Ailevi Akdeniz Ateşine yerli ve milli tedavi

Ailevi Akdeniz Ateşi tedavisi için yola çıkan Türk bilim adamları, INFLAM-IST yüksek teknoloji projesi ile tamamen yenilikçi, her şeyiyle Türkiye’de tasarlanmış biyo-teknolojik ve nano-teknolojik ilaçların üretilmesini hedefliyor.
ZİYNETİ KOCABIYIK'IN HABERİ - Türk Bilim adamları, nadir hastalıklar grubu içinde olmasına rağmen Türkiye’de her bin kişiden 1-3’ünde görüldüğü için “nadir” sınıflamasının çok üstünde olan Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığının tedavisinde kullanılmak üzere yeni ilaçlar geliştirmek üzere kolları sıvadı. Bu kapsamda 4 üniversite ve 2 ilaç firmasının ortaklığı ile INFLAM-IST yüksek teknoloji platformu oluşturuldu.
Bilimsel yöneticiliği İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gül tarafından yürütülen INFLAM-IST platformu, Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) başta olmak üzere inflamazom aracılı iltihabi hastalıkların tedavisine yönelik yeni biyoteknolojik ilaçların geliştirilmesini amaçlıyor.
DÜNYADA EN ÇOK HASTA TÜRKİYE’DE
Ailevi Akdeniz Ateşi’nin (FMF) bölgemizde sık görülen bir genetik hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gül, dünyada en çok hastanın Türkiye’de bulunduğunu belirterek, “Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığı çocukluk döneminde başlayan ve görünür sebep olmadan karın zarında, göğüs boşluğunda, eklemlerde tekrarlayan iltihap ataklarıyla seyreder. Vaktinde teşhis konup, düzenli takip ve tedavisi yapılmadığında, kontrolsüz devam eden iltihap sonucunda en çok böbreklerde olmak üzere vücutta biriken amiloid proteini, böbrek yetersizliğine ve diğer organlarda işlev bozukluğuna sebep olur” dedi.
KOLŞİSİN İLE TEDAVİ EDİLİYOR
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığının her gün düzenli kullanılan kolşisin ilacıyla tedavi edildiğini belirten Prof. Dr. Gül, kolşisin kullanmanın hem iltihap ataklarının tekrarlamasını hem de böbrek hasarını engellediğini söyledi.
Kolşisin ham maddesinin ülkemizde de yetişen güz çiğdemi (Colchicum autumnale) bitkisinden elde edildiğine işaret eden Prof. Dr. Gül, “Buna rağmen, kolşisin ham maddesi halen yurt dışından ithal ediliyor. Hedefimiz ülkemiz kaynakları ve farmasötik biyoteknoloji imkânları kullanılarak kendi ham maddemizden biyoyararlanımı ve katma değeri yüksek kolşisin ilacının üretilmesi” diye anlattı.
HASTALARIN YÜZDE ONUNDA İLAÇ İŞE YARAMIYOR
Bu hastalığı taşıyanların yüzde 5-10’unda, maksimum dozda tedavi verilmesine rağmen iltihabın baskılanması ve komplikasyonların önlenmesinin mümkün olmadığının altını çizen Prof. Dr. Gül, şunları kaydetti:
“Bu hastaların tedavisinde yurt dışından getirilen yüksek maliyetli biyolojik ilaçlardan faydalanıyoruz. Dolayısıyla bu hastaların mutlaka yeni tedavilere ihtiyacı var. İNFLAM-IST projesi kapsamında hem kolşisin tedavisiyle yeterli cevap alamadığımız hastalar, hem de tüm FMF hastaları için kolay ulaşılabilecek ve maliyeti yüksek olmayan yeni nesil tedaviler geliştirilmiş olacak.”
TÜBİTAK VE AB TARAFINDAN DESTEKLENİYOR
TÜBİTAK 1004 Mükemmeliyet Merkezi Destek Programı Yüksek Teknoloji Platformları kapsamında İstanbul Üniversitesi yöneticiliğinde, Koç Üniversitesi, Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Koçak Farma İlaç ve Kimya Sanayi A.Ş. ve Onko-Koçsel İlaçları ortaklığıyla oluşturulan INFLAM-IST yüksek teknoloji platformunun 2021 yılında TÜBİTAK’tan finansal destek aldığını ifade eden Prof. Dr. Gül, ayrıca platformun Avrupa Birliği çerçeve programları kapsamında yurt dışı ortaklarla yürütülen iki projesinin de toplam 1 milyon avro bütçe desteği aldığını söyledi.
HEDEFE YÖNELİK BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR ÜRETİLECEK
Obeziteye de çare olabilir
Akademi ve sanayi iş birliğinin güzel bir örneği olan 4 yıllık projenin 2 yılının tamamlandığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Gül, “INFLAM-IST Platformu hem kolşisini Türkiye’de üretmeyi hem de aynı tedavi yöntemlerinin benzer iltihap mekanizmaları ile gelişen ama toplumda çok daha sık görülen kalp ve damar hastalıkları, obezite, diyabet, alzaymır gibi hastalıklarda da kullanılabilecek nano teknolojik ilaçları yüksek teknoloji ile üretmeyi hedefliyor. Ayrıca, kazanılacak nanokor ve Fab parçası üretimi ve pegilasyon teknolojileri sayesinde, pek çok farklı hedefe yönelik yenilikçi biyolojik ilaçların da geliştirilmesi mümkün olabilecek. Tamamen yenilikçi her şeyiyle Türkiye’de tasarlanmış biyo-teknolojik ve nano-teknolojik ilaçların üretilmesini hedefliyoruz” dedi.