Gençlik diyet şiddeti görüyor

Gençlik diyet şiddeti görüyor

SAĞLIK Haberleri

Sosyal medyada dayatılan ‘mükemmel vücut figürleri’ en çok gençleri etkiliyor. Genç nesiller, daha zayıf olmak için kendilerini ‘açlık diyetlerine’ mahkûm ediyor...

ZİYNETİ KOCABIYIK

Yaz yaklaşıyor. Herkes kışın aldığı ya da geçen yazdan veremediği kiloları hızlıca verme telaşında. İnsanların diyet tuzağına en çok düştüğü bir dönemdeyiz. Zaman kısa olduğu için de genelde çabuk cevap veren, hızlı kilo kaybettiren ancak sağlığı da riske sokan diyetlerin peşindeyiz. Bunların adı her yıl değişiyor. Bazen Atkins oluyor, bazen Dukan, kimi zaman Karatay, bazen de Taş Devri… Şok diyetler diyoruz genel olarak. Hemen internete girip kimin verdiğine dikkat etmeden bizi ‘hedef’e ulaştıracak listeler arıyoruz… ya da bizi kısa sürede kıyafetlerimizin içine sokabilecek diyetisyenler… Kadın erkek çoğu kişinin arayışta olduğu şu dönemde diyet hatalarını, sağlıklı kilo vermenin ipuçlarını diyet uzmanı Elvan Odabaşı’na sorduk. Bir dokunduk bin ah işittik…

ŞİŞMANLIK ÜÇ KİŞİDEN BİRİNİN PROBLEMİ
¥ Yaz geliyor hepimizin birkaç kilo fazlamız var; son dakika kilo verme çabalarıyla yapılan en önemli hatalar neler?

Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de her üç kişiden birinin obezite problemi var… ve ne yazık ki herkesin diyet ve beslenme konusunda bir fikri var. Buna spor hocaları, yaşam koçları, yoldan geçen herkes dâhil. Hekimlerimiz de bilgi verebiliyor, biz diyetisyenler farklı görüşlerle veriyoruz ama bunun olan gerçekten insanlara oluyor. Geriye dönüşü olmayan sağlık problemleri ile de karşı karşıya kalıyoruz artık. Bunların sonuçları yakında görülmeye başlayacak.
İnsanları çok önemli bir konu ile ilgili haberdar etmek istiyorum. Özellikle yeme davranış bozuklukları ile ilgili yeni neslimizde çok ciddi anlamda problem var. Tıpta yeme bozukluğu olarak adlandırdığımız ve sonuçta ölüme kadar götürebilecek Blumia Nervoza, Anoreksia görülme sıklığı artmış durumda. Bunda da sosyal medyanın çok ciddi anlamda etkisi var.

SEZARYEN NESLİNİN EN İYİ İLACI PROBİYOTİK
¥ Besin destekleri ne kadar faydalı?
1989 yılından itiaren litetarüterleri araştırdığnızda Türkiye sezaryen doğumun en çok yapıldığı ülkelerin başında geliyor.  Bu da 1980’den sonra çocukların anne vajen florasındaki çok kıymetli olan bir grup bakteriyi alamanığını gösteriyor. Bu çocuklar ilk üç yaş arasında daha alerjik oluyorlar, daha sık hastalanıyorla, antibiyotik kullanmak zorunda kalıyorlar diğer taraftan baktığımızda mutlaka sindirimle alakalı problemleri oluyor. Yetişkinlik döneminde de diyabetle, obeziteyle ve vitamin ve mineral yetersizlikleriyle karşılaşabiliyorlar.

Gençlik diyet şiddeti görüyor
Günümüzde sezaryenle dünyaya gelmiş, yeterli anne sütü almamış bireylerin bağırsak florasında faydalı bakteriler çok az olduğu için ştah kontrolünü kaybediyorlar, vitaminleri mineralleri düşük oluyor. Bu kişilere diyette iyi bakterilerle destek vermek gerekiyor. İyi bakteriler probiyotikler. İyi bakteriler devreye girdiğinde iştah yönetimine yardımcı oluyor, vitamin minerallerin emilimini hızlandırmaya başlıyor, metabolik hızı düzene sokuyor, diğer taraftan sindirim sistemi düzene girmeye başlıyor. Mizacı olumlu etkileniyor. Probiyotiklere ‘Psikobiyotikler’ de deniyor artık. Depresyona iyi geldiğiyle ilgili de çok güzel çalışmaları var. Ama probiyotikleri destekleyici olarak görmek gerekiyor. Probiyotik besinler var. Yoğurt, turşu, peynir gibi... Ancak evde de mayalasanız, o yoğurdun prebiyotik içeriği yeterli olmuyor. Suş adını verdiğimiz maddelerin çeşitliliği önemli. Siz yine yoğurdunuzu, peynirinizi yiyin ama tam korumayı dışarıdan alınan desteklerle sağlamak mümkün. Vücut tarafından tolore edilebilecek tanınan suşlar olması gerekiyor. Diğer taraftan teknoloji önemli. Çift kaplama teknolojisi ile üretilen prebiyotik, midedeki, safradaki enzimlerden etkilenmiyor, direkt görev yerine yani bağırsağa gidiyor.

SOSYAL MEDYADA BEDEN TEŞHİRİ VAR
¥ Sosyal medya anoreksia yapıyor diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz. Anoreksiya yememe hastalığı. İnsanlar günlük motivasyonlarını sabahları tartılarak ya da intastagramda kadın veya erkek vücutlarının teşhirini izleyerek sağlıyorlar. Bir grup da yemek videoları izliyor… Sosyal medyada muazzam bir beden teşhiri var. Beden teşhiri de mükemmeliyetçilik ve kusursuzluk üzerine kurulmuş. Erkekler için kaslı vücut, kadınlar için incecik bacaklar. Bu durum herkesi etkiliyor ama en çok da genç nesil etkileniyor. Bu şekilde devamlı ‘mobing’e yani baskıya uğrayan da bir yeni nesil var. Ben buna ‘diyet şiddeti’, ‘Diyet mobingi’ diyorum. Bunun önünü alamadığımız takdirde de çok daha depresif, çok daha anksiyetik yeni nesille uğraşacağız. Biz uzmanlar bir araya gelip, meslek tanımlarının çok iyi yapılmasını sağlamalıyız.

DİYETİSYEN SADECE ZAYIFLATAN KİŞİ DEĞİLDİR
¥ Ne yapılmalı?

Bir kere diyetisyenin yeri tanımlanmalı ve yaptığı işin ne kadar değerli olduğu teslim edilmeli. Bu manada ben diyetisyeni şöyle tanımlamak istiyorum: Mutfaktaki yiyeceğin sağlık üzerindeki etkisini bilen meslek grubu diyetisyenlerdir.

¥ Şu andaki durum ne?
Şu anda sadece zayıflatan bir meslek grubu olarak tanımlanıyoruz. Bu da çok üzücü. Toplum olarak “Acaba kim beş kilo verdirir, bu yılın diyetisyeni de onu seçelim” diyoruz. Bu çok üzücü bir durum.

BİR LOKMA EKMEKLE ZAYIFLAMAK MÜMKÜN!
Bir kişi televizyona çıktı, konuştu.  Son yedi senedir ekmekle uğraşıyoruz. Ekmeği diyetten çıkarmak en büyük hata. Karbonhidratların sindirimi ağızda başlıyor ve beyne daha çabuk tokluk sinyali gönderiyor. On birinci dakika civarında tokluk başlıyor. Bir uzman olarak iddia ediyorum: Bir dilim ekmeği alın ve ağzınızda uzun uzun çiğneyin. Bir lokma ekmekle iştahınızı yönetebilirsiniz. Daha rahat kilo verebilirsiniz.
Ama hiç ekmek yemeden sadece et  ya da sebze yerseniz, sebze 35 dakika sonra mideden atılır ve yeniden acıkırsınız. Et daha uzun sürede, dört saatte sindirilir ama kalıntısı fazladır. Bugün ağır protein diyeti yapanlar en büyük ihaneti bağırsak florasına yapıyorlar. Oradaki iyi bakteri sayısını azaltıyorlar ve bu da kolon kanseri riskini artırıyor. Bunu Türkiye’nin sağlık haritasında şöyle tespit edebiliriz. Doğuya doğru gittikçe daha fazla et tüketilir ve o bölgelerde mide bağırsak sistemi kanser çeşitleri daha fazladır; özellikle kolon kanseri. Et bu kadar sınırsız tüketilecek besin değildir.  

KINOA, CHIA YERİNE BULGURUMUZ VAR
Dünyada süper food diye bir tanım protein, vitamin ve mineral oranı yüksek, iyi yağlardan, liften yüksek olan besinler var. Bunların en başında da tam tahıllar, bakliyat, kuru yemişler geliyor. Böyle olunca dünya her bölgede en süper besinleri ayırmaya başladı. Biz çok ilginç bir milletiz. Kendi bulgurumuz, mercimeğimizden önce  dışarıya odaklanmaya, kinoa, chia tohumu, avokado tavsiye etmeye başladık. Ama bizim bağırsak floramız başka coğrafyalarda üretilen besinlere çok uygun değil. Dünya Sağlık Örgütü de zaten “Dengeli, yeterli, çeşitli, düzenli beslen ama en önemlisi yerel beslen” diyor. 

BESLENME REYTİNG MALZEMESİ OLMASIN
Beslenme ve diyetle ilgili bilimsel olmayan ifadelerin reyting malzemesi hâline getirilmemesi gerekiyor. Bu şekilde daha hastalıklı, daha obez bir yeni nesle doğru hızla ilerliyoruz. Diyet parmak izi gibidir. Kişinin psikolojik, fizyolojik, sosyolojik özelliklerine göre beslenmenin programlanması gerekir.

ŞOK DİYETLERİN ADI DETOKS DİYETİ OLDU
Detoks birçok organın kendi kendine yerine getirebildiği bir vazife aslında. Doğru besinlerle kabiliyetleri artıyor. Ama bu sabahtan akşama kadar meyve suyu için, sebze suyu için anlamına gelmiyor. Yeşil detoks, kırmızı detoks gibi tanımlamaların hiçbir bilimsel temeli yok. Bunlar şok diyet.

SEBZE SUYU İLE SAĞLIKLI DİYET OLMAZ
Doygunluk duygusu için bir gıdayı çiğnemek zorundasınız. Çiğnemediğiniz takdirde beyinde iştah reseptörü sayısını artırıyorsunuz. Yani ‘İçerek zayıflayın’ diyenler kaş yapayım derken göz çıkarıyorlar. Beş günlük o içecek diyetinin sonucu tartıda üç kilo ise bir ay sonra beş kilo olarak geri geliyor.

ÇOK KIRMIZI ET SİNİRLİ YAPIYOR
Toplumda bir kırmızı et çılgınlığı var. Yapılan çalışmalara göre uzun süreli kırmızı et tüketimi bireylerin daha agresif, daha sinirli hâle gelmesine sebep oluyor. Çok et tükettikçe toplumsal olarak mizacımız değişiyor. Kırmızı ete elbette ihtiyacımız var ama bir oturuşta 500 gramlık bonfile yemeğe  değil.

METABOLİZMA HIZI EGZERSİZLE ARTAR
Metabolizma hızınız düşükse altında hastalık yatabilir. Metabolik hızınızı artırmak istiyorsanız önce kas oranınızı artırmak için düzenli egzersiz yapın. İkincisi altı saatin altında ve sekiz saatin üzerinde uyumayın. Özellikle gece 23.00 ile 04.00 arasında uykuda olun. Üçüncüsü çok düzenli su için.

ZAYIFLAMAK İÇİN ODANI HAVALANDIR
Eşyalarımız ortama radon gazı dediğimiz bir gaz bırakıyor. Yerde biriken bu gaz, metabolik hızı azalttığı gibi modunuzu düşürüyor, iştah yönetimini olumsuz etkiliyor, sizin depresif olmanıza sebep oluyor. Onun için sık sık yaşadığınız ve çalıştığınız ortamları havalandırın.

HAYATTAN DOYMAYAN TABAKTAN DA DOYMAZ
Yeni çalışmalar, hedonik obeziteden yani haz bağımlı bireylerden bahsediyor. Hipotalamus’taki ödül bölgesi yağlı, şekerli, unlu gıdalarla daha mutlu oluyor. Eğer hayattan doymuyorsanız tabaktan da doymuyorsunuz. Ondan dolayı yeni yayınlar, kişileri mutlu eden yiyecekleri az da olsa diyete ekliyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...