Fenomenler sağlığımızı da riske atıyor
Özellikle sağlık ve beslenme bilgisi veren “sosyal medya ünlüleri”ne şüpheyle yaklaşılması gerektiğini tavsiye eden uzmanlar, bilim dışı ve kanıtı olmayan tavsiyelerin sağlıkta geri dönüşümsüz sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
ZİYNETİ KOCABIYIK'IN HABERİ - Son günlerde kamuoyunun gündemine bomba gibi düşen Dilan Polat ve takipçi sayıları milyonları bulan diğer influencer’ların toplum algısı üzerindeki etkileri tartışılırken, sağlık influencer’ları da tartışma konusu oldu. Dilan Polat ve benzerlerinin özel hayatları üzerinden hayat tarzı ve ürün pazarlarken sağlık influencerlarının da “merdiven altı” sağlık tavsiyeleri ile toplum sağlığını tehdit ettiğine dikkat çeken uzmanlar, sağlık tavsiyesi içeren sosyal medya mesajlarına karşı dikkatli olunması uyarısında bulunuyor.
Sosyal medyada dolaşan sağlık bilgilerinin yüzde 95’inin “kişiler tarafından” üretildiğini söyleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nur Baran Aksakal “Bu kişiler kendi okuduklarını, kendi anlayabildikleri gibi aktarıyorlar. Daha da kötüsü mesajlarını kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtarak verebiliyorlar. Çoğu zaman da sosyal medyadan ulaştıkları takipçilerine kişisel sağlık deneyimlerini bir sağlık tavsiyesi gibi sunuyorlar. Ne yazık ki bu mesajların etkisi bilimsel çalışmalardan daha büyük kabul görüyor” dedi.
UCUNDA ÖLÜM VAR
Sosyal medya ünlülerinin birçok alanda tanıtım yaparak, “bilgi” paylaşarak kitleleri etkilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Aksakal, beslenme ve sağlık konusundaki önerilerin ve paylaşımların diğer bütün konulardan çok daha önemli olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Kabasakal “Çünkü bu kişilerin mesajları çoğunlukla bazı besinlere uygun olmayan şekillerde endikasyon vererek ‘hastalığınıza iyi gelecek’, ‘bu ürünleri kullanın diyabet ilaçlarına kullanmanıza gerek kalmayacak’ ya da ‘bunu kullandığınızda bir haftada kilo vereceksiniz’ gibi birtakım hedefler koyarak kendi çıkarları için çarpıttıkları bilgileri içeriyor. Bunun sonucunda eğer çocuksa büyüme gelişme gerilikleri oluşuyor. Gençse ‘sıfır beden’ vurgusu yüzünden bağışıklığı düşük hastalıklara açık bir birey hâline geliyor, kronik hastalığı olanlar ilaçlarını bırakıp bilimsel kanıtı olmayan otlara yöneliyor ya da ilaçlarıyla birlikte kullandığında tedavisi iyi giderken her şey tersine dönüyor. Bütün bunların sonucunda karaciğer ve böbrek yetmezlikleri ve hatta ölüm vakaları meydana geliyor” diye konuştu.
İSVİÇRELİ DEĞİL TÜRK BİLİM ADAMLARI
Daha önceleri geleneksel medyada gördüğümüz küçük çaplı spekülatif bilimsel çalışma haberleri genellikle İsviçreli bilim adamlarına dayandırılırdı. Şimdilerde ise sosyal medyada kendi alanı dışındaki konularda influencerlık yapan bazı doktorların da bilimsel çalışmalara dayandırdığı paylaşımların toplum sağlığını olumsuz etkileyebileceğine işaret eden Prof. Dr. Aksakal “Bu kişiler bir çalışmayı alıp kendi yorumuyla paylaşıyor. Bilgi doğru olabiliyor ama çok spesifik bir grubu ilgilendirdiği hâlde bilgiyi genele uyarlayarak aktarıyor ya da doğrulamamış bir bilgi olabiliyor. Kanıta dayalı bilgi bile sunsanız eğer toplumun algılama ve anlama sınırlarının üzerinde veya dışındaysa yanlış algılarını biliyorsunuz. Belki sizin söylediğiniz şey teknik olarak doğru olabilir ama belli bir hasta grubu için geçerliyse genele yayılmamalıdır. Bu durum hekimlerin bilgi kaynağı olmaktan vazgeçmesi anlamına gelmiyor ama bazı hekimlerin daha popüler olmak için kaynağı belli olmayan ya da toplumu yanlış etkileyebilecekleri bilgileri aktarmaktan çok doğru bilgiyi doğru şekilde aktarmaları gerekir” diye konuştu.
Aslında bizim beslenme uzmanlarımızın ve kronik hastalıkları izleyen hekimlerimizin influencer’lık yapması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Aksakal “Yapamıyorsa influencer’lara ulaşmak lazım. Ben onu da önemsiyorum. Sözü dinlenen takip edilen, rol model alınan insanlara ulaşıp onlara doğru bilgileri iletmekte önemli” dedi.
SOSYAL MEDYAYI NASIL OKUYALIM?
Konferansın EUFIC (Avrupa Gıda Bilgilendirme Konseyi) başkanlığındaki gıda eğitimi ile ilgili panelinde konuşan Sabri Ülker Vakfı Yayınları Yayın Danışmanı ve İletişim Uzmanı Prof. Dr. Ali Atıf Bir, Türkiye’de sağlık okuryazarlığı oranın çok düşük olduğuna işaret ederek “Gıda ve beslenme konusunda yanlış bilginin her zamankinden daha yaygın olduğu çağımızda doğru bilimsel bilginin kamuoyu ile paylaşılması her zamankinden önemli hâle geldi. Günümüzde sağlık kuruluşlarından yeterli bilgiyi almayan veya bu kurumları doğru bilgi kaynağı olarak görmeyen hastalar, maalesef sosyal medya ve internet üzerinden aldıkları bilgilerle beslenme alışkanlıkları ediniyorlar” dedi. Prof. Dr. Bir, medyadaki doğru bilgi ile saptırılmış bilgiyi birbirinden ayırmak için dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle sıraladı:
YANILTICI BİLGİNİN 7 SİNYALİ
1. Hızlı bir çözüm vadeden öneriler. Şok diyetler gibi.
2. Tek bir ürün veya beslenme rejimi hakkında çok ciddi tehlike uyarıları yapan paylaşımlar.
3. Saygın bilimsel kuruluşlar tarafından kullanılmayan ve dramatik ifadeler içeren haberler
4. “İyi” ve “kötü” yiyeceklerin listesini yapan paylaşımlar.
5. Ürün ya da beslenme önerisi reklamını yapan haberler.
6. Habere kaynak olan araştırmanın hâlen sürdüğünü ya da aktüel bir araştırma olmadığını belirten ifadeler.
7. Ürünü destekleyen, genellikle ünlülerden veya üst düzey müşterilerden gelen, bilime dayalı olmayan referanslar.
İÇ HASTALIKLARI UZMANLARINA BESLENME EĞİTİMİ DESTEĞİ VERİLECEK
Obezite ve buna bağlı kronik hastalıkların giderek arttığı günümüzde, bütün bu hastalıklarla mücadele etme noktasında beslenmenin önemi büyük. Belgrad’da düzenlenen 14. Avrupa Beslenme Konferansı’nda (FENS) yeni dönem projelerini paylaşan Sabri Ülker Vakfı, AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) ile yürütülen projeden sonra şimdi de iç hastalıkları uzmanları ile beslenme ve beslenme iletişimi konusunda bir çalışma yapılacağını duyurdu. Aile Hekimlerine Yönelik Beslenme ve Beslenme İletişimi programı çerçevesinde Türkiye genelinde 9 bine yakın aile hekimine ulaşıldığını anlatan Sabri Ülker Vakfı Genel Sekreteri Özlem Üliç Çatar “Ulaştığımız aile hekimlerine, kilo kontrolü yaklaşımları, besin takviyelerinin hastalıklarla etkileşimleri, vitamin takviyeleri gibi alanlarda ücretsiz eğitimler verdik. Hekimlere besin ve besin takviyelerinin hastalık varlığında nasıl sunulabileceği ve bu sırada iletişim mesaj ve becerilerini edindirmeyi amaçladık. Şimdi de projemizin yeni bir aşamasını hayata geçiriyoruz ve iç hastalıkları uzman hekimlerine bu alanda benzer eğitimler vermeye başlıyoruz. Hedefimiz Türkiye genelinde iç hastalıkları uzman hekimlerine ulaşarak onların hastalarıyla beslenme takviyeleri, beslenme ve ilaç etkileşimleri gibi alanlarda destekleyici bilgiler paylaşabilmelerini sağlamak olacak” dedi.