistinlilere zorla uyguladığı aparteid (ırk ayrımı) sistemine ilave ileri derece teknolojik karmaşıklık ve gelişmişlik katmanları kattığı" bulgularına ulaşmıştı.
İSRAİL DOĞU KUDÜS'E ONLARCA KAMERA YERLEŞTİRMİŞ
Uluslararası Af Örgütü raporu, Doğu Kudüs'teki eski şehirde onlarca Hikvision cihazı tespit etti; bunların yaklaşık 40'ı, Silvan mahallesindeki güvenlik altyapısında ve yasadışı yerleşimlerde bulundu. Raporda şu ifadelere yer verildi: "Cihazlar İsrail polisi ve özel yerleşimciler tarafından kullanılıyor ve Doğu Kudüs'teki eski şehire ve çevresindeki askeri altyapılara ve yerleşim bölgelerine, özellikle Şam Kapısı, Ermeni mahallesi, Müslüman mahallesi ve Silvan'a monte edildi".
Bu çalışma, Hamas'ın silahlı kanadının 7 Ekim'de İsrail'e saldırmasıyla 1.400 kişinin ölümüne yol açmasından sonra daha da önem kazandı. Çünkü The Guardian US'in haberine göre, o tarihten bu yana İsrailli yerleşimciler Batı Şeria'daki Filistinlilere yönelik şiddet eylemlerini artırdı ve İsrail ordusu Batı Şeria şehirlerine ve mülteci kamplarına baskınlar düzenledi.
Hikvision, Uygurları otomatik olarak tespit edeceğini iddia ettiği yüz tanıma özelliğine sahip kameraları satıyor. Ayrıca herhangi bir kişinin etnik kökenini, yaşını ve ırkını yüz görüntüsüne göre ayırt etmeyi amaçlayan özelliklere sahip olduğunu ileri sürüyor.
İDDİALARI REDDETTİ, RAPORA CEVAP VEREMEDİ
Hikvision, "gözetim" amaçlı kullanılan kameraların "kamuya açık yerlerde düzeni bozmak için kalabalık toplama", "yasadışı toplantı, yürüyüş, gösteri" gibi eylemlere karışan kişileri tespit etmek için kullanılabileceğini açıkladı. Firma, ne Uluslararası Af Örgütü'nün raporuna cevap vermedi. Ancak Hikvision, daha önce The Guardian'a yaptığı bir açıklamada şöyle dedi:
"Tam uyumu sağlamak için Birleşik Krallık'ta ve faaliyet gösterdiğimiz tüm ülkelerde geçerli tüm yasa ve düzenlemelere sıkı bir şekilde uymaktayız. Hikvision hiçbir zaman bilerek veya kasıtlı olarak insan hakları ihlallerinde bulunmadı veya kasıtlı olarak göz ardı etmedi ve bunu gelecekte de asla yapmayacak."
Uzmanlar, Uygurlar'a yönelik baskıda kullanılan gözetleme araçları üzerine yaptıkları açıklamada, şirketin insan haklarını koruma hususunda iyi bir geçmişi olmadığını savunuyor. İnternet Protokolü Video Pazarı'nın (Internet Protocol Video Market/IPVM) hükümet araştırma direktörü Conor Healy, "Hikvision'ın Sincan'daki Müslümanları gözetleme ve baskı altına alma konusundaki kritik rolü ve şirketin hesap verme konusundaki başarısızlığı, şirketin etik veya insan haklarını koruma konusunda ciddi olmadığını gösteriyor." dedi.
BATI ŞERİA'DAKİ KAMERALARDA YÜZ TANIMA VAR MI?
Raporda, Batı Şeria'da kullanılan ve kullanıma hazır insan ve araç tanıma özelliklerine sahip belirli ürünleri gösterildi. Uluslararası Af Örgütü, belirlenen tüm ürünlerde yüz tanımanın etkinleştirildiğini kesin olarak doğrulayamadı ancak araştırmacılar, kameraların "potansiyel olarak yüz tanıma araçlarıyla birlikte kullanılmasından endişe duyduklarını" söyledi.
Uluslararası Af Örgütü uzmanları, kameraların, İsrail polisi tarafından işletilen ve tüm Doğu Kudüs şehrini kapsayan yüz tanıma gözetleme ağı olan Mabat 2000'e bağlanma riskinin yüksek olduğunu söyledi. Bu geniş gözetim sistemi "İsrailli yetkililerin protestocuları tespit etmesine ve Filistinlileri sıradan günlük faaliyetlerini sürdürürken bile sürekli gözlem altında tutmasına imkan tanıyor" ifadesi kullanıldı.
Ayrıca Filistinlilerin endişesi yersiz de değil. 2021'de Washington Post gazetesi, Batı Şeria'daki 3 milyon Filistinlinin tamamının görüntülerini ve tüm bilgilerini içeren Wolf Pack adlı geniş bir veritabanı olduğunu ortaya çıkardı.
Uluslararası Af Örgütü'nün yapay zeka ve insan hakları araştırmacısı Matthew Mahmoudi, durumu şöyle izah etti:
"Bu teknolojiler Filistinlilerin hareket özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılıyor. Özellikle hareket etme, işe gitme, okula gitme, tıbbi tesislere erişme yeteneğiniz, yüz tanıma gibi yapay zeka tabanlı gözetimin kullanımına bağlı olarak engelleniyor."
Mahmoudi ayrıca, "Bu teknolojinin, Doğu Kudüs'teki Silvan gibi yerlerdeki Filistinlileri genişleyen yasadışı yerleşimlere direnmekten ve muhalefet etmekten caydırmak için nasıl kullanıldığını görüyoruz" dedi.
Batı Şeria'daki geniş gözetleme ağının Filistinlilerin yaşamı üzerindeki günlük etkisinin yanı sıra, daha uzun vadeli sonuçları da oldu. Uluslararası Af Örgütü'nün Dijital Doğrulama Birimi, gözetleme teknolojilerinin kayıt veya kimlik tespiti için kullanıldığını ortaya koydu. 15 videoyu doğrulayan örgüt, bazı yerlerde bu kameralar aracılığıyla İsrail polisinin belirli kişileri tespit ederek gözaltına aldığını açıkladı.
Bu konuda bir örnek de verildi; bir defasında İsrail polisi, CCTV kameraları (kapalı devre televizyon kamerası) aracılığıyla izledikleri bir protestocuyu nasıl teşhis edebildiklerini gösteren bir video yayınladı. Mahmoudi'ye göre polis memurları, kalabalığın arasından belirli bir kişiyi seçerek gözaltına aldı. Mahmoudi, "Özellikle protestolarda, kalabalığın içinde olsanız bile potansiyel olarak seçilmeye, tanınmaya ve zulme maruz kalıyorsunuz. Bu teknolojiler insan hakları söz konusu olduğunda son derece sorunlu şekillerde kullanılıyor." dedi.