Stresten ölüyoruz! Bütün hastalıkların kaynağında gerçekten o mu var?

Stressiz bir hayat mümkün değil. Ancak stres sürekli hâle geldiğinde vücut savaşamıyor. Bağışıklık sistemi zayıflıyor, psikolojik durum bozuluyor. Diyabetten, kalbe ve hatta kansere kadarçeşitli hastalıklar ortaya çıkıyor.
Ziyneti Kocabıyık - Kişinin kendini koruyabilmek ya da bir durumla başa çıkabilmek için verdiği otomatik tepkiye stres diyoruz. Uzmanlara göre stres durumunda vücut 3 farklı tepki gösteriyor. Mücadele edebilecek gücü hissediyorsa savaşıyor, savaşamayacağını düşünürse kaçıyor, kaçmaya bile gücü yoksa içine kapanıyor. Özellikle ülkemizde üst üste yaşanan büyük terör olayları, komşularımızdaki savaş, ekonomik sıkıntılar stres yükünü artırıyor. Stressiz bir hayat olur mu? “Elbette ki hayır” dediğinizi duyuyorum. Hatta bilim adamları biraz stresin faydalı olduğunu bile söylüyorlar. Daha doğrusu anlık ve geçici stresin vücut için bir zararı yok. Bedenimiz bunun altından kalkabiliyor. Peki ya sürekli hale geldiğinde neler oluyor?.. Günümüzde dağ gibi büyüyen kronik hastalıkların sebebi gerçekten stres mi?
Stresle ilgili bir başka tartışma konusu da çözüm bulunamayan her şikâyetin “strestendir” diye geçiştirilmesi. Stres hafife mi alınıyor? Bütün bu soruların cevaplarını ve stresin vücuttaki etkilerini Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Usta anlattı… Prof. Dr. Ahmet Usta, İstanbul Tıp Fakültesinde başladığı uzmanlık eğitimini Amerika Birleşik Devletleri, New Orleans, Tulane University Medical School’da tamamlamış bir anatomist. Yani kaslardan kemiklere, hücrelerden saç teline kadar insan vücudunu A’dan Z’ye inceleyen bilim dalında uzman. Bu uzmanlığını stresten kaynaklanan veya stresle artan hastalıkları tedavi ederken kullanıyor. Stres değerlendirme ve yönetimi konularında danışmanlık yapıyor.
KADINI BAŞINDAN ERKEĞİ BELİNDEN VURUYOR
Stresin vücut üzerindeki etkileri kişiye göre değişiyor. Prof. Dr. Ahmet Usta “Stres kişiyi en zayıf olduğu yerden vuruyor” diyor.
“Stres bütün vücut sistemlerimizi etkileyebilir. Yelpaze geniştir, dikkat dağınıklığından depresyona, uçak korkusundan diş gıcırdatmaya, yüksek tansiyondan şeker hastalığına, iktidarsızlıktan kansere kadar birçok hastalığa yol açabilir. Cinsiyetlere göre ayırırsak, strese bağlı olarak kadınlarda sırt ve boyun ağrıları ile gerilim tipi baş ağrısı; erkeklerde ise bel ağrıları görülüyor. Kürek kemiklerinin arasındaki çok ince bir çizgi var. Strese girdiğimizde en çok onları kasıyoruz. Ağrı oradan başlıyor. Boyuna ve şakaklara çıkıyor. Stresi ortadan kaldırdığınızda bunlar geçiyor.
ESKİDEN STRES YOK MUYDU?
Şehir hayatı dengeyi bozdu
Kronik hastalıkların stresle açıklanması ile ilgili olarak en çok kurulan cümlelerden biri de “Eskiden stres yok muydu da bu hastalıklar bu kadar sık görülmüyordu” şeklinde. Prof. Dr. Ahmet Usta modern hayatın, kişinin tabii hayat düzenini değiştirdiğini ve sağlık problemlerinin de bu yüzden arttığını ifade ediyor.
“Hücrelerimiz yaratılıştaki biyolojik saatine göre işler. Kandaki kortizol düzeyi gün içinde alçalır ve yükselir. Sabah 08.00’de en yüksek; akşam 20.00’de de en düşük düzeydedir. Bu da gün ışığına bağlı olarak gerçekleşir. Doğal olan eskiden köylülerin yaşadığı yaşam tarzını sürdürmektir. Vücut akşam 20.00’den sonra dinlenmeye, kendini tamir etmeye çekilir. Sabah 08.00’de ise en verimli olduğu zamandır. Bu yüzdendir ki, sınavları, ameliyatları sabah erken yaparlar. Hem doktor en verimli saatindedir hem de hastanın bağışıklık sistemi en yüksek düzeydedir. Sonra yavaş yavaş düşmeye başlar. Eskiden herkes 17.00-18.00’de evine gider yemeğini yer, 22.00’de yatar, sabah da vakitlice kalkardı. Bu tarz hastalıklar da yoktu. Şimdi saat 20.00’den sonra eve gidebiliyoruz. Arkadaşlarımızla görüşmelerimizi akşam yapıyoruz. Gece geç saatlere kadar dışarıda kalıyoruz. O yorgunlukla ertesi gün, günlük işlerimizi yapmaya çalışıyoruz. Gece 20.00’den sonra dinlenmek yerine ayakta olmak, vücut için
ekstra zorlayıcı stres kaynağıdır. En basit bir problem bile vücut için yük hâline gelmeye başlar. Bunun altından kalkamayınca da hastalıklar görülür.”
KORTİZOL İLE ADRENALİNİN SAVAŞI
Uyandığımız anda başlıyor
Stres organizmanın kendini rahatsız eden duruma karşı verdiği cevaptır. Sabah gün ışığı gözümüzün içine girdiği anda stres başlamış demektir. Stresi kötü bir şey olarak algılamamak gerekir. Vücudumuzun mutlu mesut hayatını etkileyecek herhangi bir dış uyaran bizim için strestir. Vücut buna karşı koymaya programlanmıştır. Derhâl adrenalin ve kortizol hormonları salgılanır. Adrenalin tehlike karşısında vücudu savaşa hazırlar. Kortizol ise dokularda meydana gelen hasarı onarma görevini üstlenir.
ENERJİ KULLANIMI ARTIYOR
O AN VÜCUTTA NELER OLUYOR?
Stres altındayken beyin vücuda savaş ya da kaç mesajını verir. Her ikisi için de enerji gereklidir. Bu yüzden stres anında vücuda her zamankinden daha fazla enerji gönderilir. Kalp daha fazla enerji üretmek için daha hızlı atmaya başlar. Bu arada vücuttaki kanın önemli bir bölümü savunma organları olan kollarda ve bacaklara hücum eder. Oksijen miktarını arttırmak için solunum hızı artar ve kan damarları genişler. Dalak daha çok kan üretir ve karaciğerden kana daha fazla şeker geçer. Sindirim sistemi yavaşlar. Çünkü mide ve bağırsaklar için gerekli olan kan bu organlardan alınarak kollara ve bacaklara gönderilmiştir. Bu yüzden sindirim sistemi daha az bir kanla faaliyetini sürdürür. Vücutta tuz tutulur. Bu yüzden tansiyon çıkar.
Strese girmekiçin illa ki koşturuyor olmanız gerekmez. Oturduğunuz yerde çocuğunuzun okulunun durumunu, emekliliğinizi düşünerek de strese girebilirsiniz. Sonuç olarak başta bağışıklık sistemi olmak üzere, kalp damar sistemi, kas iskelet sistemi, beyin olumsuz etkilenir. Hatta çok sık grip oluyorsanız bunun sebebi bile stres olabilir.
AKLINIZDA OLSUN
DOYMANIN YARISI PSİKOLOJİK
Eğer şişman bir kişi hastalıktan dolayı kilo almıyorsa, hayatındaki bir eksikliği farkında olmadan buzdolabından tamamlıyor demektir.
Obezite çağımızın en önemli sağlık problemlerinden biri. Prof. Dr. Ahmet Usta, obezitenin de temelinde büyük oranda stresin yattığını söylüyor.
“Herkesin stresi karşılama yöntemi farklıdır. Bazı insanlar stres altında olduğu zaman ya kafayı buzdolabına sokar ya da bir köşede oturur ağzını bıçak açmaz. Bazıları mutsuz olur yer. Yine strese bağlı olarak gastrit oluşmuşsa, sık sık yer; o da kilo aldırır. Bazı kişilerde ise yeme davranışını Freud’a kadar dayandırabiliriz. Doyma duygusunun yarısı psikolojiktir. Çünkü yemenin birçok yönden tatmin edici tarafları var. Eğer şişmanlıklarının sebebi bir hastalık değilse, sürekli yemeyi isteyen kişiler yapı olarak egoist, içindeki boşluğu yiyerek doldurmaya çalışan kişilerdir. Fazla kilolu bu kişilerin ortak özellikleri ise stresli olmalarıdır. Sağlık sorunlarına baktığımızda irritabl bağırsak sendromu dediğimiz bağırsak problemleri, mide problemlerini görebiliriz. Verilemeyen kiloların da sebebi strestir.
Aslında modern şehir hayatı stresle birleşerek obeziteye zemin hazırlıyor. Büyükşehir insanının her gün yaşadığı stres adrenalin deşarjına sebep oluyor. Bu durum bizi sürekli olarak bir şeyler yemeye yöneltiyor. Vücut ilk önce şekeri kullanıyor. Şeker bitince kan şekeri düşüyor ve yine acıkıyoruz. Acıktığımız anda ilk bulabildiğimiz yiyecek karbonhidratlar. Karbonhidratlar şekere dönüşüyor. Şeker de kişiyi mutlu ediyor. Bu yüzdendir ki, yalnız yaşayan yaşlılar çok şeker yerler.”
MUTLU EDİYOR
Yedikten sonra şekere dönüşen hamurlu yiyecekler, stres altındaki kişiyi mutlu ediyor.