Pazardan ye kanser olma

Pazardan ye kanser olma

SAĞLIK Haberleri

Uzman Diyetisyen Dilşat Baş: Mevsimine göre sebze meyvenin en önemli göstergesi mahalle pazarları. Ucuz olanın mevsimi gelmiş demektir. Hormonsuz ve katkı maddesiz yiyecekleri pazarda bulabilirsiniz.

ZİYNETİ KOCABIYIK

Beslenmenin kanserle ilişkisi en çok konuştuğumuz konulardan biri… “Şunu ye kanserden korun”, “Aman şunu yeme kanser olursun”, “Meyveleri sebzeleri sirkeyle yıka kanser olma”…  Her gün onlarcasını duyduğumuz, okuduğumuz bu tavsiye cümleleri böyle uzayıp gidiyor. Beslenmenin bir de kanser hastaları açısından önemi var. Kanser hastalarının sıklıkla duyduğu beslenme tavsiyesi “Her şeyi yiyebilirsin ama kesinlikle şeker yememelisin. Kırmızı et yeme, doğal beslen, paketli gıdalardan uzak dur” şeklinde. Ama kanser hastasının “Ben ne yiyeceğim şimdi” sorusu hep havada kalıyor. Oysa bilimsel çalışmalar beslenme tedavisinin, kanserin medikal tedavisinin ayrılmaz parçası olduğunu ortaya koyuyor.  Kanser yazı dizimizin son bölümünde, Türkiye’deki kanser hastalarının beslenmesi ile ilgili bilgi veren en geniş kapsamlı kitabın da yazarı olan Uzman Diyetisyen Dilşat Baş’la konuştuk. Yedi senelik ciddi bir çalışmanın sonucunda “Beslenmenin Kanser Tedavisindeki Gücü” kitabını hazırlayan Dilşat Baş, hastalık süresince hem hasta hem de hekim tarafında kanserin tıbbi tedavisinin ön plana çıktığına işaret ederek iyi bir beslenmenin tedavi başarısını önemli ölçüde artırdığını söylüyor.
Dilşat Baş, aynı zamanda ülkemizdeki az sayıdaki onkoloji diyetisyeninden biri. Dilşat Baş’la hem kanserden korunmak için neleri yiyip neleri yemememiz gerektiğini hem de kanser hastasının nasıl beslenmesi gerektiğini konuştuk…

TEDAVİNİN YÜZDE 25’iNİ BESLENME OLUŞTURUYOR
¥ Kanser hastası için beslenmenin  önemi ne?
Beslenme tedavisi kanser tedavisinin ayrılmaz bir parçası. Çünkü bizim hastalarımızın önemli bir bölümü zaten kilo kaybıyla teşhis alıyor. Devamında tedavinin ortaya çıkardığı beslenme yetersizlikleri oluşuyor. Kanserin çok dinamik bir tedavisi var. Tedavinin yan etkileri dönem dönem değişiklik arz ettiği için bu süreçte beslenme de farklı etkileniyor. Bu yüzden nasıl onkolog her kür radyoterapi ya da kemoterapi verdiğinde hastayı izliyorsa bizim de mutlaka adım adım izlememiz gerekiyor. Burada amaç hastayı mulnutrisyondan yani beslenme yetersizliklerinden ve bazı hasta gruplarınıda obeziteden korumak. Çünkü özellikle meme kanseri grubunda hastalar hemen kilo almaya başlıyorlar. Yağ oranı yükseliyor ancak kas kütlesi düşüyor. Bu durum tedaviyi olumsuz etkiliyor. Yetersiz beslenme durumunda da tedaviye verilen cevap oranları düşüyor ve hatta tedavi kesintiye uğruyor. Kilo kaybı sebebiyle doktoru tedaviyi erteleyebiliyor.
Biz hastalarımızın yüzde 20-25’ini kanserin kendisinden değil, beslenme yetersizliği sebebiyle kaybediyoruz.

TEK TİP YEMEYİN
¥ Hep şu tür beslenme kansere sebep oluyor şu tür beslenme kanserden koruyor deniyor. Böyle bir liste var mı?
Listeden ziyade şunu aklımızdan çıkarmamamız lazım: Tek tip beslenmeden kaçınalım. Yediklerimiz rengârenk olsun. Her şeyden yiyelim ama dozunda ve mevsiminde yiyelim. Çünkü o mevsime ait sebze ve meyveler hormonsuz ve katkı maddesiz oluyor. Hastalarıma hep şunu söylüyorum, ‘ne olur pazarda gördüğünüzü almaya çalışın’. Pazar bizim mevsimi izlememiz için çok iyi bir gösterge. Marketten mevsim dışındakileri de bulabiliriz ama pazarda mevsimlik sebze ve meyveler var.  Ucuz olan şeyin mevsimi gelmiş demektir. Onu tercih edebilirler. Mesela önümüz bahar, mayıs sonu haziran başı itibarıyla bütün harika meyveler ortaya çıkacak. Karpuz, kavun, şeftaliye kadar hepsinin koruyucu etkisi var.

RENKLİ BESLENİN
2018 yılının Mayıs ayında Dünya Kanser Araştırma Fonu, beslenme ile ilgili kanserden korunma tavsiyelerini açıkladı.
Kilo: Herkesin yaşına ve cinsiyetine göre sağlıklı ağırlıkta olması gerekiyor.
Fiziksel olarak aktif olun: Spor yapmayı bir zayıflama aracı olarak görmeden sağlıklı hayat için spor anlayışını benimseyin.
Sağlıklı yiyecekleri tercih edin:  Günlük beslenmenin yarısı sebze ve meyvelerden oluşmalı. Bu sebze ve meyveler renk renk olmalıdır. Ne kadar çok renk o kadar çok vitamin, mineral ve fitokimyasal demektir. Fitokimyasallar, sebze ve meyvelerin içerisinde bulunan, vitamin ve minerallerin, karbonhidrat, protein ve yağın birbirini etkilemesiyle vücuda daha faydalı olmasını sağlayan maddelerdir. Onun için vitamin mineral tabletlerinde bulunmaz.
Sağlıklı proteinler: Tabağın diğer yarısını doğru protein kaynakları oluşturmalı. Ekstra bir sağlık probleminiz yoksa günde bir yumurta yiyin. Haftada iki defa balık tüketin. Kırmızı eti haftada 500 gramla sınırlayın. Kuru fasulye, mercimek, nohut gibi baklagilleri mutlaka her gün tüketin. Bazen çorba, bazen yemek, bazen de salatanın üzerine koyabilirsiniz.
Kuru yemişler: Fındık, ceviz, badem gibi kuru yemişleri her gün avuç içi kadar tüketin. Aşırıya kaçmayın.
Tahılları unutmayın: Tahıllar temel enerji  ve B vitamini kaynağıdır. Ancak burada tam tahılları istiyoruz. Ekmeği hayatınızdan çıkarmayın ancak tam buğdaydan yapılmış ekmeği tüketin.
Süt yoğurt ve peynir: Süt ürünleri tüketimi konusunda kötüyüz. Günde en az, az yağlı 50 gram peynir, bir bardak süt, bir bardak yoğurt tüketin.
Şekeri ve şekerli yiyecekleri azaltın: Günlük şeker tüketiminiz 20-25 gramı geçmesin. Unutmayın bir kutu şekerli içeceğin içinde 30 gram eklenmiş şeker var. Kahvaltıda bir kaşık reçel ya da bal yeter. Onu yemediyseniz, bir öğünde küçük bir kâse sütlü tatlı yiyebilirsiniz.
İşlenmiş yiyeceklerden uzak durun: Salam sosis sucuk gibi işlenmiş et kesinlikle kanserojen olarak Kabul ediliyor. Tuzlanmış tütsülenmiş yiyeceklerden uzak durun.
Anne sütü: Anne sütünün kansere karşı koruyucu özelliği ispatlanmış durumda. Annelerin mutlaka bebeklerini emzirmesi gerekiyor.

KURU FASULYE, NOHUT BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR
Son dönemlerde sık sık gündeme gelen probiyotikler bağışıklık sistemini güçlendiriyor.  Doğru bir bağırsak florası bizi hastalıklara karşı koruyor. Bağırsaklardaki probiyotiklerin işe yaraması için onları beslememiz gerekiyor. Prebiyotik kaynağı olan en bilinen besinler ise kuru fasulye, nohut ve mercimek gibi baklagiller, enginar, soğan, sarımsak, muz, yer elması, hindi bağı, buğday kepeği, kereviz ve pırasa gibi besinler…

SİYAH ÇAY DA KANSERDEN KORUYOR
Kansere karşı koruyucu olduğu bilinen antioksidanlardan biri de yeşil çay. Ancak yeşil çayla siyah çay arasında sanıldığı kadar büyük bir farklılık yok. Çayın içindeki kateşin maddesi kansere karşı koruyuculuk arzediyor. Siyah çayda, yeşil çaya oranla biraz daha az bulunuyor. Ancak millet olarak biz siyah çayı o kadar çok tüketiyoruz ki, yeşil çaydan alabileceğimiz kateşini siyah çaydan da alıyoruz. Ben çaya en zararsız keyif içeceği diyorum.

ZERDEÇALI HASTALARA KÜR HALİNDE KULLANMAYIN
Güçlü anti-kanserojen yiyeceklerden biri olan zerdeçalı sağlıklı kişilerin her yemeğe çay kaşığının ucu ile koymaları yeterlidir. Hele karabiberle etkileşime girdiğinde çok daha etkili olur. Ancak bunu sürekli kür olarak kullanmamak gerekir. Kanser hastaları için de sağlıklı kişiler gibi yemeklere katılabilir. Ancak eğer kanser hastasının trombositleri düşükse zerdeçal vermemek gerekir. Çünkü kan sulandırıcı etkisi sebebiyle tedaviyi olumsuz etkiler.

KAPI SÜTÜ İLE MACERAYA GİRMEYİN
Hasta yakınlarının yaptığı en büyük hatalardan biri doğal diye kontrolsüz besinleri hastalarına vermeleri. Tedavi sırasında gıda hijyenini sağlamak bizim için çok önemli. O yüzden ne olur kapı sütü, kapı yoğurdu gibi gıdalarla maceraya girmesinler. Tedavi ile bağışıklığı düşmüş hastanın enfeksiyon kapması çok daha kolay oluyor. Çünkü içindeki ne olduğunu bilmediğimiz zararlı mikroorganizmalar kaynatmakla da ölmüyor. 

EZBERE VİTAMİN KULLANMAYIN
Vitamin ve mineral tabletlerini kesinlikle kanserden korunmak amacıyla kullanmayın. Çünkü eksikliği tesbit edilmemiş herhangi bir vitamin minerali aldığınızda vücudunuzda başka mekanizmaları tetikliyor ve başka eksikliklere sebebiyet veriyor.  O sebeple ‘Ben galiba grip oluyorum şu vitamini alayım’ demek doğru değil. Mesela betakarotenin sigara içen kişilerde akciğer kanserini tetiklediği ile ilgili bir çalışma var. Yine bir başka çalışmada B grubu vitaminlerin uzun süre kullanımında kanser riskini tetiklediği ile ilgili geniş ölçekli çalışmalar var. Korunayım diye, eksikliği tespit edilmeyen D, B12, folik asit, çinko, selenyum gibi vitamin ve mineralleri bilinçsizce kullanmayı tavsiye etmiyoruz.  

KABUĞUNU SOYALIM MI, SOYMAYALIM MI?
Tarım ilaçları ve koruma amacıyla üzerine kaplanan zararlı kimyasallar sebebiyle uzun zamandır meyveleri kabuklu yiyemiyoruz.  Oysa kabuklar hem lif kaynağı hem de eskilerin de dediği gibi meyvelerin vitamini kabuğunda yer alıyor. Özellikle kabukla meyvenin etli bölümünün birleştiği kısımda çok değerli vitaminler var. Bu bölümü atmamak için meyveleri  sirkeli suda yıkamak gerekiyor. Bunun için bir bardak sirkeyi bir litreye tamamlayıp bunları meyvelerin üzerine sıktıktan sonra, bol suyla yıkamak üzerindeki maddeleri temizliyor. Eğer yapabiliyorsanız, bir fırça yardımıyla da temizleyebilirsiniz. Sirkeli suyu sebzelere de uygulayabilirsiniz. Çilek gibi iyi yıkanmayan mevyeleri kanser hastalarına pek tavsiye etmiyoruz.  

TEDAVİ SIRASINDA GREYFURT YASAK
Kemoterapi gören hastaların greyfurt, nar, karadut, böğürtlen, yaban üzümü, karışık bitki çayları, yıldız meyveleri dediğimiz ejder meyvesinin tüketmesini istemiyoruz. Bütün bunlar kemoterapi ilaçları ile etkileşime girerek ilaçların etkinliğini azaltabiliyor.  
Kas kaybının engellenebilmesi için mutlaka protein tüketilmeli. Et, yumurta, süt, kuru baklagil gibi proteinleri olabildiğince çeşitlendirerek, güne dağıtarak tüketmeye çalışıyoruz.
Sindirmesi zor yiyeceklerden uzak duruyoruz. Hastaya sindiremeyeceği yiyecekleri verdiğimizde o öğünü veya bir sonraki öğünü pas geçmesine sebep oluyoruz.
Hasta yakınları bazen brokoli, havuç, yeşil elma, pancar gibi bir sürü meyve ve sebzeyi bir araya getirip suyunu sıkıyor ve şifa olsun diye hastaya veriyor. Meyve ve sebzelerin suyunu sıkmak yerine, yiyebiliyorsa öğünlerin içine monte ederek vermek daha faydalıdır. Bazısını sıkarak, bazısını rendeleyerek bazısını da pişirerek verebiliriz ancak hepsini birden vermek doğru değil.
Kemoterapi alanlarda sindirim sistemi de hasar görür. Sindirim sistemini korumak için kızartmalar, turşular, kavurmalar, tütsülenmiş etler verilmemelidir.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...