Prof. Dr. Mehmet Sungur: Ödül avcısı olmayın

Prof. Dr. Mehmet Sungur: Ödül avcısı olmayın

SAĞLIK Haberleri

Mükemmel bir hayatı hedefleyen bugünkü modern insanın, ödül avcısı gibi davrandığını söyleyen Prof. Dr. Sungur “İnsan sürekli ödül peşinde koşarken giderek bencilleşiyor ve yaşadığı dünyaya yabancılaşıyor. Hep ödülle karşılaşmayınca da mutsuz oluyor” dedi.

ZİYNETİ KOCABIYIK

 Endişe ve kaygı İçinde bulunduğumuz korona günlerinde en yoğun hissettiğimiz duygular. Aradan bir buçuk yıl geçmesine rağmen endişe ve kaygılarımız şekil değiştirerek devam ediyor. Yalnızca koronavirüsle ilgili olmasa da kaygılarımızı nasıl yönetebiliriz? Hayatta endişe ve kaygının faydalı olduğu alanlar var mı? Mutluluğun önündeki engeller neler? Bütün bu soruları Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Sungur’a sorduk. Prof. Dr. Sungur, endişelerden uzak, hayatı daha mutlu yaşamanın püf noktalarını anlattı...

ENDİŞE, BELİRSİZLİĞE YÖNELİK BİR PROTESTODUR
Prof. Dr. Sungur, korona döneminde piyasaya çıkan “Belirsizlikle Barışmak Kaygı ve Endişeyi Yönetmek” kitabında “endişenin”, belirsizliğe yönelik protesto olduğunu söylüyor. Yani bir yerde belirsizlik varsa ardından onunla savaşmak için endişe de geliyor. Koronavirüs döneminde bizi endişeye sürükleyen en önemli sebep düşmanı tanımamak, hayatımızda yol açabileceği değişiklikleri ve bunları nasıl yönetebileceğimizi bilememekti. Kaygı ve endişenin insanlar tarafından eş anlamlı olarak kullanılan ancak birbirinden iki ayrı kavram olduğunu anlatan Prof. Dr. Sungur “Kaygı, gelecekle ilgili bir belirsizlik; endişe ise bu muhtemel kötü duruma zihnimizin yaptığı bir hazırlıktır. Belirsizliği kabul edememektir” diyor.
Peki hem pandemi döneminde hem de hayatın genelinde huzurumuzu bozan, hayatımızı zora sokan endişe ve kaygıyı azaltmanın bir yolu yok mu? Elbette var. İşte Prof. Dr. Sungur’un, hayatı daha yaşanabilir kılmak için tavsiyeleri:

GÜNÜMÜZ İNSANI HEP İYİ HİSSETMEK İSTİYOR
Duygularınızı kabul edin: Bir buçuk yıldır içinde yaşadığımız ancak hâlâ tam olarak anlayamadığımız Covid-19 pandemisi karşısında kaygılanmanın normal bir duygu olduğunu kabul etmeliyiz. Bu kabulün önündeki en önemli engel ise modern insanın negatif duyguları kabul etmek istememesidir. Günümüz insanı hep iyi hissetmeliyim hep olumlu hissetmeliyim diye düşünüyor. Oysa Covid tehlikesi bir gerçek ve virüs hasta edebilir, öldürebilir, sosyoekonomik şartlarımızı bozabilir. Bütün bunlar için kaygılanmanın normal olduğunu kabul edin.

ENDİŞELENMEK BAZEN FAYDALIDIR
Yıkıcı ve yapıcı endişeyi birbirinden ayırın: Endişe bazen motive edicidir. Sınavı için endişelenen bir öğrenci derslerine çalışır. Acaba virüs kapar mıyım diye endişelenen kişi, maskesini takar, kalabalıklara karışmaz, hijyenine dikkat eder. Bu yapıcı endişedir. Ama virüs kapacağım endişesi aklıma geldiğinde hiçbir tedbir almıyor, buna rağmen hasta olursam, işimden olursam,  aileme bulaştırırsam gibi bizi daha da kötü hissettiren soruları art arda sıralıyorsak bu, yıkıcı endişedir.

BİR DAKİKA SONRA NE OLACAĞINI BİLMİYORUZ
Belirsizliklerle barışın: Belirsizliği negatif olarak algılayan ve kabul edemeyen zihin sürekli olarak bu belirsizliğe çözüm arar. Belirsizliğe tahammül edemeyen insanlar bu durumu ortadan kaldırmak için olabilecek en kötü şey hemen olsun yeter ki belirsizlik bitsin diye düşünürler. Oysa belirsizlik hayatın her alanında her zaman vardır. Caddede karşıdan karşıya geçerken de, bilmediğiniz bir restoranda yemek yerken de, yeni bir insanla tanıştığınızda da belirsizlik vardır.

ÖNCE TEDBİR SONRA TEVEKKÜL
Olabilirle olasılığı birbirine karıştırmayın:  Hepimiz koronavirüse yakalanabiliriz. Olabilirliği ortadan kaldırmak mümkün değil ama olasılığı azaltabiliriz. Gerekli tedbirleri alırsak hastalanma ihtimalini azaltabiliriz. İçinde bulunduğunuz ‘an’a odaklanın, gelecek için endişelenmek yerine şimdi sağlıklı olduğunuz için şükredin.

KENDİ OLTANIZIN BALIĞI OLMAYIN
Düşünce ile gerçeği birbirine karıştırmayın: Endişe bir düşünce demiştik. Her akla gelen düşüncenin gerçekleşmediğini, gelip geçici olduğunu bilelim. Düşüncelerin sizi esir almasına izin vermeyin. Düşünce bir nevi oltadır. Zihniniz bir olta atıyor; kişi kendi attığı oltanın balığı oluyor.  Düşüncelerinizi durduramazsınız ama onlara verdiğiniz tepkiyi durdurabilirsiniz.

HAYATA KARŞI MİNNET DUYUN
İnsanların hayata karşı minnet duymayı unuttuklarını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Sungur “Oysa hayat size karşılığında hiçbir şey ödemeden verilmiş eşsiz bir armağandır. Şu anda siz 350 trilyonda bir gerçekleşebilen bir şansı yaşıyorsunuz. Yaşama şansının size verilmiş olmasına minnet duyun ve buna şükredin. Bunun içinde sağlık da var. İnsanlar, sağlıklıyken bunun doğal bir şey olduğunu düşünüyor ve buna şükretmiyorlar. Hastalanınca sağlığın kıymetini anlıyorlar. Hayatta bazı önemli kavramların ve değerlerin içini doldurmak gerekiyor” diyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...