Glütensiz beslenme herkese tavsiye edilmez
Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor: “Sağlıklı kişilerde aşırı glüten kısıtlaması faydadan çok zarar getirebilir.”
Ziyneti Kocabıyık- Glüten duyarlılığı, son yıllarda birçok sağlık problemi ile birlikte anılmaya başlanan bir durum. Vücudun arpa, buğday ve çavdar proteini olan glütene verdiği tepkinin bir hastalık olduğunu söyleyen Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, ezbere glütensiz beslenenleri uyardı. Prof. Dr. Bor “Çölyak olarak adlandırılan bu hastalığa sahip olanların ömür boyu glütensiz beslenmesi gerekir. Ancak teşhis almadan moda diye ekmek ve diğer karbohidratları keserek beslenmek büyük sağlık riski getirir. Sağlıklı kişilere glütensiz beslenmenin hiçbir faydası yoktur. Beş-on kişilik hasta tecrübeleri ile glütensiz beslenmeyi tavsiye etmek hatadır. Binlerce kişi üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar sağlıklı kişilerin her türlü besine ihtiyacı olduğunu ortaya koyar. Glüten de bunlara dâhildir” dedi.
Türkiye’de çölyak hastalığının görülme sıklığının yüzde 1 olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Bor, ancak teşhis konmuş kayıtlı hasta sayısının sadece 60 bin olduğunu toplumun büyük bir bölümünün hastalığın farkında olmadan yaşadığını belirtti. Çölyak hastalığının her yaşta görülebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Bor “Yetişkinlerde ortaya çıkan belirtileri ishal, aşırı gaz, veya kabızlık, sürekli izah edilemeyen şikâyetler bulantı ve kusma, tekrarlayan karın ağrısı ve kramplar, karın şişliği, demir-B12 vitamini-folikasit eksikliği”, yorgunluk-baş ağrısı, kilo kaybı, ağızda yaralar, saç dökülmesi, deri döküntüsü, depresyon, tekrarlayan düşükler, kemik-eklem ağrıları ve nörolojik problemler şeklinde ortaya çıkar. Belirtiler çok çeşitli olduğu için ‘binbir surat’ olarak tarif edilmiştir” dedi. Çölyak teşhisinin hasta kanında antikor araştırılması ve endoskopi ile on iki parmak bağırsağından doku örneğinin alınarak konduğunu söyleyen Prof. Dr. Bor, glütensiz diyet sayesinde hastanın şikâyetlerinin iki hafta zarfında düzelmeye başlayacağını, bağırsaktaki bozuklukların bir-iki yıl içinde ortadan kalkacağını ifade etti.
Son yıllarda “Çölyak dışı glüten duyarlılığı” üzerinde durulmaya başlandığını belirten Prof. Dr. Bor “Bu hastalarda Çölyak hastalığının laboratuvar belirtileri yoktur ancak şikâyetler aynıdır. Bu durumda hastaya bir diyet günlüğü düzenleyerek hangi besinlere karşı sindirim sistemi hassasiyeti olduğunu öğreniriz. Tedaviyi buna göre yaparız” dedi.
KRONİK İSHALİN SEBEBİ SAFRA ASİDİ
Prof. Dr. Serhat Bor, “Son yıllarda kronik ishalde en önemli sebebin aşırı safra asidi salgılanmasına bağırsakların verdiği tepki olduğu ortaya çıktı. Bağırsakla karaciğer arasındaki haberleşme mekanizmasının genetik bir defekt yüzünden bozulması üzerine karaciğer tarafından üretilen aşırı safra asidi bağırsaklarda irritasyona sebep olur. Bağırsaklar da bunu dengelemek için aşırı su üretirler ve ishal meydana gelir. İshalli hastaların yüzde 27’sinde, ishalin sebebinin aşırı safra salgısı olduğu ortaya kondu” dedi.