Mehmet Atalay, 'Olimpiyat hakkımız'

GSGM'in eski efsane müdürü Mehmet Atalay, 'Olimpiyat hakkımız'.
Türkiye'nin inşa ettiği modern tesislerle ve son 10 yıl içinde gerçekleştirdiği dev organizasyonlarla zirve yaptığına vurgu yapan Atalay, "Bırakın İspanya ve Japonya'yı, dünyanın hiçbir ülkesi 10 yıla bu kadar organizasyon sığdıramaz. Türkiye bunu başardı ve bu yüzden de İstanbul'un 7 Eylül'deki şansı bence % 80, 90 civarındadır. Olimpiyatlara hiç bu kadar yakın olduğumuzu hatırlamıyorum" diyor.Aksini düşünmek bile istemediğini belirten Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Atalay, "Türkiye daha önce 4 kez olimpiyatlara talip oldu ve kaybetti. O zaman maketler üzerinden propaganda yapıyorduk, şimdi hayata geçirdiğimiz dev projelerle. Eğer bu defa da vermezlerse kesinlikle Batı'nın İslam ülkelerine bakış açısı diyeceğim. İstanbul'umuza gerçekten büyük ayıp ederler" diye konuşuyor.
Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay'ın yaklaşık 20 yıllık da spor yöneticiliği kariyeri var. İstanbul Spor A.Ş'nin başında iken unutulmaya yüz tutan Avrasya Maratonu'nda katılım rekoru kırdıran Atalay, GSGM'nin başında iken de kurum tarihinin en başarılı genel müdürü oldu. Türk sporuna devrim niteliğinde yeniden yapılanma süreci yaşatan spor adamı, federasyonların özerkliğe kavuşmasında, sponsorluk yasasının çıkmasında ve son 10 yıl içinde dünyada bir emsali olmayan dev organizasyonların ülkemize alınmasında ve gerçekleşmesinde fitili ateşleyen isim oldu. Basın İlan Kurumu'na da büyük yenilikler getiren ve bu kurumun bir meslek teşekkülü olduğunu icraatlarıyla bütün basın camiasına hissettiren Atalay'la, kurumun Cevizlibağ'daki ana binasında aşina olduğu Türk sporunu konuştuk. Sohbetin içinde 2020 olimpiyatlarından tutun, spordaki şike, doping skandalları, 10 yıla sığdırdığımız dev organizasyonlar da vardı. Konu spor olunca, Uluslararası Organizasyonlardan Sorumlu Baş Koordinatörlük görevi de yapan Atalay'ın gözleri ışıl ışıl oluyor, olayları adeta yeni baştan yaşıyor gibiydi.
"BU BİR DÜNYAYA BAŞKALDIRIDIR"
Önce yıllarca görev yaptığı İstanbul'un 2020 adaylığını konuştuk. "Eğer bu defa da vermezlerse…" diye başlayan Atalay, "İnanıyorum ki, İstanbul'umuzun bu defa yüzde 80 hatta 90'lık bir şansı var. Biliyorsunuz daha önce 4 kez adaylık başvurusu yapıp kaybettiğimiz Olimpiyatlara, bu defa çok yakınız. Her şey 7 Eylül'deki oylamada belli olacak ama ben İstanbul'un bu defa başaracağına inanıyorum. Eskiden maketlerle çıkıyorduk IOC üyelerinin karşısına şimdi ise dünya çapında modern tesislerle ve gerçekleştirdiğimiz organizasyonlarla çıkıyoruz. Bırakınız Japonya ile İspanya'yı, son 10 yılda Türkiye'nin gerçekleştirdiği organizasyonları dünyada hiçbir ülke gerçekleştiremedi. Hangi birini sayayım; Şampiyonlar ve UEFA Ligi finalleri, Dünya Basketbol, Dünya Atletizm, Dünya Okçuluk, Dünya Güreş, Teniste Dünya Kupası, Yaz ve Kış Üniversiade Oyunları, Dünya Gençlik Oyunları, Akdeniz Oyunları, U-20 Dünya Kupası ve daha birçok irili ufaklı organizasyonlar… Son 10 yıl içinde dünyada hangi ülke bu kadar organizasyona ev sahipliği yaptı…" dedi.
EĞER BU DEFA DA OLİMPİYATLAR VERİLMEZSE…
Atalay'ın heyecanına bu defa biraz da inkisar ve hırs karışıyordu. İstanbul'un olimpiyatlar için oluşturulmuş bir şehir olduğuna vurgu yapan başarılı spor adamı, "Türkiye son 10 yılda büyük yol adı. Artık dünya çapında modern statlarımız, salonlarımız, atletizm pistleri ve havuzlarımız var. Ve bunları çok kısa sürelerde gerçekleştirdik. İstanbul'un tarihi dokusu, iki kıtayı kucaklayan konumu, Avrupa'nın spor ve kültür başkenti olması ve tüm güzellikleriyle adeta olimpiyatlar için feryat ediyor. Üstelik Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da devlet garantisi veriyor. Bu da çok önemli bir argüman. Ve üstelik ilk kez bir İslam ülkesinde yapılacak. Olimpiyatları vermek için daha ne isteyecekler? Tesis var, yatırım var, devlet garantisi var, istek ve arzu en üst düzeyde… Düşünmek bile istemiyorum ama bu defa da olmazsa ben kesinlikle bu işin arkasında bir art niyet ararım. Avrupalıların, İslam ülkelerine bakış açısını ararım…" diye konuştu.
DOPİNG, SPORU VE SPORCUYU
KEMİREN BİR HASTALIKTIR
Türkiye WADA'nın izniyle dünyanın sayılı doping merkezlerinden birini kurdu ve 0.9 hata ile faaliyetlerini sürdürdü. Bu önemli bir rakamdır; bizden ileri ülkeler bile bu düzeyi tutturamıyor…
Mehmet Atalay'la, özellikle son yılda hortlayan doping olaylarını da konuştuk. Her gün organizasyonlar öncesi ve sonrası gelen doping rezaletine çok üzüldüğünü vurgulayan Atalay, "Ben, sporcularımızın bilinçli olarak doping maddesi içeren ilaçlar alacağına inanmıyorum. İşin içinde komplo olabilir, bilinçsiz beslenme ve vitamin takviyesi olabilir. Biz WADA'nın da onayıyla dünyanın sayılı Doping Merkezi'ni ülkemizde kurduk. Ve 0.9 hata ile çalışan bir merkez haline getirdik. Bunlar yeterli değildir; sporcuların, antrenörlerin ve sporla uğraşan yöneticilerin, başkanların doping konusunda ciddi eğitim ve yardımlar alması gerekir. Bu konuda Prof.Dr. Funda Elmacıoğlu ve Kaya Livaneli'nin ciddi çalışmaları vardır. Funda hanım tüm sporculara ablalık yapıyor. Ben Nevin Yanıt, Alemuti Bekele, Aslı Çakır Alptekin gibi her zaman dünya vitrinine çıkacak sporcuların bilinçli olarak dopinge tevessül edeceğine inanmıyorum. Çünkü hiçbir sporcu bu kontrollerden kaçamaz ve bunun bilincindedir. Buradaki hata, sporcuların yiyecekleri her türlü şeyin vücutta hangi sonuçlara yol açacağı, nasıl tepki vereceği çok iyi etüt edilmeli ve ona göre bir beslenme programı belirlenmeli. Spor bir bilim dalı değil ama bilimden faydalanır, sağlık, beslenme, mentör, psikolojik destek ve daha birçok alanda sporcularımız ve onları çalıştıran antrenörler eğitilmeli. Türkiye bu doping illetinden bütün kurumların ciddi anlamla işbirliği ile kurtulabilir… 2003 ile 2008 arasında doping skandalları ve tribün terörü yok denecek kadar azdı. Ödüllerin artırılması da bu işte etken olabilir ama ben tamamen bilinçsiz beslenme ve doping konusunda üniversitelerin, hastanelerin ve ilgili kurumların ciddi anlamda işbirliği yapmamasından kaynaklandığına inanıyorum" dedi.
TRANSFERE KRİTER ŞART
Yabancı transfer sayısını dondurmanın bir anlamı olmayacağını vurgulayan Atalay, "Ancak çok ciddi anlamda kriterler getirirsek ve transfer edilen yabancı sayısı kadar da altyapıdan gençlere şans verirsek, futbolumuz yeniden şaha kalkabilir" dedi.
Yılların deneyimli spor adamıyla futboldaki yabancılaşmayı, Milli Takım'ımızın dünya 5'inciliğinden 54'üncü sıraya kadar inmesini de konuştuk. Yabancı transfere mutlaka kriter getirmek gerektiğine vurgu yapan Atalay, "Bu konuda ırkçı bir yaklaşımımız olamaz. Ülkemiz her ülkenin vatandaşına açıktır. Ancak futbolumuzun önünün kesilmemesi için kesinlikle ciddi anlamda kriterler koymalıyız. Örneğin İngiltere, Brezilya, Almanya, İspanya ve Arjantin gibi futbolda ileri ülkelerden gelecek olan futbolculara farklı; futbol bakımından biraz daha geri sayılan İtalya, Hallanda, Portekiz gibi ülkelerden alınacak olan futbolculara daha farklı kriterler koymak gerekir. Dünya ülkelerini kategorize etmekte yarar var. Ve gelecek futbolculardan ülkelerindeki A, Ümit ve U-20 takımlarında belli bir sayıda oynama, gol atma, belli bir yaşta ve deneyimde olma gibi önemli kriterler getirmeliyiz. Bu kriterler sayesinde ülkemiz, işe yaramayan yabancı futbolcuların mezarlığı olmaktan kurtulacaktır. Üst düzeyde kritere sahip olan futbolcular ise genelde pahallı olduğu için ister istemez transfer sayısında da bir azalma olacaktır. Mesela transfer edilen yabancı sayısı kadar altyapıdan da oyuncu oynatma mecburiyeti getirilebilir. Ücretler son derece şeffaf olmalı. En önemlisi 'Kulüpler Yasası' hızlı bir şekilde çıkarılarak bu olaylar tamamen yasaya bağlanmalı ve çok ciddi ve sıkı denetleme tabi tutulmalıdır. Ancak bu şekilde kulüplerin yanlış bir şey yapmasının önüne daha baştan geçilmiş olur…" diye konuştu.
MİLLİ TAKIM'A OLUMLU YANSIR
Atalay, A Milli Takımımızın FIFA sıralamasında 54'üncülüğe kadar düşmesini içine sindiremiyor. Atalay, "Çok değil, bundan 10 yıl önce dünya üçüncüsü olmuş bir takım, dünya 5'inciliğinden nasıl olur da 54'üncülüğe kadar geriler. Bu 10 yıllık sürede ülkemizde 10'a yakın modern stat ve her anlamda modern tesisler yaptık. Kulüplerin gelirleri hem yayıncı kuruluştan hem de iddaa gelirlerinden dolayı önemli miktarda arttı. Ama maalesef kulüp yönetimleri, kasalarına giren bu paraları da plansız bir şekilde harcadılar ve işe yaramaz yabancı futbolculara yatırdılar. Ülkemiz her alanda gelişti, futbol gelirleri arttı, ülkemizdeki kifayetsiz yabancı futbolcu sayıları da ikiye üçe katlandı ve bildiğiniz gibi Milli Takımımız'da bu dönemde büyük düşüşler yaşandı. Futbol pastası büyürken, Milli Takım'ımızın tersine bir gelişme göstermesinin altında yatan sebeplere inmek lazım. Demek ki, milli takımlarımızı besleyen kaynakları zayıflatmışız ve Avrupa'daki gurbetçi futbolcularla çareler aramışız; bu da olmamış. Önümüzdeki dönemlerde Kulüpler Yasası'nı çıkarıp, yabancı transfer olayına yasaklama değil ama ciddi kriterler koyarsak; eminim ki bu, kısa süre içinde futbolumuza ve dolayısıyla milli takımlarımıza da yansıyacaktır…" dedi.
SERVET YOL KAZASI YAPTI
Atalay'la bazı sporcularımızın olimpiyat şampiyonluğu sonrasındaki düşüşünü de konuştuk. Aklımıza gelen ilk isim ise 2012 Londra Olimpiyatları şampiyonu Servet Tazegül oldu. Londra'da zirve yapan Servet'imiz, bundan yalnızca 8-9 ay sonraki ülkemizdeki Akdeniz Oyunları'nda bronz madalya alması bizlere hayal kırıklığı yaşatmıştı. Tazegül bu olaydan 1 ay sonra Dünya Şampiyona için çıktığı tatamide yine sevenlerini üzdü. Servet'i çok iyi tanıdığını söyleyen Atalay, "Servet şımarmayacak, havaya girmeyecek kadar olgun ve terbiyeli bir sporcudur. Üstelik Metin Şahin gibi bir federasyon başkanına ve Ali Şahin gibi de bir antrenöre sahiptir. İnanıyorum ki, Servet ve onun gibi Nur Tatar ve diğer branşlardaki Nevin Yanıt, Aslı Çakır Alptekin, Gamze Bulut, Rıza Kayaalp, Selçuk Çebi gibi sporcularımız yine zirvelerin hakimi olacaktır. Her sporcunun bir nazar boncuğuna ihtiyacı vardır. Onları gözümüz gibi korumalı ve yenilerinin yetişmesi için çok ciddi anlamla bilimsel çalışmalar ve taramalar yapmalıyız" dedi. Futbolumuzda yaşanan kirliliğe de değinen Atalay, "Maalesef arzu etmediğimiz olaylar yaşandı. İşte bunun için Kulüpler Yasası'nı bir an önce çıkarıp, futbolda her şeyi yerli yerine oturtmak gerekiyor. Kulüplerin gelir ve giderlerini çok yakından takip edecek şeffaf sistemi hayata geçirmeliyiz. Spor adamı, kulüp başkanı ya da sporu yöneten her kimse, daha hata yapmadan ikaz edilmeli. Hata yapanlar varsa büyük bir kararlılıkla sistemin dışına atılmalıdır. Türkiye'de sağlıklı bir yapılanmayı oluşturursak, bu işin de üstesinden geliriz" diye konuştu.
AKDENİZ OYUNLARI YANILTMASIN!
Mehmet Atalay'la Mersin'de gerçekleştirdiğimiz 17. Akdeniz Oyunları'nı da değerlendirdik. Madalya sayısının fazla olmasının ve Türkiye'nin ilk kez ikinciliğe yerleşmesinin sevindirici olduğuna vurgu yapan Atalay oyunları şöyle değerlendirdi: "Türkiye genel'de madalya sıralamasında İtalya, İspanya ve Fransa'nın arkasından 4'üncü veya 5'inciliği elde ediyordu. Bu defa kendi ülkemizde olduğu için fazla sporcu ile katıldık. Ekonomik sıkıntı içinde olan İspanya, Portekiz, İtalya gibi ülkeler bu oyunlara daha az sporcu ve genç takımlarla katıldı. Bu durum da ülkemizin lehine oldu. Bazı branşlarda ilk kez madalya ile de tanıştığımız oldu. Türkiye madalyanın sayısına bakmadan, fazla da abartmadan daha iyi şeyleri, daha büyük başarıları yakalamanın yollarına bakmalıdır. Çünkü Olimpiyatlara talip olan ve bunun için dünya çapında yatırımlar yapan bir ülke için Akdeniz Oyunları hiçbir zaman ölçü olmamalı, çıtayı çok daha yukarılar çıkarmalıyız…"